"vahye" Arama Sonuçları
Gelecek kaygısı
Kendi gündemini belirleyemeyen, akıl üstü olmayan, vahye dayanmayan bir hedef geleceğe de yürüyemez. Kültürler üstü olmayan bir gelecek günümüzde olduğu gibi iç çatışmalardan yakasını da kurtaramaz.
Kendi gündemini belirleyemeyen, akıl üstü olmayan, vahye dayanmayan bir hedef geleceğe de yürüyemez. Kültürler üstü olmayan bir gelecek günümüzde olduğu gibi iç çatışmalardan yakasını da kurtaramaz.
"Mevlid" kültürü üzerine
Rasulullah'ın, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir? Bunu da düşünmemiz gerekir.
Rasulullah'ın, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir? Bunu da düşünmemiz gerekir.
İyiliği emr, kötülükten nehy sorumluluğunda fetret devri olmaz
Çok zor da olsa mümin şahsiyetlerin vahye kayıtsız kalmaması ve hayata küsüp kendi gettolarına çekilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Hayatın her alanında tek başımıza bir ümmet de olsak kötülüğe karşı bir duruş sergilemek zorundayız. İslam’ın ve Kur’an’ın gücünü ilişki kurduğumuz çevremize ve en yakın akrabalarımıza gerek beden diliyle gerekse konuşma diliyle hissettirmeliyiz.
Çok zor da olsa mümin şahsiyetlerin vahye kayıtsız kalmaması ve hayata küsüp kendi gettolarına çekilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Hayatın her alanında tek başımıza bir ümmet de olsak kötülüğe karşı bir duruş sergilemek zorundayız. İslam’ın ve Kur’an’ın gücünü ilişki kurduğumuz çevremize ve en yakın akrabalarımıza gerek beden diliyle gerekse konuşma diliyle hissettirmeliyiz.
"Kutlu Doğum" Ne Zaman?
Rasulullah'ın, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir? Bunu da düşünmemiz gerekir.
Rasulullah'ın, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir? Bunu da düşünmemiz gerekir.
Ne kadar aklediyorsak o kadar Mü’miniz
Vahiy, akla hitap eder. Akletmeden vahiy doğru anlaşılmaz, doğru yaşanmaz. Aklını vahye muhatap kılmayan ve vahyi selîm akılla aklederek doğru anlamaya çalışmayan kimse, üç günde bir hatim de yapsa, vahyi terk etmiş, Kur’an’ı mehcur bırakmış olur. Vahiy olmadan akıl, dosdoğru çalışmaz, insanı kurtarmaz. Tek kanatlı kuşun yükselip uçamayacağı gibi, bu durum da insanı dünyada huzura, âhirette ebedî ödüle götürmez.
Vahiy, akla hitap eder. Akletmeden vahiy doğru anlaşılmaz, doğru yaşanmaz. Aklını vahye muhatap kılmayan ve vahyi selîm akılla aklederek doğru anlamaya çalışmayan kimse, üç günde bir hatim de yapsa, vahyi terk etmiş, Kur’an’ı mehcur bırakmış olur. Vahiy olmadan akıl, dosdoğru çalışmaz, insanı kurtarmaz. Tek kanatlı kuşun yükselip uçamayacağı gibi, bu durum da insanı dünyada huzura, âhirette ebedî ödüle götürmez.
Aklı vahye teslim etmeli
Bize dokunmayan, davranışlarımızı düzenlemeyen, aklımızı şekillendirmeyen ayet ve hadis gerçekten ayet ve hadis midir? Hristiyanlar ve Yahudiler gibi düşünmekten, Ateistler gibi yaşamaktan, Deistler gibi anlamaktan, Budistler gibi mahlûkat önünde eğilmekten alıkoymayan ayet; ayet olabilir mi?
Bize dokunmayan, davranışlarımızı düzenlemeyen, aklımızı şekillendirmeyen ayet ve hadis gerçekten ayet ve hadis midir? Hristiyanlar ve Yahudiler gibi düşünmekten, Ateistler gibi yaşamaktan, Deistler gibi anlamaktan, Budistler gibi mahlûkat önünde eğilmekten alıkoymayan ayet; ayet olabilir mi?
