Kendi imkanlarımızla yürüyelim, savurgan rüzgarlara kapılmayalım!
Bizler, dosdoğru istikamette kendi imkanlarımızla karınca kararınca yürümekle emrolunduk. Daha çabuk yol almak adına, bizi istemediğimiz istikametlere savuracak rüzgarları arkamıza almaya yönelmemiz çok büyük bir stratejik yanlıştır. Bugün bazı kardeşlerimizin bu yanlışa düşmekte olduğunu görüyorum ve uyarı sorumluluğumu yerine getirmek için gayret ediyorum. İşte bu yazıları bunun için yazıyorum.
16-01-2008
Kadıtör yazıyor...
Sizleri yeniden selamların en güzeliyle selamlıyorum değerli kardeşlerim.
Bir önceki yazıda, İslami çizgide yayın yapma endişesiyle yola çıkıp ve hatta İslami çizgisinden ödün vermeme konusunda taahhütte bulunup da, daha sonra İslami ölçü ve değerlere aykırı düşen yayınlara (özellikle de reklam kuşaklarında) yer vermeye başlayan medya organlarının bu tavrını laikliği başka bir şekilde yeniden üretmek anlamına geldiğini belirtmiştik. O yazıda şöyle demiştik:
"Son zamanlarda Müslümanların bazı kurum ve kuruluşlarında yapılıp edilenlere baktığımda, laisizmin farklı çeşitlerinin Müslümanlar eliyle üretilmeye başlandığını görmekte ve tabii bundan üzüntü duymaktayım.
Efendim, Müslümanlar tarafından kurulan bazı gazete ve televizyon kanallarını takip edenleriniz bilir. Söz konusu gazete ve kanallardan bazıları ilk yıllarında yer vermedikleri İslami ölçülere aykırı reklam ve programlara yer vermeye başladı.
Kur’an-ı Kerim’de “Allah ve Rasulü’yle savaşmak” olarak nitelendirilen faiz üzerine kurulu bankaların reklamları sayfaları doldurmaya, reklam kuşaklarında boy göstermeye başladı. Bundan başka, Batının kadın ve cinsellik istismarına dayalı batıl kültürünü taklit eden program ve reklamlara yer verilir oldu.
Şimdi durup “ne oldu da böyle oldu” sorusunu sormamız lazım dostlar. Haşa yeni bir ayet indirildi de bunların haramlığı iptal mi edildi? Düne kadar, haram olduğu için kapısından geçilmeyen yaklaşımlar nasıl oldu da su yolu yapılır oldu?
Ne olduysa “zaferle değil seferle mükellefiyet” bilincinden uzaklaşılıp, mutlaka sonuca varmaya endeksli Makyavelist yaklaşımların benimsenmeye başlanmasıyla oldu değerli kardeşlerim. İlkelere sadakat ve dosdoğru olmak eksenli Nebevi çizgiden uzaklaşıp, hedefe giden yolda her şeyin mubah sayıldığı Makyavelist anlayışa yönelenler, kısa sürede tanınmaz hale geldiler, Batının batıl değerleri olan faizin ve kadın istismarının misyonerleri olup çıkıverdiler, kurdukları gazete ve televizyon kanallarının ayakta durması uğruna.
İşte bu, laisizmin farklı bir tonda yeniden üretilmesidir, değerli kardeşlerim. Laisizm “Din ayrı devlet işleri ayrı” diyordu, şimdi birileri de “Din ayrı, reklam ayrı” demeye başladılar hal diliyle. Efendim neymiş “Televizyon ve gazetelerin ayakta kalması için bunlar gerekli”ymiş! İslam adına büyük hizmetler ediyorlar ya bu gazete ve televizyonlar, o yüzden ayakta kalmaları gerekiyor, ayakta kalmaları için de faizden ve kadın istismarına dayalı reklam kültüründen nemalanmaları gerekiyor! Ne kötü bir alışveriş, ne kötü bir hükümdür bu!"
