ABD artık çöküş dönemine girdi
Prof. Dr. Seyfettin Gürsel: "Amerika'da tasarruf sıfır, tüketim iyice arttı. Bankalar zor durumda. ABD imparatorluğu hayali bitti."
03-02-2008
Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, "Amerika'da tasarruf sıfır, tüketim iyice arttı. Bankalar zor durumda. Ekonomi ciddi kriz içinde. ABD imparatorluğu hayali bitti. Çinliler üretiyor onlar ucuza alıp tüketiyor. Elbette bunun bir bedeli olacak" diyor.
‘Hükümet ekonomide başarılı sayılır’
2006 Haziran’ına kadar olan yüzde 7’lik büyüme gökten zembille inmedi. Borç oranı düştü. Milli gelire ve üretime kıyasla borcumuz düştü. Sermaye yeterliliği açısından daha iyi banka sistemi var, daha iyi denetleniyor. Tarım dışı istihdamda da büyüme oldu. Sonuçta ekonomi kötüye gitmemişti.
Türkiye başörtüsü merkezli bir tartışmanın sıcak günlerini yaşarken, ciddi bir ekonomik dalgalanma da kendini göstermiş durumda. ABD merkezli global kriz, Türkiye’de piyasaları küçük çaplı da olsa etkilerken, bundan sonra nelerin yaşanacağı konusunda çeşitli iddialar ortaya atılıyor. Bu kadar sıcak siyasi tartışmaların arasında ekonomide yaşanan sürpriz gelişmeleri bir uzmana soralım istedik. Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim üyesi İktisatçı Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’le ekonomiyi, dövizi bundan sonra olabilecekleri konuştuk.
Hocam isterseniz dünya piyasalarını bir anda değiştiren ABD merkezli krizi konuşalım. Türkiye’de de bu etkiyi hissettik. Bir anda kriz söylentileri konuşulmaya başlandı. Bunun nedeni ne olabilir?
Hemen başından söyleyeyim Türkiye ekonomisinde yaşananlar dış etkenlerden çok içerideki gelişmelerden etkilenmiştir. Eylül ayından beri ekonomide özellikle büyüme cephesinde olumsuz havanın olduğunu ifade ettim. Maalesef gelişmeler beni doğruladı. ABD’den önce, iç dinamiklere bakmak lazım. Esas sorun içerdeydi. Büyüme dinamiğinin motorunu kaybetmişti Türk ekonomisi. Yazıyorduk ama kamuoyuna fazla yansımamıştı. Daha doğrusu hükümet bunun üzerinde fazla durmadı.
Neden farkında olamadılar?
Otomatiğe bağlanmıştı her şey. Türkiye’de büyüme rakamları 2 ay sonra yayınlanıyor. Yeterince öncü göstergelerimiz de yok. Yeterli bir veri tabanı endekslerine sahip değiliz. Nitekim ilk alarm 2007’nin 2. çeyreğinde ortaya çıktı. Büyüme hızı 3.9 olarak ilan edildi, sonra son açıklamada 4.1 olarak revize edildi ama her halûkârda yüzde 4’tü bu.
Bu, hükümet açısından soğuk duş oldu. Ama bu Eylül’ün 2’sinde açıklandı. Ardından tam bir şok yaşandı, büyüme yüzde 1.5’a düşmüştü.
BÜYÜME ARTMAZSA KRİZİ TETİKLER
Büyüme hızı neden düştü peki?
Bu kadar düşük olmasının 2 temel nedeni vardı. Bunun öncü işaretleri 2. çeyrek büyümesinde ortaya çıkmıştı. Bunlardan bir tanesi iç taleplerin yeterince büyümemesi. Bunu 2006 faiz ve kur şokundan biliyoruz.
İhracat artışı ithalatın altında seyretmeye başlamıştı. Net ihracat artışından bahsediyoruz. Bu ihracat ithalattan yüksek anlamına gelmiyor tabii ki. Ve cari açık var. Eğer ihracat ithalat artışından yüksekse, dış ticarete katkı yapıyor diyoruz büyümeye. Aksi taktirde negatife katkı yapıyor.
Bu negatiflik yüzünden iç talep de düşük olunca, yüzde 1.5’luk büyüme ortaya çıktı. Büyümenin lokomotifi ihracat olmazsa, düşük büyümeye mahkumsunuz demektir.
Ben hükümetin 22 Temmuz seçim başarısında da bu yüksek büyümenin etkili olduğunu düşünüyorum. Ama bu yüksek büyüme iç talep çekişli yüksek büyümeydi. Yüksek miktarda tüketim ve yatırım yapılıyordu içerde. Bu da yüksek miktarda cari açık yarattı. Özel sektör dışardan borçlandı. 2006 Mayıs ayında bu sona erdi. Kur şoku geldi. Mayıs 2006’dan itibaren kırılma başladı büyüme düşüşe geçti.
