"referans" Arama Sonuçları
Suudi Arabistan: "Dini referans alan" bir krallıktan laik bir diktatörlüğe
Bin Selman, haremlik selamlık ve tesettür gibi İslami mefhumları gevşetti. Ülkede sayısız müzik festivali organize edildi ve meşhur müzisyenler ülkeye davet edildi. Peki ya siyasi ve idari alanda reformlar oldu mu? Elbette hayır. Suudi Arabistan, muhalefetin yasaklı olduğu katı bir monarşi olmayı sürdürüyor. Bu imajıyla tıpkı bölgedeki diğer ülkeler gibi görünüyor, Sisi'nin Mısır'ı ve Said'in Tunus'u gibi.
Bin Selman, haremlik selamlık ve tesettür gibi İslami mefhumları gevşetti. Ülkede sayısız müzik festivali organize edildi ve meşhur müzisyenler ülkeye davet edildi. Peki ya siyasi ve idari alanda reformlar oldu mu? Elbette hayır. Suudi Arabistan, muhalefetin yasaklı olduğu katı bir monarşi olmayı sürdürüyor. Bu imajıyla tıpkı bölgedeki diğer ülkeler gibi görünüyor, Sisi'nin Mısır'ı ve Said'in Tunus'u gibi.
Hz. Ömer’in Bazı Uygulamaları Bağlamında Ahkâmın Değişmesi Tartışmalarına Bir Bakış
Modernist/tarihselci akımın Kur’ân hükümlerinin değişebileceği iddiasına dayanak yaptığı Hz. Ömer’in bazı uygulamaları, bu akımın en temel hareket noktasını oluşturuyor. Makalede, en fazla referans verilen dört örnek üzerinden konu incelenerek, Hz. Ömer’in nasslarda öngörülen hükümler dışında bir hüküm vazetmediği ortaya konuluyor.
Modernist/tarihselci akımın Kur’ân hükümlerinin değişebileceği iddiasına dayanak yaptığı Hz. Ömer’in bazı uygulamaları, bu akımın en temel hareket noktasını oluşturuyor. Makalede, en fazla referans verilen dört örnek üzerinden konu incelenerek, Hz. Ömer’in nasslarda öngörülen hükümler dışında bir hüküm vazetmediği ortaya konuluyor.
Toplumu, bütüncül kulluk anlayışından uzaklaştıran suni tatmin aracı olarak "Kandiller"
“Regaib Kandili” ve bu formda üretilmiş olan diğer özel gün ve geceler inanış ve pratikleri, bir merasim dini değil hayat dini olan, hayatın içinden konuşan ve hayatın bütününe hitap eden İslam’a ait olmadığı bilinmesine rağmen pragmatist mülahazalarla savunulmakta ve sürdürülmektedir. Söz konusu özel gün ve gecelerin, toplumların İslam’la bağ kurmasına vesile olduğu, insanların bu vesilelerle unuttukları bazı değerleri hatırladıkları gibi gerekçelerle, Kur’ani ve Nebevi bir referanstan yoksun olan bu gelenekler muhafaza edilmektedir.
“Regaib Kandili” ve bu formda üretilmiş olan diğer özel gün ve geceler inanış ve pratikleri, bir merasim dini değil hayat dini olan, hayatın içinden konuşan ve hayatın bütününe hitap eden İslam’a ait olmadığı bilinmesine rağmen pragmatist mülahazalarla savunulmakta ve sürdürülmektedir. Söz konusu özel gün ve gecelerin, toplumların İslam’la bağ kurmasına vesile olduğu, insanların bu vesilelerle unuttukları bazı değerleri hatırladıkları gibi gerekçelerle, Kur’ani ve Nebevi bir referanstan yoksun olan bu gelenekler muhafaza edilmektedir.
