Kan ile beslenenler, yine kanda boğulurlar, âhir..
Selahaddin Çakırgil, okuyucularla hasbihalinde önemli noktalara değiniyor.
06-01-2008
Selahaddin ÇAKIRGİL
Pazarları, okuyucularla yazışmalara ayırdığım bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-Şahin Eğilmez Adana’dan yazıyor: ‘Diyarbakır’daki cinayeti PKK, ‘halkın kendisini savunması’ olarak üstleniyor; ‘patlamadan herkesin bir sonuç çıkarması gerekir.’ diye tehditlerini de sürdürerek.. DTP ise ‘kabul edilemez..’ diyor.. Arada, bir çatlak mı var, yoksa, ‘Biz öyle deriz, siz de öyle deyiniz.’ diye bir ‘danışıklı dövüş’ hali mi? Yine de, DTP’nin PKK’dan ayrı hareket etmesi, muhaldir. Benim de yakın çevremden kimseler var, onlardan biliyorum.. Gözlerini kan bürümüş onların.. Allah korkusu olmasaydı, ben de öyle olurdum..’
-Ahmed Faruk C. yazıyor: ‘Şu ‘28 Şubat’ zorbalığının sırrı nedir ki, o günlerde mağdurların yanında yer alanlar, hâlâ, o günlerdeki kahramanlıklarını anlata-anlata bitiremiyorlar ve amma aynı kişiler, ‘27 Nisan Askerî Muhtırası’na aldırmayıp direnenlere, ‘cuntacıların baskılarına direnmemeleri’ çağrılarında bulunduklarını hatırlamıyorlar..
-Hüseyin Kulaoğlu yazıyor: ‘AK Parti olmasaydı, müslümanların değişmesi bugünkü kadar olmazdı’ deniliyor. Bunu son olarak, Akşam’dan S. Turgut da yazdı. Bu konuda görüşünüz?’
*Bir tarafından bakarsanız, evet.. Ama, dünyevî menfaatler değil de ulvî hedefler peşinde olan müslümanlar için ise, müsaid bir atmosfer oluşturduğu da söylenebilir. Zindanlara girmek, sürgünler yemek, nice çetin mücadelelerle boğuşmak yerine, toplumu derinden derine kendi inanç doğrularımızla yoğurmak için, müsaid bir atmosfer... ‘Ama, herkes, menfaati peşinde koşmaya başladı, biz zayıflıyoruz’ denilirse, problem kendimizdedir. ‘Uhud Okçuları’ her durumda, siperleri terketmemelidir. Ancak, kemikleşmek kalması da olmamalı, müslümanların.. Hayırlı değişim, tekamül, bir de gereklidir..’
*-Turgay Cinar yazıyor: ‘Yazılarınızı okuyorum, ama, sizi tanımıyorum.. Bu arada, bazı cemaatlerin sadece 'AK Parti karşıtlığı' üzerine kararlar alması ve her türlü bühtan ve iftiralara başvurması akıl alacak şeyler değil.. Tavsiyeleriniz?’
*Anadolu'daki hemen her İslâmî cemaatin tabanı halis-muhlis insanlarla doludur; ama, tepelerde rüzgarlar başka türlü eser. Onun için, kendimizi müslüman camianın tamamının mensubu olarak görmek daha iyidir.. Hayırlara yardımcı, yanlışlarından uzak kalmak dikkati içinde.. Benim kimliğime gelince.. ‘Hz. Âdem'in torunuyum, bir özelliğim yok..’ desem, yeter. Yûnus Emre’nin, ‘Ete kemiğe büründüm, Yûnus diye göründüm..’ deyişi gibi..
-Mehmed Toka, Gebze’den yazıyor: ‘Sizin doğululara bakış açınız çok objektif.. Bir mu’minden beklenen de, bu olsa gerek..’
*İnsanlara, ‘Doğulu-Batılı, siyah, beyaz’ diye bakamayız. Bütün cihetler de Allah’ındır ve hepimiz Hz. Âdem'in nesliyiz. Kimsenin maddî cevheri diğerinden farklı değil..
-Mehmet Cafer Urfa’dan yazıyor: ‘Ben bir arab müslümanım.. Bazı yazarlar, ‘anladıysam arap olayım..’ gibi laflar ediyorlar.. Bu, bir kavmin aşağılanması değil midir? Hele müslüman kalemlerin dikkat etmesi gerekmez mi?’
-M. Fatih Güven yazıyor: ‘3 Ocak tarihli yazınızdaki, ‘imamların bazı konulara dikkat etmesi gerektiği’ne dair satırlarınıza katılıyorum.. Çarşıda ağzında sigara dolaşan mı dersin, ‘Hatim pazarlığı’ yapan mı dersin. Evi camiin dibinde olduğu halde, ‘izinliyim..’ deyip namaza gelmeyen mi dersin.. Minberde, ‘alevîye selam verilmez..’ diyen mi dersin..’