Ömrümüzden bir yıl daha azaldı, gelin hâlimizi sorgulayalım!
Bilmeliyiz ki, hayatımız, ancak Allah’a teslim olup sadece O’na rükû ve secde ettiği, vahye ve Rasûlün sünnetine uygun yaşandığı zaman anlamlı ve değerli olur. Allah’ı unutan ve O’nun kitabına ve Rasûlün (s) güzel örnekliğine uymayan bir ömür, asla anlamlı ve değerli değildir. Tevhidî istikameti korumakta zaaflı bir “İslami kimlik” ve akıdevi ilkelerden tavizkâr bir hayat, hüsran sebebidir. Böyle bir ömür bin yıl sürse de, Allah yanında hiçbir kıymeti yoktur. Sadece tevhidî istikameti koruyarak Allah’a rükû ve secde ettirilen ve O’nun kitabına uygun yaşanan hayat ve ömür, çok kısa da sürse, Rabbimizin katında değerli, bereketli ve hayırlıdır.
Bilmeliyiz ki, hayatımız, ancak Allah’a teslim olup sadece O’na rükû ve secde ettiği, vahye ve Rasûlün sünnetine uygun yaşandığı zaman anlamlı ve değerli olur. Allah’ı unutan ve O’nun kitabına ve Rasûlün (s) güzel örnekliğine uymayan bir ömür, asla anlamlı ve değerli değildir. Tevhidî istikameti korumakta zaaflı bir “İslami kimlik” ve akıdevi ilkelerden tavizkâr bir hayat, hüsran sebebidir. Böyle bir ömür bin yıl sürse de, Allah yanında hiçbir kıymeti yoktur. Sadece tevhidî istikameti koruyarak Allah’a rükû ve secde ettirilen ve O’nun kitabına uygun yaşanan hayat ve ömür, çok kısa da sürse, Rabbimizin katında değerli, bereketli ve hayırlıdır.
Duha suresinin bu günümüze anlattıkları
Resulullah vefat ettiğinde Ummu Eymen(ra) ağlar. Ona derlerki neden ağlıyorsun? Resulullah arzuladığı yere gitti. O da şu cevabı verir. Ben Resulullahın varacağı yeri biliyorum. Ben onun ölümüne değil, vahyin semamızdan kesilmesine ağlıyorum. Evet vahyin kesilmesi bizi bu hale getirdi. Ve bu hal vahye dönünceye kadar devam edecektir.
Resulullah vefat ettiğinde Ummu Eymen(ra) ağlar. Ona derlerki neden ağlıyorsun? Resulullah arzuladığı yere gitti. O da şu cevabı verir. Ben Resulullahın varacağı yeri biliyorum. Ben onun ölümüne değil, vahyin semamızdan kesilmesine ağlıyorum. Evet vahyin kesilmesi bizi bu hale getirdi. Ve bu hal vahye dönünceye kadar devam edecektir.
Çağımızın vebası konfor
“Bu akıl tutulmasına sebep olan hastalık nedir?” diye soracak olursak bunu ben “konfor” hastalığı olarak tanımlıyorum. Öyle ki bu hastalık insanların vahye olan ilgisini azaltıyor, Kur’an okuyanların Kur’an’a teslim olmalarını değil ona dilediklerini söylettirebilme çabalarına girmeye sevk ediyor.
“Bu akıl tutulmasına sebep olan hastalık nedir?” diye soracak olursak bunu ben “konfor” hastalığı olarak tanımlıyorum. Öyle ki bu hastalık insanların vahye olan ilgisini azaltıyor, Kur’an okuyanların Kur’an’a teslim olmalarını değil ona dilediklerini söylettirebilme çabalarına girmeye sevk ediyor.
Zümer suresi 53. ayetteki " De Ki: Ey kullarım…" ifadesi üzerine
Bakara suresinin 97. ayeti ele alalım: "De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir." Görüldüğü üzere bu ayette geçen "...senin kalbine..." ifadesinden "De ki..." ifadesinden sonra gelen cümlelerin bizatihi Allah'ın sözleri olduğu yani Allah’ın, resulüne ne söyletmek istiyorsa onları vahyettiği açıktır.
