"Vahiy" Arama Sonuçları
Liberal İslam ve Vahiy İslamı Ayrımında Seyyid Kutub (video)
Geçtiğimiz pazar günü İktibas’a konuk olan Dr. Zehra Betül Güney, Seyyid Kutub’un döneminin diğer İslamcılarından hangi yönleriyle ayrıldığını ele aldı. Ayrıca Vahiy İslamı ile liberallik, cahiliyye ve tekfircilik arasındaki farklara da değinen Güney, Seyyid Kutub’un din-siyaset bağlamındaki başarısını da değerlendirdi.
Geçtiğimiz pazar günü İktibas’a konuk olan Dr. Zehra Betül Güney, Seyyid Kutub’un döneminin diğer İslamcılarından hangi yönleriyle ayrıldığını ele aldı. Ayrıca Vahiy İslamı ile liberallik, cahiliyye ve tekfircilik arasındaki farklara da değinen Güney, Seyyid Kutub’un din-siyaset bağlamındaki başarısını da değerlendirdi.
Bir Ramazan'ı daha karşılarken
Ramazan ayı bütün insanlık ve bütün zamanlar için farkındalık ayıdır da diyebiliriz. Çünkü bu ayda inen vahiy, insanlığı içinde bulunmuş olduğu durumdan farklı kılmak istemektedir.
Ramazan ayı bütün insanlık ve bütün zamanlar için farkındalık ayıdır da diyebiliriz. Çünkü bu ayda inen vahiy, insanlığı içinde bulunmuş olduğu durumdan farklı kılmak istemektedir.
İblisin cübbelisi
Cübbesiyle nam salmış bir kişi şeytanın bütün bu görevlerini fazlasıyla yerine getirmektedir. Bu cübbeli İblis Kur’an’dan istediği ayeti ahlaksız ve ahmakça safsatalarına alet edebiliyor, İslam’ın tertemiz akidesine karşı istediği imansızlık zehrini kusabiliyor, istediği zaman istediği hezeyanı savurabiliyor. Kur’an’ın tanımıyla, kendisi gibi cin ve ins şeytanları zümresine vahiyler indiriyor / telkinlerde bulunuyor.
Cübbesiyle nam salmış bir kişi şeytanın bütün bu görevlerini fazlasıyla yerine getirmektedir. Bu cübbeli İblis Kur’an’dan istediği ayeti ahlaksız ve ahmakça safsatalarına alet edebiliyor, İslam’ın tertemiz akidesine karşı istediği imansızlık zehrini kusabiliyor, istediği zaman istediği hezeyanı savurabiliyor. Kur’an’ın tanımıyla, kendisi gibi cin ve ins şeytanları zümresine vahiyler indiriyor / telkinlerde bulunuyor.
Vahiyden Kültüre Ramazan (VİDEO)
Cuma hutbesi: Vahiyden Kültüre Ramazan - Şükrü Hüseyinoğlu - Kur'an Nesli İlim Merkezi - 15 Şaban 1443 / 18 Mart 2022
Cuma hutbesi: Vahiyden Kültüre Ramazan - Şükrü Hüseyinoğlu - Kur'an Nesli İlim Merkezi - 15 Şaban 1443 / 18 Mart 2022
Artan pitbull saldırıları üzerine
Hayvanlar, kendilerine sınır konulamaz, dokunulmaz “kutsal varlıklar” haline getirilince de, insanın hizmetinde olması gereken hayvanlar, önü alınmaz bir şekilde insanlar için tehlike haline gelmektedir. Kısacası, yaşanan bu tür sorunların temelinde, Rabbimizin belirlediği ve vahiyle bize bildirdiği varlık hiyerarşisine ittiba etmek yerine, o hiyerarşiyi alt üst etme tuğyanı yatmaktadır.