*Hele de hocalar, kendilerinin Hz. Peygamber (S)’le kıyaslanacağını asla unutmamalı..
-‘Ayrıca, bazı yazarlar, ‘Amerika, Pakistan’ı istilâ ederse, dünya müslümanları daha bir bilinçleşip, radikalleşir..’ diyor. Katılıyor musunuz buna?’
*Bu gibi iddialar, daha çok temennidir. Dünyadaki hemen bütün şeytanî güçlerin desteğiyle İslâmî İran’a saldıran Saddam'ın 8 yıllık korkunç saldırıları karşısında, ne yapılabildi? Keza, Filistin, Çeçenistan ve Bosna o korkunç kan denizinden geçirilirken, Afganistan ve Irak yerle bir edilirken; neler yapılabilmiştir ki? Temenniler ile gerçekler arasındaki uçurumu görmek gerekir.. Kaldı ki, Pakistan, Muşerref sâyesinde, zâten her zamandan daha fazla bir şekilde, Amerika'nın elindedir.. Türkiye de, NATO aracılığıyla bütün silahlı güçlerini Amerika emrinde tutarken, müslümanlar ne gibi bir tepki verebilmiştir?
Ama, bir de Asıl Hesab Sahibi vardır; ‘mekerû ve mekerallah, w'allahu khayr'ul mâkirîyn..’ (Onlar tuzak kuruyorlar, Allah da tuzak kuruyor. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.)
-Rıza İyiliksever Konya’dan yazıyor: ‘Mekke’nin Fethi’nin şemsî (güneş) takvimine göre sahiden de 1 Ocak olduğuna dair bir kesin delil var mı, yoksa bir yakıştırma mı, bu?’
*Sanıyorum, ikincisi.. Çünkü, Hz. Peygamber (S)’in veladet ve rıhlet tarihleri ve diğer tarihler bugün bildiğimiz üzere, çok şekillenmiş bir tarihî çerçeve içinde değildir. İslâm tarihindeki pek çok hadise bile, ‘Hicret’ten şu kadar yıl önce veya sonraydı..’ diye, tahminî olarak belirtilir.. Hz. Îsâ’nın veladeti de, 24-25 Aralık ile 6/7 Ocak arasındadır, hristiyan kaynaklarında.. Bırakalım, yüzlerce-binlerce yılı, 1880-81’de doğduğu kabul edilen M. Kemal’in doğum günü de belirlenemediğinden, Kenan Evren, 1981’de, 100. doğum yıldönümü için, ‘Niçin 19 Mayıs olmasın?’ demiş ve öyle sayılmıştı.
-Metin Yazan yazıyor: ‘Milâdî yılbaşı gecesinde, Ali Nar hocamız Biga’da yaklaşık 1500 kişiye ‘Mekke’nin Fethi’ni anlattı. Halkta heyecan var, ama, daha çok şuûrlanma gerekiyor.’
*‘Mekke Fethi’ gibi büyük hadiseyi, illâ da, miladî yılbaşı’na denk geliyor diye bir zoraki tarih icad etmek gerekli mi, onu da düşünmek gerekir.. Halbuki, o gün, Hz. İsâ Mesîh (a) ve diğer ilahî peygamberleri müslümanca anmaya da ayrılsa, daha yerinde olmaz mı?
-Ahmed Aftirhanov yazıyor: ‘Geçen haftaki ‘Hasbihal’de benim yazdıklarıma değinirken, ‘cihad, sadece öldürmekle olmaz, önemli olan zihinlerin değiştirilmesi..’ dediniz.. Bu söz, cihad kavramına ters değil mi? Cihad, ‘kafirlerin öldürülmesi’ olarak da nitelendirilmez mi?’
*Cihad, bir konuda yoğunluklu çaba harcamak mânasındaki ‘cehd’ kökünden gelir. İslâmî terminolojide ise, ‘hakkı tebliğ etmek ve hâkim kılmak için üstün, şuûrlu ve en üst seviyede çaba harcamak’ mânasındadır.. Bunu yaparken bir saldırı olursa, saldırgana karşı da elbette savunma mekanizması harekete geçirilir. Ancak, Allah’a inanmayanların herbirisini öldürmek gibi bir anlayışın cihad’la da, İslâm’la da ilgisi yoktur..
