BEYÂN ve ARZ-I HÂL
Coşkun UZUN
11-11-2016 10:25
Elhamdülillah bizler müslümanız.
İnancımız “Evrensel” olduğu için asla coğrafya ve sınır tanımaz.
Yeryüzündeki iman ailesinin bütün fertleri bizim din kardeşlerimizdir.
Hiçbir zaman Sünnici veya Şiacı olmadık. Kısır tartışmalara girmedik.
Duruma göre bir tarafımız veya aidiyetimiz olsa da tarafgirliğimiz asla olmadı.
Allah(cc) ve Peygamber(sav)’in hatırını herkesten, her şeyden üstün bilir ve üstün tutarız. Dünya üzerimize gelse de, tek başımıza kalsak da inandığımız doğrulardan vazgeçmeyiz.
Şuculuk veya buculukla bizim işimiz olmaz.
Çünkü şahıs perestlikten uzak olmayı bu dinden öğrenmişiz.
Amerikancı, Uzlaşmacı, Diyalogcu, Hoşgörü’cü, İrancı, Turancı, Türkçü, Kürtçü asla olmadık.
Türk, Kürt, Arap, Acem, Romen, siyah, beyaz, Asyalı, Afrikalı, Avrupalı türünden ırk, renk ve dile dair bir takıntı ve ön yargıya sahip olmadık. İnançta, coğrafyada ve insanlıktaki kardeşlerimizi birbiriyle karıştırmadık.
Herhangi bir kişiyi, konuyu, ülkeyi, şehir, bölge veya coğrafyayı bir şekilde konuşup gündemimize almış veya reddetmişsek bu sadece ihtiyaçtan dolayıdır. Hiçbir kişi, kurum, coğrafya bizim olmazsa olmazımız, vazgeçilmezimiz değildir. Akide’den başka milliyetçilik ve aidiyet tanımayız.
Hakk’ın yanında, Batılın karşısında olmayı, mazluma dost, zalime düşman olmayı, müstaz’afları savunup müstekbirlere karşı mücadele etmeyi Kur’an ve Peygamber (sav)’den öğrendik.
Vakıf, Dernek, STK, Sendika, Siyasi Parti, konularında holiganlığı yanlış bildiğimiz gibi, düşmanlığı da yanlış biliriz.
Resmî kurum, yapı ve kişilere ilişki ve yaklaşımda çoğu zaman fayda, menfaat, çıkar, zaman/dönem eksenli değil ilke ve inanç temelli olmaya gayret ettik. Nötr kaldığımız durumlar da oldu.
Her zaman için hasmımız kişiler değil onların yanlışlarıdır. Hasımlığımızı da dine/islam’a olan hısımlığımız belirler. Eleştiri, itham, kınama ve reddiyeleri şahıslara yöneltmeyi doğru bulmadığımız için karşı çıkışlarımızı fiili durum, tanım ve ilkeler üzerinden ortaya koymaya çalışırız.
Davet ve tebliğ çalışmalarında Din, Tevhid ve Adaletin teklifi de var ısrarı da. Fakat insanları/toplumu değiştirmek/dönüştürmek için zor kullanmak asla yoktur.
Bizler; içinde yaşadığımız topluma karşı (NŞA - normal şartlar altında) herhangi bir şekilde baskı, dayatma, zulüm, şiddet, tehdit, şantaj, terör, öldürme, yaralama, işkence, tedhiş veya silahlı eylemi asla kabul edemeyiz.
Açık davet, gönüllülük ve İslâmî kimliğin onurlu temsilciliği ilkesine bağlı olarak kendi doğal seyrinde, itidal üzere, tedricen ve fıtrata uygun olarak gerçekleşecek olan Tevhidî dönüşüm ve değişimlerden yanayız.
İslâmî ilmin okul ve şubelerinden hiçbirisini reddetmedik, yok saymadık, saygısızlık etmedik. İlme / alime saygı duymakla beraber, zaman zaman kendi çapımızda eleştirilerimiz olduysa da temelde haddimizi bilmeyi, sınırları aşmamayı, temkinli / itidâl üzere kalmayı kendimize ilke sayıp tercih ettik.
Çok öncelerden bu yana Kur’an-ı Kerîm de okuyoruz meâlini de.
Ne Kitabullah’ın dili Arapçayı mutlaklaştırdık ne de dilimize tercüme edilen meâlleri.
Kitabullah’ın aslını ve meâlini birlikte okumasını pek çok insana ihtiyaca binaen tavsiye ettik.
Fakat asla metinci veya meâlci olmadık.
Kur’an okuyanları da gördük, sadece meâl ile yetinenleri de.
Kimseye arkasından veya yüzüne karşı Kur’an’cı, meâlci, hadisçi demedik.
Dinin kaynakları konusunda tereddüt yaşamadık.
Kur’an ve Sünnet’i asla birbirinden ayırmadık.
Hz. Peygamber(sav)’i aşırı yüceltmediğimiz gibi (haşa) sıradanlaştırıp aşağılamadık da.
O bir beşerdi. Fakat nasıl taşlar içerisinde yakut bambaşkaysa O’da insanlar arasında öyle idi.
Peygamber sözü olan hadisler hakkında daima saygılı, duyarlı, dikkatli, temkinli olmayı tercih ettik. Gerektiğinde edep sınırları içinde eleştirel bakabilmeyi seçtik. Fakat hadisleri reddetme kolaycılık, toptancılık ve yanlışlığını hiç gündemimize almadık. Hadis kritiği ve eleştirilerini ise ehline havale ettik.
İtikad / Akaid’de mezhebimiz sadece Allah, Kur’an ve Peygamber oldu.
