
"emedi" Arama Sonuçları

Bu anlamlardan yola çıkarak, devrimin İslam’ın “lâ”sına, inkılabın ise “illa”sına denk geldiğini söylememiz mümkün olsa gerektir. İnsanlık tarihinde “lâ” demiş ve fakat “illa”nın ifade ettiği dönüşüm ve inşayı gerçekleştiremediği için İslam’ın hidayetine hak kazanamamış nice fert veya toplumlar olagelmiştir.

Dünyanın ve Ortadoğu bölgesinin ‘makbul ülke’, ‘makbul vatandaş’ kriteri bellidir. Siyonizmin, boynuna tasma geçiremediği kişi, hareket ve ülkeler makbul sayılmamaktadır.

Şapkayı önümüze koyup gerçekten bir muhasebe yapmak şarttır. Cumhuriyet tarihinden bu yana bu toplumda kendilerini İslâm’a nispet eden sözüm ona Müslümanlar kadına hiç bir şey veremedi. Toplumu yetiştiren kadınlar cahil bırakıldı, yetmedi bir de Allah’ın verdiği haklar, fetvalarla elinden alındı.

Kahramanmaraş’tayız. Burada günlük 2.500 kişilik depremzede aileler için İFTAR ve SAHUR yemeği çıkıyor. Dileyenler bu hayır çalışmamıza destek olabilir, bağışta bulunabilirler…

Yazmayı bitirdikten ve İslam'ın doğru olduğunu anladıktan sonra, onu hâlâ kabul edemedim. Müslüman olmak istemedim. Artık masamdan tüm kitaplarımı kaldırırken bazıları raftan düştü. Ve bu kitaplardan biri de Kur’an'dı. Elime aldığımda baş parmağım Hac Sûresi’nin 46. âyet-i kerîmesindeydi...

Hama Katliamı'nda 70 bin Suriyeli Baas diktatörlüğü tarafından acımasızca katledilmişti. 40. yılına giren katliamın farklı şekillerde devam ettiği Suriye'de yaşananların Baas rejimini savunanlara hiçbir şey öğretemediği görülüyor.

Karşımızda alelade bir düşman değil, bizi iyi tanıyan bir düşman var. Geçmişimizi biliyor, zaafımızı biliyor, yaptığımız kötü günahları hatırlatır, umutsuzluğa düşürür. Göremediğimiz yerden insana gelir. Sağından, solundan, alttan üsten, arkadan kötülük düşündüğünde, malayani (boş) işlerde, harama meylederken, umutsuzluk aşılamada ve daha birçok meselede gelir ve günahı süsler.

Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas’ın Sözcüsü Sami Ebu Zuhri, siyonist rejim ile Gazze Şeridi’nde ateşkesin yerel saatle bu gece 02.00’de başladığını bildirdi. Siyonist alçaklar, teşkesin son saatine kadar Gazze’yi bombalamaya devam etti. Hamas Sözcüsü Abdullatif el-Kanu da, “İşgal, Filistin direnişinin saldırılarının önünde duramadı ve kaçtı. İstediğini elde edemedi. Direniş, halkımızın ve kutsal yerlerin koruyucusu olmaya devam edecek.”

*Bolluk ve lüks içinde yaşamak. Biliyorsunuz ki rahata ve lükse kapılmış olanlar, Allah yolunda cihattan ve ahireti hatırlamaktan hoşlanmazlar. Lüks ve rahatlık kişiyi rehavete götürür, rehavet ise helak oluş sebebidir. Müslümanlar yöneten ve yönetilenleri ile lüks ve konfora dalıp hantallaştılar. Dünya hayatı tamamıyla onları meşgul etti.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi (UNODC) ‘insan ticareti’nin önlenemediğine dikkat çekerek uluslar arası kuruluşlardan destek istedi.

Arılar sinekler gibi değillerdir. Arılar elin emeğiyle değil, elinin emeğiyle geçinerek değer üretirler. Sinekler ise elinin emeği ile değil elin emeğiyle geçinerek değer tüketirler...

Bu sene kurbanım ne olsun diye düşünürken sığır mı, koyun mu şeklinde meselenin aslına tekabül etmeyen boyutunu değil, aslını-özünü teşkil eden mana ve maksat boyutunu mesele edinmelisin. Hayatında Allah için kurban edemediğin, gözden çıkaramadığın, âhiret eksenli hayat ile dünya eksenli hayat arasında net tercih yapmaktan seni alıkoyan ve nifak üzere bocalamanı doğuran her ne veya neler ise, işte senin bu seneki kurbanın o/onlar olmalıdır. Kurban günleri yaklaşırken bu bilinçle kurbanlığını hazırla.