Pazarları, okuyucularla yazışmalara ayırdığım bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-Şahin Eğilmez Adana’dan yazıyor: ‘Diyarbakır’daki cinayeti PKK, ‘halkın kendisini savunması’ olarak üstleniyor; ‘patlamadan herkesin bir sonuç çıkarması gerekir.’ diye tehditlerini de sürdürerek.. DTP ise ‘kabul edilemez..’ diyor.. Arada, bir çatlak mı var, yoksa, ‘Biz öyle deriz, siz de öyle deyiniz.’ diye bir ‘danışıklı dövüş’ hali mi? Yine de, DTP’nin PKK’dan ayrı hareket etmesi, muhaldir. Benim de yakın çevremden kimseler var, onlardan biliyorum.. Gözlerini kan bürümüş onların.. Allah korkusu olmasaydı, ben de öyle olurdum..’
-Ahmed Faruk C. yazıyor: ‘Şu ‘28 Şubat’ zorbalığının sırrı nedir ki, o günlerde mağdurların yanında yer alanlar, hâlâ, o günlerdeki kahramanlıklarını anlata-anlata bitiremiyorlar ve amma aynı kişiler, ‘27 Nisan Askerî Muhtırası’na aldırmayıp direnenlere, ‘cuntacıların baskılarına direnmemeleri’ çağrılarında bulunduklarını hatırlamıyorlar..
-Hüseyin Kulaoğlu yazıyor: ‘AK Parti olmasaydı, müslümanların değişmesi bugünkü kadar olmazdı’ deniliyor. Bunu son olarak, Akşam’dan S. Turgut da yazdı. Bu konuda görüşünüz?’
*Bir tarafından bakarsanız, evet.. Ama, dünyevî menfaatler değil de ulvî hedefler peşinde olan müslümanlar için ise, müsaid bir atmosfer oluşturduğu da söylenebilir. Zindanlara girmek, sürgünler yemek, nice çetin mücadelelerle boğuşmak yerine, toplumu derinden derine kendi inanç doğrularımızla yoğurmak için, müsaid bir atmosfer... ‘Ama, herkes, menfaati peşinde koşmaya başladı, biz zayıflıyoruz’ denilirse, problem kendimizdedir. ‘Uhud Okçuları’ her durumda, siperleri terketmemelidir. Ancak, kemikleşmek kalması da olmamalı, müslümanların.. Hayırlı değişim, tekamül, bir de gereklidir..’
*-Turgay Cinar yazıyor: ‘Yazılarınızı okuyorum, ama, sizi tanımıyorum.. Bu arada, bazı cemaatlerin sadece 'AK Parti karşıtlığı' üzerine kararlar alması ve her türlü bühtan ve iftiralara başvurması akıl alacak şeyler değil.. Tavsiyeleriniz?’
*Anadolu'daki hemen her İslâmî cemaatin tabanı halis-muhlis insanlarla doludur; ama, tepelerde rüzgarlar başka türlü eser. Onun için, kendimizi müslüman camianın tamamının mensubu olarak görmek daha iyidir.. Hayırlara yardımcı, yanlışlarından uzak kalmak dikkati içinde.. Benim kimliğime gelince.. ‘Hz. Âdem'in torunuyum, bir özelliğim yok..’ desem, yeter. Yûnus Emre’nin, ‘Ete kemiğe büründüm, Yûnus diye göründüm..’ deyişi gibi..
-Mehmed Toka, Gebze’den yazıyor: ‘Sizin doğululara bakış açınız çok objektif.. Bir mu’minden beklenen de, bu olsa gerek..’
*İnsanlara, ‘Doğulu-Batılı, siyah, beyaz’ diye bakamayız. Bütün cihetler de Allah’ındır ve hepimiz Hz. Âdem'in nesliyiz. Kimsenin maddî cevheri diğerinden farklı değil..
-Mehmet Cafer Urfa’dan yazıyor: ‘Ben bir arab müslümanım.. Bazı yazarlar, ‘anladıysam arap olayım..’ gibi laflar ediyorlar.. Bu, bir kavmin aşağılanması değil midir? Hele müslüman kalemlerin dikkat etmesi gerekmez mi?’
-M. Fatih Güven yazıyor: ‘3 Ocak tarihli yazınızdaki, ‘imamların bazı konulara dikkat etmesi gerektiği’ne dair satırlarınıza katılıyorum.. Çarşıda ağzında sigara dolaşan mı dersin, ‘Hatim pazarlığı’ yapan mı dersin. Evi camiin dibinde olduğu halde, ‘izinliyim..’ deyip namaza gelmeyen mi dersin.. Minberde, ‘alevîye selam verilmez..’ diyen mi dersin..’
*Hele de hocalar, kendilerinin Hz. Peygamber (S)’le kıyaslanacağını asla unutmamalı..
