Filistinli Mülteciler (Yazı Dizisi)
1948 yılında, siyonist güçlerin topraklarını işgal etmesi ile başlayan sürgün hayatı, 9 milyon Filistinli’nin 5 milyonunu mülteci konumuna sokmuştur. Yani Filistin içinde yaşayanların yarıdan fazlasının asıl mekanları değiştirilmiş, onlar mülteci kamplarına yerleşmek zorunda bırakılmışlardır.
21-01-2008
Hamza Er / Vakit
iki sınır arasında unutulanların hüzünlü hikâyesi
Ölüm ile hicret arasında tercih yapmak zorunda kalan yaklaşık 30 bin Filistinli mülteci, ikinci sürgün yerlerine ulaşmak için Irak’ı terk ettiler.
Onlar, şimdi daha zor durumda ve çevre ülkelerde yer bulmaya çalışıyor. Kimliksiz, pasaportsuz ve vatansız konumunda olan bu insanlardan 2500’ü, Suriye sınırındaki ilkel kamplarda hayat mücadelesi veriyor.
FİLİSTİN toprakları üzerinde “İsrail” adıyla bir işgal devletinin kuruluşunun ve bu devletin BM tarafından resmen kabul edilişinin üzerinden geçen 55 yıl, ölüm, gözyaşı ve sürgün demekti bir Filistinli için... 1948 yılında, siyonist güçlerin topraklarını işgal etmesi ile başlayan sürgün hayatı, 9 milyon Filistinli’nin 5 milyonunu mülteci konumuna sokmuştur. Yani Filistin içinde yaşayanların yarıdan fazlasının asıl mekanları değiştirilmiş, onlar mülteci kamplarına yerleşmek zorunda bırakılmışlardır.
Zorla yurtlarından çıkarılan Filistinliler, ilk başta komşu Arap ülkeleri olan Lübnan, Suriye ve Irak’taki kamplara geçerek, sefil ve perişan olarak devam edecek bir hayata başladılar. Bu ülkelerden biri olan Irak’ta yaşayan Filistinlilerin sayısı 50 bine yaklaşmıştı. Filistinli mültecilere barınacak yer sağlayan Saddam rejimi, mültecilere maddi destek de veriyordu.
Geçen 55 yılda, evlatlarını, torunlarını o topraklarda yetiştiren Filistinliler, bu sefer başka bir müstekbir gücün zulmüne şahit oldular. ABD’nin Irak’ı işgal etmesiyle değişen dengeler, Irak’ta yaşayan Filistinlileri de etkiledi. Hem ABD askerleri, hem de işgal güçleriyle işbirliği içerisinde olan hükümete bağlı milisler tarafından, tehdit ve zorlamalarla karşılaştılar. Kimlik kartlarına bakılarak cinayetlerin işlendiği Irak’ta, katledilen mültecilerin tek bir suçu vardı; Filistinli olmak...
Ölüm ile hicret arasında tercih yapmak zorunda kalan yaklaşık 30 bin Filistinli mülteci, ikinci sürgün yerlerine ulaşmak için Irak’ı terk ettiler. Onlar, şimdi daha zor durumda ve çevre ülkelerde yer bulmaya çalışıyor. Kimliksiz, pasaportsuz ve vatansız konumunda olan bu halkın 2500’ü, Suriye sınırındaki ilkel kamplarda hayat mücadelesi veriyor.
İHH insani yardım kuruluşunun 2007 kurban çalışmasında Suriye’ye gönderilen ekibin içerisinde yer alarak, bu kamplardan olan El Tanf ve Hol kampını dolaştık. Girilmesine izin verilmeyen El Velid kampı hakkında da bilgi edinmeye çalıştık. İzlenimlerimi tek bir cümleye sığdırmam istenseydi, “Yeryüzünde bozgunculuk çıkartanların sebep olduğu acı, sadece vurduklarıyla sınırlı kalmıyor” olurdu.
El Tanf Mülteci Kampı:
Şam’a 4 saatlik uzaklıkta bulunan El-Tanf kampı, Suriye’nin güneydoğusunda Irak sınırında bulunuyor. Şam’dan yola çıktıktan 1.5 saat sonra binalar, uçsuz bucaksız çöllere yerini bırakıyor. Irak sınırına malzeme taşıyan TIR’lardan başka bir şey göremiyorsunuz. Bu kamp, Suriye ile Irak sınırı arasında ki serbest bölgede yer aldığından, kampa yardımların ulaşması güçlükle gerçekleşiyor. Çünkü kampa girebilmek için Suriye’nin Tenf sınır noktasından çıkış yapılması gerekmekte. Bu durum, kamptaki Filistinlilerin iki sınır arasında açık hava hapishanesi koşullarında yaşamasına sebep oluyor.
