Kitap tanıtımı: Nebevi Sünnet

Muhammed Gazali, hadislere karşı toptancı bir yaklaşıma asla girmemiş, özellikle sünneti savunmuştur. Onun bütün derdi Allah’ın dinini hurafelerden arındırmak, tertemiz İslam’ı her türlü pislikten arındırmak. Böylece Müslümanların yarınlara daha ümitle bakacağını ve müslüman bir genç nesil yetişebileceğini söylüyor.

07-02-2014


Muhammed Gazali’nin Fakih ve Muhaddislere Göre Nebevi Sünnet adlı kitabını tanıtmak istiyoruz. Kitabın orijinal adı: Es-Sünnet’un-Nebeviyye Beyne Ehli’l- Fıgh ve Ehli’-l Hadis.

Gazali 1917 mısır doğumlu olup küçük yaşta Kur’a’nı ezberlemiş ve kendisini dini ilimlere vermiştir. 1941 yılında Ezher’den mezun olmuş ve İslam dünyasının birçok yerini dolaşarak verdiği konferanslar, bir çok dergide yayınlanmıştır. Türkçede Risale yayınlarından“Fıkhu’s- Sire” ve Ribat yayınlarından “Müslüman’ın Ahlakı” adlı eserleri yayınlanmıştır. Gazalinin elimizdeki bu eseri Ali Özek tarafından Türkçeye çevrilmiştir. İslami araştırmalar tarafından 1992 yılında okuyucuya sunulmuştur. Burada unutmadan hem İslami araştırmalar, hem de Ali Özek beye teşekkür ederiz. Ayrıca M. Sait Hatipoğlu hocamıza da katkılarından dolayı teşekkür ederiz. Bu tür kıymetli çalışmaların Müslümanlar tarafında kabul görmesini de Allahtan temenni ederiz. Kitap basılalı uzun yıllar oldu ama İslam toplumunun sünnet anlayışı pek değişmediği için bir kez daha üstadın bu kıymetli eserini hatırlatalım istedik.

Gazali, kitabında İslam dünyasını asırlardır meşgul eden ve hatta Peygamber (as)’ın sünneti diye insanlara sunulan bir takım uydurmalardan oldukça dertli. Sünnete bakışından dolayı kendisi epey hakaretlere ve suçlamalara maruz kalmış. Gazali, kendisini sünnet düşmanı veya hadis inkârcısı olarak tanımlayan insanlara cevap vermektense onlardan yüz çevirmeyi uygun bulduğunu söylüyor. Ve diyor ki: “Benim amacım, sünneti kendisine katıştırılmış fazlalıklardan temizlemektir! Yine benim amacım; Cumartesi günü ilim tahsiline başlayan, Pazar günü ilim öğretmeye koyulan, pazartesi günü üstad kesilen, Salı günü ise büyük imamlara meydan okuyarak onlar insandı bizde insanız diyen iddiacılardan İslam kültürünü korumaktır.”

Gazali önsözde şöyle bir tespit daha yapar: “Modern dünyada hâkimiyetini sürdüren medeniyete daha iyi alternatif olmadığı müddetçe, bu medeniyet yeryüzündeki hâkimiyetini sürdürecektir. Bu daha iyi alternatif, yakasız bir gömlek ile çember bir sakal mıdır? Yoksa daha zeki bir akıl, daha temiz bir kalp, daha güzel bir ahlak, daha düzgün bir huy ve daha doğru bir gidişat mıdır?”

Gazali kitabın önsözün de şöyle bir tespit yapar: “Gerek geçmişteki gerek günümüzdeki baskı rejimleri ‘şüphe abdesti bozar mı? Ahirette Allah’ı görmek mümkün mü, değil mi? İmam’ın kırââti cemaat için yeterli midir, değil midir?’ gibi kendilerine ilişmeyen tartışmalardan memnun olagelmiştir.” Gazali Müslümanların bu tür tartışmalarının zalim yönetimlerin işine geldiğini söylüyor. Müslümanların içinde bulundukları açmazdan kurtulmaları için Gazali’nin ve Gazalilerin haykırışlarına kulak tıkamak, onları küfürle itham etmek yerine onları dinlemeli ve sayıları az olan bu insanların ne dediklerine kulak vermeliyiz.

