Ercümend Özkan: Duruşu ve düşünceleri
Ercümend Özkan, Müslümanların büyük bir kısmında önemli eksikliklerden olan siyasi bilinç ve basireti güçlü bir Müslüman şahsiyettir. Küresel küfür sistemi ve onun yerel uzantılarının işleyişini ve zihin dünyalarını doğru okuyabilmesi; modern dünyanın (sözde evrensel) değerler olarak savunmaya çalıştığı Batılı kavramlarla ilgili özgün değerlendirmeleri, insanımızın konjonktürel şartların etkisiyle hatalı okudukları özellikle “demokrasi” kavramıyla ilgili netliği E.Özkan’ın belirgin özelliklerinden biri olarak görülmeli ve önemsenmelidir…
21-12-2013
“Tevhid akidesini gereği gibi anlayınız ve ona toz kondurmayınız. Şirk veya küfür niteliği taşıyan şeylerden onu titizlikle koruyunuz. Bunun için Kur’an’dan başka bir şeyi ölçü almayınız. Zira Allah bu konuda kendisine ortak tanımaz. Nitekim Resulullah da bu konuda aynen öyle yapmış, akidesini yalnızca Kur’an’dan almıştır…” ifadeleri E.Özkan’a aittir. Bu veciz ifadeler O’nun temel görüşlerini yansıttığı gibi aynı zamanda vasiyetidir de…
Bazıları, O’nun bilinçli olarak görmezden gelmeyi, kendilerinin sorunlu duruşlarının belirginleşmemesi için gerekli görseler de bu E.Özkan’ın Türkiye coğrafyasındaki bilinçlenme sürecinin en önemli şahsiyetlerinden biri olduğu gerçekliğini değiştiremedi. Çünkü O’nun 1970’lerde seslendirdiği bütüncül İslâm anlayışı, söz konusu dönemin din algısının onbeş-yirmi yıl ilerisinde bir seviyeye sahipti. Dolayısıyla da E.Özkan, hem düşünsel, hem de siyasal niteliği ve duruşuyla öne çıkmaktaydı. Kimilerinin O’nun bu niteliği ve bilincini Hizbü-t Tahrir’e yaptıkları atıflarla küçümsemek istemelrine karşın yaşanan bir ömür bazı gerçekleri ortaya koymakta gecikmedi…
Tarihi süreç içerisinde İslâm dinine bulaştırılmaya çalışılan ve zamanla sanki dinin kendisiymiş gibi algılanan bidat ve hurafelerle mücadelesinin yanı sıra E.Özkan, içinde yaşadığı küfür sistemine karşı da tevhidi düzlemde net bir mücadele sergiledi. İtikadda Kur’an dışında bir kaynağın söz konusu olamayacağını, zira Kur’an dışındaki kaynakların korunmuşluğundan bahsetmenin mümkün olmadığını savundu. Kur’an’ın ölçütlüğünde (mihenk olarak kabul ederek) İslâm’ı anlamaya ve yaşamaya çalıştı. Diğer kaynakları da yerli yerine oturtmanın da gereğinin bilincinde bir duruş sergiledi. Bu doğrultuda Peygamber anlayışını ve dolayısıyla “sünnet” kavramını netleştirdi. Peygamberin “yaşayan Kur’an” olduğu gerçekliğini hiç unutmadan bu konuya yaklaştı. Hatalı peygamber telakilerine hiç pirim vermedi. İslâmi harekette yöntemin temel ilkelerinin Peygamberin örnekliğinden çıkarılması gerektiğini hep savundu; bu konunun öneminin hep altını çizdi. O’nun Kur’an anlayışı, sünnet anlayışı ve yöntem konusundaki netliği ve bunu güçlü argümanlarla istikrarlı bir biçimde savunması bizce önemsenmesi gereken bir husustur. Zaten şirk düzenlerinin açık saldırıları ve tuzaklarının farkında olan insanımızın bile “şeytanın sağdan yaklaşması” karşısında net bir tavır koyamaması, bu konuda hatalı okumalarla savrulmaları karşısında Ercüment Özkan gibi isimlerin sık sık hatırlanması da ilkeli duruşlarından kaynaklanmıyor mu?!