Onlar misafir...
Kendisinden bilgi aldığımız kamp sorumlularından Muhammed Bahuri, 12.05.2006’da kurulan kampta 145 aile ve 560 kişinin yaşadığını söyledi. Kampı tanımak için soracağımız soruları özenle seçiyorduk. Örneğin onlara misafir sıfatını uygun bulmuştuk. Çünkü misafir, evine geri dönmek üzere yola çıkar. Yurtlarına dönme umutlarını kıracak ifadelerden sakınmamız gerekiyordu.
Bütün sorunlar ABD’nin işgaliyle başladı
Neden bu kampta misafirliğe zorlandınız dediğim herkesten aynı cevabı almıştım; “Her şey Amerika’nın Irak’ı işgali ile başladı...” Bu başlangıç her şeyi açıklamaya yetiyordu aslında. Ama yüreklerindeki yaranın derinliği ile susmuyorlardı. Kimlik kartına bakarak adam öldürmeye başlandığını, mevcut hükümete yakın Şii milisler tarafından ailelerinin tehditlere maruz kaldığını, evlerine zorla girildiğini ve 600’e yakın Filistinli’nin şehid edildiğini anlattılar. Kampın, ancak canından endişe edip, eşinin ve evladının güvenliğinden emin olamayanların bir tercihi olduğu açıktı. Çünkü kolay değildi, kurulu bir düzeni bozup çölün ortasında hapishane hayatını seçmek.
Bağdat’ta resmi bir kurumda müdürlük yapan İbrahim Abdulhalim’le yaptığımız sohbet, bu tespitimizi perçinliyordu. Irak’ta kurulan hükümetin, kendilerini Saddam’ın adamı olarak gördüğünü anlatan İbrahim, bu sebepten tüm haklarının ellerinden alındığını, resmi kurumlardan kovulduklarını söyledi. Hükümete bağlı Şii milislerin özel mekanlarının olduğundan bahseden bir başka misafir ise, Filistinlilerin bölgesine baskınların yapıldığını, dükkanlarının gasp edildiğini, kendilerini iyice kuşatılmış hissettiklerinden Bağdat’ı terk etmekten başka bir çözüm yolu bulamadıklarını belirtti.
Bağdat’tan sadece canımızı kurtardık
Acele bir şekilde Bağdat’ı terk etmek zorunda kalan Filistinlilerden birçoğu, evlerini, iş yerlerini, hatta ailesinin bazı fertlerini geride bırakarak kampa iltica etmek zorunda kalmış. Bunların arasında Irak’ta öğretmenlik, mühendislik yapanlar da bulunuyor. Tüm düzenlerini bozan bu kişilerin şimdi kendilerine uzatılacak bir lokma yardımı beklemekten başka yapacak bir şeyleri yok.
Kampın idare heyetinde bulunan Said Handan, Bağdat’ta dört tane küçük züccaciye dükkanının olduğunu ve taksitli satışlar yaptığını anlattıktan sonra “işgal sonrası hükümete bağlı milislerin baskısı sonucunda Irak’ı terk etmek zorunda kaldığımda, hem bu dükkanlarımı, hem de birçok taksit alacağımı geride bıraktım” derken hüzünlüydü. Ama kampta kendisinden daha vahim tablolarda var. Örneğin 2 çocuğuyla birlikte kampta yaşayan bir Filistinli, halen Irak’ta olan hanımını kampa getirebilmek için uğraşıyor. Um Rafet adlı Filistinli bir kadının, “Şii milisler, ülkeden çıkmazsak oğullarımı öldürmek ya da kaçırmakla tehdit etti. Oğullarımın ikisi de Bağdat’taki evimizden kaçtı, şimdi başka yerlerdeler” sözleri ise ABD’nin Irak işgalinin sebep olduğu dramı gözler önüne sermekte...
YARIN: ÖLÜM VE AÇLIK ÜZERİNE ÇOCUKÇA OYUN
- Batıl Uyutur, Îslam Diriltir!..
- İslami bir eğitim...
- Beynimizin neden her gün okumaya ihtiyacı var?
- Nasıl bir eğitim sistemi: Nasıl bir insan?
- Rus uçakları yine yerleşim yerini vurdu
- Kapitalizme karşı insan onuru ve hayatını savunmalıyız
- İslami mücadele yöntemi ictihadi midir?
- Müslümanlara Hacc ve Umre konusunda bir öneri
Makaleler
Hava Durumu