Sünnet adı altında tartışılan birçok konuyu yaklaşık on beş başlık altında inceleyen yazarımız ayrıca bu başlıkları alt başlıklara ayırmış. İlk başlıktan örnek verecek olursak, REY VE RİVAYETİN (akıl ve nakil) ÖRNEKLERİ. Hadisin sıhhati ve şartları, yakınlarının ağlaması sebebiyle ölü azap görür mü? hikâyeciler (kıssacılar) Halkası, Tahiyya’tul Mescit, Hz. Musa ve ölüm meleği, ölüye ağlamak haram mı? Suriye bölgesinin fazileti, üç talakla boşanmanın nafakası, genç kızları istemediği biriyle zorla evlendirmek gibi birçok konuyu ve bu konularla alakalı hadisleri inceliyor ve doğru bilgileri bize sunuyor. Bu bölümde Gazali şöyle bir serzenişte bulunuyor; ‘Kur’a’nî anlayışları kıt ama hadise ilgileri fazla olan, durmadan ahkâm kesen, etrafa fetvalar yayan, Müslümanları belirsizlik ve şaşkınlığa düşüren bir takım insanlardan bunaldım’. Gerçekten Gazali sünnet konusunda hassas ve duyarlı bir âlim. Onun bu hassasiyeti Allah’a olan imanından ve İslam toplumuna olan kaygılarından kaynaklanıyor. Vahyi öncelemesi, ona söz söylettirmemesi, onun hadise veya sünnete olumsuz baktığı anlamına gelmez. Tam tersine Peygamber (as)’a ithaf edilen yalan ve yanlışları ayıklamak ister. Zaten kitabı okuduğunuzda bu hassasiyetini göreceksiniz.

İsterseniz birinci başlıktan bize aktardığı Hz. Musa ile alakalı bir hadisi paylaşalım: ‘Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Rasulullah (as) şöyle buyurmuştur: Ölüm meleği Hz. Musa’ya geldi ve ‘Rabbine icabet et!’ dedi. Hz. Musa ölüm meleğinin gözüne bir yumruk attı ve gözünü çıkardı. Bunun üzerine melek dönüp Allah’a vardı: ‘Sen beni ölmek istemeyen bir kula gönderdin. İşte oda gözümü çıkardı’ dedi. Allah meleğin gözünü geri vererek, meleğe şöyle buyurdu: “Tekrar kuluma git ve ona de ki: ‘Yaşamak mı istiyorsun? Eğer yaşamak istiyorsan elini bir öküzün sırtına koy. Avucunun aldığı kadar kıl al. Her kıl için bir sene yaşarsın’. Hz. Musa ‘Peki sonra ne olacak?’ dedi. Melek ‘Sonra yine öleceksin’ dedi. Hz. Musa ‘O halde şimdiden ölmeli ve Rabbim! Ecelim gelince beni mukaddes beldeye bir taş atımı uzaklıkta öldür’ dedi.Rasulüllah  (as) sonra şöyle buyurdu: ‘Eğer ben şimdi o yerde olsaydım, yol kenarındaki kırmızı tepenin yanında onun kabrini size gösterirdim’.

İçerisinde İsrailiyat kokan bunun gibi nice hadis. Bunları inkâr edenleri münkirlikle suçlayanlara ne demeli? Gazali’yi isyan ettiren fakihlerin ve muhaddislerin bu rivayetleri bolca kullanmaları. 

Gazali, İkinci başlıkta kadınlarla alakalı çarpıcı örnekler veriyor. Kadının yok sayılması, örtü ve peçe, kadının şahitliği, kadının sosyal hayattaki rolü, kadına yapılan tüm kötülüklerin bir takım rivayetlerle desteklenmesi ve daha yüzlerce örnek. İslam dünyasında kadına bu bakış tarzı ‘Dünya emperyalistlerinin her zaman işine gelmiş ve karlı çıkmışlardır’ diyor. Yok sayılan ve aşağılanan kadına Kur’an’dan Belkıs’ı örnek veriyor Gazali. “İşini böylesine güzide kadınlara bırakan bir toplum zarar eder mi? İşte bu kadın Semud kavminin deveyi öldürmeye ve Peygamberleri Salih’ten uzaklaşmaya çağıran erkeklerden daha şereflidir.” diyor. Daha bir çok hadiste kadının okuması, yazması, kadının namaz kılma yeri, yatak odası, hatta kadının bir evlenirken birde mezara giderken ancak evinden çıkar diyerek,  peygamber adına söylenen sözler….vs…vs…. M. Gazali diyor ki: “Esas kötülük biz Müslümanlarda… Şahsi görüşlerimizi, adet ve geleneklerimizi dinin esaslarına katarak, bunu da din ve Allah’tan bir hidayet telakki ederek insanları Allah yolundan alıkoyuyoruz.”

M. Gazali’nin, “Gerçekten yakin derecesine ulaşmış sahih sünnetler Kur’an gibidir; ondan ancak helak olmayı hak edenler sapar.” dediğini görüyoruz. “Kim Rasulullah’ın bir işi yaptığını bilirde, ardında onu terk etmeyi tavsiye ederse, o kimse dinden inhiraf etmiş demektir ve bu hususta bir ihtilaf söz konusu değildir.” diyor Gazali. Onun tüm bu hassasiyetine rağmen küfürle itham edilmesi nasıl açıklanır bilemiyorum. Kitabın yüz beşinci sayfasında Buhari’yle ilgili şöyle diyor: “Onun yüceliğini tenkid etmek gerekir. O hiç kuşkusuz hadis kitaplarının en dakik olanıdır.” Gazalinin bu tavrı her dönemde kabul görmüş bir anlayışın ürünüdür. İslam ümmetinin Buhari’ye bakışı çok üst seviyelerde olduğu için M. Gazali’yi suçlamak yerine, onun içerisinde bulunduğu şartları anlamaya çalışmalıyız. M. Gazali çok çirkin saldırılara maruz kalmıştır. Kendisi münkir olmakla suçlanmıştır. Davet için gittiği İslam beldelerinde hakaretlere uğramıştır.

