
"ortada" Arama Sonuçları

İktibas Dergisi’nde Cumartesi günü katıldığı programda Durmuş, harf devriminden bugüne uzanan süreçte, Osmanlıdan gelen ve İslam’dan kök alan dilin, değiştirilen kelimelerle ortadan kaldırılmak istendiğini vurguladı.

Cumhuriyetin fabrika ayarları, Çankaya’daki rakı sofralarında belirlendi ve oradan tüm topluma dayatılmaya çalışıldı. Cumhuriyet, İslam’a ve değerlerine açık bir cephe alınarak ve aleyhte propaganda ve kampanyalar eşliğinde, tam bir irtidat havası içinde ilan edildi ve baştan itibaren redd-i miras anlayışı gereği “kamusal alanda” İslam’a dair ne varsa üzerine gidildi, ortadan kaldırılmaya çalışıldı.

Hangi dilden, hangi ırktan, hangi renkten, hangi yaştan, hangi meslekten ve hangi ülkeden olursa olsun aynı inanca sahip insanları aynı şemsiye altında; ayırımları, makamları, diplomaları ortadan kaldırarak aynı hedef doğrultusunda bir araya getirebilen ibadettir hacc.

Sözü Başbakan Adnan Menderes alır. Menderes müzakere edilen kanunu son derece sahiplenerek savunur. Din ile Atatürk’ün muhteremliğini aynı görür: "Din muhterem görülüyorsa, Atatürk de öyle olmalıdır. Müzakere edilen kanunla fikir hürriyeti ortadan kalkmamakta, hakaret ve terzil önlenmeye çalışılmaktadır."

Kur'an, kadim cahiliye kültürlerinin ortak özelliği olan "mübarek gün ve geceler dini" anlayışını ortadan kaldırıp, tüm gün ve gecelerin Allah'a ibadet/itaat üzere yaşanması, dolayısıyla tüm gün ve gecelerin mübarek kılınması için inzal edilmiştir.

Bu şekilde "Ana din" (hayat nizamı) olarak Kemalizm, onun egemenliğine tabi "tali din" olarak İslam gibi bir anlayış ve işleyişle, Âlemlerin Rabbi'ni de râzı edemeyeceğiniz ortada. Kısacası, Kemalizme, onun anayasasına/egemenliğine tabi mahkum bir din temsiliyetiyle, hiçbir tarafa yaranamayacağınız aşikar.

2001’de ağır bir ABD-NATO saldırı ve işgaline maruz kalan Taliban’ın, bu işgale boyun eğmeyip, 20 yıl süren zorlu, çileli, ağır bedeller gerektiren bir direnişin ardından büyük ve açık bir zafer kazanmıştır. Bu iki gerçeğin lamı, cimi yoktur. Hiçbir yorum, “stratejik değerlendirme”, komplo teorisi bu gerçekleri ortadan kaldıramaz. Saniyen ve salisen yapılacak tüm değerlendirmeler, evvelen bu gerçekleri teslim etmekle başlamalıdır ki, dikkate alınmaya layık olabilsin.

Kapitalist yığma ve yağma çarkının kurulumunun yapılıp işler hale getirilmesinde, Rabbimizin bildirdiği faizin haramlığı ilkesinin ortadan kaldırılması ne kadar gerekli bir adım olarak görülmüşse, mahremiyeti koruyan ve kadının, dişiliği üzerinden bir enstrüman haline getirilmesine engel teşkil eden tesettürün yok edilmesi de aynı şekilde gerekli görülmüştür.

Ali Rıza Demircan: İslâm’ı dışlayan egemen yasal düzenimiz ortada. Diyanet, Tarikatler, İlahiyatlar dilsiz şeytan olmuş. Baş tacı ettiğimiz laik düzene çıt yok. Ama devede kulak bile olmayan İstanbul Sözleşmesine karşıyız.

Câmileri salt, hayattan ve hâkimiyet ilişkilerinden bağımsız bir “ritüel mâbedi” olarak algılayan bir yaklaşım açısından evet bu genelge, câmilerin şeklen kiliseye dönüştürülmesi tehlikesini ortadan kaldırmıştır ve dolayısıyla “câmiler aslına dönmüştür.”

İnsanlara en çok Allah’ı hatırlatanlar, Allah’ın en çok şiddetle tehdit ettiği faiz karşısında dilsizleşmiştir. Öyle kürsülerden bu sorunun ifade edilmesi ile sorunun çözülmediği ortadadır. Hakikatlerin, cesur ve konuya ilişkin çözüme odaklı ağızlardan çok daha gür çıkması gerekir.

