Ebubekir MERCAN

01 Şubat 2016

CAHİLİYE MEKKESİNDE ALLAH İNANCI

Allah'ın tek yaratan olduğuna inandım diye kurtuldum sanma! Bil ki Cahiliye Mekkesindekiler de Allah'ın tek yaratan olduğuna inanıyordu!

Bu bilgi bazılarımızca çok iyi bilinen bazılarımızca da ilk defa duyulan bir hakikattır. “ Artık bilenlerimiz bilmeyenlerimize anlatsın!” demeyeceğim tabi. Çünkü Kur’anın bir adı (Tezkira) hatırlatma, Müslümanın bir özelliği de hatırlatandır. Onun için bildiğimizin alimi bilmediğimizin talebesi olarak hatırlamaya ve hatırlatmaya devam inşallah..

Peygamberimizin (as) Allah’ın Elçisi olarak gönderildiği Mekke toplumunun Allah’ın varlığına ve Allah’ın yaratan olarak birliğine inandıkları hakikatını bilenlerimizin ekserisi bunu büyüklerden, Kur’an Kurslarından, camilerden, ilahiyatçılardan veya tvlerdeki hocalardan öğrenmiştir diyemiyoruz.

Zâten öyle olsaydı bugün toplumumuzda cahiliye Mekkesindekilerin Allah’ın varlığına inanmadıkları yanılgısı ve Hz. Muhammedin (as) de insanları Allah’ın varlığına ve yaratıcı olarak birliğine inanmaya çağırdığı zannı kökleşmezdi.

Neticesinde de bugün “Mekkeliler Allah’ın varlığana inanmıyordu, ben ise inanıyorum”  ve “onlar böyle yaparak müşrik kaldılar bense Allahın varlığaına ve yaratan olduğuna inanarak müslüman oldum” sanılmaktadır. Yani müslümanlık demek Allahın varlığına ve yaratan olarak birliğine inanmak demek olarak bilinmektedir.

Peki bizller cahiliyedeki Mekkelilerin Allah’ın varlığına ve Yaratan olarak birliğine inandıklarını nerden öğreniyoruz diye soracak olursanız, cevabı Kur’an da;

"Andolsun ki, onlara: 'Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan: 'Onları mutlak güç sahibi, her şeyi bilen Allah yarattı' derler." (Zuhruf Suresi, 9)

“Andolsun ki onlara: 'Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan, mutlaka: 'Allah' derler... “ (Lokman Suresi, 25)

 "Andolsun ki onlara: 'Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?' diye sorsan, mutlaka: 'Allah' derler..." (Ankebut Suresi, 61)

 De ki: 'Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? Kulaklara ve gözlere malik olan kimdir? Diriyi ölüden çıkaran ve ölüyü diriden çıkaran kimdir? Ve işleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: 'Allah' diyeceklerdir. Öyleyse de ki: 'Peki siz yine de korkup-sakınmayacak mısınız? “ (Yunus Suresi,31)

De ki: 'Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?' 'Allah'ındır' diyecekler, 'Öyleyse ders almaz mısınız?' de." (Müminun Suresi, 84-85)

 

Bu ayetlerden de açıkça görüldüğü gibi Cahiliye Mekkesi kendilerini ve bütün kainatı yaratıp sevk ve idare edenin sadece Yüce Allah olduğuna inanıyorlardı. Zaten bunun tersine inanmak kendini inkar etmektir. Adeta ben yokum demek gibi bir durumdur.

Öyleki aklını çalıştıran her insan yaratılışındaki mükemmel sanatı ve çevresinde işleyen mükemmel uyumu görür ve bunların mutlaka bir yaratıcısı olduğuna inanmaktan başka bir çıkar yol bulamaz.  Hatta bu yaratcının tekliğine de iman etmekten başka bir seçeneği de yoktur.

Çünkü bilir ki birden fazla yaratan olsa her yaratan kendi yarattığına bir düzen koyup bir istikamet belirleyecektir.  Sonuçta da bu yaratılanlar birbiriyle çatışacak ve mükemmel bir şekilde işleyen bu nizam anında bozularak büyük bir kaos yaşanacaktır. Halbuki denizler mürekkep olsa ağaçlar kalem olsa sayamayacağımız kadar fazla  olan varlıklar birbiriyle uyumlu ve düzenli bir şekilde hareket etmektedir. İşte bu hareketi başlatan, yürüten ve dilediği an durduracak olan güç tek bir güçtür ve o mutlak güç de  sadece Yüce Allah’tır.

Peki yüce Allah tarafından alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz (as) ilk olarak muhatap olduğu toplumdan Allah’ın varlığını ve yaratan olarak birliğini kabul etmelerini değil de neyi kabul etmelerini istemişti de kendisiyle bu kadar mücadele ettiler? Onlara ne diyordu ki bu tebliğe kulaklarını gözlerini kapadılar?

Bu cevabı bulmak bizim için çok önemli, çükü bizlerde bu sorunun yani bu tebliğin muhatabıyız şu an.” Ya kabul ederiz, ya redderiz”  “Seçim bizim”  Ama kabul edeceksekde, bilerek kabul edelim,reddeceksek de  bilerek bilerek reddedelim...

Evet, Kisranın duvarlarını çatlatan, müstekbirlerin dizlerini titreten, zalimlerin uykularını kaçıran, mazlumlarınsa gözlerini ışıldatan bu çağrı  “La ilahe illallah” çağrısıydı. Yani  “Allahtan başka ilah yoktur “ çağrısıydı. Peki bu çağrının mahiyeti nedir ki tesiri bu kadar etkili oldu? La ilahe illallah ne demek ki bu sözü söyleyebilmek gerçekten yürek istiyordu?

Bu sorunun cevabını bir daha ki çalışmamızda hatırlamaya ve hatırlatmaya  çalışacağız inşallah. Tabi siz de bu arada Mekke cahileyesinin nasıl bir Allah tasavvuru vardı ? Cahiliye Mekkesinde tevhidi davet ne anlama geliyordu? Allah’ın tek ilah olduğu Kur’anda nasıl anlatılıyor?  Bizler bugün gerçekten Allah’tan başka ilah olmadığına inanıyor muyuz ? ... sorularını Kur’an minvalinde tefekkür edebilirsiniz...