İşte "Tunceli Kanunu"
CHP'li Onur Öymen'in çıkışından sonra yeniden gündeme gelen Dersim olayları, aslında 1935 yılında Tunceli Kanunu'nun doğurduğu bir sonuç. Tunceli Kanunu ne içeriyordu, ona bakalım...
24-11-2009
Tunceli Kanunu, isyandan önce çıkmış
Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı’nın “Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar” kitabına göre, Tunceli’ye atanan vali-komutana aslında yasama, yürütme, yargı erklerine ait yetkiler en geniş şekilde verilmiş.
Meclis’teki ‘Demokratik Açılım Paketi’nin ön görüşmesinde “Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Kimse ‘analar ağlamasın, mücadeleyi durduralım’ dedi mi?” sözleriyle büyük tepki toplayan CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Alevi derneklerinin ve başta CHP Meclis Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere birçok partilinin “gereğini yapsın” sözlerine rağmen istifa etmedi. Başta Genel Başkan Deniz Baykal olmak üzere CHP’nin tüm ağır toplarının destek verdiği Öymen, geri adım atmadı. Öymen’in ‘Ben faşistsem Atatürk de faşist o zaman!” şeklindeki savunması ise evlere şenlikti.
1937 ve 1938 yıllarındaki Dersim isyanları sırasında sadece ayaklanmacıların değil, Dersim ahalisinin de bu harekâttan aşırı şekilde zarar gördüğü zaten biliniyor. Son yıllarda neredeyse tamamı deşifre olan Dersim’de yaşananlarla ilgili resmî belgeler bunu çok açık bir şekilde ortaya koyuyor.
Öymen’in ve partisi onayladığı için CHP’nin bu skandaldan kendilerini kurtarmak için öne sürdükleri kurnazlıklara takılmadan, sadece 1935’te çıkarılan Tunceli Kanunu’na bakarak yapılanların ne kadar ‘faşizan’ ya da ‘hukuki’ olduğunu değerlendirmek mümkün.
‘Demokratik Açılım’a alternatif olarak ‘Dersim isyanını bastıran kanlı yöntemi’ öneren CHP, bu despotik bakış açısından kurtulamadığı sürece, Sünni kitleden oy almakta zorlandığı gibi önümüzdeki dönemde “arka bahçe” olarak gördüğü Alevilerden de eli boş dönecek görünüyor.
Dersim’de yaşanan kitlesel ölümler ve zulme yol açan uygulamalar, 25 Aralık 1935 tarihli Tunceli Kanunu’na dayanıyor. Öyle maddeler var ki Öymen’in dediği gibi ‘anaların ağlamaması’ mümkün değil. Denilebilir ki “İsyan çıkmış; devlet tabii ki bastırmak için olağanüstü tedbirler alacak.” Ama durum hiç de öyle değil. Çünkü isyan denilen hareketler, bu kanundan tam 1,5-2 yıl sonra çıkıyor. Yani, dönemin hükûmeti Dersim’le ilgili dersini çoktan çalışmış ve orada devlet hâkimiyetinin köylere kadar girebilmesi için aşırı şiddet kullanımı, köylerin tahribi, insanların zorla göç ettirilmesi de dâhil bir dizi ‘hukuki’ altyapıyı 2 yıl önceden hazırlamış.
25 Aralık 1935’te çıkarılan 2884 sayılı ‘Tunceli İlinin İdaresi Hakkındaki Kanun’, içerdiği hukuk dışı maddelerle bölgede yaşatılacak vahametin ipuçlarını gözler önüne seriyor. Kanuna göre Tunceli olarak adı değiştirilen Dersim iline korgeneral rütbesinde bir zat vali ve komutan seçiliyor. Bu kişi (General Abdullah Alpdoğan) aynı zamanda teşkil edilen 4. Genel Müfettişliğin de başına getiriliyor. Kanunda ‘vali-komutan’ olarak tanımlanan bu yetkiliye verilen idari ve adli yetkiler inanılmaz genişlikte tutuluyor. Dikkati çeken en önemli nokta ise böylesine anormal ve hukuk dışı maddelerin yer aldığı Tunceli Kanunu çıktığında Dersim bölgesinde herhangi bir isyanın olmaması. Bilindiği gibi Dersim isyanı bu kanundan iki yıl sonra (1937 ve 1938 yıllarında) çıkıyor. Bu da yakın tarih uzmanlarınca dönemin CHP idaresinin Dersim konusunda ‘bir ön hazırlık’ içinde olduğu şeklinde değerlendiriliyor.
Tunceli’yi idare etmekle görevlendirilen vali-komutana aslında yasama, yürütme ve yargı erklerine ait tüm adli ve idari yetkiler en geniş şekliyle veriliyor.
38 maddeden ibaret ve son maddesinde 1 Kânunusani (Ocak) 1940’a kadar geçerli olacağı belirtilen, daha sonra yürürlüğü 1945’e kadar uzatılan kanunda ‘korkomutan’ rütbesinde olacağı belirtilen ‘vali-komutan’ın bakanların sahip olduğu yetkileri haiz olduğu belirtiliyor.
2884 sayılı ‘Tunceli Kanunu’, 1935’te sadece Tunceli için Meclis’ten geçirilmiştir. Bu yasaya göre kurulan sıra dışı mahkeme isyancı lider Seyit Rıza başta olmak üzere ‘Dersim olaylarının sorumlularını’ ve sıradan Dersim köylülerini yargılamıştır. Yani davalar, dönemin anayasası gereğince ülkenin her yerinde kurulu bulunan ‘normal’ mahkemelerde değil, “Tunceli için” çıkarılan “özel” bir yasaya dayalı olarak “olağanüstü şekilde kurulmuş” bir “özel” mahkemede (Elazığ’daki Tunceli Mahkemesi’nde) görülmüştür.
