Namaz ve tebliğ dili

Ankara İlahiyat’ın tasavvuf anabilim dalında çalışan bir öğretim üyesi (Prof. Dr. Mustafa Aşkar) bir televizyon programında “Namazı hayvanlar kılmaz, namaz kılmayan hayvandır” dedi ve ortalık bir anda karıştı.

18-06-2016



Gösterilen tepkileri hemen herkes basın-yayından az veya çok öğrenmiştir. Belli bir kesim, ilgili beyanın sahibine ağza alınmayacak küfürlerle karşılık verdiler. Muhafazakâr kesim zorda kaldı(!). Hükümet kanadından Başbakan, beyanın sahibi için “halt etmiş, zırva” sözlerini kullandı. Başbakan yardımcısı Nurettin Canikli, savcılara işaret etti… Diyanet işleri Başkanlığı ise “insanların inanç ve ibadet özgürlükleri hedef alınarak tezyif ve tahkir edilmesi asla kabul edilemez. Kur’an-ı Kerim ayetlerinden ve konuya ilişkin diğer dini metinlerden böyle bir çıkarımda bulunmak İslam’ın hikmet dili ve rahmet mesajıyla bağdaşmaz” dedi.
 

Bu hadisenin bir, tepki çeken sözün bizzat kendisi bakımından ele alınması gerekir, bir de, gösterilen tepkiler bakımından. Ve tabi bu arada namaz meselesine de kısaca değinmek gerekir.
 

Tasavvuf hocası olan M. Aşkar’ın bu çıkışı toplumda iyi bir ses getirmişse de, namaz kılmayanlar hayvandır demesi doğru bir çıkış değildir. Çünkü namaz kılmayanı hayvana benzetmek kendi içinde tutarsızdır. Aşkar, sözlerinde “hiçbir hayvanın secdeye gittiği görülmemiştir” gibi bir cümle de sarf etmektedir ki bu cümle, sahibinin secde kavramını bilmediğini ele verir. Zira, aksine bütün hayvanlar secde ederler. Secde etmeyen hayvandan bahsetmek mümkün değildir. Hatta bunun da ötesinde, kâinatın bütün varlıkları Allah'a secde ederler. Bunu Kitap haber vermektedir. (22/Hac, 18; 13/Ra’d, 15; 16/Nahl, 49). Secde namazın bir simgesidir. Hayvanlar iradi olarak değil ama fıtratlarının gereğini yaparak Allah'ın iradesine teslimiyetlerini göstermiş olurlar.
 

Buradan bakınca, namaz kılmayan bir insanı hayvanlıkla izah etmek hem çelişki, hem de gereksiz bir kıyaslamadır. Namaz kılmayan kimse tahkir edilmek isteniyorsa, bunun için hayvana benzetmeye gerek yoktur. Kur'an namaz kılmayanı ne ile ve nasıl tahkir ediyorsa, o şekilde hareket etmek en doğrusudur.
 

Namaz bir tevhid ibadetidir. Allah'a itaatin sembolüdür. Namazsız bir İslam düşünülemez. Kur'an namaz kılmayanların ahiretteki adresini cehennem olarak göstermektedir. (74/Müddessir, 43).  Namaz kılmamak müşriklikle aynı anlama gelmektedir. (30/Rum, 31). Namaz kılmamanın, bütün melekler Allah'ın emri gereği secdeye giderken, kendisi secde etmeyip, yüz çeviren ve kibirlenip büyüklük taslayan, böylece kâfirlerden olan İblis’in tavrına benzetilmesi çok daha hikmetlidir.
 

Bir insan namaz kılmamakla cehennemi hak ediyorsa, bu ona, hayvan demekten çok daha ağır bir payedir. Hayvanlar ahrette hesap vermeyecekler ama kâfirler hesap vermekten kurtulamayacaklardır. İblisçe bir tavır olarak namaz kılmamanın tevhid-şirk bağlamında topluma anlatılmaması için toplum ve sistem tarafından pek çok ‘tedbir’ alınmış durumdadır… Neden namaz kılmanın imanın bir gereği olduğu, kılmamanın şirke ve küfre yakın bir tutum olduğu, ancak şeytanın Allah'a secde etmekten imtina edeceği anlatılmaz ki?...
 

