Şeytanlar, sadece azgınları saptırırlar, Allah’ın ihlâslı kullarını hâkimiyet altına alamazlar
Cin ve insan şeytanlarının, Allah’ın ihlâslı kullarını hâkimiyetleri altına almaya güçleri yetmez. Bu sebeple, ihlâs sahibi kullardan da zaman zaman günaha meyledenler olsa bile, bunlar günahta ısrar etmek yerine büyük bir pişmanlıkla hemen tevbe edip Allah’a sığınırlar. Şeytanların güçleri, ancak kendilerine meyleden ve kendiliğinden şeytana uymaya yönelen azgınları etki altına almaya yeter. Dünyada olduğu gibi hesap günü de kendi aralarında dayanışma gösteren cin şeytanları ile müstekbir insan şeytanları, kandırdıkları zayıf ve güçsüz kesimlerin ise ahirette kendilerini suçlamalarına ve kendilerinden şikâyetçi olmalarına muhatap olacaklardır.
28-02-2019
Cin ve insan şeytanlarının, Allah’ın ihlâslı kullarını hâkimiyetleri altına almaya güçleri yetmez. Bu sebeple, ihlâs sahibi kullardan da zaman zaman günaha meyledenler olsa bile, bunlar günahta ısrar etmek yerine büyük bir pişmanlıkla hemen tevbe edip Allah’a sığınırlar. Şeytanların güçleri, ancak kendilerine meyleden ve kendiliğinden şeytana uymaya yönelen azgınları etki altına almaya yeter. Dünyada olduğu gibi hesap günü de kendi aralarında dayanışma gösteren cin şeytanları ile müstekbir insan şeytanları, kandırdıkları zayıf ve güçsüz kesimlerin ise ahirette kendilerini suçlamalarına ve kendilerinden şikâyetçi olmalarına muhatap olacaklardır.
Şeytan ve Velileri, Aldattıklarını Hesap Günü Yalnız Bırakırlar. Kandırılanlar ise, Cin ve İnsan Şeytanlarından Şikâyetçi Olurlar
İşledikleri günahlarda ısrar edip tevbe etmeden ölen ve bu sebeple şeytan ile insan ilişkisinde ikinci kategoride yer alanlar, ahirette kendilerini kandıran cin ve insan şeytanlarından şikâyetçi olacaklardır. Hâlbuki şeytanın insanlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücünün, sultasının/hâkimiyetinin olmadığı gerçeği birçok âyette tekraren vurgulanır: “Şüphesiz kullarımın üzerinde senin bir gücün (hâkimiyetin/sultan) yoktur.” (İsra, 17/65) “Şüphesiz kullarım üzerinde senin (şeytanın) bir (zorlayıcı gücün) hâkimiyetin (sultân) yoktur. Ancak azgınlardan (ğâvîn) sana uyanlar müstesna.” (15/Hicr, 42) Demek ki, şeytanın, ancak azgınlık yaparak kendisine kapıyı açık tutanları, hevasına uyup şeytana ve şeytanın süslü gösterdiklerine meyledenleri etkilemesi mümkündür. Yani şeytanın insanları zorlama, kendilerine rağmen insanlar üzerinde zorla hâkimiyet kurma gücü bulunmamaktadır.
İbrahim Suresi 22. âyette, dünyada şeytanı veli edinip ona kulluk/itaat edenleri, şeytanın hesap günü yalnız bırakacağı bildiriliyor. Şeytanın, insanlar üzerinde hiçbir zorlayıcı gücü olmadığını itiraf edip kendisine uyanların kendi istekleriyle davetine icabet ettiklerini ve bu sapmadan dolayı sorumluluğun da kendilerine ait olduğunu ifade ederek kendisine tâbi olanları suçlayacağı haber veriliyor. “Allah’ın hükmü yerine getirilince şeytan şöyle der: ‘Şüphesiz Allah size gerçek bir vaadde bulunmuştu; ben de size bir söz verdim ama yalancı çıktım. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah’a) ortak koşmanızı reddettim.‘ Gerçek şu ki, zalimler için elem verici bir azap vardır.” (İbrahim, 14/22). İşte İblis, dünyada kandırıp azaba sürüklediği insanları ahirette böyle yalnız bırakıp “sizi ben zorlamadım, zaten zorlamaya gücüm de yoktu, sizi çağırdım ve siz de zaten müsait olduğunuz için çağrıma uyarak koşup geldiniz. O hâlde beni kınamayın, Allah’ın emrine, yoluna uymayıp da benim çağrıma ve yoluma gelmenizden dolayı kendi nefsinizi kınayın” demektedir.