Cari açık gerçekten tehlikeli boyutta mı?
Cari açık tehdit ve tabii ki bir sonuç. Yüksek cari açık ve büyümeyi sürdürmek için mutlaka ithalattan çok ihracatın artırılması gerekiyor. Bunun için yapısal reformlara ihtiyaç var. Aslında bu cari açık ciddi krize dönüşebilirdi, ama Türkiye AB perspektifine sahip olduğu için bu cari açığı götürebildi.
Büyümenin düşük devam etmesi hangi sorunları tetikler?
Düşen büyüme en başta işsizliği artırır. Bu da hafif çaplı kriz demektir. AB rotası devam etmez ve yeterince sermaye akışı gelmez ise cari açık daha da büyür. İşte o zaman kriz sözcüğü telaffuz edilebilir. Bu açıdan 2 büyük risk var biri AB çapası, öbürü de ABD kaynaklı küresel gelişme. Uluslararası banka sistemindeki sorunlar nereye gidecek ne boyutta derinleşecek bunları henüz bilmiyoruz.
ABD’deki bu gelişmeler neden ortaya çıktı ve nasıl sonuçlanır?
Durum biraz karmaşık. ABD ekonomisinin hem zaafiyeti hem de güçlü tarafları var. Zaafları şunlar; ABD’de tasarruflar sıfır. Amerikan halkının tasarrufu yok hatta eksi. Borçlar, senetler, konut fiyatları 2 buçuk katına çıktı. ABD vatandaşları kendini zengin zannetmeye başladı. Kredi ile yaşayacaklarını düşündüler. Bankalar da teşvik etti. Bir yanda şişik fiyatlar öbür tarafta tasarrufsuz halk. Bu cari açığı tetikledi. Bu açıdan önemli zaafiyet.
Bir diğer zaafiyet de; 2. Dünya savaşından sonra oluşan Dolar imparatorluğunun sarsılması söz konusu. Dolar altına bağlı para kabul edildi ama altınla bağı 1970’li yıllarda kayboldu. ABD’nin askeri gücüne dayalı gelişti dolar. Öte yandan Çin’in yükselmesi, ihracat merkezi haline gelmesi ABD ekonomisini sarstı. Şimdi bankalar batmamak için Asya’da birikmiş dolar ve petrol sermayesine muhtaç hale geldi. Şu anda Asya ülkelerinin elinde dolar ve petrol rezervleri var. Bankalar ciddi zararlar açıklamaya başladılar. Telafi için Asya’da birikmiş fonlardan ya da petrolden sermaye çekmeye çalışıyorlar. Yeni bir paylaşım başladı dünyada. Bu, Çin’in daha etkili olacağı yeni bir süreç.
Ama şu bir gerçek, Amerikan imparatorluğu hayali bitti. Özellikle soğuk savaşın bitmesinden sonra, “dünyaya tek başımıza biz çekidüzen verelim, hem ekonomik hem siyasi bütün sorunlara biz müdahale edelim” iddiasını artık sürdüremeyecek. Bunun yerini daha çok işbirliği, daha kooperatif ve Çin’in daha aktif olduğu bir yeni dönem alabilir. Kartlar adeta yeniden dağıtıldı gibi bir gelişme var.
O zaman İran’a ya da başka bir ülkeye saldırmaya gücü yok diyebilir miyiz?
Ben artık buna gücünün olacağı kanaatinde değilim. Bu gelişmeler dikkate alındığında Bush’un buna cesaret edeceğini sanmıyorum. Bush yönetimi bu krizin ekonomik krize dönüşmemesi için çalışıyor. Tekrar, petrol fiyatlarını sarsacak, ekonomiyi daha da kötü duruma sokacak riski alacağını sanmıyorum.
ABD’deki gelişmeleri Osmanlı’nın son günlerine benzetenler var. ABD çöküyor mu?
ABD bitmeyecek ama tek başına dünyaya hakim olma iddiası artık olmayacak. Çinliler üretiyor, siz de alıp ucuza tüketiyorsunuz. Bunun bir bedeli olacak... ABD ve AB ekonomisinde büyüme düşecek, bu da bizim ihracatımızın düşeceği anlamına geliyor.
MERKEZ BANKASI’NIN GEÇMİŞİ PARLAK DEĞİL
Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması da hayli tartışıldı. Hatta bunun cumhuriyet ve Atatürk’e duyulan kompleksin sonucu olduğu, başkenti taşıma anlamına geleceği öne sürüldü. Katılıyor musunuz bu eleştirilere?
