
"lemi" Arama Sonuçları

BAE İstanbul Konsolosluğu önünde, işbirlikçi rejimleri telin amacıyla Filistin'e Yürüyüş Platformu tarafından gerçekleştirilen eylemde Şükrü Hüseyinoğlu, yazdığı Gazze şiirini okudu ve işbirlikçi yöneticilere nasihatta bulundu.

Filistin'e Yürüyüş Platformu "Limanlar Siyonist Şirketlere Kapatılsın, Kanlı Ticaret Sonlandırılsın" eylemi... Ambarlı Limanı önü.

Filistin'e Yürüyüş Platformu'ndan bir grup duyarlı Müslüman, dün İstanbul'daki Mısır Konsolosluğu önünde "Refah Kapısı" eylemi gerçekleştirdi. Eylemde, Gazze'deki soykırım saldırılarının yanı sıra Gazzeli kardeşlerimizin mahkûm edildiği açlık ve susuzluk ambargosuna dikkat çekilerek, işbirlikçi Mısır rejimi telin edildi ve Refah Sınır Kapısı'nın açılması çağrısı yapıldı.

Ramazanda takva özlemimiz daha da coşuyorsa, Kur’an’a olan açlığımız dayanılmaz hale geliyorsa, Rasûlullah'a olan bağlılığımız bizi yerinde duramaz hale getiriyorsa, işte o zaman akidemizin düzgün olduğunu anlıyoruz.

Müslümanlar tarafından 63 yıllık zalim Esed tağutizminden kurtarılan Şam, Müslümanların tarihi ve bugünü açısından muhakkak ki önemli bir belde. Her şeyden önce Şam, Kudüs'ün kapısı mahiyetinde. Tarihsel süreçte Kudüs'ün fethi hep Şam'dan geçmiştir. Dolayısıyla Şam'ın fethi hepimizi sevindirdi ve umutlandırdı. Bununla birlikte Şam'dan kişisel yayın yapan bazı Müslümanların "Şam'ın faziletleri" söylemini dillendirmeye başladığı görülüyor ki, işte biz bu konuda karınca kararınca bir pencere açmak istedik. 2012 yılında kaleme alınıp yayınlanan bu makaleyi ilginize sunuyoruz.

Türkiye’nin kaldıraç işleviyle önemli katkı sunduğu Mahmud Abbas’ın sırt çantasından pis kokular geliyor. Kokunun pis olması, Filistin’de ‘iki devletli çözüm önerisi’ söylemiyle alakalı.

Mahkeme öncesi “5816 dayatmasına karşı, 6236 ayetin bize öğrettiği tevhid akidesini dillendireceğim. 6236, 5816'ya galebe çalacak!” mesajını paylaştım. Açılan dâvâ karşısındaki tutumumu ilk baştan itibaren “dik durmak, fakat diklenmemek” olarak belirlemiştim.

Bugün yaşadığımız coğrafyadaki yaygın “İslami çalışmalar”a baktığımızda, “merkezi dâvet”in, yani egemenlik mücadelesinin büyük oranda ihmal ve dahası terk edildiğini, İslami çalışmaların “sosyal faaliyet” düzleminde kaldığını görmekteyiz.

“Holokost” kavramsallaştırması 2. Dünya Savaşı öncesi ve sırasında Nazilerin işlemiş olduğu korkunç insanlık suçlarını tanımlamayı ve mahkûm etmeyi hedefleyen insani/ahlaki temelli bir kavramsallaştırmanın ötesinde, yapılan zulümler ve çekilen acıların insanlık düşmanı bir ideoloji (siyonizm) ve onun taraftarlarınca, politik ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda azami derecede kullanılan bir araç/enstrüman işlevi görmüştür, görmeye devam etmektedir.

Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkeler bütün güçleriyle bir avuç Hamas mücahidi üzerine abanmış bulunsalar da gerçekte İslam ile savaşmaktadırlar. Filistin’i çevrelemiş Arap rejimleri de batının hizmetkarlarıdır. Yaşadığımız, tam anlamıyla 2023 model bir haçlı seferidir.

Bir grup İslami kuruluş, siyonist işgal rejiminin Filistin'deki gayri meşru varlığını giderek daha da genişletme yönündeki politikaları ile ilk kıblemiz Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın mahremiyetine yönelik artan saldırılarına karşı Gazze İslami direnişinin başlattığı "Aksa Tufanı" cihadını selamlayan ve mücahitler karşısında büyük bir yenilgi alan işgal rejiminin hıncını Gazzeli sivillerden çıkarmak için başlattığı katliam saldırılarını telin eden bir bildiri yayınladı.