İslam dünyasında “Dindar-Seküler Ulema” projesi
Bir yanda iktidarların emrine giren ulema, diğer yanda ‘terörist’ ilân edilenler, öte yanda ise yoğun medya bombardımanı altında kalarak dinî meselelere dair bütün referanslarını ve dayanak noktalarını yitirmeye başlayan şaşkın kitleler…
Bir yanda iktidarların emrine giren ulema, diğer yanda ‘terörist’ ilân edilenler, öte yanda ise yoğun medya bombardımanı altında kalarak dinî meselelere dair bütün referanslarını ve dayanak noktalarını yitirmeye başlayan şaşkın kitleler…
Ulu'l Emr, Allah'ın hükmüyle hükmedendir
Bir siyasi otorite veya yöneticinin “Ulu’l Emr” vasfı taşıyabilmesi için şu iki temel vasfa sahip olması gerekir: Kişi ise Müslüman olması (iman ve amel bütünlüğünde Allah'a teslimiyet üzere bulunması), tüzel kişilik ise İslami olması (Allah’a itaat üzere bulunması) ve bu özel veya tüzel kişiliğin Allah’ın hükmüyle hükmetmesi. Bu iki sacayağından birinin eksik olması durumunda, Müslümanların itaat etmesi gereken bir “Ulu’l emr”den söz etmek imkansız hale gelir. Bu bağlamda, kendisini İslam’a nisbet etmekle, “kişisel referansım İslam’dır” demekle birlikte, Allah’ın indirdikleriyle değil, bâtıl sistemlerin bâtıl yasalarıyla hükmeden yöneticilerin, kendilerine itaat edilmesi gereken “Ulu’l emr” vasfı taşımadığı, taşıyamayacağı açıktır. Çünkü itaatin temel şartı olan Allah’a ve Rasulüne itaat burada söz konusu değildir. İbadeti ve siyasetiyle bir bütün olan ed-Din’in bu bütünlüğünü parçalayıp, onu “kişisel referansa” indirgeyen bir zihniyet, itaat mercii değil, ancak davetin muhatapları konumundadır, böyle görülmelidir.
Bir siyasi otorite veya yöneticinin “Ulu’l Emr” vasfı taşıyabilmesi için şu iki temel vasfa sahip olması gerekir: Kişi ise Müslüman olması (iman ve amel bütünlüğünde Allah'a teslimiyet üzere bulunması), tüzel kişilik ise İslami olması (Allah’a itaat üzere bulunması) ve bu özel veya tüzel kişiliğin Allah’ın hükmüyle hükmetmesi. Bu iki sacayağından birinin eksik olması durumunda, Müslümanların itaat etmesi gereken bir “Ulu’l emr”den söz etmek imkansız hale gelir. Bu bağlamda, kendisini İslam’a nisbet etmekle, “kişisel referansım İslam’dır” demekle birlikte, Allah’ın indirdikleriyle değil, bâtıl sistemlerin bâtıl yasalarıyla hükmeden yöneticilerin, kendilerine itaat edilmesi gereken “Ulu’l emr” vasfı taşımadığı, taşıyamayacağı açıktır. Çünkü itaatin temel şartı olan Allah’a ve Rasulüne itaat burada söz konusu değildir. İbadeti ve siyasetiyle bir bütün olan ed-Din’in bu bütünlüğünü parçalayıp, onu “kişisel referansa” indirgeyen bir zihniyet, itaat mercii değil, ancak davetin muhatapları konumundadır, böyle görülmelidir.
Yuvarlak masa toplantısı: Yeni Selefilik ve IŞİD (VİDEO)
Dünya Bülteni Araştırma Merkezi, Yuvarlak Masa Toplantılarının 17.sinde bir anda gündemimize oturan IŞİD meselesini; bu örgütü besleyen toplumsal dinamikler, fikrî kaynaklar, tarihî referanslar ve uluslararası gelişmeler bağlamında masaya yatırdı. İslam ve Hayat olarak, toplantının videosunu dikkatinize sunuyoruz:
Dünya Bülteni Araştırma Merkezi, Yuvarlak Masa Toplantılarının 17.sinde bir anda gündemimize oturan IŞİD meselesini; bu örgütü besleyen toplumsal dinamikler, fikrî kaynaklar, tarihî referanslar ve uluslararası gelişmeler bağlamında masaya yatırdı. İslam ve Hayat olarak, toplantının videosunu dikkatinize sunuyoruz:
"Hira sonrasına ait bir duruşa sahip olmalıyız"
"Tarihin her döneminde çatışma, şirke dayalı egemenlik anlayışı ve işleyişe itiraz edilip, yeni bir egemenlik anlayışı ve referans sistemi gündeme getirildiğinde çıkmıştır. İşte Hira sonrası olan da buydu. Bu noktada günümüzde Türkiye’deki İslami çevrelerin son yıllarda ortaya koyduğu profili ele almakta fayda var. Son yıllarda giderek tevhidi hükümranlık (hükmün kaynağının ancak Yüce Allah olduğu) iddialarından vazgeçerek STK’laşan ve çeşitli alanlardaki hak, özgürlük taleplerine indirgenen bir sistem içi mücadele anlayışına savrulan çeşitli İslami çevrelerin, bu açıdan Hira öncesine bir duruşa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu yaklaşım ve mücadele anlayışı, en fazla ‘Hılful Fıdul’a denk gelmektedir zira."