Hayvanlar, kendilerine sınır konulamaz, dokunulmaz “kutsal varlıklar” haline getirilince de, insanın hizmetinde olması gereken hayvanlar, önü alınmaz bir şekilde insanlar için tehlike haline gelmektedir. Kısacası, yaşanan bu tür sorunların temelinde, Rabbimizin belirlediği ve vahiyle bize bildirdiği varlık hiyerarşisine ittiba etmek yerine, o hiyerarşiyi alt üst etme tuğyanı yatmaktadır.
Seküler-laik anlayış insani bir değer üretemez
İslâm ahlâkı Kur’ân’a dayanır. Yani her yönüyle Allah Teâlâ tarafından vahiy yoluyla belirlenmiş davranışlar manzumesidir. Her şeyden önce İslâm ahlâkı bir vazîfe ahlâkı şeklinde ortaya çıkmıştır. Zirâ Kur’an-ı Kerim’deki her emir, mü’minler için bir görev belirlemiştir.
İslâm ahlâkı Kur’ân’a dayanır. Yani her yönüyle Allah Teâlâ tarafından vahiy yoluyla belirlenmiş davranışlar manzumesidir. Her şeyden önce İslâm ahlâkı bir vazîfe ahlâkı şeklinde ortaya çıkmıştır. Zirâ Kur’an-ı Kerim’deki her emir, mü’minler için bir görev belirlemiştir.
Allah'a iman etmenin anlam ve şümulü üzerine
O halde Allah’a iman etmek demek, O’nun varlığını ve noksan sıfatlardan münezzeh, kemal sıfatlarla mücehhez oluşunu şeksiz-şüphesiz tasdik etmek ve O’na ve vahiyle bildirdiği ölçülere mutlak bir güven duyup, o ölçülere tâbi olmakla dünya ve âhiret saadetinin temin edileceğine dair kesin bir inanış ile Allah’ın hükümlerine itaat ve ittiba etmek demektir.
O halde Allah’a iman etmek demek, O’nun varlığını ve noksan sıfatlardan münezzeh, kemal sıfatlarla mücehhez oluşunu şeksiz-şüphesiz tasdik etmek ve O’na ve vahiyle bildirdiği ölçülere mutlak bir güven duyup, o ölçülere tâbi olmakla dünya ve âhiret saadetinin temin edileceğine dair kesin bir inanış ile Allah’ın hükümlerine itaat ve ittiba etmek demektir.
Köklü Değişim Dergisi, “Hakikatin Ölçüsü Bilim mi Vahiy mi?” başlığıyla okurlarıyla buluştu
Köklü Değişim Dergisi’nin yeni sayısı “Hakikatin Ölçüsü Bilim mi Vahiy mi?” başlığıyla okurlarıyla buluştu. Gündemdeki meseleleri dakik bir şekilde inceleyen, vahiy ve sünnet ışığında çözümler sunan Köklü Değişim Dergisi’nin yeni sayısında birbirinden değerli yazarların makaleleriyle “Din mi, Bilim mi?” tartışmalarına değiniliyor.
Köklü Değişim Dergisi’nin yeni sayısı “Hakikatin Ölçüsü Bilim mi Vahiy mi?” başlığıyla okurlarıyla buluştu. Gündemdeki meseleleri dakik bir şekilde inceleyen, vahiy ve sünnet ışığında çözümler sunan Köklü Değişim Dergisi’nin yeni sayısında birbirinden değerli yazarların makaleleriyle “Din mi, Bilim mi?” tartışmalarına değiniliyor.
Osman Furkan: Fıtratın bozulmaması için vahiy ve fıtrat buluşturulmalıdır (VİDEO-HABER)
İlmî ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV, bir Eğitim Konferansını daha online olarak youtube sayfasından gerçekleştirdi. Konferansın bu haftaki misafiri “Türkiye’de Dînî ve Kültürel Yozlaşmalar” başlıklı sunumuyla Osman Furkan hoca oldu.
İlmî ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV, bir Eğitim Konferansını daha online olarak youtube sayfasından gerçekleştirdi. Konferansın bu haftaki misafiri “Türkiye’de Dînî ve Kültürel Yozlaşmalar” başlıklı sunumuyla Osman Furkan hoca oldu.
