Ezberci ya da körleştirici din eğitimi
Yıl 1997. Ülkemizle Mısır arasındaki Kültür Anlaşmasından yararlanarak, Doktora çalışmamla ilgili araştırmalar yapmak üzere Kahire’deyim. Meşhur Ezher Üniversitesi’nin çeşitli Fakültelerinde öğrenim gören öğrencilerle sohbet ediyoruz.
14-09-2018
Okudukları ders kitaplarına bakıyorum, bizimkilerle mukayese ediyorum. Karşılaştırmalı Fıkıh kitabı ilgimi çekti. Kitabın sayfalarını çevirirken çoğu konunun gerçekten ağır bir akademik Arapça ile kaleme alındığını gördüm. Biraz utana sıkıla, biraz da tedirgin bir eda ile “Arkadaşlar, siz bu kitapta yazılanların tamamını anlıyor musunuz?” diye sordum. Aralarından birisi, “Hayır!” dedi, “Zaten anlamamıza gerek de yok.” diye devam etti. Bunun sebebini sorduğumda da Hocanın kendilerinden sınavda belli flaş cümleleri yazmalarını istediğini, kendilerinin de bu cümleleri ezberleyerek sınıf geçtiklerini, hatta yüksek notlar bile alabildiklerini söyledi.
Yıl 2018. Birkaç yıldır Tefsir alanıyla ilgili derslerden Yaz Okulu açıyorum. Özellikle doğrudan ayetleri tefsir ettiğimiz derslerde öğrencilerimize metin üzerinden fikir ve yorum üretebilmeyi öğretmeye çalışıyorum. Malum, pek çok ayet tek mana ile sınırlı değil; öğrencilere, bir ayete hangi noktalardan hareketle birden çok anlam verilebildiğini, bu anlamlar doğrultusunda ayetin tefsirinin nasıl şekillendiğini, bunun dini tercihlerin ve ekollerin oluşumunu nasıl etkilediğini göstermeye çabalıyorum. Fakat çoğu kere başarılı olamıyorum. Öğrencilere başarısızlıklarının nedenini sorduğumda karşıma hazır bilgileri ezberleme alışkanlığı veya ezberletme kolaycılığı çıkıyor. Yurdumuzun çeşitli şehirlerindeki İlahiyat Fakültelerinden gelen öğrencilerin durumu bu hususta fazla bir farklılık arzetmiyor. Bununla birlikte, Fakültelerimizde durumun farkında olan azımsanmayacak sayıda Hocamızın bulunması ümit vericidir. Medreseler gelince, onlar neredeyse tamamen ezber odaklı müesseselerdir, maalesef.
Mısır ya da Türkiye… Eski ya da yeni yıllar… Medrese ya da Fakülte… Değişen fazla bir şey yok. Artık görmeliyiz ki, din eğitimi neredeyse tamamen ezbercilik üzerinden yürüyor. Oysa özellikle İslam sistematiği olan bir din. Ezberciliği bırakıp da İslam’ın öğretilerinin mantığını çözmeye başladığınız andan itibaren karşınızda başı-sonu, mantığı-sistematiği, işlevi-amacı belli muhteşem bir yapı belirginleşmeye başlıyor. Ezbercilik insanı körleştiriyor ve bu yapının bütününü görmesini engelliyor. Sonra da dini ilimlerde günümüzdeki o müessif manzara ile yüz yüze geliyoruz. Üstelik bu manzara yeni değil, yüzyıllardır böyle…
Aslında okullarımızda hemen her alanda hâlâ ezbercilik hakimken din eğitimine özellikle vurgu yapmamızın sebebi dinin insanoğlu üzerindeki güçlü etkisidir. İstesek de istemesek de toplumumuzda din fertleri yönlendiren faktörlerin en başında yer alır. Bizim gibi toplumlarda dini alanda dönüşüm yapmadan diğer alanlarda yol almak oldukça zordur. Buna karşın din alanında veya dinle ilişkili olarak dönüşüm sağlandıktan sonra bunun diğer alanlara yansıtılması son derece kolaydır. Ayrıca din desteğiyle yapılan işler hem toplum tarafından kolaylıkla benimsenir hem de kalıcı olur. Din işte bu kadar güçlü bir mekanizmanın adıdır.
Ne var ki, ezberci zihniyet dinin bu gücünü zayıflatıyor. Eskide kalmış, güncelle neredeyse hiç bağlantısı olmayan, güncel meseleleri çözmede fazla bir fonksiyonu bulunmayan dini yorumlarını yeni nesillere ezberletmek İslam’ın etkisini azaltıyor. Alim olarak tanınan koca koca adamların akılla-mantıkla açıkça çelişen hurafe türünden şeyleri din diye takdim etmeleri de büyük ölçüde ezbercilikten kaynaklanıyor. Bu da gençlerin İslam’dan uzaklaşmasına zemin hazırlıyor.