Şeytanın kandırdığı insanın cehenneme atılması karşısında “onu kendisinin kandırmadığını, onun zaten derin bir sapıklık içinde” olduğunu söyleyerek yalnız ve yardımcısız bırakacağı bir başka âyette daha şu şekilde bildirilmektedir: “(Allah, şöyle der:) ‘Atın cehenneme, (hakka karşı) inatçı, hayrı hep engelleyen, haddi aşan şüpheci her kâfiri!’ Allah ile beraber, başka bir ilâh edinen o kimseyi atın şiddetli azabın içine!’ Arkadaşı (olan şeytan) der ki: ‘Ey Rabbimiz! Onu ben azdırmadım, fakat kendisi derin bir sapıklık içinde idi’.”(Kaf, 50/24-27). İbrahim Suresi 22. âyette, şeytanın kendisinden şikâyetçi olanlara şunları da söylediği aktarılır: “Şüphesiz Allah size gerçek bir vaadde bulunmuştu; ben de size bir söz verdim ama yalancı çıktım.” İşte şeytan böyle diyerek “insanlara yalan vaadlerde bulunduğunu ancak onları aldattığını” ahirette itiraf edecek ve dünyadayken kandırdıklarını o gün yalnız ve yardımcısız bırakacaktır.
Bununla birlikte şeytan, doğru yolda gitmek isteyenleri zorla yoldan çıkaracak gücünün bulunmadığını, insanlara sadece çeşitli yollardan telkinde bulunduğunu, onların da bunu kabul ettiklerini ifade ederek şeytanı değil, kendilerini kınamaları gerektiğini söyleyecektir. Çünkü şeytan dünyada insanlara ancak vesvese ve ayartma yoluyla ulaşabilmekte, onların işlediği günahları kendilerine sadece güzel göstermeye, kendi hevâ ve heveslerine uymada ahlâken bir sakınca olmadığına onları inandırmaya çalışmaktadır. Râzî’nin de ifade ettiği gibi asıl şeytan insanın kendi nefsi, arzu ve hevesleridir. İnsan nefsinde şehvete, boş ve bâtıl inançlara önceden bir eğilim ve yatkınlık olmasaydı bu şeytanî vesvese ve ayartmalar etkili olamazdı. İşte şeytan “Beni kınamayın, kendinizi kınayın” diyerek bu gerçeğe işaret etmek istemiştir. “Ben daha önce de beni Allah’a ortak koşmanızı kabul etmemiştim” cümlesiyle de şeytan insanları yoldan çıkarmaya çalışmış olmakla birlikte kendisini Allah’a eşit bir yere koymadığını ve kendisinin O’na ortak koşulmasını kabullenmediğini ifade etmektedir. Nitekim Kur’an’da birden fazla yerde kendisinin Allah tarafından yaratıldığını söylediği (A‘râf 7/12; Sâd 38/76), Allah’a “rabbim” diye hitap ettiği görülmektedir (Sâd 38/79). Ancak vesvese verip yoldan çıkardığı kimseler onun aldatmalarına uymak suretiyle dolaylı olarak onu ilahlaştırmış ve Allah’a ortak koşmuşlardır. Bu sebeple âyetin son cümlesinde ona uyanların zalimler olduğuna, onlar için elem verici bir azabın hazır bulunduğuna işaret edilmektedir. (Kur’an Yolu Tefsiri).
Mehmet Pamak'ın makalesinin devamını okumak için tıklayın...
Makaleler
Hava Durumu