Ne ezgiler yakılmıştı başörtüsü uğruna
Ezgiler, pek çok toplumsal ve inançsal meselelerin sözcüsü olmuştur. Hepsinin ayrı bir öyküsü var. Bu topraklarda 80’lerin ortalarından itibaren parmaklar, ezgilerin vücut bulması için sazlara uzanmıştır. Hep bir amaç için, hep bir kaygı için, hep bir sevda içindi o serzenişler.
03-07-2016
Allahu Teâlâ’nın hanım kullarına bahşettiği örtü nimetinin evde, işte, okulda, sokakta, kamuda, hâsılı dünyanın her yerinde ve her şekilde; özgür doğduğu gibi özgür kalması için haykırışa geçen dimdik duruşlu ezgilerimiz ve ezgicilerimiz, tarihe silinmez ve unutulmaz not düşmüşlerdir. Müminler, izzeti Allahu Teâlâ harici şeylerde, yerlerde ve kişilerde aramadıkları için; mümin kadınlar da tercihlerini her zaman için Rablerinin emri ve sözü yönünde yapmaları gerektiğinin bilincinde olduklarından sahip çıkmışlardır örtülerine, kimliklerine, onurlarına ve davalarına… Şanlı direnişler sergilemişlerdir.
O direnişlere soylu ezgilerle eşlik edilmez miydi? Onların sesi olmak ezgilere düşmez miydi? Öyle de oldu elbette. Yürekleri adeta yangın yerine dönenlerin ve Müslümanca bir hayata talip olanların sesi olmak adına ve göğe savrulan yumruklar aşkına; davalı, sevdalı ve kavgalı eserlere durulmuştu. Meydanlarda, sahalarda, salonlarda örtünün türküleri yankılanmaya başlamıştı. Ebedî kurtuluşa giden yolda, dönmek bilmeyenler için edebî dizeler kurulmuştu.
Bu memlekette yapılan ilk ezgi marş albümü olma güzelliğini üzerinde taşıyan Gün Batıdan Doğmadan’da (1987) Ömer Karaoğlu; terleyen soğuk duvarların sıcak nefesi olanların, özgürlük halifesi, mustazafların muştu sesi olup bacısının kara çarşafında laleler yetiştirenlerin onurlu haykırışında idi Çiçeklerin Tükendiği Yerde ezgisiyle. Sonra Allah Eri olduklarını tüm dünyaya ilan edip küfre siper, zulme engel büyükçe imanın kuvvetini bildiriyordu hilkat garibelerine. Adı İçin Yaşamak albümünde ise inim inim inleyen arımız, namusumuz, kızlarımız, ablalarımız için sesine öfke yüklüyordu küfürde yarışarak özlerine karşı inatlaşanlara İnancımız Var Olsun ile.
Ömer Osman isimli ezgicimiz, Şehadete Susadım albümünde, Mehmed Akif’in rezillerin gözüne batan bacılarının örtüsünü konu edindiği ve yüzlerine tükürmek istemesine rağmen, tükürüğüne dahi acıdığını ifade ettiği o güzelim Bacımın Örtüsü şiirini bestelemiş o günlerde, imkânların az olduğu vakitlerde. Ne iyi etmiş, ne doğru yapmış ama!
Osman Yanardağ, Onun İçin albümünde Bir Gün Diyeceğim/Bacım eseriyle Rabbine dayanan dirençlilere hiçbir kimsenin zarar veremeyeceğini hatırlatıyordu. Dağ gibi duranların karşısında herkes kül kesilirdi, böyle bilinmeliydi. Aynı isimde (Bacım) ve benzer içerikte Grup Diriliş Muştuları’da Diriliş Muştuları 2 albümlerinde örtüyü tercih eden bacılarının bu eylemlerine ne kadar çok sevindiklerini ifade ediyorlardı.
Grup Kardelen, Yüreklerde Umut Var albümlerindeki Sabret Bacım eserlerinde sabırla ne güzel günlere erişileceğini, sabrın müminler için en kuvvetli ve en kıymetli silah olduğunu ve asla doğru bilinen yoldan, karardan vazgeçilmemesi gerektiğini vurguluyorlardı.
Adil Avaz, İsyan Türküleri albümünde Gülizar diyerek, direnmeyi, dayanmayı, korkmamayı tavsiye ederken; Benim Kavgam albümünde Zeynebim’le numune-i imtisal olacak bacısına, bacılarına arka çıkıyordu. Ve en son albümünde, albüme de ismini veren Çoban Yıldızı’nda, yıldızların kayışını görenlerin, o anda Kitab’ı açıp Yasin okumalarını istiyordu. Ama özellikle istediği, o çoban yıldızlarının ağlamamasıydı.
Eşref Ziya, Özgürlüğün Gölgesinde albümünü Ağlama Karanfil’le anlamlandırıyordu. Her ne denirse densin, karanfillerin mis kokularını etrafa dağıtmalarını diliyordu; aynı zamanda umutlarını, sevgilerini, özlemlerini ve hasretlerini de. Sen Ağlama albümüne gelince Beyazıt Meydanı’nı gündemine almış oluyordu. Gözyaşları dökülmüş olsa bile, yıkılmayan bakışların çevrelediği bir meydanı hatırlara konuk ediyordu. Sen şahitsin Beyazıt nelerin yaşandığına.
Erdoğan Akın, Güneş Yürür’de Başörtüsü diyordu, bayrak olan, öz vatanında tutsak olan, ıslak olan, ak-pak olan ve Yaratıcı’dan kullarına yüce bir hak olan Başörtüsü’nden dem vuruyordu. Vurguna Kıyam albümünde de bir başörtüsü eseri okumayı ihmal etmiyor Başörtüsü 2007 ile. Dayan bacım, diren bacım, davran bacım gün gelir hesap döner, diyordu.
