İslami Mücadelede Gençliğin Rolü
Müslüman dünyada gençlik, 1920’lı yıllardan itibaren gelişen Ortadoğu ve tüm İslam aleminin inkilabi hareketlerinde motor rolü oynadı. Tabanın, kadroların ve önder unsurların bileşiminde genç inkilapçılar her dönemde çoğunluğu oluşturdular. İhvan-ı Müslimin’nin Genç bir öğretmen tarafından kurulması ve hedef kitle olarak gençliği seçmesi Ortadoğu’da İslami mücadelenin tohumlarının serpilip kökleşmesine, her defasında budanmak istenmesine rağmen kökleri üzerinde daha da gürleşip olgunlaşmasına neden oldu.
Gençliğin kendine özgü özelliklerinden (yeniliğe açıklığı, arayış içinde olması, atılganlığı, dinamizmi vb.) dolayı İslami hareketlere katılım göstermesi doğal ve kaçınılmaz bir durumdur. Bu gerçeklik, şirk düzenleri tarafından da bilinen bir olgudur. Özellikle Batı ülkeleri, kendi ülkelerinde ve kendine bağlı kukla rejimlerinde karşı karşıya kaldıkları (ve kimi başarıya ulaşan) inkılap deneylerinden dolayı gençliğin inkılabi gücüne, dinamizmine ilişkin geniş bilgi birikimine sahip olmuşlardır. Birikimleri, bu ülkeler nezdinde uzun zamandan beri geçliğin pasifize edilip, sisteme entegre etmeye yönelik politikalar üretmelerine neden olmuştur.
Türkiye’deki totaliter Kemalist rejim 1980lerden itibaren başlayan İslami uyanış ve doksanlarda kitleseleşen İslami mücadeleyi denetlemeye, yönlendirip biçimlendirmeye yönelik politikalar ve programlar geliştirirken, gençliğe özel bir önem verdiler. Gençlik taşıdığı dinamikler ve 1980-90 sürecinde oynadığı İslami rol nedeniyle egemenlerin saldırılarının temel hedefi oldu.
Günümüzde şirk düzenin gençliğe yönelik saldırıları 28 Şubat süreciyle birlikte alabildiğine genişlemesi, yaşamın her alanını kapsaması ve oldukça sistematik hale gelmesidir. Kullanılan araçlar da daha önceki dönemle kıyaslanmayacak kadar güçlendirilmiştir. İş, aile, okul ve totaliter Kemalist eğitimle, kendine, değerlerine, toplumun inanç ve değer yargılarına yabancılaşmış nihilist, lümpen bir hayatı dayatan basın-TV’siyle, müziği, sanatı, sporu vb. ile devam eden kuşatma zinciri, tek bir hedefe yöneliyor. Kişiliksiz, düzen kurumlarının dilediği gibi yönlendirdiği, yaşadığı süreçlerin öznesi değil, sıradan bir nesnesi olan, köle ruhlu, kendisini sahte imajlarla ifade eden, bireyci, tüketimci, zevkin eğlenmenin cinsel arzularının esiri olmuş bir gençlik tipi yaratılmak isteniyor, yaratılıyor.
Aslında bütün bu olgular, özellikle sadece gençliğe değil, bir bütün olarak tüm halka dayatılıyor. Ancak düzen, gençliğe çok daha sistematik biçimde yöneliyor ve dayatmaya çalıştığı olgular, özellikler, henüz değerler sistemi, toplumsal yaşam içindeki rolü, hedefleri çok belirgin hale gelmemiş olan, bu anlamda alıcı konumunda olan gençlik üzerinde daha fazla etkili oluyor.