E.Özkan’ın ayırt edici özelliklerinden biri de hiç şüphesiz, doğru bildiği hususlarla ilgili güçlü delillere ulaştığında ve/veya bu yönde hatırlatmalar yapıldığında ilkeli bir değişimi gerçekleştirmek üzere müzakere sürecine hazır olmasıdır. Buna karşın konjonktürel/dönemsel şartların zorlamasıyla/aldatıcılığıyla ortaya çıkan değişim talepleri, düşünsel ve siyasal savrulmaları, söz konusu kişi ve yapıların köklerinin yeterince güçlü olmamasıyla izah etmiştir. Bu bağlamda E.Özkan, hayatı boyunca hep doğru arayışını sürdürmüş, bazı düşüncelerini daha doğru gördükleriyle değiştirmekten imtina etmemiştir. Mesela itikadda usül ile ilgili anlayışını revize etmiş; önceleri eleştirel yaklaşsa da, araştırmalar sonunda İslâm’ın temel ölçütlerini bulanıklaştırdığı hatta fiilen gereksiz kıldığı kanaatine vardığı tasavvufun, felsefi arka planıyla, zahir-batın ayrımıyla farklı bir eksende oluşturduğu din algısıyla adeta “ayrı bir din” iddiası taşıdığı sonucuna varmış, bu tespitini de insanların levminden çekinmeden deklere etmiştir. E.Özkan, yine “İmamım reyi gizli-aşikar bütün ihtilafları çözer” görüşünde olduğu halde arkadaşlarının farklı düşünmeleri nedeniyle yapılan seri toplantılar ve müzakereler sonucunda kendi görüşü aleyhine çıkan sonucu “ikna olmasa bile” uygulamaya koymuş olması dikkate değerdir. “Her bilenin üzerinde bir bilen vardır” ve konuyla ilgili diğer ayetleri sık sık hatırlatan E.Özkan, “istişare”ye önem verirdi. Ama olmasa olmaz gördüğü temel doğruları karşısına tüm dünya dikilse ve o tek başına kalsa, doğru bildiği yola devamda tereddüt etmezdi.
Böyle ilkeli bir şahsiyete yönelik eleştirilerin fazla olması ve bunlardan bir kısmının da haklı eleştiriler olması doğal karşılanmalıdır. Ancak O’na yönelik eleştiriyi aşan iftiralar ve eserlerinde düşünceleri kayıt altında olmasına rağmen doğru olmayan yaklaşımlar kabul edilemez. Bunlardan en vahimi 1970’li yıllardaki “İslami parti” girişiminin gizliliğini alenileştirme adımıyla ilgili olanıdır. Aslında E.Özkan’ın ne yapmak istediği çok açık olmasına rağmen konuyla ilgili ciddi kafa karışıklıkları oluşturulmuş insanları yanıltıcı beyanlar gündeme taşınmıştır. Hatta malum bir çevre, E.Özkan’ın “sistem-içi” mücadelenin yanlışlığını ısrarla savunmaktan vazgeçerek kendileri gibi değişerek evrildiğini; buna karşın “inşâ ve islah” dilini doğru okuyamadıklarını iddia ettikleri arkadaşlarının aynı görüşe ulaşamadıklarını dergilerinde iddia edebilmişlerdir… Oysa E.Özkan ve arkadaşları, “sistem-içi” mücadelenin ne anlama geldiğini güçlü bir dille ve istikrarlı bir şekilde hep dile getirmişler bu konuda en ufak bir tereddüt yaşamamışlardır. E.Özkan ve İktibas Dergisi; “sistem-dışı” Nebevi/Tevhidi duruşu, olmazsa olmaz olarak değerlendirmiş ve İslami hareketin netliğini korunması, küfür sistemiyle net ayrışmanın belirginleşmesi için hayati önemde değerlendirmişler ve buna paralel duruşlarını devam etmişlerdir.
E.Özkan, Müslümanların büyük bir kısmında önemli eksikliklerden olan siyasi bilinç ve basireti güçlü bir Müslüman şahsiyettir. Küresel küfür sistemi ve onun yerel uzantılarının işleyişini ve zihin dünyalarını doğru okuyabilmesi; modern dünyanın (sözde evrensel) değerler olarak savunmaya çalıştığı Batılı kavramlarla ilgili özgün değerlendirmeleri, insanımızın konjonktürel şartların etkisiyle hatalı okudukları özellikle “demokrasi” kavramıyla ilgili netliği E.Özkan’ın belirgin özelliklerinden biri olarak görülmeli ve önemsenmelidir… E.Özkan’ın doğru tanımak, düşüncelerinden yararlanmak isteyenlerin istifadelerine sunulmuş kitaplardan bazıları şunlardır; İnanmak ve Yaşamak, Tasavvuf ve İslâm, Ercüment Özkan Yazıları… Ayrıca, Ercüment Özkan ile A.Burak Bircan ve M.Kürşat Atalar’ın hazırladıkları “İslami hareket üzerine” söyleşi türündeki kitabı okuyanlarında O’nun hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmaları mümkündür.
Ezcümle Ercüment Özkan, “öze dönüş” çizgisinin/ekolünün en önemli temsilcilerinden biridir. Kur’an merkezli düşünen birinin insanları yüceltmesi, hatalarını görmezden gelmesi düşünülemez bile. Olsa olsa söz konusu şahsiyetlerin doğru anlaşılmasına katkı vermeye çalışırken bazı hususlarda hata yapması mümkündür…
Allah için sevmenin Allah için buğzetmenin, hayatın tüm boyutlarında somut olarak örneklenilmesinde zorlanıldığı günümüzde E.Özkan ismi önemsenmelidir. Örnek boyutlarıyla insanımıza tanıtması gerekir.
“Küfre hasımlığın İslâm’a olan hısımlığındandır. Allah’a ve Rasulüne düşman olmayan herkese hakkımı helal ediyorum.” sözlerini E.Özkan’ın veda cümleleri olarak hatırlatmak şahitliğimizin bize yüklediği bir sorumluluktur.
(İktibas Dergisi Aralık 2013)
Makaleler
Hava Durumu