-‘Ayrıca, bazı yazarlar, ‘Amerika, Pakistan’ı istilâ ederse, dünya müslümanları daha bir bilinçleşip, radikalleşir..’ diyor. Katılıyor musunuz buna?’
*Bu gibi iddialar, daha çok temennidir. Dünyadaki hemen bütün şeytanî güçlerin desteğiyle İslâmî İran’a saldıran Saddam'ın 8 yıllık korkunç saldırıları karşısında, ne yapılabildi? Keza, Filistin, Çeçenistan ve Bosna o korkunç kan denizinden geçirilirken, Afganistan ve Irak yerle bir edilirken; neler yapılabilmiştir ki? Temenniler ile gerçekler arasındaki uçurumu görmek gerekir.. Kaldı ki, Pakistan, Muşerref sâyesinde, zâten her zamandan daha fazla bir şekilde, Amerika'nın elindedir.. Türkiye de, NATO aracılığıyla bütün silahlı güçlerini Amerika emrinde tutarken, müslümanlar ne gibi bir tepki verebilmiştir?
Ama, bir de Asıl Hesab Sahibi vardır; ‘mekerû ve mekerallah, w'allahu khayr'ul mâkirîyn..’ (Onlar tuzak kuruyorlar, Allah da tuzak kuruyor. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.)
-Rıza İyiliksever Konya’dan yazıyor: ‘Mekke’nin Fethi’nin şemsî (güneş) takvimine göre sahiden de 1 Ocak olduğuna dair bir kesin delil var mı, yoksa bir yakıştırma mı, bu?’
*Sanıyorum, ikincisi.. Çünkü, Hz. Peygamber (S)’in veladet ve rıhlet tarihleri ve diğer tarihler bugün bildiğimiz üzere, çok şekillenmiş bir tarihî çerçeve içinde değildir. İslâm tarihindeki pek çok hadise bile, ‘Hicret’ten şu kadar yıl önce veya sonraydı..’ diye, tahminî olarak belirtilir.. Hz. Îsâ’nın veladeti de, 24-25 Aralık ile 6/7 Ocak arasındadır, hristiyan kaynaklarında.. Bırakalım, yüzlerce-binlerce yılı, 1880-81’de doğduğu kabul edilen M. Kemal’in doğum günü de belirlenemediğinden, Kenan Evren, 1981’de, 100. doğum yıldönümü için, ‘Niçin 19 Mayıs olmasın?’ demiş ve öyle sayılmıştı.
-Metin Yazan yazıyor: ‘Milâdî yılbaşı gecesinde, Ali Nar hocamız Biga’da yaklaşık 1500 kişiye ‘Mekke’nin Fethi’ni anlattı. Halkta heyecan var, ama, daha çok şuûrlanma gerekiyor.’
*‘Mekke Fethi’ gibi büyük hadiseyi, illâ da, miladî yılbaşı’na denk geliyor diye bir zoraki tarih icad etmek gerekli mi, onu da düşünmek gerekir.. Halbuki, o gün, Hz. İsâ Mesîh (a) ve diğer ilahî peygamberleri müslümanca anmaya da ayrılsa, daha yerinde olmaz mı?
-Ahmed Aftirhanov yazıyor: ‘Geçen haftaki ‘Hasbihal’de benim yazdıklarıma değinirken, ‘cihad, sadece öldürmekle olmaz, önemli olan zihinlerin değiştirilmesi..’ dediniz.. Bu söz, cihad kavramına ters değil mi? Cihad, ‘kafirlerin öldürülmesi’ olarak da nitelendirilmez mi?’
*Cihad, bir konuda yoğunluklu çaba harcamak mânasındaki ‘cehd’ kökünden gelir. İslâmî terminolojide ise, ‘hakkı tebliğ etmek ve hâkim kılmak için üstün, şuûrlu ve en üst seviyede çaba harcamak’ mânasındadır.. Bunu yaparken bir saldırı olursa, saldırgana karşı da elbette savunma mekanizması harekete geçirilir. Ancak, Allah’a inanmayanların herbirisini öldürmek gibi bir anlayışın cihad’la da, İslâm’la da ilgisi yoktur..
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler
- Bir 10 Kasım Mağduriyeti: Dr. Mehmet Arslan Tutuklandı
- İktibas’ın yeni sayısı Bangladeş gündemi ile çıktı
- Diken ve Karanfil
- Hayrola Mahmud Abbas
- Bir milyon yahudi, işgal altındaki toprakları terketti
- Ya Eyyühel Müzzemmil
- Son Seyahatimizden Yansımalar
- Husi: Gazze'ye destek için vurulan gemi sayısı 177'ye çıktı
Makaleler
Hava Durumu