Günümüzde gençliğin İslami mücadeleye katılım düzeyini ele aldığımızda, 1980-90 dönemi ile kıyaslanamayacak düzeyde düşük olduğunu ifade edebilmek mümkün. Gençliğin büyük bir bölümü düzenin güçlü kuşatması nedeniyle çoğunlukla terör, işkence ve ölüm olarak algıladığı İslami mücadeleye aşırı temkinlilikle, şüpheyle, korkuyla bakıyor. Düzenin biçimlendirdiği korkak, köle kişilikle İslami mücadeleden uzak duruyor.
Kemalist düzen, gençlik tipolojisini yaratma noktasında bir bütün olarak İslami hareketin, gençliği İslami mücadeleye katacak alternatif politika ve etkinlikler üretememesi ve İslami hareketlerin gençliğin İslami mücadeledeki rolüne ilişkin yaklaşımları nedeniyle oldukça geniş zemin bulabiliyor.
İslami hareket gençliğin konumuna ilişkin detaylı analizlerden ve bütüncül İslami politikalardan yoksundur. Daha genel olarak görülen ve yukarıdaki ortak noktalara kaynaklık eden bir diğer özellik ise, İslami cenahta görülen milliyetçi, muhafazakar, sağcılık, pasiflik, modern dünyaya geç kalmışlık hırsı ile aşırı tutkulu olma durumu gençliğin, İslami mücadeledeki rolünü küçümseme eğilimi göstermektedir. Gençliğin dinamizmi, atılganlığı ile İslamcıların sağcı, muhafazakar statükoculuğu, çatışma halindedir. Söylemde İslami mücadelenin öncülerinin kitapları, konuşmaları, mücadelede gençliğin rolüne yönelik beyanatları de kullanılarak gençliğin dinamizmi, atılganlığı vb olumlu özellikleri sık sık vurgulanır. Ancak sağcı milliyetçi muhafazakar çizgi için gençlik ve özellikleri, sadece mevcut statükolarını sürdürmeyi, örgütsel kadrosal sürekliliği korumayı, sağcı, milliyetçi muhafazakar etkinliklerin belirli bir seviyede devamını sağlayacak ölçüde gereklidir.
İslami cemaat ve grupların bu pasif hali gençliğin dinamiklerini sürekli ve tam olarak zapt edememektedir. Cemaat önderlerinin statükolarını korumak için ilkelerinden taviz veren davranışları, aşırı temkinli ve düzen taraftarlığı halleri bazen gençlerin isyanına, statükoya baş kaldırmalarına neden olmaktadır. Cemaatin köşe başlarını tutmuş kaşarlanmış, düzene yanaşarak kendine bir sahte cennet yaratmış olan abileri, efendileri, muhteremleri rahatsız etmekte düzenlerinin sarsıldığını fark ettiklerinde hemen gençlerin her faaliyetini hamlesini olumsuz göstermekte, bozgunculukla nitelemekte ve onları tasfiye etmektedir. Gençliğin bu dinamikleri daha çok bozgunculuğun, yerli yersiz hareketlerin, Şiiliğin, vahabiliğin-selefiliğin aşırı tekfirci faaliyetleri olarak tabana lanse edilmektedir.
Köşe başlarını tutmuş abilerin, oturdukları koltuklarda kendilerini ebedi milli şef görmeleri nedeni ile tabanın gençlere yönelmesini gençlerin önderlik rollerinin törpülenmesi ve kitlelerin gözünden düşürülmesi için basit ve kurnaz sorular gündeme getirerek gençliği pasifize etmeye çalışmaktadırlar. Gençlik İslami mücadeleyi omuzlayabilir mi, 20-24 yaşlarındaki gencecik toy çocuklar halka önderlik edebilir mi, İslami mücadeleyi ileriye sürükleyebilir mi, vb sorular sıkça sorulur. Üstelik bu sorular sadece sağcı, milliyetçi muhafazakar cemaatler tarafından sorulmaz, kendilerini radikal tevhidi hareketler olarak pazarlayan gruplar tarafından dillendirilmesi veya onların saflarında veya çevrelerinde bulunan insanların da bunların etkisiyle bu soruyu açık veya gizli sordukları kimi zaman görülebiliyor. Deneyimli ve yaşlı kadroların bu zihin yapısıyla gençlere görev ve sorumluluk vermede, onları örgütlemede ve pratik sahaya sokmada isteksiz davranmaları, sınırlayarak dinamiklerini köreltmeleri vb sık sık yaşanan bir durumdur.
