Kalem-Der'de "Tâkva Bilinci ve Ahlâki Yozlaşma" konuşuldu
Kalemderin organize ettiği, ''Takva Bilinci ve Ahlaki Yozlaşma'' adli panel, Kalemder dernek binasında gerçekleştirildi. Panelde, Ahmed Kalkan, Ramazan Kayan ve Necmettin Irmak birer sunum gerçekleştirdiler.
24-04-2013
Mehmet Bektaş'ın konu ile alakalı, Kur'an-i Kerim den ayetler okuması ve okunan bu ayetlerin meallerinin verilmesi ile program başladı.
Ahmed Kalkan'ın misafirlere hoşgeldiniz demesi ve sunum yapacak olan, Ramazan Kayan ve Necmettin Irmak'ı kürsüye davet etmesiyle sunumlara geçildi.
İlk olarak sözü Ahmed Kalkan aldı.
Sunumuna, Takva kelimesinin Kur'an da kullanılan tanımlarını dinleyicilerle paylaşarak başlayan Kalkan, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Hayatımızın bütününün bir ibadet olduğunu ve hayatın bütününde Takvayı uygulamakla mükellef olduğumun bilincinde olmamız gerektiğini ifade etti.
Tevhidi Müslümanların, Tasavvufa karşı gösterdikleri tepkinin bir neticesi olarak tasavvufçuların uyguladıkları dinin ahlak ve takva ile alakalı kimi emirlerini de ihmal etmektedirler dedi.
Takvada korku yönünün olduğunu ve insandaki bu korku özelliğinin, Allah'ın insanlara büyük bir nimeti olduğunu hatırlatan Kalkan, sözlerini şu şekilde sürdürdü; İnsanlar kendilerinde fıtrı olarak var olan bu korku özelliklerini Allah'a has kılmadıkları zaman, bu fıtrı ihtiyaçlarını karşılamak üzere Tağutlardan, hapisten, aç kalmaktan vb şeylerden bu korktuklarını ifade etti.
Yine, takvanın üç merhalesinin olduğunu ifade eden Kalkan bunları şu şekilde ifade etti; 1. Olarak, kişinin şirkten uzaklaşması gerektiği, 2. Olarak, kişinin haramları terk etmesi gerektiği ve 3. Olarak da, kişinin şüpheli şeyleri tek etmesi olarak Alimler tarafından izah edildiğini ifade etti.
Son olarak dinin, İlim, Takva ve Cihat dan ibaret olduğunu, bu üç unsurun at başı gitmesi gerektiği, Müslüman olan kimselerin bu üç önemli unsurun hiçbir tanesini ihmal etmemeleri gerektiğini ifade ederek sözlerine son verdi.
İkinci olarak Ramazan Kayan söz aldı.
Kur'an'i Kerim de, Rabbimizin herhangi bir şeyi biz kullarına emrettikten sonra, mutlaka takvaya vurgu yaptığını, bunun asıl sebebinin, Rabbimizin emretmiş olduğu bu emirleri ancak takva sahibi olan kimselerin hakkıyla yerine getirecekleri gerçeğine vurgu yapmak için olduğunu ifade etti.
Bir çok kavramda olduğu gibi takva kavramının da, anlam kaymasına uğradığını ifade eden Kayan, sözlerine şu şekilde devam etti; bizlerin anlam kaymasına uğrayan kavramalarımızı bir kanara bırakmak yerine, bu kavramlarımızı asli yapılarına kavuşturmamız gerekmektedir dedi.
Yine takvadan bağımsız bir tevhidi yürüyüşün başarıya ulaşmasının mümkün olamadığını ifade ederek, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Allah ile aramızda ki ilişkilerimiz de, birtakım sıkıntıların olduğunu ve bu sıkıntıları ancak takva ile çözmenin mümkün olduğunu ve takvanın da, Allah karşı dürüst olmak olduğunu ifade etti.