O tip sembolizme falan katılmıyorum. Egemenlik sembolüdür; başkentte olmalıdır diyorlar. Hayır. Merkez Bankaları bağımsızlık sembolü olarak kurulmamıştır. Bankaların bankasıdır. Zamanla sen para basma yetkisine sahipsin denmiştir. Osmanlı döneminde bunu Osmanlı Bankası yapıyordu o da yabancıların elindeydi zaten. İş Bankası geldi buraya ne oldu. BDDK gelecek, diğer bankalar gelecek. Vakıflar ve Ziraat Bankaları gelecek. Bu sembolizmi devam ettirmek isteyenler, binasını müze yapabilirler, altınları da bırakabilirler. Genel kurulu da arada orada toplasınlar. İlla sembolizm istiyorlarsa. Bunları yapabilirsiniz. Absürd bir şey.
Bir sürü insan Ankara’ya oturmuş, yerlerini değiştirmek istemiyor, çalışanların itirazını anlarım da, muhalefetin Osmanlı özentisi laflarını komik buluyorum. Ayrıca Merkez Bankası’nın geçmişi de pek parlak değil. O kadar parayı basıp enflasyonu yükseltirken, kimse egemenlik sembolü diye tartışmıyordu. Bu bakımdan da bağımsızlığı açısından hayırlı olur diye düşünüyorum.
DARBE ÜLKEYİ ÇÖKERTİR
Geçtiğimiz günlerde ABD’de yayın yapan The New York Times gazetesi Türkiye’nin 2016 yılında süper ülkeler arasında olacağını yazmıştı. Bu analize katılıyor musunuz? Mümkün mü?
Bu bizim elimizde, darbe olmazsa tabii...
Anlamadım. Darbe mi?
O kadar mantıksız buluyorum ki.. Darbe bırakın sorunu çözmeyi çöküntü yaratır. Anlamıyorum.
Bir darbe asla beklemiyorum. Yarınki yazım da zaten darbe ekonomisi üzerine.
Beklemiyorsanız neden böyle bir yazı yazdınız?
Ergenekon çetesi nedeniyle yazdım. Bunun ne uzantıları var bilmiyorum açıkçası. Düşünülüyorsa Allah muhafaza.. Dehşet bir şey. Asla olmaması lazım. Türkiye’nin yeni bir anlaşma yaratması lazım. Bunun yeri sanıyorum yeni anayasa olacak. Daha az tüketip daha fazla üretmemiz lazım. Bunları yapabilirse 2016’da elbette önemli güç oluruz.
Haklısınız da bakın bir başörtüsünün üniversitede serbest bırakılması bile gerilimi artırdı bir anda!
Başörtüsünün üniversitede serbest olmasından yanayım. Ben bunu tehdit olarak görmüyorum ama bazıları görebiliyor. Bunları gidermek lazım Türkiye’de. Türkiye toplumunun bir arada barış içinde yaşamayı öğrenmesi lazım.
DÖVİZİN HALİ NE OLUR?
Maliye Bakanı, geçtiğimiz günlerde “Dövizle borçlanmayın” dedi. Sizce de riskli mi dövizle borçlanmak?
Bakan doğru söyledi tabii. Döviz geliriniz yoksa spekülasyon yapıyorsunuz demektir. TL hep değerli olacak varsayımı tutarsız.
Dövizde ciddi artış bekliyor musunuz?
Dövizde büyük bir artış olmaz, Dolar 1.32’ye ancak çıkabilir. Mekanizma sonra tekrar düşürebilir. Euro dolar paritesi bundan daha kötü duruma düşmez. Doların aleyhine olmaz. Avrupa Merkez Bankası enflasyon tehdidi gerekçesiyle faizleri indirmemekte direniyor. Amerika Merkez Bankası FED ise büyük ihtimalle daha da düşürecek faizleri. Euro hâlâ değerli duruyor. Birkaç ay sonra, belki daha kısa sürede, enflasyon tehdidinin Avrupa ekonomisinde geçerliliğini yitirmesi ve durgunluğun ciddi bir tehdit olarak ortaya çıkması, Avrupa Merkez Bankası'nın da faizleri indirmesine neden olabilir. Bu da Euro’nun değer kaybetmesine neden olacak, dolar da Euro karşısında değer kazanacak. TL, dolar ve Euro karşısında fazla değer kaybetmeyecektir. Kısacası önümüzdeki aylarda dolar biraz toparlanabilir, Euro biraz düşebilir. (Röportaj: Muharrem Coşkun / Vakit)
- “Modern Tasavvura, Yaşam Tarzına, Davranış Kalıplarına İtiraz Ediyorum”
- Sırma: İslamcılık tabirini yanlış buluyorum
- Ahmed Kalkan: Emri bil maruf ve nehyi anil münker can simidine sarılmalıyız
- Doğu Türkistan: Uygur aktivist Arslan Hidayet ile özel röportaj
- Protez psikoloji: Covid-19’un yol açtığı yeni haleti ruhiye
- Vücudunuza bir çöp tenekesi muamelesi yapmayı bırakıın
- Alan: Kur’an varken siyere ihtiyacımızın olmadığı iddiası modern zihne dayanıyor
- Bangladeş: Müslümanların mazlum coğrafyası
Makaleler
Hava Durumu