"Tarihin her döneminde çatışma, şirke dayalı egemenlik anlayışı ve işleyişe itiraz edilip, yeni bir egemenlik anlayışı ve referans sistemi gündeme getirildiğinde çıkmıştır. İşte Hira sonrası olan da buydu. Bu noktada günümüzde Türkiye’deki İslami çevrelerin son yıllarda ortaya koyduğu profili ele almakta fayda var. Son yıllarda giderek tevhidi hükümranlık (hükmün kaynağının ancak Yüce Allah olduğu) iddialarından vazgeçerek STK’laşan ve çeşitli alanlardaki hak, özgürlük taleplerine indirgenen bir sistem içi mücadele anlayışına savrulan çeşitli İslami çevrelerin, bu açıdan Hira öncesine bir duruşa sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bu yaklaşım ve mücadele anlayışı, en fazla ‘Hılful Fıdul’a denk gelmektedir zira."
AKP gemisi, CHP gemisi, Nuh'un (a.s.) gemisi
AKP gemisinden inip de Nuh'un (a.s.) gemisine binseydiler ne güzel olurdu. Oysa bindikleri gemi ortada: CHP gemisi. Bizler muvahhidler olarak hamdolsun ne AKP gemisine ne de bireysel olduğu gibi kurumsal olarak da referansı İslam olmayan hiçbir gemiye hiçbir zaman binmedik. Hakkın gemisi dururken, konjonktüre göre bir gemiden inip baş gemiye binenleri de esefle ve ibretle takip ediyoruz.
AKP gemisinden inip de Nuh'un (a.s.) gemisine binseydiler ne güzel olurdu. Oysa bindikleri gemi ortada: CHP gemisi. Bizler muvahhidler olarak hamdolsun ne AKP gemisine ne de bireysel olduğu gibi kurumsal olarak da referansı İslam olmayan hiçbir gemiye hiçbir zaman binmedik. Hakkın gemisi dururken, konjonktüre göre bir gemiden inip baş gemiye binenleri de esefle ve ibretle takip ediyoruz.
AKP: Muasır "ılımlı İslam" seviyesi
AK Parti’nin referansı İslam değil, laik-demokratik düşüncedir. Parti programında özellikle demokrasi, hukuk devleti, laiklik, insan hakları ve özgürlüklere vurgu yapılmış; serbest piyasa ekonomisi ve dünya sistemiyle bütünleşen rekabetçi bir iktisadi anlayış savunulmuştur. Parti tüzüğünün ‘Temel Amaçlar’ bölümünde, Anayasa’da yer alan laiklik ve kanun önünde eşitlik ilkelerine gönderme yapılmaktadır. Aynı bölümde, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ve ‘Milli irade’nin tek belirleyici güç olduğu vurgusu, AKP’nin laik kimliğini gösteren önemli bir veridir.
AK Parti’nin referansı İslam değil, laik-demokratik düşüncedir. Parti programında özellikle demokrasi, hukuk devleti, laiklik, insan hakları ve özgürlüklere vurgu yapılmış; serbest piyasa ekonomisi ve dünya sistemiyle bütünleşen rekabetçi bir iktisadi anlayış savunulmuştur. Parti tüzüğünün ‘Temel Amaçlar’ bölümünde, Anayasa’da yer alan laiklik ve kanun önünde eşitlik ilkelerine gönderme yapılmaktadır. Aynı bölümde, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ve ‘Milli irade’nin tek belirleyici güç olduğu vurgusu, AKP’nin laik kimliğini gösteren önemli bir veridir.
"Andımız" kaldırıldı, Laik-Kemalist eğitim sürüyor!
Müslümanlar sistem içi değişim-dönüşümlerle ilgilenebilir, bunlardan istifade edebilir. Ancak referansı İslam olmayan, Allah'ın hükümlerini kendisi için temel belirleyici kabul etmeyen sistemin hiçbir değişimi Müslümanları razı edemez, etmemeli. Laik eğitimin demokratikleştirilmesine yönelik adımlar karşısında Allah'a şükretmek gibi ölçüsüzlükler Müslümana yakışmaz.
Müslümanlar sistem içi değişim-dönüşümlerle ilgilenebilir, bunlardan istifade edebilir. Ancak referansı İslam olmayan, Allah'ın hükümlerini kendisi için temel belirleyici kabul etmeyen sistemin hiçbir değişimi Müslümanları razı edemez, etmemeli. Laik eğitimin demokratikleştirilmesine yönelik adımlar karşısında Allah'a şükretmek gibi ölçüsüzlükler Müslümana yakışmaz.