Takvanın oluşması içinde kişinin önce kendinin tanıması, sonra Rabbini tanıması ve en son olarak da, haddini bilmesi gerekmektedir dedi. Yine takvanın kişinin kalbini Allah'ın tasarrufuna açması olduğunu ifade eden Kayan, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Rabbimizin, Müslümanların takva kavramının içini boşaltacaklarını bildiği için, "Hakka Tukati hi" Ali İmran 103. ifadesini kullanmıştır dedi.
Yine, ortaya koyduğumuz gayretlerin, takva ile uzlaşmıyor ve takva süzgecinden geçmiyorsa neticede faydanın hasıl olmadığını bilmemiz gerekmektedir dedi.
Günümüzde takva temelli bir yaklaşımı kaybettiğimiz için, dini yorumlarken –ki televizyonlarda ki tartışma programları ve televizyon mollalarının yaptıkları yorumların- geldiğimiz noktayı çok güzel özetlemektedir, diyerek sözlerini şu şekilde sürdürdü; Benzer durumun fetva konusunda da yaşandığını, isteyenin istediği bir fetvayı aldığı bir zamanı yaşamaktayız dedi.
Benzer durumun, kadın erkek ilişkilerinde yaşandığını, işyeri sahibi olan Müslümanların bayan sekreter çalıştırmaları gerektiği yaklaşımını benimser hale geldiklerini ifade ettikten sonra, benzer bir laubaliliğin helal ve haram konularında da yaşandığını ifade etti.
Yine Müslümanlarda, gösteriş ve görünürlülük hastalığın da hızlıca artarak, gönül kısmının ise ihmal edildiğini ifade eden Kayan, sözlerine şu şekilde devam etti; Müslümanlarda önemli bir probleminde şekilcilik olduğunu, bu gün tesettürün geldiği noktayı örnek olarak verebiliriz dedi.
Yine bireyselciliğin geldiği noktayı ve Müslümanlar üzerindi ki etkilerine de vurgu yapan Kayan, konu ile alakalı örnekler vererek konuşmasını tamamladı.
Son olarak Necmettin Irmak söz aldı.
Kur'an da kullanılan bütün kavramların hayatta mutlaka bir karşılığı olduğunu ifade eden Irmak, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Takva sahibi olduğunu iddia eden bir kimsenin, takva sahibi olup olmadığını biz sadece ortaya koyduğu davranışlarından anlayabiliriz dedi.
Yine, Müslüman bireylerin sosyal hayatta İslami şuura sahip olamayan kimselerle aynı davranışları sergilediklerini ifade etti.
Evlerimiz, sosyal hayatın merkezi olması gerekirken, bugün evlerinde oturan kadınlar için, sosyal hayattan soyutlandıklarını ifade eden yaklaşımları, Müslüman kadınların benimser hale geldiklerini ifade etti.
Cemaat ilişkilerin deki çabaların da takva merkezli bir anlayışa sahip olmadığı, verilen görevlere karşı gösterilen acziyetler, birbirinin gıybetini yapmak vb problemler olduğunu ve bu gibi sorunlarımız üzerinde uzun uzadıya durmamız gerekmektedir dedi.
Muttaki bir toplumun uluşup oluşmamasına da değinin Irmak, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Hz Peygamberin Mekke ve Medine de böyle bir toplum oluşturarak bunun mümkün olduğunu ortaya koymuştur dedi.
Yine takvanın, baskı ve zorlamayla insanlara sunulmasının doğru olmadığını, çünkü insanların takva sahibi olmaları için bir bilinç ve kendi iradelerini kullanarak bunu istemeli gerektiğini ifade ederek, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Müslüman her konuda olduğu gibi Muttkilik konusunda da Hz Peygamber tek ölçü olmalıdır, bunun dışındaki her türlü muttakilik iddiaları batıldır dedi ve sonra sunumunu tamamladı.
