
"kesinlikle" Arama Sonuçları

Terörün, yani (ölçüsüz) şiddetin esas itibariyle İslâm’da yeri yoktur. İslâm kendisini kabul ettirmek için kesinlikle şiddetten medet ummaz, ummamıştır da. Aynı zamanda terör, ikrahın en yüksek boyutlusudur ki, İslâm ikrahın en küçüğünden, en büyüğüne kadar hiçbir boyutta olanına yer vermemektedir.

Farklı inanç grupları arasındaki gerçek hükmün kıyamet günü Allah tarafından verileceği hatırlatılmaktadır. Bir dinin inanç esasları ve öğretilerinin, rasyonel olmayan, akla ve bilime aykırı olan taraflarını ortak akılla bilmek ve belirlemek mümkündür. Ancak, din konusu bilim konularından farklı olduğu ve her dinde iman belirleyici bir role sahip bulunduğu için dünya hayatında, bir dinin hak olduğunu bilimsel kesinlikle ispat eden ve ortak aklın kabule mecbur olacağı bir ölçüt, bir kanıt, bir ispat aracı bulunamayacak, nihaî ve kesin hüküm âhirette Allah tarafından açıklanacaktır.

Kur’an'ı Kerimde geçen her bir ayet gibi bu “tek bir” ayet bile tüm insanlık için huzur ve güveni sağlamaya yeterlidir. Adalet bir kâinat nizamıdır. Kâinat nizamına getirilen düzenin İslam dininin öngördüğü adalet esası üzerine kurulacağı hiç şüphesizdir. Bu düzende adalet ilkesi; akrabalık, hısımlık, hasımlık, cins, ırk bağları ve ülkelere göre farklılık gösterip değişmez. Yeryüzünde ekonomik ve silah gücünü elinde bulundurarak mustaz’af insanların kanını akıtan kâfirlerin, zalimlerin, birtakım terör örgütlerinin ve devletlerin benimsedikleri her türlü beşeri düzenler, sistemler, darbeler kesinlikle adalet olmadığı gibi adalet dağıtamaz da.

Ana-baba olarak öncelikle televizyonu fazla seyretmeyerek çocuklarımıza örnek olmalıyız. Sonra da ancak konturollü ve sınırlı olarak seyretmelerine izn vermeliyiz. Televizyonu kesinlikle çocuk bakıcısı ve avutucusu olarak kullanmamalıyız.

Taha Kılınç, Yeni Şafak'taki bugünkü yazısında eski Türkiye ve Tunus'taki jakoben laikliğe karşı Fas ve Mısır örneğini anlatırken, isim vermeden yeni Türkiye'deki sistemi de özetlemiş oldu. "İslâm dünyasındaki laiklik tecrübesi sadece yasakçı, jakoben laiklik biçiminde tezahür etmedi. Tunus ve Türkiye örneklerinin aksine Fas ve Mısır’da da laik rejimler oluşturuldu. Ama “dinle barışık” bir laiklikti bu. İslâm görünürde mevcuttu, hayatın her alanında çeşitli tezahürleriyle arz-ı endam ediyordu; fakat bazı kritik alanlara din kesinlikle sokulmuyordu. İşin garibi, halkın geneli de zamanla bu duruma rıza olur hale gelmişti. Dinin, sosyal hayatın her alanında ayan-beyan görünürken, girmeye müsaade alamadığı yerler şunlardı: Dış politika, ekonomi ve devlet yönetimi" tesbiti yapan Kılınç'ın yazısını sistemiz okurlarının dikkatine sunuyoruz:

Vasat bir ümmette; Günlük olaylar ve Dünya’da yaşanan gelişmeler karşısında, adil olma vasfımızı koruyarak yorumlar yapılmalı, bir kişiye/kavme olan kinimiz veya sevgimiz bizi adil konuşmaktan alı koymamalıdır. Ancak tabii ki; Nabza göre şerbet verme kavramı kesinlikle VASATLIK değildir. Aile içinde adaleti gözetmelidir, Sevmede ve ilgi göstermede adaleti gözetmelidir, Müminlerin kardeş ilân edildiği, yığılan kişisel servetlerde, fakir ve muhtaçların hak sahibi olduğunun ifade edilmesi, İslâm'da adalet anlayışının tezâhürleridir. İşçilere bakışımızda adaleti gözetmelidir, Çocuklar arasında adalet, Mirasda adalet sağlanır.