Medine, Medine Sözleşmesi, medeniyet kavramları dolayımında mülahazalar
Dünkü şartlar tekrar tahakkuk eder, Yesrib’i Medine’ye dönüştüren irade kâbil-i kıyas sayı azlığına rağmen taraflarca mutlak bir itaat ve teveccühle nihaî hâkim karar kabul edilirse, şüphesiz bugün de Medine vesikası hukuku üzerinden toplumsal mutabakat vücûbiyet arz eder. Ancak bugün roller tamamen farklı iken, İslâmî bir ıstılahın paravan olarak kullanılması ve mağlubu galip sanma duygusal motivasyonuyla İslâm, küfrün hâkimiyetini meşrûlaştırma vasıtası kılınma riskiyle yüz yüzedir. İslâm namına tescil ve tahkimin söz konusu olmadığı bir vasatta, İslâm’ın, varlık-bilgi (ontolojik-episteme) bağı vahiyle kopuk ideoloji ve sistemler tarafından suni teneffüs için popülizme malzeme kılınması kaçınılmazdır.
Dünkü şartlar tekrar tahakkuk eder, Yesrib’i Medine’ye dönüştüren irade kâbil-i kıyas sayı azlığına rağmen taraflarca mutlak bir itaat ve teveccühle nihaî hâkim karar kabul edilirse, şüphesiz bugün de Medine vesikası hukuku üzerinden toplumsal mutabakat vücûbiyet arz eder. Ancak bugün roller tamamen farklı iken, İslâmî bir ıstılahın paravan olarak kullanılması ve mağlubu galip sanma duygusal motivasyonuyla İslâm, küfrün hâkimiyetini meşrûlaştırma vasıtası kılınma riskiyle yüz yüzedir. İslâm namına tescil ve tahkimin söz konusu olmadığı bir vasatta, İslâm’ın, varlık-bilgi (ontolojik-episteme) bağı vahiyle kopuk ideoloji ve sistemler tarafından suni teneffüs için popülizme malzeme kılınması kaçınılmazdır.
Kur'an'ın Allah’ın sözü olduğunda şüphe yoktur, fakat bazı profesörlerin aklından zoru olduğu açıktır
Kur’an, tamamen Allah sözüdür. Kelimelerinin seçilişi, cümlelerinin kuruluşu, âyetlerinin tertibi, lafızları ve manası ile tamamen Allah’a aittir. Bu konuda vahiy meleği ve Peygamberimiz sadece birer elçi, birer vasıtadır. “İŞTE O KİTAB (KUR’AN); ONDA ASLA ŞÜPHE YOKTUR.”(2/Bakara, 2)
Kur’an, tamamen Allah sözüdür. Kelimelerinin seçilişi, cümlelerinin kuruluşu, âyetlerinin tertibi, lafızları ve manası ile tamamen Allah’a aittir. Bu konuda vahiy meleği ve Peygamberimiz sadece birer elçi, birer vasıtadır. “İŞTE O KİTAB (KUR’AN); ONDA ASLA ŞÜPHE YOKTUR.”(2/Bakara, 2)
Ne kadar aklediyorsak o kadar Mü’miniz
Vahiy, akla hitap eder. Akletmeden vahiy doğru anlaşılmaz, doğru yaşanmaz. Aklını vahye muhatap kılmayan ve vahyi selîm akılla aklederek doğru anlamaya çalışmayan kimse, üç günde bir hatim de yapsa, vahyi terk etmiş, Kur’an’ı mehcur bırakmış olur. Vahiy olmadan akıl, dosdoğru çalışmaz, insanı kurtarmaz. Tek kanatlı kuşun yükselip uçamayacağı gibi, bu durum da insanı dünyada huzura, âhirette ebedî ödüle götürmez.