Halbuki eğer ezbercilikle alimlik olsaydı, günümüzün geniş kapasiteli hard disklere sahip bilgisayarları en büyük alimlerden olurdu. İslam tarihinde Kur’an’ı baştan sona ezberleyene bile alim denmez. Onun geleneğimizdeki adı hafızdır. Hafızlık önemli bir mertebedir, ama alimlik değildir. Keza Buhârî’nin ünlü hadis kitabını bile ezberlese kişi alim değil, yalnızca hadis hafızı olur. Alimlik, dini metinleri hafızaya yüklemek değil, o metinleri belli bir sistematik içerisinde okuma, çözümleme, anlama ve yorumlama becerisini gerçekleştirebilmektir. Böyle bir beceriye sahip olamadıktan sonra İslam’ın temel metinlerinin tamamını ezberlemek de fazlaca bir anlam ifade etmez.
Peki, bütün bu gerçeklere rağmen İslam aleminde din eğitimi niçin hâlâ ezbercilik belasından kurtulamıyor? Niçin din eğitiminde yapı sökümüne yönelme çok az gerçekleşiyor veya hiç gerçekleşmiyor? Niye dini metinlere analiz yöntemleriyle yaklaşmıyoruz? Dini görüşlerimiz niçin belli merkezlerin empoze ettiği tasavvurlarla şekilleniyor? En azından Kur’an’la ve hadislerle ilgili olarak anlama, çözümleme, yorumlama ve sistemleştirme metotlarını niçin kullanmıyoruz? Düşünmeyi, derinlemesine kavramayı, akletmeyi, aklı kullanmayı emreden ya da özendiren ayetler günümüz Müslümanlarına hitap etmiyor mu?
Din eğitiminin her türünü, özellikle de dini gruplar tarafından verilen yaygın türünü derinden etkileyen bu sonuçla ilgili elbette pek çok sebep üzerinde durulabilir. Ancak görebildiğimiz kadarıyla bunun üç temel nedeni var. Bunlardan birincisi, bir mezhep veya meşrebe taassup derecesinde bağlı olanların makbul gördükleri din tasavvurlarını koruma düşünceleridir. Temel düşünce bu olunca din eğitimi de buna göre şekilleniyor, mekanın Arabistan, Mısır, Türkiye veya İran olması fazla bir şey değiştirmiyor. İkincisi dini grupların kahir ekseriyetinde tezahür ediyor. İslam’ı sadece kendi liderlerinin görüşlerinden ibaret zanneden bazı kesimler onların görüşlerini satır satır ezberliyorlar; zira kurtuluşun yalnızca onların görüşleri vasıtasıyla gerçekleşeceğini düşünüyorlar. Üçüncü neden ise yine bazı dini çevrelerin dini meselelerde soran, soruşturan ve düşünen değil de yalnızca belli kişilere ve görüşlerine tabi olan gruplar oluşturma gayretlerinde kendini gösteriyor.
Neresinden bakarsak bakalım, din eğitimi bu gidişten neticede büyük zararlar görüyor, İslam bizzat dindar çevre eliyle güncelden uzaklaştırılıyor, tarihin dışına itiliyor. Şikayetçi olduğumuz bu durum bırakalım öğrencileri ve dini grupları, akademisyenlerimizin öğretme biçimlerine, yazıp çizdiklerine kadar hemen her şeyimizi olumsuz yönde etkiliyor. O halde din eğitiminde gerekli revizyonları yapmamız zaruri görünüyor. Hem de hiç vakit kaybetmeden.
Peki ezber yapmanın eğitimde hiç mi karşılığı yok? Ezberleme tamamen mi gereksiz? Bir ayeti veya bir hadisi ezberlemenin ne zararı olabilir? Güzel bir sözü veya şiiri ezberlemenin neresi kötü? Bazı hazır bilgileri ezberlemek öğrenmeyi kolaylaştırmaz mı? Bu soruların cevabını sonraki bir yazımıza bırakalım. Şimdilik bizim burada eleştirdiğimiz ezberciliğin, hafızayı anlaşılamayan ve anlamlandırılamayan şeylerle doldurma anlamına gelen körü körüne ezbercilik olduğunu belirtmekle yetinelim.
Ali Rıza GÜL/mirathaber.com
-
Huseyi̇n Şaşmaz*uzun 15-09-2018 08:02
Fakat çoğu kere başarılı olamıyorum. Öğrencilere başarısızlıklarının nedenini sorduğumda karşıma hazır bilgileri ezberleme alışkanlığı veya ezberletme kolaycılığı çıkıyor. . *** Günümüzde insanlığın karşısındaki en büyük sorun insanların berrak bir zihinle düşünememesidir. http://bredaholland.blogspot.com/2018/08/gunumuzde-insanlgn-karssndaki-en-buyuk.html Neresinden bakarsak bakalım, din eğitimi bu gidişten neticede büyük zararlar görüyor, İslam bizzat dindar çevre eliyle güncelden uzaklaştırılıyor, tarihin dışına itiliyor. https://plus.google.com/u/0/109838719669290377148/posts/Lzrqejy1nbN
Makaleler
Hava Durumu