
"memleketi" Arama Sonuçları

Memleketin dipçik zoruyla gâvurlaştırılması sürecinde kanlı bir köşe taşı olan me'şum "Şapka Kanunu"nun 1925'teki kabulünün yıldönümü bugün. Bu konuyla ilgili olarak, o yıllara dair çarpıcı bir tanıklık üzerinden sitemiz editörü Şükrü Hüseyinoğlu tarafından yazılan bir makaleyi paylaşıyoruz.

Cumhuriyetin fabrika ayarlarından söz edilecekse, “Hilafetin kaldırılmasından”, “harf inkılabından”, “şapka inkılabından”, “İslami eğitim kurumlarının lağvı ve İslami eğitimin yasaklanmasından”, “laik eğitimin dayatılmasından”, “Türkçe ezan ve namaz dayatmasından”, “Tek Adam, Ebedi Şef mitinin inşası ve memleketin her yerine dikilen devasa heykellerden” vs söz etmek gerekir.

Cumhuriyetin fabrika ayarlarından söz edilecekse, “Hilafetin kaldırılmasından”, “harf inkılabından”, “şapka inkılabından”, “İslami eğitim kurumlarının lağvı ve İslami eğitimin yasaklanmasından”, “laik eğitimin dayatılmasından”, “Türkçe ezan ve namaz dayatmasından”, “Tek Adam, Ebedi Şef mitinin inşası ve memleketin her yerine dikilen devasa heykellerden” vs söz etmek gerekir.

Hicret, doğduğumuz veya doyduğumuz yerin Allah için terk edilemeyecek değerde olmadığını ilan etmek, Allah'ı her şeye tercih etmektir. Hicret, memleketinde müslümanca yaşayamayan bir mü’min için, Allah’ın geniş arzında mutlaka müslümanca ve insanca yaşanacak bir yer olduğunun bilincine varmaktır. Hicret; kavmiyetçilik, ırkçılık, şehircilik anlayışına vurulan darbenin adıdır. Ülke vatandaşlığından ümmet bilincine yükselmektir. Kendi memleketinin bâtıl yönetimine karşı mücâdele hazırlığıdır.

Bir evde kütüphane varsa o evde birilerinin mutlaka “memleketin gidişatından rahatsız” olduğuna hükmedilirdi. Kitap aykırı düşünen kimselerin yegâne beslenme kaynağı sayılırdı.

Hiçbir insan için böyle denilmesi doğru olmaz çünkü. Hem Atatürk gerçekten vatanı kurtardı mı? Kendi doğduğu şehir olan Selanik’i, kendi memleketini bile kurtaramayan şahıstan bahsediyoruz. Yemen, Arap yarımadası, Irak, Suriye, Ürdün, Kuzey Afrika, Yunanistan, Bulgaristan toprakları Atatürk’ten önce Osmanlı toprakları değil miydi? O kadar ki, Atatürk’ün gençliğinde Osmanlı toprakları bugünkü toprakların tam 12 katı idi. 12’de 11’i kaybeden komutan nasıl vatan kurtarmış oluyor?

Hicret, doğduğumuz veya doyduğumuz yerin Allah için terk edilemeyecek değerde olmadığını ilan etmek, Allah'ı her şeye tercih etmektir. Hicret, memleketinde müslümanca yaşayamayan bir mü’min için, Allah’ın geniş arzında mutlaka müslümanca ve insanca yaşanacak bir yer olduğunun bilincine varmaktır. Hicret; kavmiyetçilik, ırkçılık, şehircilik anlayışına vurulan darbenin adıdır. Ülke vatandaşlığından ümmet bilincine yükselmektir. Kendi memleketinin bâtıl yönetimine karşı mücâdele hazırlığıdır.

Bugün Mısır memleketinde İslam’ın menfaatlarını müdafaa eden ne kadar hamiyetli kalem varsa hepsi Cemaleddin’in terbiyesi sayesinde yetişmiştir. Tevhid dünyasına binlerce muharrir el, binlerce mütefekkir dimağ hediye eden Cemaleddin Vehhabi olabilir mi? Merhumu ne Afganistan’da, ne Hindistan’da, ne Avrupa’da, ne Osmanlı toprağında rahat bırakmadılar, hiçbir yerde oturtmadılar. Cemaleddin Müslüman aleminde hakiki, sermedi (sürekli, uzun soluklu) bir uyanış başlatmak gayesine matuf olan çalışmasında kısıtlama yapsaydı, bu siyasetine azıcık fasıla verseydi, dünyanın her yerinde şerefiyle mütenasip bir debdebe içinde yaşayabilirdi.

Evet, “O” olmasaydı siz olmazdınız. Onun açtığı yoldan ilerleyerek, çokça onun adını paravan yaparak memleketin adeta iliğini kemiğini sömürüp, neticede hükümetleri dahi parmağınızda oynatacak düzeye ulaşan şu devasa yapıya ulaşamazdınız. Orası kesin.

Belki de yıllardır özlemini çektiğim kardeşlik ortamlarının hasreti ile 14 Ağustos’ta güzel bir İstanbul sabahında, Ramazansız onlarca yolcuyla beraber, yüzde 99 Müslüman olduğu söylenen, ancak çok azının iman eden ve salih amel işleyenlerden olduğu memleketin başkentine doğru, İLKAV’ın düzenlemiş olduğu Ramazan ve Kur’an Paneline katılmak üzere yola çıktım.

Tam anlamıyla bir ucubeler memleketine dönen Türkiye'nin bir ucubesi daha oldu: Minareli Anıtkabir heykeli!

2005 yılında 'Lale Devrimi'ne sahne olan Orta Asya ülkelerinden Kırgızistan dün yine karıştı. Olağanüstü hal ilan edilen ülkede Başbakan Usenov hükümeti düşerken, Lale Devrimi'yle iktidara gelen Devlet Başkanı Bakiyev de memleketi Oş'a gitti.

Başörtüsü yüzünden Kemalist zulme maruz kalan Aytaç Kılınç, yaşadıklarını anlattı.

Tedavileri tamamlanan 19 Filistinli yaralı daha memleketine uğurlandı. Filistinli yaralılar, Ramazan öncesi memleketlerine kavuşmanın sevincini yaşarken İstanbul’a getirildiğinde 7 aylık hamile olan Maha Abul Al Hatal’ın bebeğiyle dönmesi ayrı bir mutluluk oldu.

"Şahıs putlaştırılmasına dayanan kült, Türkiye'yi bugün bile altından kalkamayacağı bir manevi, kültürel ve siyasal yıkım getirdi. Mustafa Kemal 1926'dan itibaren memleketin her meydanına kendi heykelini diktiren ilk cumhuriyet lideri olmak gibi ilginç bir özelliğe sahip oldu dünya tarihinde."
Makaleler
Hava Durumu