Yazının sonunda da, sitemiz İslam ve Hayat'ın bir kaç defa karşı karşıya geldiği "reklam parası karşılığı değerlerden ödün verme" sınavından nasıl "başarı"yla çıktığını bir sonraki yazıda sizlerle paylaşacağımı belirtmiştim.
Sitemize geçen yıl iki reklam teklifi geldi. Biri cep telefonlarına ezan yüklemeyle ilgili bir reklamdı. Bir diğeri Arapça öğretimiyle ilgiliydi. İlkini, reklama tıklandığında reklamı veren şirketin açılan sitesinde ezan sesinin yanısıra cep telefonlarına futbol takımı logoları, şarkıcı türkücü resimleri yüklenmesiyle ilgili bölümlerin de yer alması sebebiyle reddettik. Şöyle düşündük: Bir kişi bile, İslam ve Hayat'ın referansıyla bu siteye girer ve cep telefonuna şarkıcı türkücü resmi indirme gibi bir batıla yönelirse bunun vebalini ödeyemeyiz.
Diğerinde ise, yine bize gönderilen reklam linklerine girdiğimizde pratik Arapça öğretimi için, Türkiye'deki Kanal D, Star TV benzeri hiçbir ahlaki kaygı taşımayan laik Arap tv kanallarının yayınına yer verildiğini gördük. Tıpkı diğer reklam gibi bunu da harama aracılık yapmamak hassasiyetiyle reddettik. İslami değerlere sadakati, "Reklamlardan para gelir, siteyi yeniler ve geliştiririz, böylece daha çok insana ulaşırız" düşüncesine tercih ettik. Etmek zorundaydık. Zira, Rabbimizin bizden, gücümüzün üzerinde işler istemediğinin, yeryüzünde İslami değerlerin şaşmayan ve şaşırtmayan şahitleri olmamızı istediğininin bilincindeyiz hamdolsun. Evet, bize dosdoğru olmamız emredildi ve biz seferle mükellefiz, zaferle değil.
Bize yüklenen, ömrümüzün sonuna kadar ve gücümüzün yettiğince Rabbani hakikatlere şahitlik etmektir. Gücümüzü aşan yüklerin altına girip de değerlerimizi ipotek edecek ve bizi adım adım değerlerimizden uzaklaştıracak destekler aramak asla İslami bir tutum değildir.
Bizler, dosdoğru istikamette kendi imkanlarımızla karınca kararınca yürümekle emrolunduk. Daha çabuk yol almak adına, bizi istemediğimiz istikametlere savuracak rüzgarları arkamıza almaya yönelmemiz çok büyük bir stratejik yanlıştır. Bugün bazı kardeşlerimizin bu yanlışa düşmekte olduğunu görüyorum ve uyarı sorumluluğumu yerine getirmek için gayret ediyorum. İşte bu yazıları bunun için yazıyorum.
Evet değerli kardeşlerim, demem odur ki; değiştirmek için yola çıkıp değişenlerden olma çıkmazına düşmeyelim. Her daim, dosdoğru yaşayıp Allah'ın dini için dosdoğru şahitler olma ve kurumlarımızı da bu bilinçle var etme çabası içinde olalım. Kapitalizm ve modernizmin, nice halis niyet ve gayretlerle vücuda getirilen kurumlarımızı reklam adı altında ya da başka maddi araçlarla satın almasına ve kirletmesine izin vermeleyim. Vesselam.
- Ahmed Kalkan`la `Hayırlarda yarışmak` üzerine (VİDEO)
- İşgalci katil Rusya'dan Doğu Guta'yla ilgili BMGK şeytanlığı
- Kahreden "ucuzluk"
- Yapmayın sayın İslamoğlu!
- Ece Nur'un haber değeri yok mu?
- Gülen'in üzüntüsüne üzüldüm!
- Mekke müşriklerinden farklı bir şey söyleyin!
- "Çılgın Türkler" mi, "Çılgın Kürtler" mi?
Makaleler
Hava Durumu