(Haber: Küre Medya/Asım ŞENSALTIK)
İlk olarak sözü Ahmed Kalkan aldı.
Sunumuna, Takva kelimesinin Kur'an da kullanılan tanımlarını dinleyicilerle paylaşarak başlayan Kalkan, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Hayatımızın bütününün bir ibadet olduğunu ve hayatın bütününde Takvayı uygulamakla mükellef olduğumun bilincinde olmamız gerektiğini ifade etti.
Tevhidi Müslümanların, Tasavvufa karşı gösterdikleri tepkinin bir neticesi olarak tasavvufçuların uyguladıkları dinin ahlak ve takva ile alakalı kimi emirlerini de ihmal etmektedirler dedi.
Takvada korku yönünün olduğunu ve insandaki bu korku özelliğinin, Allah'ın insanlara büyük bir nimeti olduğunu hatırlatan Kalkan, sözlerini şu şekilde sürdürdü; İnsanlar kendilerinde fıtrı olarak var olan bu korku özelliklerini Allah'a has kılmadıkları zaman, bu fıtrı ihtiyaçlarını karşılamak üzere Tağutlardan, hapisten, aç kalmaktan vb şeylerden bu korktuklarını ifade etti.
Yine, takvanın üç merhalesinin olduğunu ifade eden Kalkan bunları şu şekilde ifade etti; 1. Olarak, kişinin şirkten uzaklaşması gerektiği, 2. Olarak, kişinin haramları terk etmesi gerektiği ve 3. Olarak da, kişinin şüpheli şeyleri tek etmesi olarak Alimler tarafından izah edildiğini ifade etti.
Son olarak dinin, İlim, Takva ve Cihat dan ibaret olduğunu, bu üç unsurun at başı gitmesi gerektiği, Müslüman olan kimselerin bu üç önemli unsurun hiçbir tanesini ihmal etmemeleri gerektiğini ifade ederek sözlerine son verdi.
İkinci olarak Ramazan Kayan söz aldı.
Kur'an'i Kerim de, Rabbimizin herhangi bir şeyi biz kullarına emrettikten sonra, mutlaka takvaya vurgu yaptığını, bunun asıl sebebinin, Rabbimizin emretmiş olduğu bu emirleri ancak takva sahibi olan kimselerin hakkıyla yerine getirecekleri gerçeğine vurgu yapmak için olduğunu ifade etti.
Bir çok kavramda olduğu gibi takva kavramının da, anlam kaymasına uğradığını ifade eden Kayan, sözlerine şu şekilde devam etti; bizlerin anlam kaymasına uğrayan kavramalarımızı bir kanara bırakmak yerine, bu kavramlarımızı asli yapılarına kavuşturmamız gerekmektedir dedi.
Yine takvadan bağımsız bir tevhidi yürüyüşün başarıya ulaşmasının mümkün olamadığını ifade ederek, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Allah ile aramızda ki ilişkilerimiz de, birtakım sıkıntıların olduğunu ve bu sıkıntıları ancak takva ile çözmenin mümkün olduğunu ve takvanın da, Allah karşı dürüst olmak olduğunu ifade etti.
Takvanın oluşması içinde kişinin önce kendinin tanıması, sonra Rabbini tanıması ve en son olarak da, haddini bilmesi gerekmektedir dedi. Yine takvanın kişinin kalbini Allah'ın tasarrufuna açması olduğunu ifade eden Kayan, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Rabbimizin, Müslümanların takva kavramının içini boşaltacaklarını bildiği için, "Hakka Tukati hi" Ali İmran 103. ifadesini kullanmıştır dedi.
Yine, ortaya koyduğumuz gayretlerin, takva ile uzlaşmıyor ve takva süzgecinden geçmiyorsa neticede faydanın hasıl olmadığını bilmemiz gerekmektedir dedi.
