
"dinler" Arama Sonuçları

Dinler tarihi uzmanı Prof. Dr. Şinasi Gündüz, hafta sonu konuk olduğu İktibas Dergisi’nde, doğuşundan bugüne siyonizmin nasıl geliştiğini ve bugün bütün dünyanın gözü önünde nasıl bu kadar pervasızca hareket edebildiğini anlattı.

İkindi Sohbetleri: Kur'an'dan Taptaze Bir Mesaj: Dinlerine Uymadıkça... I Şükrü Hüseyinoğlu I Kur'an Nesli İlim Merkezi

Özet olarak Zümer suresinin 18. ayetini şu şekilde anlamak isabetli olacaktır: Tağuta kulluktan kaçınan müminler, doğal olarak ve müminin tanımı gereği, “söz” demeye tek layık olan Kur’an’ı dinler ve Kur’an’ın “en güzel” olan emir ve nehiylerine, öğütlerine, uyarılarına vd. tabi olurlar. Söz Kur’an’dır, “ahsen” olan da Kur’an’dır. “Söz” de, “en güzel” de Kur’an’a işaret etmektedir.

“Modern çağda tek bir din vardır o da devlet dini” diyen Hüseyin Alan, “Bu din, klasik çağdaki diğer dinleri bireye has olarak özelleştirdi, inançlara dönüştürdü, hukuken bütün inançları eşitledi, aynı statüye soktu ve böylece kategorize etti, onları inançlar çizgisinde bir yere oturttu, bir hükümranlık alanına sınırladı” dedi.

Kitabın en önemli özelliği yazarının Sudanlı olması. Sudanlı bir yazarın gelip bu kitap özelinde düşünürsek Müslüman Türkler ve onların Bulgaristan’da yaşadığı eziyetleri kaleme alması son derece ilginç. Genelde böyle bir şeyi zulme uğrayan taraftan beklersiniz. Fakat yazar, kendisini de eziyete uğrayan topluluktan kabul ediyor. Zaten “Bütün Müslümanlar kardeştir” hadisinin gereği de budur. Olayları dinlerken gözyaşları içinde kaldığını, her şeyini toplayıp oradan uzaklaştığını ve tekrar geri dönmesinin uzun zaman aldığını belirtiyor. Bu arada kendi kendini de sorguluyor ve ne Türk ne de Bulgar olduğu halde kendisini bu meseleyle ilgilenmeye itenin ne olduğunu düşünüyor. Herhalde bu da Müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmek ilkesinin gereği olsa gerek.

Öte yandan Yahudilik ve Hıristiyanlık dışındaki bazı dinlerin kutsal kitaplarında da beşâir mahiyetinde açıklamalar bulunmaktadır. Kur’an-ı Kerîm’deki “eskilerin kitapları” (Şuarâ 26/196) ifadesiyle bu kitapların kastedildiği düşünülebilir. Meselâ Zerdüşt dininin kutsal kitabı Zend-Avesta’da, “Saoşyant” (âlemlere rahmet) isimli bir kurtarıcının geleceği ve onun bütün insanlara rehberlik yapıp onları ıslah edeceği, putları kıracağı haber verilmiştir

Avustralya’dan Fatih Yargı: “Malûmunuz yılbaşı geliyor gayr-i Müslim ülkede yaşıyoruz. Komşularımız Hıristiyan ve diğer dinlerden olabiliyor. Bunların bayramlarını kutlayabilir miyiz? Bunda bir sakınca var mı? Meselâ Noel’i kutlayabilir miyiz? Bunlar bizim bayramlarımızı kutluyorlar. Bu konuda ölçümüz ne olmalı?”

Dinler Tarihi Uzmanı Prof.Dr. Şinasi Gündüz, “Kötülük Problemi ve Dinsel Gelenekler” konulu sohbeti ile 1 Şubat’ta İktibas’a konuk oldu. Konuşmasının özet videosunu sunuyoruz:

Süleyman S. Öğün, "Virüs Tarihi Değiştirir mi?" başlıklı yazısında kapitalizme dair önemli çözümlemelerde bulunuyor. "Lâikleşmenin ve sekülerleşmenin feriştahı evvel emirde ekonomidir. Ekonominin lâikleşmesi, yâni dinlerin icaplarından kopması mutaddır ve bu hudutsuz bir eksende cereyan eder" ifadelerini kullanan Öğün, "Dindarlık ile kapitalizmin harmanlanması, kapitalizmin gerekleriyle uyumlu dinsel sekteryen yorumların tutkallarıyla yapıştırılmıştır. Hâsılı, elyevm baskın olan, dinlerle uyumlu kapitalizm değil; kapitalizm ile uyumlu, değilse uyumlulaştırılmış dinlerdir" diyor.

Bu çevrelerin dil ve kaleminden sâdır olan “uydurulmuş din” tabiri salt, çeşitli hurafelerle mâlul olan geleneksel din anlayışlarını hedef almakta, laiklik, kemalizm, liberalizm, nasyonalizm, kapitalizm, sosyalizm gibi çağın egemen uydurulmuş dinleri hiç bu eleştirilerin kapsamına girememektedir.