Tahir’ul Mevlevi’nin, Nehir yayınlarından 1991 yılında çıkan ‘Matbuat Alemindeki Hayatım ve İstiklal Mahkemesi Hatıraları’ adlı kitap (456 s.), hem resmi tarihin dışında yakın tarihle ilgili bazı olayların ilk ağızdan aktarılmış olması, hem de hatırat tarzı itibari ile kayda değer bir nitelik taşıyor.

İbrahim'in sahnesi Mina'dasın şu anda; İbrahim gibi davranmak üzeresin. O, oğlu İsmail'i kurban etmek için getirmişti. Senin İsmail'in kim veya ne? Mevkiin mi? Şerefin mi? Mesleğin mi? Paran mı? Evin mi? Çiftliğin mi? Araban mı? Aşkın mı? Bilgin mi? Sosyal sınıfın mı? Sanatın mı? Elbisen mi? Hayatın mı? Gençliğin mi? Güzelliğin mi? Hangisi... Ben bilemem. Fakat sen kendini bilirsin.

Bir de, demokrasi kötüdür, laiklik şöyle şöyle din dışıdır vb. demek aslında bir şey demek değildir. Esas belirleyici olan, “demokrasi kötüdür”den sonra kuracağımız cümledir. Devamında “İslam iyidir” cümlesini kurarsak, yerde ve gökte, âfakta ve enfüste, ezelde ve ebette en büyük doğruyu söylemiş olacağız. Platon’dan bu yana pek çok demokrat da demokrasiyi eleştirmektedir. Demokrasi için “yetmez ama evet” diyenler azımsanmayacak kadardır ama bu insanlar seçimlerini Allah ve Rasûlden/Rasûllerden yana yapmadıkları müddetçe, bir şey demiş sayılmazlar.

“İstatistiklerle Aile 2022” raporunun sonuçlarına göre, ortalama hane halkı büyüklüğü geçen yıl 3,17 kişiye geriledi. Ortalama hane halkı büyüklüğünün en yüksek olduğu il 4,91 kişiyle Şırnak olarak kayıtlara geçti.

Filistin halkı tarafından Nekbe yani Büyük Felaket olarak isimlendirilen olayın bugün (14 Mayıs), 75. yıl dönümü. Bu olay sadece Filistin açısından değil tüm İslam âlemi açısından gerçekten büyük bir felaket olduğundan yıl dönümünde bu olaydan söz etmemiz ve siyonist işgale karşı sürdürülen mücadelenin yanında durmamız gerekiyor.

Şükrü Hüseyinoğlu: Bugün yaygın bir istikamet krizi yaşandığı, maalesef acı bir gerçektir. Rabbimiz “Haktan sonra dalâletten başka ne vardır?” (Yunus 32) buyurarak, hak ile dalâlet arasında bir “ara form” olmadığını, bir anlayış ve işleyişin ya hak, ya dalâlet olduğunu bildirdiği halde, bugün maalesef İslami bağlamından koparılmış ve tamamen reel politik bir yaklaşıma indirgenmiş bir “maslahat” algı ve söylemiyle, bâtıl bir işleyişe destekçi ve taraftar durumuna düşen ciddi bir potansiyelin varlığına tanıklık ediyor ve gerçekten çok üzülüyoruz.

Hayatın ve hayattaki tüm varlıkların yaratıcısı Rabbimiz, Kitab-ı Keriminde iki cinsiyetten söz ederken, sen kalkmış post-modern tuğyanın "cinsel yönelimler" şeklindeki sapkın söylemini dillendiriyor ve sapkınlıkları meşrulaştırmaya çalışıyorsun.

Suriye'nin kuzeybatısında yaşananlar bir trajedidir. Hiç kimse soykırımcı Esed rejiminin yaşanan deprem için harekete geçmesini beklemiyordu ama uluslararası toplum tam bir hayal kırıklığı oldu.

Samimiyetle söylüyorum ki eğer bize ‘‘İslami kuruluşlar’’ diye lanse edilen yapıların yöneticileri kendilerini kutsallıktan azade kılıp aradan çekilebilmeyi göze alıp da bu halden kurtulmaya azcık da olsa gayret etseler, bu topraklarda yaşayan Müslüman kardeşler çok daha rahat bir istişare ile “Tevhidde vahdet, vahdette uhuvvet, uhuvvette devleti oluşturabilirler.”
Makaleler
Hava Durumu