Bugün CHP üst yönetiminin Demokratik Açılım’a alternatif olarak önerdiği Tunceli Kanunu’na göre, sanıkların avukat tutma, savunma yapma, temyize başvurma hakları olmadığı gibi neyle suçlandıklarını bilme hakları bile yoktu.
Kanundan çarpıcı maddeler
(Tunceli Vilâyetinin İdaresi Hakkında Kanun. Resmî Gazete ile neşir ve ilâm tarihi: 2 Ocak 1936. Sayı: 3195. Meclis’te kabul tarihi: 25 Aralık 1935)
Madde 9: Cumhuriyet müddei umumileri (savcıları) hazırlık tahkikatında hâkimlerin haiz oldukları yetkileri kullanırlar. Madde 11: Cumhuriyet savcıları ilk tahkikata lüzum görmedikleri işleri iddianame ile doğruca mahkemeye verebilirler. İlk tahkikat icrası kanunen mecburî olan suçlarda dahi savcılar bu yetkiyi kullanabilirler. Madde 12: Dava açılması izne bağlı olan işlerde izin verme yetkisi vali ve komutanındır. Madde 13: Hâkimin reddine dair dileğin kabul edilmemesine dair kararlar kesindir. Madde 15: İlk tahkikat sırasında verilen tutuklama kararlarına sanık tarafından itiraz edilemez. Madde 18: Cumhuriyet savcısının iddianamesi sanığa tebliğ edilmez. Madde 21: İlk tahkikat sırasında verilen tevkif kararlarına maznun tarafından itiraz edilemez. Madde 29: İlbaylık (vilâyet) içindeki ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyize tabi olmayıp kesindir.
Sürgün yetkisi
Savcının hâkim yetkisine sahip olduğu, zanlının neyle suçlandığını bile bilme hakkının olmadığı ‘kanun’un diğer maddeleri de birbirinden ilginç ‘hak’lar içeriyordu. Bunlardan bazıları şöyle:
(Madde 31): Vali ve komutan, emniyet ve asayiş bakımından lüzum görürse il halkından olan fertleri ve aileleri il içinde bir yerden diğer bir yere nakletmeye ve bu gibilerin il içinde oturmalarını men etmeye yetkiliydi. (Madde 32): Vali ve komutan, herhangi bir şahıs hakkındaki takibatın ertelenmesine ve cezaların teciline de yetkiliydi. “Bu erteleme ve tecil zaman aşımı işlemine mani olmaz”dı. (Madde 33): Aslında Meclis’e ait olan idamların infazı yetkisi de hemen oracıkta ifa edilebiliyordu: “İdam hükümlerinin vali ve komutan tarafından teciline lüzum görülmediği takdirde infazı emrolunur.” (Madde 35): Kişinin aleyhindeki konularda ceza kanunu hükümlerinin “geriye yürümeme” ilkesi burada sıra dışı bir şekilde “Bu kanunun hükümleri makabline şâmildir.” denilerek geriye de yürütülüyordu. Kanunun 34. maddesi ise çok daha çarpıcıydı: “Tunceli ili içinde oturanlar; Elazığ, Malatya, Sivas, Erzincan, Erzurum, Gümüşhane, Bingöl illerine geçerek Türk Ceza Kanunu’nun bu kanunla tespit edilen suçlarını işledikleri takdirde, işledikleri suç Tunceli ili içinde işlenen suçlarla irtibatlı ise, bunlar ve bunlara yataklık edenler Tunceli ilindeki yetkili makam ve mahkemelerce bu kanundaki usule göre takip ve mahkeme olunurlar.”
Paraya acımayın
Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmî Yayınları’ndan çıkan “Türkiye Cumhuriyeti’nde Ayaklanmalar (1972)” kitabının 491. sayfasında “1937 yılında yapılan Tunceli tenkil harekâtına dair Bakanlar Kurulu Kararı”, kitabın 4 no’lu eki olarak yer alıyor. 4 Mayıs 1937 tarihli “Gayet Gizlidir” ibareli bu kararda “Son günlerde Tunceli’de vukua gelen hadiselere dair raporlar 4.5.1937 tarihinde Atatürk’ün ve Mareşal’in huzurları ile tedkik ve mütalaa edilerek aşağıdaki sonuca varılmıştır.” deniyor. Köylerin tamamen boşaltılıp tahrip edilmesi ve “paraya acınmaksızın içlerinden adam kazanılması” öngörülen kararda şu ifadeler yer alıyor: “Sadece taarruz hareketiyle ilerlemekle iktifa ettikçe isyan ocakları daimî olarak yerinde bırakılmış olur. Bunun içindir ki silâh kullanmış olanları ve kullananları yerinde ve sonuna kadar zarar veremeyecek hale getirmek, köyleri kâmilen tahrip etmek ve aileleri uzaklaştırmak lüzumlu görülmüştür. Not: Paraya acımaksızın içlerinden çok adam kazanıp kullanmaya çalışmak lâzımdır. Aslı gibidir. İmza.”
(Kaynak: Aksiyon)
- Bir 10 Kasım Mağduriyeti: Dr. Mehmet Arslan Tutuklandı
- İktibas’ın yeni sayısı Bangladeş gündemi ile çıktı
- Diken ve Karanfil
- Hayrola Mahmud Abbas
- Bir milyon yahudi, işgal altındaki toprakları terketti
- Ya Eyyühel Müzzemmil
- Son Seyahatimizden Yansımalar
- Husi: Gazze'ye destek için vurulan gemi sayısı 177'ye çıktı
Makaleler
Hava Durumu