M. gazali şöyle bir hatırasını anlatıyor: “Cezayir de bir konferans esnasında biri ayağa kalkmış avazı çıktığı kadar bağırıyordu: ‘İslam da kadın, er kişiler doğurmak için yaratılmıştır ve bundan başka bir işi yoktur…’ Bu kadın anlayışı karşısında kendime hakim olamayarak dedim ki: “Fransa geri gelip Cezayir’i yeniden işgal etmeden şu laubali kişiyi susturun! Ona göre kadın sadece damızlık bir erkeğin kendisini yatağına alması için yaratılmış!” M. Gazali, şarkı ve türkü başlığı altında görüşlerini bizimle paylaşırken sanatla ilgili bir alıntı aktarıyor. İngiliz gazetesinin yapmış olduğu bir ankette şöyle bir soru soruluyor: “Farz edelim ki çok meşhur, çok güzel, sahasında bir tane paha biçilemeyecek derecede kıymetli bir Yunan heykeli, küçük bir bebekle birlikte bir odada bulunmakta… Bu esnada oda ateş alsa ve yangının çıktığı odadan ancak ikisinden birini kurtarma imkânı olsa, heykeli mi, bebeğimi kurtarmak gerekir?” verilen cevap ‘Önce heykel kurtarılmalı…’ şeklinde. ‘Neden heykel kurtarılmalının’ cevabını kitaptan bulmanız için burada yer vermeyeceğiz. M. Gazali İslam medeniyetinin müziğe, sanata, sinema ve tiyatro gibi sanat dallarına bakışını anlatırken bu örneği vermiş. Tabi ki İslam medeniyetinin batı medeniyeti karşısındaki sanat anlayışının nasıl olması gerektiğini okuyucuya aktarıyor.

Burada kitaptan bir örnek daha verelim. M. Gazali’yi isyan ettiren bir hadis: Abdullah bin Ömer’in azadlısı Nafi’nin ‘Tebliğ ve Davet İslam’ın ilk zamanlarında vardı. Sonra bunlar neshedildi’ rivayeti. “Bu hüküm kitaba, sünnete ve tarihi gerçeklere tamamen aykırıdır!”diyor Gazali. Bir peygamber böyle bir sözü nasıl söyler? Muvahhid bir Müslüman buna nasıl inanır? Daha buraya almadığımız sihir hadisi, deccal hadisi, yaratılışla ilgili hadis, kadına yaklaşmayla alakalı hadis. Daha yüzlercesi... Örneğin: kadına yaklaşmayla alakalı hadis olduğu iddia edilen sözü okurken utandık. Gerçekten de Peygamber’e atfedilen ve sözüm ona hadis denen bu sözler karşısında insanın kanı donuyor. Buradan da İslam ümmetinin içerisinde bulunduğu durumu daha iyi anlıyoruz.

Neden Müslümanlar bu zillete düştü? Âlemlerin Rabbine hamdolsun ki elimizde tertemiz bir Kitap mevcut. Hâsılı, nebevi sünneti okuduğunuzda daha birçok rivayetleri göreceksiniz. Ve diyeceksiniz ki: “Allah’ın dini buna layık değildir. ‘O’ bunlardan münezzehtir.” Özellikle diyoruz ki ümmetin iftiharı olan M. Gazali gibi üstatlar yetişsin ve çoğalsın. Onların sayıları artsın ki Müslümanlar bu açmazlardan kurtulsun.

Son olarak M. Gazali’nin görüşünü şöyle özetleyebiliriz: Gazali, sünnete ve hadislere karşı toptancı bir yaklaşıma asla girmemiş, özellikle sünneti savunmuştur. Onun bütün derdi Allah’ın dinini hurafelerden arındırmak, tertemiz İslam’ı her türlü pislikten arındırmak. Böylece Müslümanların yarınlara daha ümitle bakacağını ve müslüman bir genç nesil yetişebileceğini söylüyor. Okuyucuyu daha fazla yormadan, bu kadarla yetiniyoruz. Selam ve dua ile… 

Not: Kitabın sonunda on iki kişinin katıldığı sünnet üzerine bir açık oturum bulacaksınız. Bu açık oturumu mutlaka okumalısınız. On iki kişilik bu açık oturum, Müslümanların bu devasa sorununun bir prototipi mahiyetinde olduğunu göreceksiniz. Savunanlar neyi savunuyor? Karşı çıkanlar neye karşı çıkıyor? Hayretle okuyacaksınız.

(Hazırlayan : Ahmet DURMUŞ / Venhar Haber)

Etiketler : #Kitap   #tanıtımı:   #Nebevi   #Sünnet   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN