Genç Birikim: Çözüm İslam kardeşliği
Genç Birikim Dergisi, Ekim sayısında bir kere daha Kürt sorununun yegane çözüm adresine vurgu yapıyor.
20-10-2011
Genç Birikim Dergisinin aynı zamanda Genel Yayın Yönetmenliğini de yapan Araştırmacı-Yazar Ali Kaçar, “Durdurulamayan PKK Terörü ve Sınır Ötesi Harekat!” başlıklı yazısında; PKK terörünün neden sona ermediğini sorgulamış. “Türkiye’de Kürt sorununun Cumhuriyetin kurulması ile birlikte başlamış ve devam etmiş ve ettirilmiş bir sorun olduğunu, bu problemin, ancak demokrasi ile insan hak ve hürriyetlerinin genişletilmesiyle giderilebilir iddiasının ise içi boş bir iddia olduğunu, çünkü zaten demokrasi adına, batılılaşma adına yıllardır bu ülke insanlarına inancından, dilinden ve kimliğinden dolayı zulmedildiğini, bunun sadece, Türkiye’de uygulanan demokrasi için geçerli olmadığını, bütünüyle Batılı emperyal devletlerin kendi ülkelerinde ve diğer ülkelerde işledikleri insanlık dışı katliamların insan haklarına ve iddia ettikleri demokratik haklara ne kadar bağlı olduklarını gösterdiğini, Ebu Gureyb hapishanesinde, Guatanamo’da, Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de, Çeçenistan’da ve daha birçok yerdeki halkların; bebek, çocuk, kadın, yaşlı; kısacası masum ve mazlum halkların demokrasi ve insan hakları adına katledildiğini, bunları katledenlerin de demokrasi ile yönetilen ülkeler olduğunu, iç ve dış dinamikleri olan PKK terörü ve Kürt sorununun da ancak İslam kardeşliği ile çözülebileceğini” yazısında ifade etmiş.
Derginin yazar kadrosunun güçlü kalemi Süleyman Arslantaş “Hangi Bahar?” başlıklı yazısında “Arap Baharı”nın gerçek mahiyetini incelemiş. “Bugün küresel çapta ekonomik durgunluğun bir nedeni olan petrol başta olmak üzere çeşitli vesilelerle zenginleşen Ortadoğu halklarının küresel sermayeye eklemlenmemiş olmasının Batı’yı rahatsız ettiğini, sanıldığının aksine artık ne Amerika’nın ne de başkalarının İslam coğrafyasında cari olan İslam’la bir problemlerinin olmadığını, çünkü İslam coğrafyasındaki İslam’ın öncülerinin, aydınlarının ekserisinin demokratlaştığını, laikleştiğini, liberalleştiğini” ifade ettikten sonra yazısını şu tespitle sona erdirmiş; “Ulus devlet anlayış ve uygulamasının da sonuna geldik. Şimdi kontrollü demokrasi, laiklik vs zamanı. Arap baharı denilen şey şayet bahar ise budur. Lütfen Arap baharı ikliminin varolduğu ülkelere bir bakınız: Lider bir fikir var mı, lider bir fikre liderlik yapacak kadro, kadrolar var mı? Ben göremiyorum. Ama görmek istediğim bir şey var o da aklı başında, aidiyetini yitirmemiş, Allah’a kul olmayı önceleyen Müslümanların, Müslüman aydınların alternatif bir değer olarak kendilerini hazırlamaları ve bu rüzgârın, bu baharın ardından coğrafyamızda boşluk bırakmamalarıdır.”
Şahin Özdaş “Şehidlik” kavramını konu edindiği yazısında; “Devletin artık vatandaşın şahadet inancına güvenip savaş ve kahramanlık söylemleri üretmekten vazgeçip, vatandaşını yaşatmayı önceleyen bir anlayışı benimsemesinin şart olduğunu” belirttikten sonra “halkımızın laikliğin aslında dünyevileşmeyi ifade eden bir kavram olduğunu, yani dünyalık bir kavram olduğunu anladığını, dolayısıyla halkımızın laiklik kavramının değer dünyasının ölümden ziyade hayatla, öldürmekten ziyade yaşatmakla ilgili olması beklenen bir kavram olduğunu çözmeye başladığını, vatandaşlarımızın artık laiklik ve şehitliğin birbiriyle uzlaşmadığını anladığını” tespit etmiş.
Ubeydullah TOPRAK “Radikal İslam’ın ve İslamî Terörün Panzehiri: Ilımlı İslam(!)” başlıklı yazısında; “Ilımlı İslam projesi, Soğuk Savaş sonrasında, Amerika’nın (genelde tüm Batı dünyasının, hatta Rusya’nın) İslam coğrafyasında sömürgeciliğe karşı İslam’la siyasi bilinci, yer yer de fiili mücadeleyi senkronize eden ve “Radikal İslam, Siyasal İslam, Fundamentalist İslam” gibi tanımlamalarla ifade edilen oluşumlara karşı geliştirmek istediği bir ‘İslam formülü olduğunu ifade etmiş.
İsa ÖZÇELİK “Mısır Devrim Süreci” başlıklı yazısında Mısır’ın kısa tarihi ve Mısır halk hareketlerini anlattıktan sonra Hüsnü Mübarek rejiminin sonunu hazırlayan nedenleri analiz etmiş.
Ömer Faruk KAPAN “Arap İsyanlarına Farklı Bir Yorum” başlıklı yazısında; “zalimlerin İslam coğrafyasını yeteri kadar sömürdükten sonra zalim ve despot yöneticiler kanalı ile mustazaf halkları kontrolleri altında tuttuklarını ve onların tek vücut halinde Allah’ın ipine sarılmalarını engellediklerini, yıllarca kullanılan bu taktik artık çatırdamaya başlayınca emperyal güçlerin ılımlı İslam ve demokrasi modelini ortaya koyduklarını, bunun için bir modele, bir mankene ihtiyaç duyulduğunu, bu modelin, bu mankenin son yıllarda mazlum halkların sözde koruyuculuğunu yapmakta olan Türkiye olduğunu, İslam ile Demokrasinin taban tabana zıt iki sistem olmalarına rağmen demokrasiye alet olmuş sözde Müslümanlar aracılığı ile Arap halklarının genelinin ikna edildiğini ve emperyal güçlerin arzu ettikleri zafere bir adım yaklaştıklarını, İslâmi nizamı istemesi gereken o uğurda canlarını, başlarını ve mallarını koymaları gereken Müslümanların bugün ortadoğu coğrafyasında İslâmi nizamı getirecek önderleri değil de demokrat-laikleri örnek aldıklarını ve hüsrana bir adım daha yaklaştıklarını” ifade etmiş.
Celal SANCAR’ın “Mekke, Vegas’a Dönüşüyor”, İsmail CEYLAN’ın “Awlaki Suikasti ve Yargısız İnfazlar: Obama, İstediği Herkesi Öldürebilir mi?” başlıklı çevirileri, Muhammed İMAMOĞLU’nun “Hayatını İslâma Adayan Âlim ve Müfessir: Ebu’l-A’lâ El-Mevdûdî – IV”, Hayriye BİCAN’ın “Fıtrat Çiçeğini Korumak", Necdet YÜKSEL’in “Yürek/Akıl Tutulmasının Neticesi Zillettir/Hiçleştirilmektir”, Fatih PALA’nın “Ahlâk Savaşı”, Betül Güler BULUT’un “Ben Laik Müslümanım Demeyin!”, Abdulkadir TOZCUER’in “Nasihat”, Ayşe Merve ADANUR’un “Rasul’e Özlem”, Serkan ÇAYCI’nın “Dünyayı Değiştirmeye Talip Olanlar; Okuyun...” , Merve SAĞLAM DENİZ’in “Müslüman Kimliği” ve Ömer Faruk ÇAKICI’nın “Müslüman’ın Gayesi” başlıklı yazılar okunmaya değer diğer yazılar olarak Dergide yerlerini almışlar.
