"Hayat, İslam'la anlamlıdır"
"Günümüzde başta Batılı güçler olmak üzere, egemen odakların İslam’a çeşitli elbiseler biçme gayretinde olduğunu görüyoruz. Bu çabaların en temel niteliği, İslam’ın hayatla olan bağını koparmak ve onu vicdanlara ve dar manada ibadethanelere hapsetmek isteği. Yani, İslam, hayata müdahale etmeyen, bir günah çıkarma dini haline getirilmek isteniyor."
14-04-2007
"Hayat, İslam'la anlamlıdır"
Kitapla vermek istediğiniz mesajı kısaca özetler misiniz?
Hayat, başıboşluğa terk edilmiş tesadüfi bir süreç değil, imtihan temelinde insana bahşedilmiş Rabbani bir nimettir. Dünya hayatının temel anlamı, bu hayatın bir imtihandan ibaret olması ve asıl hayatın yurdu olan ahirete giden yolda bir aşama niteliği taşımasıdır. Hayatı, yüce Rabbimizin belirlediği bu anlam çerçevesinde okumak gerekmektedir. Aksi tutum ve yönelimler hayatı yanlış anlamlandırma veya anlamsızlaştırmaktan başka bir şey değildir.
İnsanın niçin var olduğu sorusunun cevabı, hayatın anlamıdır yani…
Evet. İslam’ın mesajı şudur: Hayatın anlamını belirleme yetkisi, yalnızca onu insana bahşeden yüce Allah’a aittir ve O, kitabında bu anlamı herkesin anlayacağı bir sadelikte beyan etmiştir. O da, insanın tüm ibadetlerinin, hayatının ve ölümünün yalnızca alemlerin Rabbi Allah için olması gereğidir.
Kitap’ta Kur’an ayetlerinin yoğunluğu hemen hissediliyor. “Hayatın Anlamı”nı bir Kur’an çalışması olarak niteleyebilir miyiz?
Bu kitabın yazımına zaten bir Kur’an çalışması olarak başladım. Üniversite öğreniminin son yıllarında “Kur’an ve insan” başlığı altında konu ile ilgili ayetleri çeşitli başlıklar altında sıralama ve bu ayetlerin birbirleriyle irtibatı üzerinde düşünme gayretim oldu. Kur’an’ın bir özelliği var, o da kendisine yönelene hidayetini cömertçe açması. Dolayısıyla Kur’an’ı cömert bir öğretmen ve eğitmen olarak nitelendirebiliriz. Hz. Peygamber, Kur’an’la ilgili şu nefis tanımları yapıyor: “…O, hak ile batılı ayırt eden ölçüdür. Onda her şey ciddidir, gayesiz bir kelam yoktur… Kim ondan haber getirirse doğru söyler, kim onunla amel ederse mükafata mazhar olur. Kim onunla hüküm verirse, adaletle hükmeder. Kim ona çağrılırsa doğru yola çağrılmış olur.” Biz de Kur’an’ın apaçık ve berrak çağrısını toplumla buluşturma noktasında bir çaba göstermek istedik.
Kitabınızda, “Seküler Batı düşüncesi insana iki seçeneği dayatmakta: Ya inançsız bir hayat, ya da hayata müdahale etmeyen bir inanç” diyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Günümüzde başta Batılı güçler olmak üzere, egemen odakların İslam’a çeşitli elbiseler biçme gayretinde olduğunu görüyoruz. Bu çabaların en temel niteliği, İslam’ın hayatla olan bağını koparmak ve onu vicdanlara ve dar manada ibadethanelere hapsetmek isteği. Yani, İslam, hayata müdahale etmeyen, bir günah çıkarma dini haline getirilmek isteniyor. Bu yönde Pentagon başta olmak üzere küresel ve yerel odakların çabaları söz konusu. Yapılmak istenen şu: Şayet insanlar, İslam’dan vazgeçirilemiyorsa, o halde insanlara İslam adına, hayatla irtibatı olmayan, sır ve gizeme dayalı mistik bir anlayışı din diye pazarlamak. Böylece İslam’ı iktidar iddiasından vazgeçirmek ve protestanlaştırmak istiyorlar. Oluşturmak istedikleri küresel hegemonyanın önünde en büyük engel olarak gördükleri İslam’ı bu şekilde etkisizleştirmek çabasındalar.
İletişim mezunu bir gazetecisiniz. Yazdığınız kitap ise, İslam’ın hayata bakışını konu alıyor. Niçin mesleğinizle ilgili bir konuda yazmayı yeğlemediniz?
Bir kere şunu baştan söylemeliyim ki, hayat bir bütündür ve İslam da, hayatı bir bütün olarak okumayı esas kabul eden mütekamil bir dindir. İslam, sekülerizmin yaptığı gibi, hayatın, dinle ilgili ve din dışı olarak parçalanmasını kabul etmez. İslam, insanların hayatına dair her konuda sözü olan kuşatıcı bir nizamdır. Ayrıca İslam, ruhban sınıfı anlayışını reddetmiş ve tüm bağlılarına “neye niçin inandıkları ve neyi niçin yaptıklarını” bilmeyi şart koşmuştur. Rabbimiz, tüm Müslümanlardan, hakkında bilgi sahibi olmadıkları bir şeyin ardından gitmemelerini istemiştir. Ben de bir Müslüman olarak, lise yıllarında başladığım dinimi öğrenme çabasını, dahil olduğum ders halkalarının da katkısıyla, üniversite yıllarında yoğunlaşan bir şekilde devam ettirdim ve bu süreçte edindiklerimi toplumla paylaşma gayesinin bir sonucu olarak öğrendiklerimi yazıya dökme gereği duydum.
Bir gazeteci olarak medyayla ilgili çalışmalarınız var mı?
“Evlerimizdeki Truva Atı: Televizyon” isminde bir çalışmam var. Daha önce kitapçık olarak basılan bu çalışmayı, inşaallah yakın zaman içerisinde daha kapsamlı olarak okuyucuyla buluşturma niyetindeyiz. Bu konuda araştırma ve okumalarımız devam ediyor.
- “Modern Tasavvura, Yaşam Tarzına, Davranış Kalıplarına İtiraz Ediyorum”
- Sırma: İslamcılık tabirini yanlış buluyorum
- Ahmed Kalkan: Emri bil maruf ve nehyi anil münker can simidine sarılmalıyız
- Doğu Türkistan: Uygur aktivist Arslan Hidayet ile özel röportaj
- Protez psikoloji: Covid-19’un yol açtığı yeni haleti ruhiye
- Vücudunuza bir çöp tenekesi muamelesi yapmayı bırakıın
- Alan: Kur’an varken siyere ihtiyacımızın olmadığı iddiası modern zihne dayanıyor
- Bangladeş: Müslümanların mazlum coğrafyası
Makaleler
Hava Durumu