Bizim toplumumuzda insanların dinlerine ait bilgileri Tv’lerden öğrenmeye başladığından beri Tv hocaları diye bir kavram girdi hayatımıza. Neredeyse her kanalın kendine özgü bir Hoca’sı vardı ve bu hocalar televizyon ekranlarından kendilerince din anlatmaya çalışıyorlardı. Elbette Hoca ile yayın yapılan kanalın siyasi bakışı arasında da bir uyum olması gerekiyordu, onun için her kanal kendisine yakın olan veya kendisinden yana olacak bir hoca bulmakta pekde zorlanmıyordu.

Tarih boyunca statüko dinleri çerçevesinde süregelen yaygın biçimde “Allah ile aldatma” ve Hak ile bâtıl karışımı “statüko dinlerini” Hak din sanan aldanma sonucunda bugün gelinen noktada “müslümanım” diyenlerin çok büyük bir ekseriyetinin Kur’an’ın akıdevi ve ameli ölçülerini belirlediği “Müslümanlık”tan çok uzakta olduğu açıktır.

İktibas Dergisi lokalinde 15 günde bir yapılan söyleşilerin inşallah bu haftaki konuğu dinler tarihi konusunda uzman Prof.Dr. Şinasi Gündüz olacak. Gündüz, “Bir inanç sapması olarak Deizm’ konusunu değerlendirecek.

Malumunuz dün sözde ''Dünya Kadınlar Günü''ydü. Allah'ın dünyasında Allah'ın dediği olmalı hakikatinin hilafına dünyayı cehenneme çeviren, feminizm gibi batıl dinlerle güya kadına sahip çıkma adına onu daha fazla sömürüp metalaştıranlar lutfedip (!) senenin belli günlerini göz boyamak maksatlı kadınlara tahsis etmişler. Sitemiz yazarlarından Hasan Bakırcı'nın geçen sene kaleme aldığı makaleyi önemine binaen ve dile getirdiği hususlar itibariyle hala geçerliliğini korumasından dolayı yeniden dikkatlerinize arz ediyoruz.

Dine dayanmayan, seküler bir ahlâk anlayışı gerçekçi olmadığı içindir ki, felâha ermek ve maddî-manevî alanda kalkınmak isteyen bir toplumun tâbi olması gereken ahlâkî değerlerin ve kuralların dayanacağı yegâne nokta işte bu güçlü Allah ve âhiret inancıdır. İnsanlık tarihi, ahlâkın en güçlü destekçisinin daima dinler olduğuna şahidlik etmektedir ki, bu veri bile bu konuda seküler-lâik yaklaşımın bir çıkış yolu olamayacağını göstermek için yeterli bir delil teşkil etmektedir.

Şirk küfürdür, müşrik aynı zamanda kâfirdir. Şirk kavramı, insanların uydurdukları dinleri tanımlama açısından son derece önemli kavramlardan biridir.

Suud kraliyet yönetiminde bulunanlar, saray ulamasının da dolaylı ya da dolaysız onayı ile İslâm adına ürettikleri muharref "statüko dini"ni ve Vehhâbîliği, bir yandan kapitalist emperyalizmin emrinde komünizme karşı "Yeşil Kuşak" projesi için bir araç olarak seferber ettiler. İranda ise, Şahlık statükosundan sonra İslâmi ölçülerin belirleyici olması gerekirken bu sefer de mezhebî ölçülerin ve ulusal çıkarın belirleyici olduğu yeni bir Şii-Farisî ulus devlet statükosuna sürüklenilmiştir.

Bizi Dirilten Ayetler - İslam Mı Zordur Yoksa Beşerin Ürettiği Dinler Mi? - Kalem-Der - Ahmed Kalkan

Meselemizin düğümlendiği nokta tam da burasıdır. Sistemin kendine dair chek-up’ı, birtakım insanları heyecanlandırmakta, bunun İslam yönünde bir değişimin belirtileri olduğu zehabına kapılmaktadırlar. Hakla batıl da tam olarak burada karıştırılmaktadır. Halbuki İslam’ı inançlardan bir inanç, dinlerden bir din (religion) olarak konumlandırmış olan Sistemin tam bir genetik değişikliğe giderek, İslam’ı tek Din, yegane hakikat, geçerli olan tek yaşam biçimi / dünya düzeni olarak intihap ve ilan ettiğini sanmak büyük bir aldanıştır.

"Kuşkusuz ‘Müslüman şahsiyeti’ deyince, durum biraz farklılaşmaktadır. Çünkü artık, kişilik, İslam gibi, dinlerden bir din değil, inançlardan bir inanç değil, yegâne hak din, yegâne hak inanç olanla izdivaç etmektedir. Dolayısıyla bu izdivacın tevlid edeceği semerenin harika olması beklenir."
Makaleler
Hava Durumu