Vahiy, akla hitap eder. Akletmeden vahiy doğru anlaşılmaz, doğru yaşanmaz. Aklını vahye muhatap kılmayan ve vahyi selîm akılla aklederek doğru anlamaya çalışmayan kimse, üç günde bir hatim de yapsa, vahyi terk etmiş, Kur’an’ı mehcur bırakmış olur. Vahiy olmadan akıl, dosdoğru çalışmaz, insanı kurtarmaz. Tek kanatlı kuşun yükselip uçamayacağı gibi, bu durum da insanı dünyada huzura, âhirette ebedî ödüle götürmez.
Vahiyle irtibatın sürekliliği ve örnekliğin önemi
İletişimin sürekliliği açısından telefonun baz istasyonuyla irtibatının sürekli olması gerektiği gibi Müslümanın da Allah'ın ayetleriyle ile irtibatı daimi olmalıdır.
İletişimin sürekliliği açısından telefonun baz istasyonuyla irtibatının sürekli olması gerektiği gibi Müslümanın da Allah'ın ayetleriyle ile irtibatı daimi olmalıdır.
İslam Davası
Rasulullahın davasına olan imanını iyi anlamalıyız. Onu başarılı kılan evveliyetle o imanıdır. Ardından, imanının gereğini yapmasıdır. Kırk senedir kendi toplumunda ‘müddessir’ ve ‘müzzemmil’ halde yaşayan Muhammed (a.s), Allah’tan aldığı vahiyle birlikte, birden tarihin ender kaydettiği o cevvaliyetle işine koyulmuş, bir anda bütünüyle gündemi belirleyen kişi olmuştur. Muhammed (a.s)’ın İslam davasındaki başarısını anlamamıza perde olan hususlardan biri, müddessir ve müzzemmil kelimeleriyle onu battaniyeye sarıp sedirine yatırmamız (uyutmamız)dır. Oysa müddessir ve müzzemmil buna değil, adeta ‘yok’ hükmünde olan bir insanın artık ‘var’ ve hem de en belirleyici olarak var olmasına denmektedir.
Rasulullahın davasına olan imanını iyi anlamalıyız. Onu başarılı kılan evveliyetle o imanıdır. Ardından, imanının gereğini yapmasıdır. Kırk senedir kendi toplumunda ‘müddessir’ ve ‘müzzemmil’ halde yaşayan Muhammed (a.s), Allah’tan aldığı vahiyle birlikte, birden tarihin ender kaydettiği o cevvaliyetle işine koyulmuş, bir anda bütünüyle gündemi belirleyen kişi olmuştur. Muhammed (a.s)’ın İslam davasındaki başarısını anlamamıza perde olan hususlardan biri, müddessir ve müzzemmil kelimeleriyle onu battaniyeye sarıp sedirine yatırmamız (uyutmamız)dır. Oysa müddessir ve müzzemmil buna değil, adeta ‘yok’ hükmünde olan bir insanın artık ‘var’ ve hem de en belirleyici olarak var olmasına denmektedir.
Vahiyle yönlendirilen Rasûl'ün mücadele sünnetini ve “yoldaki işaretler”i terk eden “Müslümanlar”
Öncelikle ifade etmek gerekir ki, ilk “Kur’an toplumu”nu oluşturan mü’minlerin hepsi Kur’an’ı anlamak, öğüt almak ve yaşamak amacıyla okuyorlardı. İslami şahsiyeti ve hayatın bütün alanlarını vahiyle inşa etmek amacıyla tertil üzere Kur’an okuyor (Müzzemmil, 73/4; Ahzab, 33/34), Rasûlullah’tan (s) kitabın ve hikmetin eğitimini alıyorlardı. (Cuma Suresi, 62/2; Bakara, 2/129, 151; Âl-i İmran, 3/164). Bütün mü’minler okuyup eğitimini aldıkları Kur’an’dan anladıklarını, fıkhettiklerini hayatlarına taşımaya çalışıyor, birbirleriyle de fikir teatisinde bulunuyorlardı.
