İngiltere'de Müslümanlara tecrit stratejisi
İngiltere hükümeti, Müslümanların ezici çoğunluğunu ‘aşırı ve radikal’ unsur tanımına sokacak yeni bir terörle mücadele stratejisi hazırlıyor. Bu tanıma giren kişiler, ceza almak yerine toplum dışına itilecek ve devlet yardımlarından mahrum kalacak.
20-02-2009
İngiltere hükümeti, Müslümanların ezici çoğunluğunu ‘aşırı ve radikal’ unsur tanımına sokacak yeni bir terörle mücadele stratejisi hazırlıyor. Bu tanıma giren kişiler, ceza almak yerine toplum dışına itilecek ve devlet yardımlarından mahrum kalacak.
İngiliz hükümeti, terörle mücadele kapsamında daha çok Müslüman’ın ‘radikal’ olarak yaftalanacağı yeni bir strateji hazırlığı yapıyor. “Contest 2” adıyla hazırlanan stratejiyi anlatan Guardian gazetesi, “Bu doğrultuda aşırı ve radikal tanımına girdiği kabul edilen kişiler, ceza yasalarının hedefi haline gelmeyecek, sadece sosyal olarak toplum dışına itilecek ve kamu fonlarından, Devlet Yardımları yararlanmaları önlenecek” ifadelerini kullandı.
Yeni stratejinin önümüzdeki ay açıklanmasının beklendiğini duyuran gazete, hükümet içinde de stratejiye karşı çıkanlar bulunduğunu yazdı.
Yeni strateji gereği, hilafetin geri gelmesini, şeriat yasalarının hakim kılınmasını isteyen; cihada, Filistin’in İsrail’e karşı direnişi dahil, dünyanın herhangi bir yerinde silahlı direnişe destek veren, homoseksüelliğin günah olduğuna inanan ve İngiliz askerlerinin Afganistan ve Irak’ta öldürülmesini lanetlemeyi reddeden bütün Müslümanlar, İngiliz hükümetinin gözünde “radikal unsurlar” olacak.
ESKİ İSTİHBARATÇIDAN ‘POLİS DEVLETİ’ UYARISI
İngiltere iç istihbarat teşkilatı MI-5’ın eski başkanı Stella Rimington, hükümetin terör korkusunu kullanarak bir polis devleti yarattığı eleştirisinde bulundu.
Stella Rimington, İngiltere hükümetinin terör korkusundan yararlanarak özgürlükleri kısıtlayan yasalar çıkarmaya çalıştığını söylüyor.
İspanyol Vanguardia gazetesine bir mülakat veren Rimington, “Hükümet özgürlükleri sınırlayacak yasalar çıkarmak için insanları korkutacağına, korku içinde ve polis devleti ortamında yaşamanın getirdiği riskler olduğunun farkına varmalı” diyor.
Rimington, böylesi bir ortam oluşmasının tam da terörün amaçlarına hizmet etmiş olacağının altını çiziyor.
James Bond filmlerine ilham kaynağı olan MI-5 istihbarat teşkilatının başkanlığını 1992-1996 arasında dört yıl süreyle yürüten Stella Rimington, görevden ayrılması sonrasında daha önce de hükümetin siyasetlerini eleştirmişti.
Rimington’ın hedef aldığı uygulamaların başında, dün uluslararası hukukçular komisyonunun da işaret ettiği; gözaltı süresini 42 güne yükseltme girişimleri ve tüm vatandaşlara kimlik kartı çıkarılması planı var.
Rimington söz konusu mülakatta Amerika’yı da işkence ile suçluyor; “İngiliz güvenlik teşkilatları melek olmayabilir ama adam öldürmüyorlar” diyor.
Gazetede Rimington’ın “Guantanamo Üssü’ndeki uygulamalar ve işkence ile Amerika fazla ileri gitti” ifadeleri yer alıyor.
Rimington, özellikle Guantanamo’daki tutsaklara muamelenin yarardan çok zarar getirdiğini, intihar eylemcilerine gerekçe sunduğunu belirtiyor.