“Namaz kılmayanlar hayvandır” şeklindeki bir çıkışın, sözün muhataplarınca kabul görmeyeceği açıktır. Tebliğ tarzı bakımından da yanlıştır. Çünkü bu topluma namaz bilinci verilmemiştir. Aslında toplumu Din bilinci verilmemiştir. Toplum Allah'ın Dini ile eğitilmemiştir. İnsanlar, Allah vardır deseler de, Allah yokmuş gibi yaşamaya alıştırılmıştır. Namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin tevhidî özelliği bilinmemektedir. Bu eğitim verildiğinde herkesin namaz kılması da beklenemez. Eğitim verildiğinde, böyle bir tahkir de yine hikmetsizdir. Bu, Diyanetin açıklamasında olduğu gibi, ‘insanların inanç ve ibadet özgürlüğü’ nokta-i nazarından değil, İslam'ın kendi iç dinamikleri ve tebliğ yöntemi bakımından hikmetsizdir.
 

Tevhidin ne olduğunu neredeyse hiç bilmeyen ve günlük hayatında şirkin her türünü doyasıya yaşayan bir toplumda uyarıya namazdan başlamak, ya Din’in bilinmemesinden ya da hikmetsizlikten kaynaklanmaktadır.
 

Namaz bilincinin tevhidle birlikte verilmesi gerekir. Nasıl namazsız bir Din düşünülemezse, tevhidsiz bir namaz da düşünülemez. Ama bugün, namazsız ‘müslümanlar’ ne kadar çoksa, tevhidsiz ‘namazlılar’ da o kadar çoktur. Maun suresinde işaret edildiği üzere nice namaz kılanlara aynı hakareti yapmak sıradan bir iş olarak görünmektedir. Tevhidle şirk sarmaş dolaş hayatımızda barındıktan sonra gece gündüz namaz kılsak, o namaz namaz mıdır ki?
 

Burada konu ettiğimiz hadiseye tepki gösterenlere gelince, bu tepkinin özellikle bir kesimini anlamakta hiç güçlük çekmemekteyiz. Bu tepki, kendince çok haklıdır. Aslında bu, Allah'ın uyarılarına da aynı şekilde yükselen bir tepkidir. Başta Allah mefhumu olmak üzere, Allah'ı hatırlatan, Din’e delalet eden her bir söz, her bir şiar onları olağanüstü derecede rahatsız etmektedir. Çarşı-pazarda karşılarından gelen tesettürlü bir kadını gördüklerinde boğuluyor gibi olanlar da bunlardır. Kur'an bunların vahyi, Elçi’nin çağrısını duyunca gösterdikleri tepkiyi, yaban eşeklerinin aslandan ürküp kaçmalarına benzetmektedir. (74/Müddessir, 51). Ama unutulmamalıdır ki Kur'an bu benzetmeyi, namaz kılmadıkları için değil, uyarıdan (tebliğden) yüz çevirdikleri için yapmaktadır.
 

Fakat burada yine çok önemli olduğunu düşündüğüm bir noktaya değinmek istiyorum. Tebliğ, İslam’ı bilen ve nefsinde, ailesinde İslam’ı egemen kılmış kimselerden beklenebilecek bir iştir. Yukarıda değindiğimiz gibi, içinde yaşadığımız toplumda ciddi, kapsayıcı ve keyfiyetli bir tebliğ faaliyetinden bahsetmek mümkün değildir. Dolayısıyla topluma İslam tebliğ edilmeden, Kur'an’ın Mekke’de tebliği sürecinde Rasulullah’a karşı sert tepki verenlere hitaben serd edilmiş ayeti kerimeleri, bugün aynı tebliğe maruz kalmamış insanların tepesinden adeta boca etmek, bunu yapanları sorumluluktan kurtarmaz.
 

Şu halde, İslam adına söz söyleyen kimselerin son derece bilinçli, uyanık olmaları, söyleyecekleri sözleri kırk defa ölçüp biçip öyle söylemeleri gerekmektedir. Muhatabımıza en ‘ağır’ sözleri söylemek bizi rahatlatabilir ama tebliğ yapmak yerine, sadece öfkemizi boşaltmış ve de dalalet içindeki insanı dalalete daha da iteklemiş oluruz. Ayrıca, tasavvuf ya da siyasal içerikli akidevî kirliliklerin içinde bulunan insanların önce Kur'an projektörünü kendilerine doğrultmalarında büyük fayda vardır. Tebliğ sadece namaz kılmayanlara değildir.

Mehmed DURMUŞ/Venhar

Etiketler : #Namaz   #ve   #tebliğ   #dili   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN