İslami uyanışın emektar öncüsü
Hasan el Benna, şimdilerde üstü örtülmeye çalışılsa da yüzyılın en büyük öncülerindendir kanaatimizce... Müslümanlar için öncü olmak ve bir öncünün vasıflarıyla vasıflanmak ve de kitleler için sağlam, fasih ve yerli yerince bir dava dili kurmak, kurabilmek... Zor ama meyvesi tatlı bir uğraş. Esas mesele budur…
12-02-2010
Müslüman Kardeşler’in Öksüz Kaldığı Gündür 12 Şubat
12 Şubat geçen yüzyılın öncü Müslümanlarından Hasan el Benna’nın şehadetinin sene-i devriyesidir. Müslüman Kardeşler’in öksüz kaldığı gündür…
Doksanlı yıllarda Müslümanların gündemindeydi hep. Endişelerin, karşılıksız ve Müslümanca düşünmenin ayıp sayılmadığı, erdemli olmanın ön şartı sayıldığı günlerde yani. Belki de sadece kendimize örneklem oluşturmak için bir araçtı Hasan el Benna o zamanlar, bilemiyorum. Şimdilerde şartların farklılaşması mıdır Hasan el Bennaların geçiştirilmesi, bunu da bilemiyorum. Fakat her hal ü karda, kadirşinaslık dersine muhtaçlığımız ortada…
Yüzyılın öncülerinden
Hasan el Benna, şimdilerde üstü örtülmeye çalışılsa da yüzyılın en büyük öncülerindendir kanaatimizce. Büyük bir İslami hareketin öncüsü olması ya da benliğini dünyaya karşı ahiret için haraç mezat satıvermesi bakımından/bakımlarından söylemiyorum bunu sadece. Hasan el Benna, Müslümanlar içerisinde ve de bütün dünya müminleri üzerinde etki gücü yüksek bir dil kurabilmiş ender şahsiyetlerden olması bakımından çok önemlidir. Halkıyla iç içe bir dil. Yabancılaşmadan, yabancılaştırmadan muhatabını. Söz söylemek değil yalnızca kastımız elbette. Nedir peki? Müslümanlar için öncü olmak ve bir öncünün vasıflarıyla vasıflanmak ve de kitleler için sağlam, fasih ve yerli yerince bir dava dili kurmak, kurabilmek... Zor ama meyvesi tatlı bir uğraş. Esas mesele budur…
Kavlen ve fiilen hüsnü muamele, dedikleri şey yani. Söz söyleme becerilerinin çok çok ötesinde bir maveradır bir dava öncüsünün kurduğu dil. Hüsnü muamele: yaşadığımız dünyayı düşünce ve temsil değerlerle imar edebilmenin öteki adı bir bakıma.
Yaşadığımız zamanlarda titr ve paranın aşkın gücüne inanmakla işe başlayanlar, yani ki başkalarının aşkıyla hayata başlayanlar burada bir travma geçirsinler lütfen. Rica ediyorum ama. Halkın ve hakikatin ruhuna yaklaşık duranların dünyaya nam salması onları şaşırtıyor olmalı. Şaşırtsın elbette. Şaşırtmalı.
Hasan el Benna, bir ilkokul öğretmeniydi. Halka din anlatmada sınıf, makam, mansıp gözetmedi. Rahatı tercih etmedi. Rahatının kaçmasından korkmadı. Odasına çekilmedi. Odalarda insansız bir ilmin kıymetsiz olduğunu kavradı en başta. Her sabah namazına kalktığında camiye giderken elinde bir değnekle mahallenin bütün kapılarını hırpalayarak, onların sabah namazına kalkmaları için kendince ufak ama temsil değeri yönüyle paha biçilmez gaile ve ameliyelerle Hasan el Benna oldu.
Sokaklarda dolaşsın istiyordu inandığı dinin, öğretinin; inandığı hayat nizamının.
Hayatın damarlarına işlesin istiyordu nizam-ı Muhammedi’nin…
Emperyalizmi karşısına aldı. Mısır’ın yeni dünya düzenine uygunluk gösteren yeni firavunlarını karşısına aldı. Adı kirletilmiş siyasetten çok müstağni idi ya, yine de o kirletilmişliklere mal edilmek istendi. Allah sevdiği Müslümanların isimlerini göğün en zirvesine ebedi olarak kalacak biçimde parlak ve yaldızlık harflerle yazdırır her zaman; göğün o zirvesindeki okunabilirliği açık seçik isimlerden olmak şerefi yine de kendisine verildi Hasan el Benna’nın. Bahtiyarlık budur ancak…
Hasan el-Benna Da`vetuna, Nahvü`n-Nur, Akidetuna, el-İhvanü`l Müslimun tahte Rayetü`l-Ku`ran, Muskilatuna fi da`va`l Nizami`l-İslam, Müzekkiratü`d-Da`va ve`d-Dai adlı eserlerinde emperyalizme karşı ulusal bir hareket oluşturulmasını ve Müslüman ulusların İslam ilkelerine dayanan birliğini savundu.
12 Şubat 1949’ta 43 yaşında rahmeti rahmana kavuştu.
Allah gani gani rahmet eylesin.
(Vural Kaya / Dünya Bizim)
Makaleler
Hava Durumu