Günümüzde takva temelli bir yaklaşımı kaybettiğimiz için, dini yorumlarken –ki televizyonlarda ki tartışma programları ve televizyon mollalarının yaptıkları yorumların- geldiğimiz noktayı çok güzel özetlemektedir, diyerek sözlerini şu şekilde sürdürdü; Benzer durumun fetva konusunda da yaşandığını, isteyenin istediği bir fetvayı aldığı bir zamanı yaşamaktayız dedi.
Benzer durumun, kadın erkek ilişkilerinde yaşandığını, işyeri sahibi olan Müslümanların bayan sekreter çalıştırmaları gerektiği yaklaşımını benimser hale geldiklerini ifade ettikten sonra, benzer bir laubaliliğin helal ve haram konularında da yaşandığını ifade etti.
Yine Müslümanlarda, gösteriş ve görünürlülük hastalığın da hızlıca artarak, gönül kısmının ise ihmal edildiğini ifade eden Kayan, sözlerine şu şekilde devam etti; Müslümanlarda önemli bir probleminde şekilcilik olduğunu, bu gün tesettürün geldiği noktayı örnek olarak verebiliriz dedi.
Yine bireyselciliğin geldiği noktayı ve Müslümanlar üzerindi ki etkilerine de vurgu yapan Kayan, konu ile alakalı örnekler vererek konuşmasını tamamladı.
Son olarak Necmettin Irmak söz aldı.
Kur'an da kullanılan bütün kavramların hayatta mutlaka bir karşılığı olduğunu ifade eden Irmak, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Takva sahibi olduğunu iddia eden bir kimsenin, takva sahibi olup olmadığını biz sadece ortaya koyduğu davranışlarından anlayabiliriz dedi.
Yine, Müslüman bireylerin sosyal hayatta İslami şuura sahip olamayan kimselerle aynı davranışları sergilediklerini ifade etti.
Evlerimiz, sosyal hayatın merkezi olması gerekirken, bugün evlerinde oturan kadınlar için, sosyal hayattan soyutlandıklarını ifade eden yaklaşımları, Müslüman kadınların benimser hale geldiklerini ifade etti.
Cemaat ilişkilerin deki çabaların da takva merkezli bir anlayışa sahip olmadığı, verilen görevlere karşı gösterilen acziyetler, birbirinin gıybetini yapmak vb problemler olduğunu ve bu gibi sorunlarımız üzerinde uzun uzadıya durmamız gerekmektedir dedi.
Muttaki bir toplumun uluşup oluşmamasına da değinin Irmak, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Hz Peygamberin Mekke ve Medine de böyle bir toplum oluşturarak bunun mümkün olduğunu ortaya koymuştur dedi.
Yine takvanın, baskı ve zorlamayla insanlara sunulmasının doğru olmadığını, çünkü insanların takva sahibi olmaları için bir bilinç ve kendi iradelerini kullanarak bunu istemeli gerektiğini ifade ederek, sözlerini şu şekilde sürdürdü; Müslüman her konuda olduğu gibi Muttkilik konusunda da Hz Peygamber tek ölçü olmalıdır, bunun dışındaki her türlü muttakilik iddiaları batıldır dedi ve sonra sunumunu tamamladı.
(Haber: Küre Medya/Asım ŞENSALTIK)
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler
- Siyonazi çetesi, Gazze'de gıda yardımı bekleyen sivillere saldırdı: 150 maktul 1000 yaralı
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesine Dâvet
- Gazze İle Dayanışma ve Şehadet Gecesi'ne dâvet
- İktibas’a bu cumartesi Ali Kaçar konuk oluyor
- Gazze’ye Yardım Kampanyası
- Siyonist vahşet: İnfaz edip çöpe atmışlar
- Adana ve Mersin seyahatinden sadra düşenler
- Kur'an Nesli İlim Merkezi'nin çadır yardımları Gazze'ye ulaştı
Makaleler
Hava Durumu