
"vazife" Arama Sonuçları

İslâm ahlâkı Kur’ân’a dayanır. Yani her yönüyle Allah Teâlâ tarafından vahiy yoluyla belirlenmiş davranışlar manzumesidir. Her şeyden önce İslâm ahlâkı bir vazîfe ahlâkı şeklinde ortaya çıkmıştır. Zirâ Kur’an-ı Kerim’deki her emir, mü’minler için bir görev belirlemiştir.

Bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirmekte örneklik ve öncülük edecek “vasat ümmet” birlikteliğinin oluşup sürdürülebilmesi ve yozlaşmalara kapının kapatılabilmesi için en önemli görevimiz, diğer kesimlere yapmakla yükümlü kılındığımız “emr-i bi’l maruf ve nehy-i ani’l münker” vazifemizi öncelikle birbirimize karşı kendi içimizde gerçekleştirmemizdir.

İslâm, sadece vicdanların huzura erdirileceği bir yol ya da bir inanç sistemi değildir. Bu vicdani vazifeyi, sadece ibadete sığdırmak da doğru değildir. Seyyid Kutub, herkesten davayı sahiplenmesini, bunun için de aksiyon bekliyor. Kendi üzerinde taşıdığı özellikleri tüm Müslümanlar’dan beklemesi elbette tartışılır. Çünkü Seyyid Kutub, geçtiğimiz yüzyılın en bilge kişilerinden biri idi. Onun acılara katlanma, güçlüklere göğüs germe ve gerektiğinde davası uğruna ölme şuuru herkeste olsaydı herhalde yaşadığımız sorunları yaşıyor olmazdık.

Hac vazifesini yerine getirmek için kutsal topraklarda bulunan ilk hacı kafilesi Türkiye'ye döndü.

Yeni Şafak yazarı Prof. Hayrettin Karaman bu günkü yazısında, 'Müslümanın laik düzende din ve kültürünü koruması zor' diyor. 'Şüphe yok ki, birinci vazife düzeni değiştirmektir' diyen Karaman, konuyla ilgili bazı izahlarda bulunuyor.

Allah’ın vahyini insanlara iletmekle görevli olan Resuller, Allah’ın kendilerine vermiş olduğu bu tebliğ görevini yerine getirmişler ve güzel insanlar da Onlara tabi olmuşlardır. Bu vazifelerini yerine getirirken de her türlü sıkıntıya katlanmışlar ve işkencelere maruz kalmışlardır. Hatta canlarını bu kutlu dava uğruna feda etmişlerdir. Hazreti Zekeriya (as) ve Yahya (as) örneklerinde olduğu gibi.

Vahyin inşa ettiği zihnin ilgi alanı, kıyametin ne zaman kopacağı, cennet ve cehennemin nerede olduğu, meleklerin mahiyetleri gibi gaybi konular değil, ahiretin tarlası olan dünya hayatını nasıl ihya edebileceği, yeryüzündeki şirk, zulüm, sömürü, fısk ve fücura karşı tevhid ve adalet mücadelesinin nasıl sürdürüleceği, bu konuda Mü’minlerin üzerine düşen vazifelerin ne olduğu gibi hayat alanlarıyla ilgili konulardır. Kısacası, Mü'min bir zihnin ilgi alanı gayb âlemi değil, Rabbani imtihanın gerçekleştiği hayat alanlarıdır.

Geçmiş ulemânın tamamı, çağdaş İslâm hukukçularının da büyük ekseriyeti 'İslâm'ın belli nitelikleri bulunan bir devleti öngördüğü, bunu gerçekleştirmeyi Müslümanlara vazife kıldığı' tezini savunmuşlar, buna delil olarak da Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet'te devletin unsurları ve vazifeleri ile ilgili bulunan âyetleri, Hz. Peygamber'in (s.a.) uygulamasını ve zarûret prensibini göstermişlerdir. Zarûret prensibinden maksat ise, İslâm'ın fert ve toplumla ilgili amaçlarının, bu amaçlara yönelmiş bir devlet bulunmadan gerçekleşmesinin imkânsız olmasıdır.

BM'nin dün aldığı karardan sonra Libya'yı vurmak için sabırsızca bekleyen Fransa bugün harekete geçti. Bu akşam saatlerinde Fransa uçakları Libya'da ilk hedefleri imha ettiler. Fransa'dan sonra ABD de Libya'yı vurmaya başladı. ABD füzeleri Libya'daki askeri hedefleri vurdu. Libya alev alev.. Akdeniz'deki ABD savaş gemileri Libya'daki hedeflere füze fırlatıyor.

Konya'da haftalık olarak devam eden başörtüsüne özgürlük eylemlerinde 3. yıl geride bırakıldı. 153. basın açıklamasında "Ülkemizde, asıl sorunların neler olduğunun unutulmaya başlandığı zamanlarda sorunları hatırlatan, toplumsal bir hafıza olma vazifemizi yerine getirmeye çalışıyoruz." denildi

Hacc vazifesini yerine getirmek için Kutsal Topraklar'da bulunan Müslümanlar, cem ederek kıldıkları öğlen ve ikindi namazlarının ardından Arafat vakfesine başladı.

"Diyanet İşleri’nin vazifesi rejime uygun hareket edecek elemanlar yetiştirmek, halkını rejime uydurmaktır. Kanunlar metinlerde kalıyor, tatbikat ise dine ayar vermek, kanunlarını meşrulaştırmak, dini de kontrol altına almaktır."

Fitne zamanlarında, kanları tepelere fırlatacak davranışlar yerine, herkese ve her kesime, sadece ve sadece insanî / İslamî sorumluluklarını hatırlatmayı hepimiz kendimize vazife edinmeliyiz.. Aksi halde, ortada bir kan deryası oluşursa, bu, hepimize ancak utanç verir..

Tebriz Cuma İmamı Ayetullah Muhsin Müctehit Şebusteri, emr-i maruf ve nehy-i münker farizasının toplumsal vazifelerin başında geldiğini, bu yüzden bu farizanın toplumsal bir kültüre dönüşmesi için yenilikçi adımların atılması gerektiğini söyledi.

"Diyanet siyasi bir kuruluştur. Sisteme sigortalık vazifesi görmektedir. Başka türlü yorumlanmasına da karşıyım... Bizleri piyon olarak kullanmak, sistemi ayakta tutmak için ulufeler verdiğini kabul etmeliyiz. Bizim de bu ulufelerden beslendiğimize kızmaktayım."

Mülteci kamplarında gördüklerimiz, görevimizin mazlumlara ulaştırmak zorunda olduğumuz maddi yardımların ötesinde olduğunu bize hatırlattı. Bu vazife, imanımızın ilk gereği olarak zalimlerden ve zulümlerinden beri olduğumuzun ispat edilmesidir. Tavrımızı ve safımızı net olarak adaletten, haktan yana koyabilmektir.
Makaleler
Hava Durumu