Efendimiz (s.a.s) “Kimin namazı onu kötülüklerden menetmiyorsa o namaz, sahibini Allah’tan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz” (Taberani) buyuruyor. Çünkü günde en az beş söz verip, aynı gün içerisinde en az beş yüz kez sözünden dönen bir Müslüman, söz verdiğine sürekli sadakatsizlik ediyor demektir. Ancak bu bizi kesinlikle umutsuzluğa sevk etmemeli aksine namaza dair motive etmelidir. Çünkü Efendimiz’e (s.a.s) namaz kıldığı halde kötülüklere ve günahlara devam eden birisinden bahsedildiğinde Efendimiz (s.a.s) “Bir gün namaz, onu diğer günahlardan ve kötülüklerden alıkoyacaktır” buyurmuştur.

Çocuğunuzun her şeyi kendisine hak görme duygusu ne kadar yoğun olursa olsun, kesinlikle azaltılabilir. İşte başlangıç için birkaç öneri:

Bugünkü modern ‘kabile’cilik evet, akideye galip gelmiştir fakat ortada dişe dokunur bir akide mücadelesi yoktur. Bu, akide mücadelesi hiç yoktur anlamında değildir kesinlikle. Tabi ki bir mücadele var ama bu henüz bebeklik seviyesinde bir mücadeledir. Bu ‘bebeklik’ seviyesindeki mücadele çok mühimdir ve bu aşamadaki mücadele sahiplerine rabbimiz Allah seslenmekte ve şöyle buyurmaktadır özet olarak: Üzülmeyin, gevşemeyin, mümin olduğunuz sürece sizler en üstünsünüz! Bu üstünlüğe imanımız sonsuzdur. Bu açıdan me’yus da değiliz.

İsrail'den yayın yapan Haaretz gazetesi, yayınladığı bir makalede işbirlikci Mısır hükümetinin Hamas'a karşı İsrail safında yer aldığını savundu.

Bir seçimde ‘oy vermek’ demek, re’y (görüş) belirtmek, irade beyan etmek, inisiyatif koymak demektir. Rey veren, o seçimin doğurduğu her türlü sonuca ortaktır. Kişi, kendi oyu ile nelere evet demiş olacağını iyi hesap etmelidir. Parçacı, uzlaşmacı ve ılımlı yaklaşımlar bizi kesinlikle İslam’a götürmeyecektir; olsa olsa, İslam'ın garnitürleştirildiği bir dünyaya sevk edecektir... Bir şirk müessesesi, oraya kıble ehli birisi seçilmekle, oranın akidevî dokusu değişmemektedir. Bilakis, insanların ayaklarını kaydırıcı tuzak renklere bürünmektedir.

Şunu kesinlikle ifade etmeliyiz: Kimse Maliki hükümetini savunamaz. Ya da onun gibi Amerikan işgalinden sonra gelen herhangi bir hükümeti… Ya da hiç kimse Irak’ta işlerin dosdoğru bir seyir izlediğini iddia edemez... Tüm bunlar doğru… Ancak, hükümetin yanlışları ne olursa olsun, IŞİD hükümet tarafından yapılan yanlışları gidermek için alternatif bir model kabul edilebilir mi?

Cahiliye, kesinlikle aynı cahiliyedir. Tüm dünya insanlarını kaplamış olsa bile aynı cahiliyyedir. insanların yaşantısı, Allah'ın hak dinine dayanmadıkça anmaya değer hiç bir şey ifade etmeyecektir. İslam davetçisinin görevi, gene aynı görevdir. Dalaletin çoğalması veya batılın şişkinleşmesi bu görevi değiştirmez.