Öncelikle ifade etmek gerekir ki, ilk “Kur’an toplumu”nu oluşturan mü’minlerin hepsi Kur’an’ı anlamak, öğüt almak ve yaşamak amacıyla okuyorlardı. İslami şahsiyeti ve hayatın bütün alanlarını vahiyle inşa etmek amacıyla tertil üzere Kur’an okuyor (Müzzemmil, 73/4; Ahzab, 33/34), Rasûlullah’tan (s) kitabın ve hikmetin eğitimini alıyorlardı. (Cuma Suresi, 62/2; Bakara, 2/129, 151; Âl-i İmran, 3/164). Bütün mü’minler okuyup eğitimini aldıkları Kur’an’dan anladıklarını, fıkhettiklerini hayatlarına taşımaya çalışıyor, birbirleriyle de fikir teatisinde bulunuyorlardı.
Kalpler, ancak Allah’ın zikriyle (Kur’an’la) mutmain olur
Kalpler ancak Allah’ın zikriyle itminana kavuşur, zikrullahla yatışır, doyuma kavuşur, huzura erer. Buradaki zikirden kasıt Kur’andır, vahiydir. O halde kalpler, ancak Allah’ın zikri olan kitabıyla, bu kitabın ayetleriyle, bu ayetleri okuyup anlamak ve yaşamakla, Kur’an ile ahlâklanmakla, bütün hayat alanlarında Allah’ı anarak O’nun rengiyle boyanmakla doyuma, mutmainliğe, huzura ve sükûnete ulaşabilir.
Kalpler ancak Allah’ın zikriyle itminana kavuşur, zikrullahla yatışır, doyuma kavuşur, huzura erer. Buradaki zikirden kasıt Kur’andır, vahiydir. O halde kalpler, ancak Allah’ın zikri olan kitabıyla, bu kitabın ayetleriyle, bu ayetleri okuyup anlamak ve yaşamakla, Kur’an ile ahlâklanmakla, bütün hayat alanlarında Allah’ı anarak O’nun rengiyle boyanmakla doyuma, mutmainliğe, huzura ve sükûnete ulaşabilir.
Furkan ayı, hakla bâtılı ayırma ayıdır Ramazan
Sözü geçen ayette “eğri ile doğrunun bir birinden ayrılması” üzerinde düşünmeye daha çok ihtiyacımız olsa gerektir. Allah resulünün muhatap olduğu ilk vahiyle birlikte yeni bir düzenin temelleri Ramazan ayında atılmıştır. Bu ay hak ile batılın bir birinden iyice ayrıldığı, hakkın tüm delilleriyle meydana çıkıp batılın bütün kirli oyunlarını bozduğu, tahakkümüne son verdiği ay olması bakımından kıymetlidir. Bizim meselemizde burasıdır.
Sözü geçen ayette “eğri ile doğrunun bir birinden ayrılması” üzerinde düşünmeye daha çok ihtiyacımız olsa gerektir. Allah resulünün muhatap olduğu ilk vahiyle birlikte yeni bir düzenin temelleri Ramazan ayında atılmıştır. Bu ay hak ile batılın bir birinden iyice ayrıldığı, hakkın tüm delilleriyle meydana çıkıp batılın bütün kirli oyunlarını bozduğu, tahakkümüne son verdiği ay olması bakımından kıymetlidir. Bizim meselemizde burasıdır.
Hadis inkârcılığı
Günümüzde de hadislere bakış açısında farklı düşünenler vardır. Aşırı uçlar olan hadislerin tümünü reddeden bir uç diğer tarafta hadisleri vahiy gören bir uç bulunmaktadır. Bunu yanı sıra hadisleri bir bilgi kaynağı gören kesim bulunmaktadır.
Günümüzde de hadislere bakış açısında farklı düşünenler vardır. Aşırı uçlar olan hadislerin tümünü reddeden bir uç diğer tarafta hadisleri vahiy gören bir uç bulunmaktadır. Bunu yanı sıra hadisleri bir bilgi kaynağı gören kesim bulunmaktadır.
Makaleler
Hava Durumu