Ebubekir MERCAN
DAVUT YAŞAR AYDOĞDU AĞABEYİN ARDINDAN
Bir okadar duyarsız bir okadar da haşin dalgaların arasından sıyrılıp çekilirdik hemen her haftasonu limanımza. Öncelikle herbirimizde bulunan ve asla sapmayan pusulamızı ortaya koyar ve rotamızı, istikametimizi gözden geçirirdik. Sonra gemilerimizde su alan bir gedik olup olmadığının tespitlerini yapar, varsa elbirliğiyle hemen onarır ve rutin bakımları yapmanın gönül rahatlığıyla dosdoğru yolumuza devam ederdik.
Yine 3 mayıs Pazar günü saaat 17:00 civarında buluşmuş ve birkaç saaat sonra en tecrübeli kaptanımızı, sevgili Davut Yaşar Aydoğdu Ağabeyimizi bir daha göremeyeceğimizi bilmeden kucaklaşarak birbirimizden ayrılmıştık.
Evet o gece sevgili ağabeyimiz bu imtihan dünyasındaki sınavını bitirerek ebedi aleme göç etmiş ve inşaallah Hakkın rahmetine kavuşmuştu. Gerçekten "Müslümanlar bir vücudun azaları gibidir" hadisinin hikmetini hiç bu kadar içten hsissetmemiştim. Adeta bir yanımız, bir uzvumuz, belki de en doğrusu yüreğimizin bir parçası kopup gitmişti o gün.
Bu noktada tanımayanlar için sevgili ağabeyimizden biraz bahsetmek istiyorum. Kendisinin en çok kullandığı söz “Bu şehrin nüfusu yüzbin ve biz daha kaç kişiye ulaştık sorgulamasını yapalım ve tevhidi daveti her bireye ulaştırmanın gayretini gösterelim” cümlesiydi. Ve söylediğini de uygulamak için elinden geleni değil, elinden gelenin fazalasını yapardı.
Her insana ulaşmaya çalışırdı, herkesin hor gördüğü Romenlerle de irtibata geçer, gerekirse cebinden yirmi otuz lira verip onların ihtiyaçlarını görür ve tebliğ yapardı. Bir gün yürürken, tavşanla fal baktıran biriyle karşılaşmıştık. Durdu ve işinin ücretini ve bu işin ne kadar zamanını aldığını sordu. Cebinden ücretini ödedi ve bu zamanı kendisini dinlemesi için ayırıp ayıramayacığını öğrendikten sonra itidalli bir şekilde tebliğini yaptı.
Yine şehrimizdeki bütün guruplardan (Nurcusundan Süleymancısına kadar) birer kişiyi tespit ederek ayda bir kere buluşmayı teklif etmişti. Her guruptan bir kişi olarak evinde ağırlayarak Kur’an'a davet sorumluluğunu yerine getirmiş ve bundan sonra her ay buluşalım demişti. Bir ay dolduğunda sözleştikleri yere gittiğinde kimsenin gelmediğini görmüştü. Ama “olsun” derdi, “Ben tebliği yapıp sorumluluğu boyunlarına astım ya. Bu bana yeter” derdi.
Bu ayrım ne kadar doğru sizin takdirinize bırakıyorum ama sadece İslami kimliğiyle değil insani erdemleriyle, ahlakıyla, cömertliğiyle ve cesaretiyle de gerçekten örnek bir şahsiyetti. Ailesine ve çevresindekilere karşı oldukça mütevazi ve kol kanat geren tavırlarıyla bilinen, yeri geldiğinde de hiç tanımadığı kişiler için hayatını ortaya koyabilmiş bir ağabeyimizdi. Kendine has üslubu ve güleryüzüyle algıları küllenmiş insanlara sorular sorar ve sorgulama yetilerini harekete geçirirdi.
Hele çalışma ortamında olsun, akraba ortamlarında veya diğer sosyal ortamlarda olsun yaptığı şahitliği söylemiyorum bile. (Tanıyanlar biliyor.) Böylece uzun soluklu 55 yıllık hayatında birçok kişinin tevhidle, Kur’anla ve Peygamberimizle (s) tanışmasına vesile oldu.
Tabi ki elini taşın altına koymanın bazı bedelleri vardı. Hele etrafdakilerin ifrat ve tefrit dalgalarıyla bir bir dökülmesiyle derinden yaralandığı durumlarda ayakta kalabilmek hiç de kolay değildi. Ama bizler şahit olduk ki (Rabbim şahitliğimizi kabul etsin) hiçbir zaman evrilmeden savrulmadan, yamulmadan, bozulmadan “Biz önümüze bakalım” diyerek son nefesine kadar vasat bir müslüman olarak yorulmaya devam etti.
Şimdi aradan sekiz gün geçti ve eksikliğini daha bir anlamış buluyoruz. Bu noktada ifsadın hakim olduğu bu dünyanın ıslah erlerine, nitelikli müslümanlara, şahsiyetli davetçilere ne kadar da ihtiyacı olduğu dersini bir kez daha almış bulunuyoruz.
Gerçekten Rabbimizin gönderdiği en büyük ders kaynağının birisi vahiy, birisi de ölüm galiba. Ölüm derken vefadan türeyen vefat aslında. Yani ecel gelip vakit tamam olunca sözü yerine getirmek, ki bu da sanıldığı gibi asla bir son değil, ebediyete açılan bir başlangıçtır aslında. Ve bu yoldan geri dönme imkanı da yoktur artık. Keşkelerin anlamını yitirdiği, iyikilerin ise gamı kederi bitirdiği bir alemdir bundan gerisi.
Aslında konuşacak ve söylenecek daha çok şeyler var ama bu ders bize yeter diyerek lafı daha fazla uzatmıyorum...
Şu cahiliye toplumunda sevgili Davut Yaşar Aydoğdu Ağabeyimize Yüce Rabbimizden rahmet niyaz ediyor, eşine, çocuklarına, diğer aile fertelrine ve tüm sevenlerine Rabbimizden sabırlar ihsan etmesini diliyorum.
“Şüphesiz biz Allah içiniz ve dönüşümüz de O’nadır.”