Öte yandan bugün İslam alemindeki emperyalist güçlere, tağut diktatörlere, zulme karşı verilen cihadın ana kitle gücü de gençliktir. Bu nedenle silahlı İslami hareketlerin kadro ve savaşçı bileşiminde gençlik ezici bir çoğunluk olarak ortaya çıkmaktadır. Bugün dünyanın dört bir yanında küresel cihadı oluşturan hareketlerin ana gövdesini gençler oluşturmaktadır. Arap baharının yegane savaşını gençler vermekte ve bu savaş gençlerin omuzlarında yükselmektedir.
İslami mücadele ve İslam inkılabı ancak gençlerin omuzlarında ve önderliğinde gerçekleşecektir. Peygamber efendimizin omuzlarına risalet gibi ağır bir sorumluluk yüklendiğinde kendisine yardım eden ve canlarını ona siper eden gençlerdir. Hz. Ali henüz 7-10 yaşlarındadır, Zeyd, Ammar, Habbab, Mushab ve diğer sahabenin gözde kişileri hep genç kişilerdir. Hz İsa davete başladığında Yahudi din adamlarının sert direnişi ile karşılaşmış ve topluma bir çağrıda bulunmuştu bu çağrısına ilk cevap verenler genç havariler olmuştu: “Ey iman edenler! Allah'ın yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa havârîlere: Allah'a (giden yolda) benim yardımcılarım kimdir? demişti. Havârîler de: Allah (yolunun) yardımcıları biziz, demişlerdi. İsrailoğullarından bir zümre inanmış, bir zümre de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.”
Peygamber efendimizin en büyük cihat olarak nitelendirdiği zalim sultana karşı hakkı haykırmanın sembol isimleri eshab-ı keyf gençlerden oluşuyordu:“O gençler, mağaraya sığındıkları zaman, demişlerdi ki: "Rabbimiz, katından bize bir rahmet ver ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır (bizi başarılı kıl) .
Biz sana onların kıssalarını doğru olarak naklediyoruz: hakikat bunlar, bir kaç genç yiğit rablerine iman ettiler, biz de hidayetlerini artırdık ve kalplerine rabıta verdik
Hasan El Benna İhvan-ı Muslimini kurduğunda henüz 20 yaşlarındadır. İran’daki İslam inkılabının en genç teorisyeni Ali Şeriati 40 yıllık gibi kısacık ömrüne yüz yılda yapılmayacak işleri sığdırmıştır.
İslami hareketler eğer geleceğe yönelik bir hedef ve gaye gütmek istiyorlarsa doğal olarak gençliğe yönelmek zorundadır. Çünkü:
İslami hareket yarınların ve geleceğin hareketidir ve gelecek gençliktedir.
İslami hareket yenilikçi bir harekettir doğal olarak yeniliğe ve değişime müsait kitle gençliktir.
İslami hareket muhafazakârlığa, statükoya, tutuculuğa ve çürümüşlüğe karşı bütün özü ile mücadele eden bir harekettir. Bu dinamizm ve kendini inandığı değerler uğruna feda eden ruh gençlerde vardır.
Gençlik, İslami mücadelenin temel gücüdür. Gençler toplumdaki en aktif en canlı güçtür. Öğrenmeye en fazla istek gösteren ve düşüncelerinde en az tutucu olan gene onlardır" dolayısı ile Hz peygamberin getirdiği vahiy ölçüleri almaya ve kendini bu ölçülere göre yoğurmaya müsait kitle gençlerdir.
(Fikri Amedi / Ufkumuz)