Mücadelenin temel argümanlarından biri olarak edebiyat
Konuya bir çerçeve çizerken, 20. yüzyılın sonlarından bu yana dünya jeopolitiğine nüfuz eden 'dinin geri dönüşü' nün, post modern dünyanın altüst oluşlarını ve ekonomik küreselleşmenin etkileriyle sarsılan yaşlı demokrasilerin meşruiyet krizini vs. birçok mevzuya değinmek gerekebilir.
11-12-2016
Çünkü Aydınlanma ile silinmiş dini kimliklerin gündem edilebilmesi edebiyatın ıskalayabileceği bir husus değildir şüphesiz. Edebiyatı, dinin yeryüzünde insanlara bir ütopya vaat ederken kullandığı bir enstrüman olarak ele alabiliriz lakin öncelikle Prof. Dr. Bedri Gencer'in "Bugün kullanılan Din ve Ekonomi, Din ve Ahlak, Din ve Edebiyat gibi bütün tabirler sekülerleşmenin ürünüdür." demesini dikkate almak durumundayız. Konu hakkında sistematik bir tezimizin olduğunu iddia edemeyiz. Fikirlerin tartışılmadığı, giderek avamileşen bir ortamda düşüncenin ne kadar isabetli olduğunu sınama imkanımız pek olmuyor. Bu durumda sadece kendi gözlemlerinizi dile getirme hususunda fazla cesaretli olamıyorsunuz. Buna rağmen; Din ve Edebiyat'ın gerilimli ve saplantılı bir ilişki içinde ilerlediğinden söz ederek devam edelim.
İsmet Özel’in "Zor Zamanda Konuşmak" adlı eserinde bu saplantılı durumdan kurtulmanın yolunun iman etmekten geçtiği ifade edilir. Buradan da Türkiye'de sağ/muhafazakar çevrenin, sol edebiyatı ideolojik görüp, sağ edebiyatı ideoloji dışı görmesinden söz ederek, meselenin bu boyutlara çekilebileceğini, edebiyat ve din arasındaki gerilimli ama sürekli devam edecek olan bir ilişki olduğunun altını bir kere daha çizmiş olalım.
Türk edebiyatında yazar ve şairlerin birçok fikir tartışmasına şahit olmuşuzdur. Namık Kemal ve Ziya Paşa arasında "Harabat" ve "Tahrib-i Harabat", Ahmet Mithat Efendi ve Servet-i Fünuncular arasında "Dekandanlık", Recaizade ve Muallim Naci arasında "Abes-Muktebes" ve beraberinde "eski-yeni" tartışması gibi. Mehmet Akif ile Tevfik Fikret arsında cereyan eden kısaca "Zangoç-Molla Sırat" diye özetleyebileceğimiz kavga. Bu kavgaların arka planında bir yönüyle bir tarafın dini referans olarak görmesinin yarattığı gerilimin payı olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Din ve sanat ilişkisi tartışmaları hemen her çevrede yapılmış, Aydınlanma düşüncesine mensup olanlar dışında ekseriyetin kanaati, bu ilişkinin çok köklü olduğudur.
Dinsiz olduğunu söyleyen insanlarda, hatta Marks'ın görüşlerinde bile din düşüncesi -ters yüz edilmiş olarak- çok önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle Batı sanat ve düşünce çevresinde, materyalist sanatçılardan çok, din düşüncesini hayatıyla eserlerinin ana konusu haline getiren sanatçılar ön plandır. Önceki yüzyıldaki Charles Dickens ve Balzac ile Dostoyevski ve Tolstoy'dan başka pek çok sanatçıda da bu görülür. Hıristiyanlığa veya Yahudiliğe ait görüşleri eserlerinin temel meselesi olarak ifade edilmiştir.
Makaleler
Hava Durumu