Ebubekir MERCAN

29 Şubat 2016

ALLAH'A İBADET VE DUADA ARACI KOYMA SAPMASI

Var Kur’an'ın başında yedi ayet

Talıdır onun meyvesi gayet

Oku hem şifadır hem rahmet

İlla bir gün kopacak kıyamet

...

Yaşarsan Kur’an'la yaşa,

 Kur’ansız hayat gider boşa

Halil Dede

Aracı Koyma Ve Allah’tan Başka Varlıklardan Medet Bekleme Sapması

Önceki çalışmamızda Mekke cahiliyesinin Allah’a karşı yapmış oldukları dua ibadet ve yönelişlerinde Allah’la kendileri arasına ne tür aracılar tayin ettiklerini ve bunu neden yaptıklarını anlamaya gayret etmiştik. Bu çalışmamızda da gelmiş geçmiş diğer cahiliyelerde ve günümüzde bu aracı koyma sapmasını anlamaya çalışacağız demiştik.

Dikkat ettiyseniz aracı koyma mantığının temelinde iki husus dikkat çekmişti.

  1. Yüce Allah’ ın Kadr’ü Kıymetini yani Kudretini, Kıymetini, Gücünü, Kuvvetini, Değerini anlayamama/takdir edememe ve neticesinde de Hâlık olanı mahluk olana, Aziz olanı aciz olana benzetme sapması.
  2. Birinci maddeyle bağlantılı olarak, Allah’ın Takdirini yani yarattığı mahlukata biçtiği değeri beğenmeme ve neticesinde de mahluk olanı Halık olana aciz olanı Aziz olana benzetme sapması.

Evet ikinci maddeden gidecek olursak ne yazık ki insanoğlu tarih boyunca adeta  “şeyh uçmaz mürid uçurur” sözünü tasdik etmişler ve Allah’ın seçip gönderdiği peygamberlerini ve toplumda salih olarak tanınan kişileri aşırı yücelterek ilahlaştırıp  putlaştırmışlardır.

Örneğin Hz Nuh(as)’ın kavminde tapılan putların önceden yaşamış olan salih kişiler olduğu ve bu kişilerin vefatından sonra şeytanın vesvesesiyle halkın bu salihlerin anısını devam ettirmek için oturdukları yerlere ve kabirlerine dikmeler yaptıkları, daha sonraki zamanlar da ise bunu neden yaptıklarını  da unutarak bu varlıkları ilahlaştırdıkları rivayet edilir. (bknz. Elmalı M. Hamdi Yazır Nuh Suresi 23. Ayet tefsiri)

Yine yahudiler Üzeyir Allah’ın oğlu diyerek hiristiyanlar da İsa Allah’ın oğlu diyerek ölçüyü kaçırdılar.(Tevbe Suresi, 30) Örneğin bugün bir hiristiyan kendi muharref dinini tebliğ ederken aynen şöyle diyor; “Bizler ne yaparsak yapalım şu gözlerimizin bile şükrünü eda edemeyiz ve bizler ne yaparsak yapalım asla cenneti hak edecek bir hayat yaşayamayız” diyor ve devam ediyor.

“İşte bunun için Allah’ın en yakını/oğlu olan İsa’yı yüceltmemiz, O’nu memnun etmemiz, O’nun rızasını kazanmamız, O’na yönelmemiz ve O’na yalvarıp yakarmamız lazım ki ancak bu sayede cehennem ateşinden kurtulup cenneti hak edebiliriz!”  diyebiliyor. Rahman ve Rahim olan Allah’ın Rahmet sıfatını  İsa (as)’ a tahsis ederek yoldan çıkıveriyorlar işte. Ama kıyamet günü Rabbimiz Hz İsa (as)’a “Allah’ı bırakıp kendini ilahlaştırmalarını onlara sen mi söyledin” diye sorduğunda Hz İsa (as); “sağlığındayken böyle bir şey söylemediğini, vefat ettikten sonrada ne yaptıklarınadan haberinin olmadığını, ama Allah’ın herşeyi  gördüğünü” beyan edecek.