Bakara suresinin 97. ayeti ele alalım: "De ki: “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir." Görüldüğü üzere bu ayette geçen "...senin kalbine..." ifadesinden "De ki..." ifadesinden sonra gelen cümlelerin bizatihi Allah'ın sözleri olduğu yani Allah’ın, resulüne ne söyletmek istiyorsa onları vahyettiği açıktır.
"Medeniyet kavramı, Batılılaşma taraftarlarınca katledildi" (HABER-VİDEO)
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV’ın Alternatif Eğitim konferansları, S.Ü. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celaleddin Vatandaş‘ın “Türkiye’nin Batılılaşma Süreci ve Medeniyet Tasavvuru“ başlıklı sunumu ile devam etti. Vatandaş konuşmasında, medeniyet kavramının asıl anlamı ve batılı anlayıştaki Osmanlı aydınları tarafından dönüştürülerek sivilizasyon kavramına indirgenmesinin üzerinde durduktan sonra medeniyet kavramın tarihi geçmişi ve mevcut hali ile ne anlam ifade ettiğine değindi. Dünyadaki zulüm ve paylaşım savaşlarının altında İslamî medeniyet perspektifinin eksikliğine değinen konuşmacı, batı zihniyetli Osmanlı aydınlarının bu kavramı dejenere ettiğine değinerek kendi kavram ve değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini ifade etti. İslam’ın şehirli ve medenî bir din olduğuna işaret eden konuşmacı, kendi öz değerlerimize, vahye sıkıca yapışarak batının ikiyüzlü ve sömürgen etkisinden uzak kalınabileceğini, Türkiye’nin batılılaşma serüveninin sekülerleşme yolu olduğunun altını da çizdi. Konferans, soru-cevaptan sonra İLKAV’ın geleneksel çay ve simit ikramı ile son buldu. Konuşmanın videosu aşağıda sunulmuştur.
İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV’ın Alternatif Eğitim konferansları, S.Ü. Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celaleddin Vatandaş‘ın “Türkiye’nin Batılılaşma Süreci ve Medeniyet Tasavvuru“ başlıklı sunumu ile devam etti. Vatandaş konuşmasında, medeniyet kavramının asıl anlamı ve batılı anlayıştaki Osmanlı aydınları tarafından dönüştürülerek sivilizasyon kavramına indirgenmesinin üzerinde durduktan sonra medeniyet kavramın tarihi geçmişi ve mevcut hali ile ne anlam ifade ettiğine değindi. Dünyadaki zulüm ve paylaşım savaşlarının altında İslamî medeniyet perspektifinin eksikliğine değinen konuşmacı, batı zihniyetli Osmanlı aydınlarının bu kavramı dejenere ettiğine değinerek kendi kavram ve değerlerimize sahip çıkmamız gerektiğini ifade etti. İslam’ın şehirli ve medenî bir din olduğuna işaret eden konuşmacı, kendi öz değerlerimize, vahye sıkıca yapışarak batının ikiyüzlü ve sömürgen etkisinden uzak kalınabileceğini, Türkiye’nin batılılaşma serüveninin sekülerleşme yolu olduğunun altını da çizdi. Konferans, soru-cevaptan sonra İLKAV’ın geleneksel çay ve simit ikramı ile son buldu. Konuşmanın videosu aşağıda sunulmuştur.
Kur'an'da "vahiy" kavramı
Kur’an'da geçen bazı “vahy” kelimeleri de «Resullere vahyettik» ifadesindeki gibi terim anlamında değil; sözlük anlamında kullanılmıştır. (Arıya vahyettik ve Zekeriyya vahyetti gibi)
Kur’an'da geçen bazı “vahy” kelimeleri de «Resullere vahyettik» ifadesindeki gibi terim anlamında değil; sözlük anlamında kullanılmıştır. (Arıya vahyettik ve Zekeriyya vahyetti gibi)
Güzel söz; kökü sağlam, dalları göğe yükselen meyveli bir ağaç gibidir
Konuşmak veya söz söylemek, insanların en temel özelliklerinden biridir. Söz vardır insanı vezir eder, söz vardır insanı rezil eder. Düşüncelerimizi ve ideallerimizi dile getirmenin en etkili yolu, yine konuşmaktır. Ancak konuşmalarımızın, sözlerimizin içeriği, söyleme biçimi, zemini, amacı, vahye uygun olup olmaması, sözün gerçekliği ve amele yönelik olup olmadığı sözün değerini etkileyecek unsurlardır.
Konuşmak veya söz söylemek, insanların en temel özelliklerinden biridir. Söz vardır insanı vezir eder, söz vardır insanı rezil eder. Düşüncelerimizi ve ideallerimizi dile getirmenin en etkili yolu, yine konuşmaktır. Ancak konuşmalarımızın, sözlerimizin içeriği, söyleme biçimi, zemini, amacı, vahye uygun olup olmaması, sözün gerçekliği ve amele yönelik olup olmadığı sözün değerini etkileyecek unsurlardır.
"Kutlu doğum" ne zaman?
Allah Rasulü (a.s.)'ın, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir?
Allah Rasulü (a.s.)'ın, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir?
Demokrasi, insanı hevasına uymaya yönlendirir
Demokrasi insanı hevasına uymaya yönlendiren yaşam biçiminin adıdır. İslam ise insanın Allah’a, O’ndan gelen vahye teslim olmuşluğunun ifadesidir. Ne araç olarak ne de amaç olarak Müslüman’ın datasında bulunmaması gereken bir kirliliktir demokrasi. Kur’an, başından sonuna kadar insanı hevâsına uymaktan uzaklaştırıp vahye uymaya (teslime) yönlendiren kitabın adıdır. Demokrasi ise insanı yalnızca kendi hevâsına, daha da geniş bakıldığında başkalarının (çoğunluğun) hevâsına uymayı esas edinen dünya görüşü ve yaşam tarzıdır. İnsan hevâsına uymaktan uzak durup vahye teslim olmalı iken hevâsına uyarsa demokratik bir yaşam tarzı seçmiş olur. Hâlbuki insandan istenilen vahye teslim olmaktır.
Demokrasi insanı hevasına uymaya yönlendiren yaşam biçiminin adıdır. İslam ise insanın Allah’a, O’ndan gelen vahye teslim olmuşluğunun ifadesidir. Ne araç olarak ne de amaç olarak Müslüman’ın datasında bulunmaması gereken bir kirliliktir demokrasi. Kur’an, başından sonuna kadar insanı hevâsına uymaktan uzaklaştırıp vahye uymaya (teslime) yönlendiren kitabın adıdır. Demokrasi ise insanı yalnızca kendi hevâsına, daha da geniş bakıldığında başkalarının (çoğunluğun) hevâsına uymayı esas edinen dünya görüşü ve yaşam tarzıdır. İnsan hevâsına uymaktan uzak durup vahye teslim olmalı iken hevâsına uyarsa demokratik bir yaşam tarzı seçmiş olur. Hâlbuki insandan istenilen vahye teslim olmaktır.
"Kutlu doğum" ne zaman?
Hz. Peygamber'in, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir?
Hz. Peygamber'in, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir?
Hicret, imani ve ibâdi bir sorumluluktur
Halbuki, gerçek manada cahiliyeden Hakka hicret, ancak cahiliyeyi bütün versiyonlarıyla ve bütün unsurlarıyla reddedip, vahye teslim olmakla ve “verrucze fehcur” emri gereğince başta akıdevi ve ahlaki olmak üzere bütün cahiliye kirliliklerinden hicret etmeyi, uzaklaşmayı, arınmayı gerçekleştirmekle ve bu hicrete hayat boyu süreklilik kazandırmakla mümkündür.Nerede, ne zaman ve ne şartlarda olursa olsun küfür ve şirki terk eden, uzaklaşan kimse muhacirdir. Fıskı, küfrü, şirki olduğu gibi modern tüketim kültürünü, kapitalist yaşam tarzını, seküler hayatı, yozlaşmış ahlakı terk etmek de müminler için zor olsa bile kesinlikle bir zarurettir, farzdır ve hayatı kuşatıcı hicretin kaçınılmaz bir gereğidir.Ahlaki ve ameli olarak nefsimizde, ailemizde ve çevremizdeki her bir ıslah (düzeltme) çabası bizim takva yolunda, hicret yolunda atılmış bir adımımız olarak algılanmalı ve bu ıslah bilinci hayatımızı kuşatmalıdır.