Tarık Ramazan'la "Arap Baharı" üzerine
"Müslüman Kardeşler ve genç kesimlerin, Erdoğan'ın yaptıklarıyla ve AK Parti'nin söyledikleriyle ilgilendiklerini düşünüyorum. 'Biz hala Müslümanız, ama demokrasi ve laiklik prensipleriyle yaşıyoruz". Bahsettiğim Kemal Atatürk referanslı laiklik değil, İslam ve laik prensiplerin evliliği olarak algılanan çok daha güncel bir referans."
"Müslüman Kardeşler ve genç kesimlerin, Erdoğan'ın yaptıklarıyla ve AK Parti'nin söyledikleriyle ilgilendiklerini düşünüyorum. 'Biz hala Müslümanız, ama demokrasi ve laiklik prensipleriyle yaşıyoruz". Bahsettiğim Kemal Atatürk referanslı laiklik değil, İslam ve laik prensiplerin evliliği olarak algılanan çok daha güncel bir referans."
“Ulu’l emr, Allah’ın hükmüyle hükmedendir”
Şükrü Hüseyinoğlu: Bir siyasi otorite veya yöneticinin “Ulu’l Emr” vasfı taşıyabilmesi için bu iki temel vasfa sahip olması gerekir. Kişi ise Müslüman, tüzel kişilik ise İslami olması (Allah’a itaat üzere bulunması) ve Allah’ın hükmüyle hükmetmesi. Bu iki sacayağından birinin eksik olması durumunda, Müslümanların itaat etmesi gereken bir “Ulu’l emr”den söz etmek imkansız hale gelir. Bu bağlamda, kendisini İslam’a nisbet etmekle, “kişisel referansım İslam’dır” demekle birlikte, Allah’ın indirdikleriyle değil, bâtıl sistemlerin bâtıl yasalarıyla hükmeden yöneticilerin, kendilerine itaat edilmesi gereken “Ulu’l emr” vasfı taşamadığı, taşıyamayacağı açıktır.
Şükrü Hüseyinoğlu: Bir siyasi otorite veya yöneticinin “Ulu’l Emr” vasfı taşıyabilmesi için bu iki temel vasfa sahip olması gerekir. Kişi ise Müslüman, tüzel kişilik ise İslami olması (Allah’a itaat üzere bulunması) ve Allah’ın hükmüyle hükmetmesi. Bu iki sacayağından birinin eksik olması durumunda, Müslümanların itaat etmesi gereken bir “Ulu’l emr”den söz etmek imkansız hale gelir. Bu bağlamda, kendisini İslam’a nisbet etmekle, “kişisel referansım İslam’dır” demekle birlikte, Allah’ın indirdikleriyle değil, bâtıl sistemlerin bâtıl yasalarıyla hükmeden yöneticilerin, kendilerine itaat edilmesi gereken “Ulu’l emr” vasfı taşamadığı, taşıyamayacağı açıktır.
İhvan: Devlet yönetiminde İslami referansları reddetmek ahlaksızlık
El Mısr el Yevm Gazetesi'nin haberine göre, Müslüman Kardeşler Lideri Muhammed Bedii yaptığı açıklamada, devlet yönetiminde İslami referansların reddedilmesinin ahlak dışı olduğunu dile getirdi.
El Mısr el Yevm Gazetesi'nin haberine göre, Müslüman Kardeşler Lideri Muhammed Bedii yaptığı açıklamada, devlet yönetiminde İslami referansların reddedilmesinin ahlak dışı olduğunu dile getirdi.
İktibas'tan "referans" vurgusu
İktibas Dergisi’nin 382. sayısı ‘Referansımızı değiştirmeyeceğiz’ kapak başlığı ile çıktı.
İktibas Dergisi’nin 382. sayısı ‘Referansımızı değiştirmeyeceğiz’ kapak başlığı ile çıktı.
Kimin Dili, Kimin Sesi?
Bu cümlenin altına imza atıp, "din adına denetim" nosyonunu külliyen reddettiğimizde, örneğin dinin birer emri olduğu için çocuklarımıza namazı yahut örtüyü nasıl tavsiye edebiliriz? Ya da yine dini bir referansla uyuşturucu yahut içki kullanmamalarını, domuz eti yememelerini nasıl talep edebiliriz?
Bu cümlenin altına imza atıp, "din adına denetim" nosyonunu külliyen reddettiğimizde, örneğin dinin birer emri olduğu için çocuklarımıza namazı yahut örtüyü nasıl tavsiye edebiliriz? Ya da yine dini bir referansla uyuşturucu yahut içki kullanmamalarını, domuz eti yememelerini nasıl talep edebiliriz?
Makaleler
Hava Durumu