Ve bu bağ, kesinlikle bir kan veya soy bağı değildir. Bir toprak ve yurt bağı değildir. Kavim ve aşiret bağı değildir. Renk ve dil bağı değildir. Irk ve uyruk bağı değildir. Bir sanat veya sınıf bağı da değildir. Çünkü söz konusu bağların tümü var olduğu halde bireylerarası ilişkiler kopabilmektedir.

Yeni bir yıl başı arefesinde yazar ve ilahiyatçılar, Müslümanları uyardı. Milli Gazeteye demeç veren yazar ve ilahiyatçılar, yılbaşı kutlamalarına Müslümanların katılmaları kesinlikle haramdır dediler.

Halbuki, gerçek manada cahiliyeden Hakka hicret, ancak cahiliyeyi bütün versiyonlarıyla ve bütün unsurlarıyla reddedip, vahye teslim olmakla ve “verrucze fehcur” emri gereğince başta akıdevi ve ahlaki olmak üzere bütün cahiliye kirliliklerinden hicret etmeyi, uzaklaşmayı, arınmayı gerçekleştirmekle ve bu hicrete hayat boyu süreklilik kazandırmakla mümkündür.Nerede, ne zaman ve ne şartlarda olursa olsun küfür ve şirki terk eden, uzaklaşan kimse muhacirdir. Fıskı, küfrü, şirki olduğu gibi modern tüketim kültürünü, kapitalist yaşam tarzını, seküler hayatı, yozlaşmış ahlakı terk etmek de müminler için zor olsa bile kesinlikle bir zarurettir, farzdır ve hayatı kuşatıcı hicretin kaçınılmaz bir gereğidir.Ahlaki ve ameli olarak nefsimizde, ailemizde ve çevremizdeki her bir ıslah (düzeltme) çabası bizim takva yolunda, hicret yolunda atılmış bir adımımız olarak algılanmalı ve bu ıslah bilinci hayatımızı kuşatmalıdır.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, "Peygamberimiz vefatından sonra asırlar sonra, kendi sakalından olduğu iddia edilen o kıllara böyle bir saygı gösterileceğini bilseydi kesinlikle yasaklardı" dedi.

"Sözün özü, Müslüman, hayatından sigarayı kesinlikle çıkartmalıdır. Bizlerin konuştuğumuz, yazdığımız, üzerine büyük söylemler geliştirdiğimiz dinimiz, davamız bize hiç değilse sigarayı olsun bıraktırabilmelidir. Hayatımızda küçük de olsa, bir şeyler değişmelidir. Sadece konuşan, okuyan, anlatan insanlar olmaktan çıkıp, birazcık da, gözle görülür değişimleri yaşamalıyız; hayır yönünde değişmeliyiz."

İsmail Heniyye: Mavi Marmara şehitlerine vefa demek; Kudüs davasından hiçbir zaman vazgeçmemek demektir, Filistinli esirleri kurtarmak için sonuna kadar mücadele etmek demektir, Filistin davasının İslam ümmetinin en önemli davası olduğu bilincini sürekli yüksekte tutmak anlamına gelir. İşgalciler karşısında kesinlikle gevşeme göstermeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz, ambargo karşısında gevşemeyeceğiz, yılmayacağız.

Mirac bahsinde ilk itirazımız şu olmalıdır: Mirac olayı Kur'an’da kesinlikle anlatılmamakta, sadece hadislerde haber verilmektedir. İsra suresinin ilk ayetinde ‘isrâ’ anlatılmakta, mirac hiçbir şekilde söz konusu edilmemektedir. Kur'an’da zikri geçmeyen, gayba ait bir haberin de İslam açısından hiçbir değeri yoktur. Hele de miracı bir itikad (inanç maddesi) haline getirmek son derece yanlış ve tehlikelidir.
Makaleler
Hava Durumu