Allah: "Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara: 'Allah'tan başka beni ve annemi iki ilah edinin' dedin?" deyince o şöyle dedi: "Seni tenzih ederim. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek bana yaraşmaz. Eğer söylemişsem sen onu mutlaka bilirsin. Sen bende olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki gizlilikleri bilen ancak sensinSen.'Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İçlerinde bulunduğum müddetçe onlar üzerine kontrolcü idim. Beni vefat ettirince artık onlar üzerine gözetleyici yalnız sen oldun. Sen her şeyi hakkıyle görensin. (Maide Suresi,116-117)

Evet gördüğünüz gibi Hz. İsa (as)’ı kıymetli yapan şerefli yapan Allah’ın salih bir kulu olması  ve Allah’ın mesajlarını insanlara hem hal hem de kal diliyle( hem sözleriyle hem de hayatıyla) ileten bir elçi olmasıydı. O asla Allah’ı bırakıp da bana kullar olun dememişti. Ama Hz. İsa (as)’ dan sonraki nesiller Allah’ın O’na verdiği değeri beğenmezcesine O’nu daha da yüceltmeye daha da şerefli göstermeye yeletendiler ve O’nu Allah’ın kulu olmaktan çıkartıp Allah’ın oğlu/yardımsı konumuna çıkarttılar. Ve dualarını, sığınmalarını, yönelmelerini ve ibadetlerini O’na da  yaparak Allah’a şirk koşmuş oldular.

Bu aşırı yüceltme ve sonunda insanı Allah’a şirk koşmaya götürüp bu dünyasınıda abedi dünyasını mahveten algı ne yazık ki sevgili Peygamberimizin vefatından sonra geçen zaman içerisinde islamada yamanmıştır. Özellikle islamın sancağını yükseltmek yerine kendi saltanatlarını sürdürme sevdasına düşmüş olan bazı emevi ve abbasi sultanları döneminde islama toplu girişler yaşanmıştır. Ve bu toplu şekilde islama giren toplumlar eski hayatlarındaki israiliyatın, hint ve yunan mitolojisinin, şamanizmin ve zerdüştlüğün... vs. kalıntılarını terk etmek yerinebunları islamla harmanlamışlardır. Ve yavaş yavaş adı müslüman olan toplumlara sirayet eden bu hurafe bidat ve hastalıklar bugün artık adeta bir saplantıya ve bir an önce kurtulunması gereken bir kangrene dönüşmüştür.

İşin daha da kötüsü Kur’an ve Sünnette çok açık bir şekilde şirk diye beyan edilen, Allah’a yapılan dua ve yönelmede aracı koyma ve Allah’tan başka varlıklara sığınıp medet bekleme mantığı  bugün neredeyse hiç anlatılmamakta ve işin daha daha da kötüsü insanın bu dünyasını da öbür dünyasını da mahvedecek olan bu yaklaşımlar İslam'a uygunmuş gibi pazarlanabilmektedir. (Ah! Ah!... Ah ki ne Ah!...)

Ve bu yapılanların islamda yeri olmadığını Kur’an ve sünnetten delillendirerek insanımızı bu çukura çekmeye çalışanlardan kurtarıpRabbimizin inzal etteği saf tevhid inancıyla tanıştırmaya garet edenler adeta topa tutulabilmektedir.

Ama olsun... yarın Mahkeme-i Kübra kurulup da amel defterleri ellerimize tutuşturulunca Rabbimize beyan edeceğimiz bir mazeretimiz olsun İNŞALLAH.

Bir dahaki çalışmamızda günümüz toplumlarındaki Allah’a karşı yapılan dua ibadet ve yönelmede aracı koyma ve Allah’tan başka varlıklara sığınıp medet bekleme mantığını ve bunun islamda nasıl karşılandığını idrak etmeye gayret edelim inşAllah. Sizde bu arada Kur’anın sonunda yer alan Felak ve Nas Surelerinin meal ve tefsirini okuyabilirsiniz. (örn. http://www.kuranikerim.com/telmalili/nas.htm)

Var Kur’anın sonunda dört ayet

Allahın birliğine delildir o gayet

Huzuruna toplanacak bir gün kainat

Yaşarsan Kur’anla yaşa, Kur’ansız hayat gider boşa

Halil Dede