Sonra Erdoğan Akın’ın Güneş Yürür’de bizleri tanıştırdığı Bayram Bilge Tokel’in başörtüsü konulu aynı eseri, kendine has yorumuyla bir de Taner Yüncüoğlu seslendiriyordu Gampare albümünde. Taner Yüncüoğlu sadece onu söylemiyordu bu albümünde tabi. Bir de Aldırma diyordu; başına gelenlere aldırılmayacak, önüne konan engellere aldırılmayacak ve örtüye uzanan dillere de; çünkü bütün bir dünya bir gün anlayacaktı o örtü sahibini. Örtülüyü görmeyenler bir gün onun sevdasına muhtaç kalacak; onun için aldırmamalıdır bu durumlara.
Önce Tamer Duman’ın Sel albümünde, sonra da Ömer Karaoğlu’nun Karayel’de dillendirdiği Kuşlar var bir de. Kuşlar ki, okunduğunda ve usulca dokunulduğunda özgürlüğü simgeler; kanatları kırılanların, umutları vurulanların, ninnileri susturulanların sözcüsü olmuştu Kuşlar… Onlar gibi hür olabilmenin hayalleri kurulmuştu yıllar yılı.
Bağrı yanık, çağa tanık Grup Mavera, Çağın Sonundayız isimli ilk albüm çalışmalarında Başörtüsü Davamız eserleriyle ne güzel bir davanın seslendiricisi olmuşlardı. Zalimlerin elleri kurusun isteniyordu, isteniyordu ama aynı zamanda, dünyalar başa yıkılsa da and içilen yola asla ihanet olmayacağının da altı çiziliyordu.
Ya Grup Genç’e ne demeli! Sevdaları Yaşamak albümlerinde Örtü Uğruna’yı öyle gür bir avazla önümüze ve gönlümüze koyuyorlardı ki; özgürlüğün parya olması da ne demekti öyle, hem de dalga dalga her yerde. Maraş’ta siper olanlar, Erzurum’da düşman sürüp bir orduyu yola vuranlardaki dert hep örtü içindi, hep özgürlüğeydi. Bunu nasıl bilmezdi dünya!
Yusuf Can, Bitmez ki Hasret’inde başörtüsü mücadelesinin bayraklaşmış isimlerinden birisi olan ve bir trafik kazası sonucu Rabbine yürüyen Filiz Beyaz’ı anıyordu, yorulmak bilmedin, hep özgürlük derdin, diyordu ve çünkü yürek yiğitleri dönmezlerdi geri, diye de ekliyordu. Tertemiz bir sayfa ve beyaz bir zambak olarak gidivermişti şehide Filiz. O gitmiş olsa da sevdası yitmezdi.
Adem Karabey ise, albümüne de isim olarak uygun gördüğü Beyaz Güvercin isimli eserinde, gözlerden akan yaşların bir gün dineceğinin, örtüye uzanan ellerin, kurtuluşu yok, ineceğinin haberini veriyordu. Direnenlerin yanında, hemen yanı başlarında olduğunu koca bir albümle kanıtlıyordu sanatçı kardeşimiz.
Grup Yürüyüş de ilk albümleri Umuda Yürüyüş’te, 2003 yılının bir temmuz gününde Diyarbakır’a Özgürder şubesinin açılışı için giderken trafik kazası sonucu vefat eden, belki de şehid olan Macide Göç ve Özlem Özyurt’un şahsında tüm örtü mücadelecilerine armağan ettikleri Başörtüsü Şarkısı’yla ve ikinci albümleri Adanış Günü’nde ise, ufuklara yürüyen baş tacı olarak gördükleri ve ne kralların ne de zorbaların alamayacağı kadar yüce bir onur olarak kabul ettikleri başörtüsünü, Başörtüm eserleriyle selamlıyorlardı ona sahip çıkanları da unutmadan.
Bunlardan farklı olarak, kendine has çalışmalarıyla bildiğimiz Hasan Sağındık, Yusuf Yüzlüler albümünde bir Hayal Kırıklığı yaşıyordu başından örtüyü açıp atan, olduğundan uzaklara kaçan, o güzel iffetinden geçenleri, vazgeçenleri görünce. Kimliğine, özüne, özgünlüğüne davet ediyordu bu kendine yabanlaşanları. Buna benzer olarak, Ömer Karaoğlu da Hani Bir Yanımız albümünde, albüme ismini veren ezgisinde; yok olan örtüden, esamisi bile okunamayacak duruma düşen arımızdan ötürü nic’ olur halimiz dertlenişinde idi.
Değinmeyi unuttuklarımız olmuştur tabiatıyla. Affoluna. Unuttuklarımız da, unutamadıklarımız da bizimdir, bize dairdir.
Ortada bütün iman edenleri kuşatan durum varsa, her mümin o duruma el atmak zorundadır. Herkes kendi konumu gereğince yapması gerekenleri yapmalıdır. İşte Müslüman sanatçılarımız, Başörtüsü mücadelesi yolundaki şahitliklerini yazdıkları ve okudukları ezgileriyle yapmış oluyorlardı böylece. Biz bu şahitliklerine selam duruyoruz. Az iş yapmış değiller. Boşa kürek hiç çekmediler. Gayesiz durmadılar ve yorulmadan yordular eserlerini bu yola. Daha şahit olunacak o kadar çok yanımız var ki! Onlar, o yanlarımızı çok iyi bilirler. Ve yüreklerinden gelenleri dizer de dizerler…
Fatih Pala
Makaleler
Hava Durumu