Halbuki, gerçek manada cahiliyeden Hakka hicret, ancak cahiliyeyi bütün versiyonlarıyla ve bütün unsurlarıyla reddedip, vahye teslim olmakla ve “verrucze fehcur” emri gereğince başta akıdevi ve ahlaki olmak üzere bütün cahiliye kirliliklerinden hicret etmeyi, uzaklaşmayı, arınmayı gerçekleştirmekle ve bu hicrete hayat boyu süreklilik kazandırmakla mümkündür.Nerede, ne zaman ve ne şartlarda olursa olsun küfür ve şirki terk eden, uzaklaşan kimse muhacirdir. Fıskı, küfrü, şirki olduğu gibi modern tüketim kültürünü, kapitalist yaşam tarzını, seküler hayatı, yozlaşmış ahlakı terk etmek de müminler için zor olsa bile kesinlikle bir zarurettir, farzdır ve hayatı kuşatıcı hicretin kaçınılmaz bir gereğidir.Ahlaki ve ameli olarak nefsimizde, ailemizde ve çevremizdeki her bir ıslah (düzeltme) çabası bizim takva yolunda, hicret yolunda atılmış bir adımımız olarak algılanmalı ve bu ıslah bilinci hayatımızı kuşatmalıdır.
"Kur'an, hükümleriyle amel etmek maksadıyla okunmalı"
Ahmed Kalkan: Ya vahiyle konuşmalı ya da vahye kulak vermeli. “İşittik, itaat ettik” teslimiyeti ile okumalı vahyi. Anlamları ve kavramları tahrif etmeden okumalı. Te’vilini Allah’a bırakarak okumalı. Muhkemleri esas alarak okumalı. Müteşâbihlere tefekkürle bakmalı. Mezhebî ve meşrebî okumamalı. Kültürel ve âyinsel okumamalı. Nefsin ihtiraslarından uzak kalarak okumalı.
Ahmed Kalkan: Ya vahiyle konuşmalı ya da vahye kulak vermeli. “İşittik, itaat ettik” teslimiyeti ile okumalı vahyi. Anlamları ve kavramları tahrif etmeden okumalı. Te’vilini Allah’a bırakarak okumalı. Muhkemleri esas alarak okumalı. Müteşâbihlere tefekkürle bakmalı. Mezhebî ve meşrebî okumamalı. Kültürel ve âyinsel okumamalı. Nefsin ihtiraslarından uzak kalarak okumalı.
Hz. Peygamber ne zaman doğdu?
Hz. Peygamber'in, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir?
Hz. Peygamber'in, üzerinde durulması, anılması gereken "doğumu", bir bebek olarak dünyaya geldiği tarih midir, yoksa vahye muhatap olarak Peygamberlikle görevlendirildiği tarih midir?
Pamak: Bir şey ya haktır ya bâtıl, ikisinin ortası olmaz
Kimi Müslümanlarca ortaya atılan "nötr anayasa" anlayışını gündeme getiren Pamak, "Bir şey ya Hak’tır, ya da batıl. Bu ikisinin ortası düşünülebilir mi? Hak oranı yüksek olan hak-batıl karışımı da batıl değil midir? Vahyi esas almayan bir anayasa, vahye açık düşmanlık yapmasa da, sonuçta vahye zıt batıl hükümlerle hükmetmesi, vahye dayalı hükümleri engellemesi sebebiyle, yani hevaya ve zanna dayalı tercihle zımnen vahiy ve fıtrat düşmanlığı yapıyor değil midir?" diye soruyor.
Kimi Müslümanlarca ortaya atılan "nötr anayasa" anlayışını gündeme getiren Pamak, "Bir şey ya Hak’tır, ya da batıl. Bu ikisinin ortası düşünülebilir mi? Hak oranı yüksek olan hak-batıl karışımı da batıl değil midir? Vahyi esas almayan bir anayasa, vahye açık düşmanlık yapmasa da, sonuçta vahye zıt batıl hükümlerle hükmetmesi, vahye dayalı hükümleri engellemesi sebebiyle, yani hevaya ve zanna dayalı tercihle zımnen vahiy ve fıtrat düşmanlığı yapıyor değil midir?" diye soruyor.
Makaleler
Hava Durumu