-
muallim 20-10-2011 23:11
Allah biz mü minlere kardeş olmamızı emrediyor. yalnız gelin görün ki,ulusalcılık ve ırkçılık hastalığı toplumsal anlamda bünyeye öyle sirayet etmiş ki ne kürt ne de türk artık aklı selim düşünebiliyor. akıllar dumura uğramış adeta. çözüm elbette İslam kardeşliği. İçi vahiyle doldurulmuş, adalet ve tevhid üzere, dilleri ve renkleri Allahın ayeti bilen ve ümmetin birliğini ve vahdetini önceleyen bir islam kardeşliği. bu yaşananların müsebbibi müslümanlar değildir, lakin artık bu meseleyi gerçek anlamda çözecek olanlarda müslümanlardır. aksi takdirde kan ve gözyaşı dinmez ve ayrılık tohumları bu topraklarda daha çok ananın göz yaşına sebeb olur. genc birikim dergisinin bu anlamlı sayısı için teşekkürler. tekrarda fayda var: Kürt sorunu demokrasi ve operasyonlarla değil islam kardeşliği ile çözülür.
-
Mahmut Celal Özmen 20-10-2011 22:37
EDİTÖRÜN NOTU: Değerli okurumuz, Rabbimiz Kitab-ı Keriminde kavim ve kabileleri insanlar birbirini tanısın için var ettiğini beyan etmektedir. Bu durumda sorun kavim ve kabilelerin varlığı değil, kavimcilik ve kabilecilik fitnesidir. Dolayısıyla kavim ve kabile isimlerinin zikredilmesinden rahatsız olmamak gerekir.
-
fatma 20-10-2011 09:33
Çözüm İslam Kardeşliği; İslam kardeşliğinin şartını gerektiren tek unsurun haricinde etrafında toplanılan her farklı şey, ancak imitasyon kardeşlik varsayımlarından tutun da düşmanlığa kadar uzanan geniş bir insan ilişkileri yelpazesidir. "Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O kalplerinizin arasını uzlaştırıp ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah size ayetlerini böyle açıklar." (3/103)
-
M.FURKAN 20-10-2011 09:18
Vahyin ilk indiği yıllarla başlayan İslam kardeşliği, islam toplumunu doğurmuştur. Tüm cahili karanlılardan nasıl kurtulup dünya ve ahiret saadeti oluşturulurun toplumsal şahidliği ortaya konmuştur. Bugünde bize sinsice dayatılmaya çalışılan sivil toplun sahteliklerinden kurtulup İslam toplumunun oluşması için temelde olmazsa olmaz İslam kardeşliğini önceleyen tüm oluşumlara gıptayla bakıyorum. Rabbim inşaallah bizi bu yolda Muaffak edecektir. Hepimiz bu binanın oluşması için bir damla suda olsa taşıyıcılardan olmalıyız, yoksa sonumuz hüsran olacaktır. Rahman bizlere İslam toplumu olmayı nasıp etsin. Devlet olamasak ta mutlaka o kutlu yolun yolcuları olmalıyız. Genç birikime bu elzem konusundan dolayı teşekkür ediyorum. İslam kardeşliği bizi bir gün mutlaka İslam toplumuna götürecektir. Rabbim bizleri yolunda bir binanın tuğlaları gibi kılsın. Yayın hayatınızda başarılarınızın devamını Yüce Mevladan niyaz ederim.
- İktibas’ın Eylül sayısı çıktı
- İktibas’ın yeni sayısı, “Küreselleşmenin Sonu mu?” manşeti ile çıktı
- İktibas Dergisi Haziran sayısı çıktı
- İktibas Dergisi Mayıs sayısı çıktı
- İktibas Dergisi'nin 472. sayısı çıktı
- Genç Birikim Dergisinin Kasım sayısı çıktı
- İktibas Dergisi Ekim sayısı çıktı
- İktibas'ın Eylül sayısı çıktı
Makaleler
Hava Durumu