Yarına insan'dan, insanlık'tan ne kalacak?
Biz tek başına çıksak da fotoğrafta, arkada bizi terk eden bir biz var aslında. Bu ne korkunç bir 'selfie'! Egosuyla baş başa kalmış, surette bir görünen fakat arkada kendisinden çıkan bir kendiliğin dramı!
02-03-2019
Yunus Sürücü / Dünya Bizim
'Selfie', kelime itibariyle İngilizcede ben’den ya da kendi’den geliyor. Bunu bilmemiz ve anlamamız olanları adlandırma ve anlamlandırma açısından çok önemli olacaktır. Fetva kelimesini de neden kullandığımı söyleyeyim. Günümüzde artık biz Müslümanlar hayattaki kural ve kaidelerimizi Batıdan aldığımız için onlar ne yapıyorsa onu muteber görüyor ve onu tatbik etmekte neredeyse sabırsız oluyoruz. Bu nedenle onlar ne diyor ve ne yapıyorsa bizim onu yapmamız bizim üzerimize bir “farz” oluyor adeta. Söylenenler fetva gibi; yapılanlar farz gibi. Fetva kelimesini bunun için kullanmam çok ağır bir kullanım olacak ama maalesef içinde bulunduğumuz durum bu.
Egomuz bizi bizden, tevazudan, Allah’tan uzaklaştırıyor
Selfie denilen şeyin ilk ortaya çıkışı belki masum olabilir. Birkaç arkadaş toplanmış, hatıra fotoğrafı çekmiştir. Bu pekâlâ tabii bir şeydir. Fakat o “fetva”dan sonra olan bitenler bizim aslında bir aşağılık psikolojisine de sahip olduğumuzu gösterir nitelikte. Eskiden öyle fotoğraf çekinenlere “kıro” denilirken bugün aynısını yapanlar “fetvaya riayet etmiş kişiler” olarak telakki edilip hoş karşılanıyor. Bu da aslında Batı karşısındaki ezikliğimizi gösteriyor. Bir şeyin güzelleşmesi için Batının yapması lazım geliyor. Batılı yapmadan onun bir kıymeti olmuyor.
Öte yandan egomuz da öne çıkarılmakta. Fotoğraf bu anlamda biraz da zehirdir. Makine insana doğrultulmuş bir silahtır derler. Selfie, bizi öne çıkarıyor ve bizim görülmemizi sağlıyor. Modern insan görmekten çok görülmeyi arzu eder. Bu bağlamda 'selfie'nin ne olduğu daha iyi anlaşılır kanaatindeyim. Sürekli kendimizi çekmekle aslında kendimizden, tevazumuzdan bir şeyler kaybediyoruz ve sonunda Allah ile aramıza egomuz giriyor. Kendimizi çektiğimiz her fotoğrafta, aslında bizden göç eden, tabiri caizse arka kapımızdan çıkıp giden iyi bir tarafımız oluyor. Biz tek başına çıksak da fotoğrafta, arkada bizi terk eden bir biz var aslında. Bu ne korkunç bir 'selfie'! Egosuyla baş başa kalmış, surette bir görünen fakat arkada kendisinden çıkan bir kendiliğin dramı!
'Selfie', psikolojik ve içtimaî yaralarımızın tezahürü
Belki yazıyı buraya kadar okuyanlar bana tepki verip bu tespitimi “uçuk” bulup “yahu ne alakası var, alt tarafı bir fotoğraf çekiyorum” diyebilirler fakat hadise, tam olarak içinde bulunduğumuz durumu gösteriyor. 'Selfie', Batının bize “iyidir iyi, kullanabilirsin” dediği şeylerden sadece bir tanesi. Daha ne yaralarımız ve ne dertlerimiz var, saymakla bitmez.
'Selfie' denilen şeyden bahsetmek ve onu anlamak için Batı ile olan alakamızın da derecesi çok iyi tespit edilmeli. Yıllardır Batıyı taklit edip duruyoruz. En önemli mütefekkirlerimiz bile Batıyı taklit etmekle “kurtuluşa” ereceğimizi söylediler. Bazıları sadece ilmini alalım dediler. Ve biz de bu alternatife kandık. Kulağımıza hoş geldi çünkü. Mehmed Akif Ersoy (Allah mekânını cennet eylesin) gibi mütefekkirler bile “batının kültürünü almayalım da sadece ilmini alalım” diyerek modern bir tavır takındı ve ilmin de kendine has araç gereçler kullandığını düşünemeyerek hataya düştü. Evet, ilmi alırsınız fakat o aldığınız ilim kendi araç ve gereçlerini, düşünme disiplinini de beraberinde getirir. Aldığınız “kültürsüz ilmin” bir zaman sonra yine kendi kültürüyle gelişip, işlediğini görürsünüz. Çünkü hiçbir ilim kendi kültürü dışında kalamaz. Mutlaka ve mutlaka o işleyişle varlığını sürdürür. Taklit etmek her şeyden önce bir aşağılık psikolojisini ürünüdür. Bu da bireydeki ve toplumdaki psikolojik ve içtimaî yaralarımızın tezahürü olarak boy gösteriyor. Aslında çok küçük görünen bu hadise temelinde büyük sorunlar barındırıyor.
Birbirimizin gözlerinin içine bakamadık
Maalesef hepimiz kendimizi kaptırmış gidiyoruz. Sadece 'selfie' değil, sanal âlemde de büyük yıkımlarımız var. “Şu durumumu beğensene kanka, şu fotoğrafıma yorum yapsana panpa, şu bilmem ne zımbırtısına bilmem ne yapsana kanki” gibi söylemler aslında kendimizi ne kadar beğendiğimizin göstergesi. Kendini bilen insan, mütevazı olan insan hiçbir zaman böyle bir söylemde bulunamaz.
Giderek kendimizden bir şeyler kaybediyoruz. Sanal âlem gün geçtikçe bizden bir şeyler alıp götürüyor. Birbirimize karşı duyarsızlaştık. Bunca telefon direğine rağmen sesimizi karşımızdakine gönderemedik. Birbirimizin gözlerinin içine bakamadık. Yemeklerimizi fakirlerle, komşularımızla paylaşacağımıza facebook’ta paylaşıp kaç beğeni gelir acaba derdine düştük. Elimizde telefonla kendimizi, egomuzu kabarta kabarta fotoğraf çekip durduk. Sonuç olarak ucube bir şey çıktı ortaya. Herkesin bir yerde silahı kendine doğrulttuğu manzaralar…
Gün be gün 'selfie' kazası haberleri geliyor kulağıma. Daha çok geleceğe benziyor bu haberler. Aklımızı başımıza almayana kadar da galiba kesilmeyecek. Müslümanın bu durumla beraber diğer benzer olaylar, cereyanlar karşısındaki yegâne tavrı, olaylara sadece basit bir gözle bakmayıp daha ayrıntılı düşünüp, daha “hikmetlerini” anlayıcı bir analizle olan bitenleri tedkik edip onları İslam perspektifi noktasından anlaması olmalıdır. Aksi takdirde Müslüman -Allah korusun- Efendimiz’in (sav) bahsettiği 'vehen’in tam içine yuvarlanacaktır.
Makaleler
Hava Durumu