Özellikle genç kuşak hakikate yakın diğer bir modelin varlığından habersiz bu akıma kapılıp gitmiş durumda. Alışveriş ve festivallerde çılgınca tüketen, sanat algısını Alişan ve Ebru Yaşar’la şekillendiren, arabesk şarkılar dinleyerek coşan, takipçi sayısına göre paha biçtikleri fenomenleri görünce kendisinden geçen, tesettürün ve muhafazakârlığın ruhuna yarı çıplak bando gösterilerini yakışmadığını idrak dahi edemeyen bir anlayışa teslim oldular. Boyunları gözüken, kolları sıvalı, ziynetleri tamamıyla ortada bırakan, bütün güzelliği davetkâr bir formda ortaya seren bir moda ve tesettür anlayışının tesiri altında büyüyorlar.

Amerikan Foreign Policy dergisi Kushner'in e-postalarını ele geçirip yayımladı. Trump'ın damadı ve başdanışmanının, Filistinli mülteci statüsünün toptan kaldırılmasıyla geri dönüş dahil tüm haklarının ellerinden alınması için çalıştığı ortaya çıktı.

Yolsuzlukları ortadan kaldırmayı, İslâm esaslarına dayalı bir sosyal devlet düzeni oluşturmayı, yargıyı tamamen bağımsızlaştırmayı, devlet yönetimini profesyonel ve şeffaf bir hale getirmeyi vaat eden İmran Han, ABD’nin Pakistan topraklarında düzenlediği insansız hava aracı saldırılarına da karşı tavrıyla biliniyor. Taliban’la siyasi müzakerelerde bulunma yanlısı olan ve Hindistan’a barış elini uzatan Han, ordunun siyaset üzerindeki etkisi konusunda kamuoyu huzurunda açıklama yapmıyor. Ki bu da, Pakistan şartları düşünüldüğünde oldukça normal.

Kur’an anlaşılmaz diyenlerden sadece biz ve belirli (ruhban) kişiler anlar ifadelerine kadar; yine onca ayet ortada iken (haram ama yasal formunda) yokmuşçasına, onlarla hükmedil(e)memesinden, ‘Kur’anı kabirlerde okuyunuz!’ hükmüne kadar bir sürü aykırılık ve aşırılık Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda ‘içten’ ve ‘müslümanım’ diyenlerce, üstelik üst perdeden ve sıklıkla, öteden beri dillendirilmekte değil midir?! Şimdi kalkıp elin Fransızına ne adına, nasıl kızacaksınız?

Bu şeytan ve dostlarına verilebilecek en büyük ders, ayetlerini ortadan kaldırmaya çalıştıkları mübarek Kur'an'ın tam olarak 6.236 ayetini anayasa haline getirmek ve bu anayasayla hükmetmektir.

İlm-i Hal sohbeti: Allah'ın hâlis dini apaçık ortada iken, niçin sapkın akımlar ortaya çıkıyor ve yaygınlaşabiliyor?

Halkı Müslüman ülkeler arasında dini bayramların başlangıç günleriyle ilgili farklılık ortadan kaldırıldı.

Bugünkü modern ‘kabile’cilik evet, akideye galip gelmiştir fakat ortada dişe dokunur bir akide mücadelesi yoktur. Bu, akide mücadelesi hiç yoktur anlamında değildir kesinlikle. Tabi ki bir mücadele var ama bu henüz bebeklik seviyesinde bir mücadeledir. Bu ‘bebeklik’ seviyesindeki mücadele çok mühimdir ve bu aşamadaki mücadele sahiplerine rabbimiz Allah seslenmekte ve şöyle buyurmaktadır özet olarak: Üzülmeyin, gevşemeyin, mümin olduğunuz sürece sizler en üstünsünüz! Bu üstünlüğe imanımız sonsuzdur. Bu açıdan me’yus da değiliz.

Şiddet marazi bir hastalıktır. Ahlak ve maneviyat dikkate alınmadan bu hastalığı ortadan kaldırma şansımız yoktur. O nedenle çocuklarımızı manevi bir iklimde yetiştirmeli ve onların empati yeteneğini geliştirmeliyiz. Zira insanların acılarını hissedemeyen ve kendini onların yerine koyamayan bir insanın tek silahı şiddettir. Bu silah kimi zaman eşe kimi zaman anne babaya kimi zaman evlada yönelir…
Makaleler
Hava Durumu