Soruyu ilk soran Merryl oldu: “Şeytan İmparatorluğu dağıldığına göre, yerini kim veya ne alacak?” Hiç kimse cevap veremedi. Tam bir şaşkınlık içinde birbirimize baktık. Cevap yerine, bir yığın muhtemel kehaneti mırıldandık. Sonunda Merryl kendi sorusuna cevap verdi: “Biz olacağız. Bir sonraki umacı, yeni şeytan imparatorluğu İslâm olacaktır. Batı’nın, özellikle sınai ve askerî işbirliğinin kendi kimliğini korumak, işleyişini sürdürmek için hâlâ bir şeytana ihtiyacı var."

Hatay'ın Erzin ilçesinde 5 çocuğu eğitim tedbiri iddiasıyla Sosyal Hizmetler Dairesi tarafından alıkonulan anne Sümeyra Algül, evlatlarından ayrı bir yaşam süremediğini belirterek gözyaşları içerisinde yetkililere seslendi.

Batı medyası, gücün medyası olduğunu gösterdi: Habercilik, her şeyden önce ahlâk meselesidir. Ama Batı medyası, küresel güç odaklarının ve çıkar şebekelerinin sözcüsü ve gözcüsü olduğunu ispatladı bir kez daha! Teröriste “terörist” diyemedi bile! Charlie Hebdo saldırısını yapanlara “Müslüman teröristler” diyen Batı medyası, Yeni Zelanda’da ibadet eden insanların üzerine makinalı silahlarla saldırarak kitlesel katliam yapan canilere “gunman” (silahlı kişi!) dedi -örneğin New York Times!

Toplumsal olarak içimizde yaşayan Suriyeli mültecilerin bilmediğimiz yalnızlıkları, iyileştiremediğimiz veya iyileştirilmeye bekleyen hikâyeleri var. Dünya, çıkarı söz konusu olduğunda kendine göre kullandığı insan hakları safsatasını bu anneyle göz göze geldiğinde nereye koyacak? Savaşların, çatışmaların en büyük acısını yürekleri büyük kadınlar anneler taşıyor. Sanırım savaş annelerinin yalnızlığı hiçbir yalnızlığa benzemiyor, tıpkı 1992 Bosna Savaşı’nda benzer hikâyelere sahip annelerin ve kadınların yalnızlığı gibi.

Namazlarını aksatmayan, başkalarının yardımına tenezzül etmeyen ve kendi el emeğiyle geçimini sağlamaya çalışan bir kardeşimiz. İki sene öncesine kadar kitaplarını sırtında gezdirerek sattığı için adı Seyyar Kitapçı kalmış. Seyyar kitapçı, sokak kitapçısı, derken şimdi Diyarbakır’da Ofis semtindeki Sanat Sokağı’nda kitapçılık yapıyor. Üst sınıf öğrencilerinin sınavlarının zor olduğu gibi, biri bitmeden diğerinin geldiği zor sınavlarla sınanıyor.

Yemen’e ikinci Acil Yardım Ekibini gönderen İHH, hiçbir insani yardım kuruluşunun yol sıkıntısından dolayı giremediği Ahrar Vadisi’ndeki 17 köye giderek birinci dereceden acil yardıma muhtaç ailelere gıda ve hijyen paketi dağıtımında bulundu.

Diyarbakır'da, maddi durumu iyi olmayan cenaze sahiplerinin taziye evlerinde yemek vermek için bankadan kredi çekmek zorunda kalmasının önüne geçilmesi amacıyla uygulama başlatıldı. Kentin müftüsü de, "Taziye evinde yemek verilmesi dinen caiz değildir." açıklamasında bulundu.

'...Örneğin, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, askeri başarıyı garantilemek için bütün ruhani güçler bizzat halife sultanın izniyle yardıma çağrılmıştı. Dervişler, Şumnu'da dokuz kez şehri tavaf edip dua ettiler ve düşman ordularının geçeceği yerleri 'hiyel-i metin-i takva' ile bağladılar. Sofya'da Aziz Bali'nin ruhani güçlerinden yararlanmak istediler ve hatta Osmanlı sarayında zikir törenleri yapılmaya başlandı. Tabii ki, tüm o hurafeler Osmanlı ordularını feci şekilde yenilmekten kurtaramadı ya da Rus ordularının adı geçen yerleri almasını ve İstanbul'a dayanmasını önleyemedi. Ancak ulema bildiğini okumaya devam etti ve bilmediğini de hurafeler yardımıyla uydurdu...'
Makaleler
Hava Durumu