İngiltere’nin önde gelen insan hakları gruplarından Liberty, bu açıklamaları çok yüreklendirici bulduklarını açıkladı ve son yedi yılda gündeme gelen yeni uygulamaların özellikle mahremiyet hakkını erozyona uğrattığına işaret etti.
İNGİLTERE, DÜNYADA KİŞİ BAŞINA EN FAZLA GÜVENLİK KAMERASI DÜŞEN ÜLKE
İngiltere dünyanın en büyük DNA veritabanına sahip. Ayrıca çok sayıda devlet kurumuna ve belediyelere takip için verilen yetkilerin de, asıl amaçlarının dışında ve üzerinde kullanıldığı sıkça tartışılıyor.
Muhalefetteki iki büyük partinin mensupları da, ülkenin ilk kadın MI-5 başkanı olan Stella Rimington’ın bu açıklamasıyla, teröre karşı savaş uğruna nelerin feda edildiğini gösterdiğini belirtti.
İçişleri Bakanlığı ise eleştirilere “izleme, veri toplama ve mahremiyetin çizgilerinin net şekilde belli olduğunu ve bu yöntemlere sadece gerekli durumlarda ve tehdide orantılı şekilde başvurulduğunu” belirterek yanıt verdi.
Son olarak dün, yüzlerce foto muhabiri ve fotoğrafçı, ‘güvenlik görevlileri hakkında terör amacıyla kullanılmak üzere bilgi toplanmasını’ suç kapsamına alan yeni bir maddeyi protesto etmek üzere eylem düzenlemişti.
Gazeteciler ve fotoğrafçılar, yeni yasanın, fotoğrafçıların polis ve askerlerin fotoğrafını çekmesini önlemek için kullanılabileceğine inanıyor.
Polisten bunun gazetecilere karşı kullanılmamasını sağlayacak bir yönerge yayınlamasını istiyorlar. Polis teşkilatı ise, yasanın güvenlik teşkilatlarını ‘terör’ tehlikesinden korumak dışında bir amacı olmadığını savundu.
Cenevre merkezli Uluslararası Hukukçular Komisyonu (International Commission of Jurists) tarafından hazırlanan ve dün açıklanan bir raporda liberal demokrasiler olarak adı geçen Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi ülkelere özellikle ağır eleştiriler yöneltiliyordu.
Bu ülkelere terörle mücadele yasa ve politikalarının derhal yeniden gözden geçirilmesi çağrısında bulunulmuştu.
(Kaynak: Vakit)
-
HUSEYIN SASMAZ 21-02-2009 14:45
SLM.Sevgili musluman kardeslerim bu diyanet denen kurum Allah'in uluhiyyetinin yeryuzune hakimiyetinin en buyuk engellerinden biridir. Bu kurum bu ideolojinin bir ayar sistemidir. Bu kurum, Allahin dinini yeryuzune hakim kilmaya calisanlarin birinci derecede dusmani olup itaat ettigi sisteme ispionlamaktadir.(imamlarin gorevlerindeki sartnameye bakiniz) Bir insan acikma ve susama gibi isteklerini nasil yerine getiriyorsa,insanda mevcut olan fitri ozelligi icabi Allahin uluhiyyetini yeryuzune hakim kilmak ister.Ama buna engel olan tek kurumdur.
- Ûlu’l-Emr Olmanın Şartı ‘Bizden’ Olmasıdır
- Büyük Felaket (Nekbe) İngilizlerin Kudüs'e girişi ile başladı
- Tarih Gazze'yi Yazacak!
- Soykırım saldırılarında katledilen Gazzelilerin sayısı 34 bini geçti
- Hamas’tan uluslararası topluma, “ABD’nin iradesini aşın” çağrısı
- İsrail’in sonu göründü mü?
- Mehdi Kudüs'e indi mi?
- Hamas: Siyonist zihniyet tamamen vahşi ve canavar bir zihniyet
Makaleler
Hava Durumu