Kalem-Der'in 'Şehidler Gecesi'nden notlar
Kalem-Der'in organize ettiği “ŞEHADET GECESİ” Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezi’de katılımcıların yer bulmakta zorluk çektiği coşkulu bir katılım ile gerçekleştirildi.
17-02-2014
Kalem Eğitim Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (KALEMDER) tarafından düzenlenen "Şehitler gecesi"nde, İslam Dünyası'nda sembol olmuş şehitler anıldı. Bağlarbaşı Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinlik, Kuran-ı Kerim okunmasıyla başladı. Duaların edildiği programda, Seyyid Kutub, Hasan el-Benna, Abdulkadir Molla, Ömer Muhtar gibi İslam Dünyası'nda sembol olmuş şehitlerin hayatından kesitlerin yer aldığı sinevizyon gösterimi yapıldı.
Etkinlikte konuşan KALEMDER Başkanı Ahmed Kalkan, şehitler gecesinin her yıl şubat ayında yapıldığını ve gelenekselleştiğini belirterek, bu yıl da bu görevi dernek olarak kendilerinin üstlendiğini söyledi.
Program, Saat. 19:10 da, Ömer Altınışık Hocanın okuduğu Kur’an’ı Kerim ve Meali ile başladı.
Sunuculuğunu Ufuk Dursun’un yaptığı programın açılış konuşmasını Kalemder adına Ahmed Kalkan hoca yaptı.
Kalkan, konuşmasına; “Ümraniye’de faaliyetlerini sürdüren Kalemder’intertip ettiği ŞEHADET GECESİ, inşallah şehidlerin mirasına ve şehidliğin mesajına uygun şekilde hepimizi şehadet bilinciyle canlandırır.
Demokratik ve tâğutî kulvarlara doğru savrulmanın çokça yaşandığı, dünyevileşmenin insanımızı kurban ettiği, teknolojinin tüm insanları köleleştirdiği bir zaman diliminde şehadet gibi fedakârlık isteyen bir değerimizi ihyâ için hepimize çok iş düşüyor. İnsanların helâke ve cehenneme doğru koşuşturduğuna şahit olan dâvâ adamlarının, Kur’an’ı hayata hâkim kılmaya çalışmak, ilim, cihad ve takvâ ehli olmaktır. Aşırılıklara iltifat etmeyip itidalli tavırlarla ve Nebevî usulle bireysellikten cemaate, cemaatten ümmete, ümmetten devlete doğru gitmek, böylece Allah’ı râzı etmeye çalışmaktır.
Cihad, Allah yolunda Allah’ın verdiği imkânları kullanmak, Allah yolunda her çeşit gayret ve çabayı göstermek demektir. Şehid kavramı da böyle. Kur’ân-ı Kerim’in konuyla ilgili tüm âyetlerinde “şehid” kavramı, bir ölüm şekli olarak değil, bir hayat tarzı olarak gündeme getirilir.
Şehidlik, yaşayışta ve ölümde zirvedir, hayatı güzelleştirmek ve en güzel şekilde ölmek, yani ölümsüzleşmektir. Bir mü’min, “nasıl olsa öleceğim, bundan kurtuluş yok, öyleyse bu, niye Allah için olmasın?” diyerek gözünü zirveye dikmelidir. Bunun için de şehid olarak yaşamak gerekir. İslâm kültüründe şehidlik, gerçek mânâda hayat sürmenin adıdır.
Şehidler söylediklerini ve yaşadıklarını kanlarıyla yazarlar. Bu yüzden o yazılar silinmez. Tarih onları silemiyor ve unutturamıyor. Şehâdetin mutlaka kan ile sonuçlanmasının gerekmediğini söylüyoruz. Şehid, yatağında bile ölebilir. Nice insan vardır, cephede öldüğü ve hatta şehid zannedildiği halde şehid değildir; nice insan da vardır ki, kendisine şehidunvânı verilmediği ve dünya ahkâmı yönünden şehidmuâmelesi yapılmayacak şekilde yatağında öldüğü halde, âhiret açısından şehid hükmüne sahip olur. “Şehidliği gönülden arzu eden bir kimse, şehid olmasa bile sevabına nâil olur.” (Müslim, İmâre 156)
Dâvâ insanına ya secdede, ya kürsüde veya cephede ölmek yakışır. Fakat, nasıl öldüğümüz kadar, nasıl yaşadığımız önemlidir. Bir mü’minin ölüm şekli kadar, belki ondan daha fazla yaşayış şekli önemlidir. Zaten nasıl yaşarsak öyle öleceğiz ve o şekilde haşrolacağız. Bu yüzden şehâdeti, şâhid olmak ve şehid olmak şeklinde çift yönlü, ama bir bütün olarak anlamamız gerekir. Şehidlerinseyyidi Hz. Hüseyin’i, Hz. Hamza’yı ve onların yolundan giden başta Suriye ve Filistin’de olmak üzere tüm şehidlerimizi, yaralı gazilerimizi hatırlayalım, hatırlatalım istedik. Onların yolunu sürdürme sözü vermek için bu geceyi tertip ettik.” dedi ve dileyicileri selamlayarak konuşmasını tamamladı.
Sonra, Kalemder’in gece için hazırladığı İslam davası uğruna şahedet şerbetini içen şehitlerden bazısının kısa hayatlarını konu alan bir sinevizyon gösterisi yayınlandı.
Daha sonra kendisine söz verilen Suriye Alimler Birliği Üyesi EymenŞabani de, şehitliğin büyük bir mertebe olduğunu vurgulayarak, Allah'tan her Müslümanı bu mertebeyle şereflendirmesini diledi. Şabani, kısa süre öncesine kadar Suriye'de cihad sözünü dillerine getiremediklerini anlatarak, "Bu günlerde bu sözü kullanmayı Allah bize nasip etti. Cihadı gördük. Çocuklarımız cihada aşıklar, şehit olmak için çabalıyorlar. 50 yıl boyunca Suriye'de hiçbirimiz cihat sözünü söyleyemedik. 50 senedir şehadeti göremedik. 50 yıldır bizim topraklarımız işgal olmuş. Golan Tepeleri... Yıllardır bir tek mermi atamadık. Çünkü onlar cihad kavramını kalbimizden çıkardılar" diye konuştu.
Şu anda Müslüman çocuklarının Suriye'de canlarını Allah yolunda feda ettiğini belirten Şabani, şöyle devam etti: "Suriye'deki savaş sadece Suriyelilerin değil, tüm Müslümanların savaşıdır. Bu nedenle onların başarısı tüm Müslümanların başarısıdır. 50 yıl boyunca Hafız Esad bize eğitim verdi. 'Türkiye bizim düşmanımızdır' dedi. Cihadın olmaması eğitimini verdi." Suriye'de çocukların babalarının gözü önünde Esed rejimi tarafından katledildiğini anlatan Şabani, bunu "mezhepçilik" adıyla yaptıklarını söyledi. İsrail İstihbarat Başkanı'nın Suriye'de şehit olanların 250 bini geçtiğini söylediğine dikkati çeken Şabani, evlerine 5 bin varil bombasının atıldığını kaydetti.
Şabani, konuşmasında Suriye halkının direnişe karşı gösterdiği desteği de gündeme getirerek çeşitli örnekler vererek konuşmasını tamamladı.
Katılımcıların coşkulu tekbirleri ile davam eden program, Furkan Aras’ın, Üstad Seyit Kutub’un kaleme aldığı “Kardeşim sen özgürsün” şiirini dinleyicilerle paylaşması ile devam etti.
Gecede konuşan bir diğer isim olan Ramazan Kayan, Müslümanlar için şehitlerin çok büyük bir değer olduğunu belirterek salondakilere Mavi Marmara şehidi Furkan Doğan ile alakalı anılarını anlattı. Furkan Doğan ile Mavi Marmara’da beraber olduklarını ifade eden Kayan, “Furkan çok farklı bir gençti. Ahlâk, erdem, şahsiyet, sahibi olduğu gemideki davranışlarından belli oluyordu. Hani Allah Fetih Suresi 29. Ayette buyuruyor; “Onların secde eseri olan alâmetleri yüzlerindedir.” Furkan işte bu ayetteki gibiydi yüzünde secde izi olduğu çok belliydi.
İsrail askerleri gemiye baskın düzenlediğinde Furkan alnına isabet eden kurşunlarla şehit oldu. Hem secde izi hem şehadet izi…” Ramazan Kayan’ın Furkan Doğan ve ailesiyle alakalı anlattığı hatıralar salondaki misafirleri gözyaşlarına boğdu. Kayan konuşmasını gençlere nasihat ederek bitirdi.
Programa, Gurup Uyanışın söylediği bir birinden güzel şehadet marşları ile devam edildi.
Program, Beşşar Esad’ın kimyasal gazlara Suriyeli kadın-erkek, genç-yaşlı demeden binlerce insan katlettiği zulmü konu alan bir sinevizyon gösterisi ile devam etti.
Ara ara gündeme getirilen Şehitlerin sözleri ile devam eden program, Necmeddin Irmak hocanın yaptığı duaya katılımcıların hep beraber amin demesi ile birlikte Saat.22:00 dasona erdi.
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler
- Bir 10 Kasım Mağduriyeti: Dr. Mehmet Arslan Tutuklandı
- İktibas’ın yeni sayısı Bangladeş gündemi ile çıktı
- Diken ve Karanfil
- Hayrola Mahmud Abbas
- Bir milyon yahudi, işgal altındaki toprakları terketti
- Ya Eyyühel Müzzemmil
- Son Seyahatimizden Yansımalar
- Husi: Gazze'ye destek için vurulan gemi sayısı 177'ye çıktı
Makaleler
Hava Durumu