İtikadî mezhepleri bilmekle birlikte içlerinden birisinin müntesibi olmayı doğru bulmadık.
Amelî / pratik fıkıh açıdan ise Mezhepçi veya mezhepsiz olmamakla beraber hep mezhepli olduk.
Tasarruf, aidiyet ve çalışmalarımızı müslümanların güç ve maslahatına katkı sağlamaya yöneltmek zorundaydık. Bulunduğumuz yer, elimizdeki imkânlar veya özleyip kendisine ulaşabilmek için uğruna çaba ve gayret sarf ettiğimiz hedefler bizleri kardeşlerimizden uzaklaştırmayıp aksine yaklaştırmalıydı.
Yanılgılara, tökezlemelere, düşüşlerimize; dilimizin, elimizin, ayağımızın, kayma ve sürçmesine, bilinç ve irademizi yitirmemize, kulluğu ıskalayıp değerlerimizi hafife alışımıza, itibar ve haysiyet kaybımıza şahit olacak dostlardan kardeşane ikaz ve eleştirilerini bekleriz.
Varlık amacımızı ve Ahiret yurdu için imtihanda olduğumuzu unutturmaması için Rabbimize duacıyız.
Elhamdülillah
İnsanları herhangi bir cemaate, tarikata veya bir mezhebe davet etmedik.
Çünkü bizim davamız “La İlahe İllallah” davasıdır.
Biz insanları sadece Kur’an’a ve Nebevî Sünnet’e çağırdık, çağırıyoruz.
Bize gelmeyin, kendinize gelseniz bu size de bize de yeter dedik.
Kendimizi Müslüman isminden başka bir isimle anmadık, anılmasına da izin vermedik, razı olmadık.
Gazete, dergi, vakıf, dernek, sendika ve STK angajmanı peşinden hiç gitmedik.
El öpmedik, öptürmedik. Hurafelere, uçanlara, kaçanlara, gavs ve kutup zırvalarına inanmadık.
Kalpten geçenleri bildiği iddia edilenlere, marifet, keramet, külliyat ve risalelere pabuç bırakmadık.
Kurtarıcılara ve şefaat dağıtıcılarına asla itibar etmedik.
Biz “ve rabbeke fekebbir” emrince Rabbini tekbir edenleriz.
O’ndan başkasına O’nun sıfatlarını yakıştırmayız.
Biz; LÂ’sı olmayan omurgasız, edilgen, uzlaşmacı tanımlanmış din anlayışlarından, “Devlet Tanrısı” ve “Resmî İdeoloji”den,Resmî / Millî Türk Dini’nden, Demokrasi ve benzerî tüm çağdaş dinlerden, Tasavvuf afyonundan uzak ve berîyiz.
Doğruyu tercih edip savunmak, hak ve adalette ısrarcı olup gerektiğinde bedel ödemek şereftir.
Yanlışlardan vazgeçip tevbe etmek ise izzet ve onurdur.
Başarı, kazanım ve sevinçlerimiz, elimizin altındaki imkânlar Allah ve Peygamber dostlarını sevindirip, Hak ve hakikat düşmanlarını kahretmiyorsa o zaman bizim durduğumuz yerde, duruşumuzda veya anlaşılmamızda bir problem var demektir.
Böyle bilinip tanınmak ve öylece anılmak isteriz. Söylenenler dışında her hangi bir tanım, yaklaşım ve yakıştırmayla anılmayı reddediyor ve hakkımızı helâl etmiyoruz.
Olabilecek eksen kaymalarımızı, saf ve taraf tercihindeki yanlışlıklarımızı gördüğünde ikaz etmesini iman hatırına kardeşlerimizden rica ediyor, kendimizi ve inananları Rabbimize havale ve teslim ediyoruz.
Bütün güç ve imkânların müslüman adamlar, şahsiyetli bireyler, adam gibi adamlar yetiştirmek için harcanması gerektiğine, insanları başka amaç ve hedeflerle oyalayarak kendimizi ve başkalarını kandırmamanın gereğine inanıyoruz.
Muvahhid, mücahid, muttakî bütün kulları seviyor, hidayete tabi olanları selamlıyoruz…..!
-
Coşkun Uzun 13-11-2016 03:48
Şükrü Hüseyinoğlu kardeşime..... Şerhin için eyvallah diyorum.... Lakin yazı içeriğinde hadisi tanımlama, sınırlarını belirleme, tahlil edip ilmî olarak ayrıştırma gibi bir durum söz konusu değildi. Yaklaşım ve bakışımızın ifadesi, duyarlılığımızın aksedişi, tarafımızın bilinmesi sadedinden sarf edilen sözlerdi. Sanırım yanlış anlaşılma ihtimali sebebiyle şerh düşme ihtiyacı duymuşsun. Yoksa zaten Hadis’in tanım değerinde aynı görüş ve düşünceyi taşıyoruz. Hadis denilen sözlerin Hz. Pegambere ait oldukları ifade ve iddiasıyla rivayet edilen sözler oldukları konusunda hemfikiriz. Konunun ilmî ve teknik boyutunu da zaten ilim ehline havale / teslim etmiştik. Teşekkürler ediyorum. Allah razı olsun.
-
i.metin 12-11-2016 23:12
Aleyküm selam
-
Ş. Hüseyinoğlu 12-11-2016 00:46
Allah razı olsun üstadım. Genel hatlarıyla arz-ı haliniz arz-ı halimizdir. "Peygamber sözü olan hadisler hakkında daima saygılı, duyarlı, dikkatli, temkinli olmayı tercih ettik. Gerektiğinde edep sınırları içinde eleştirel bakabilmeyi seçtik. Fakat hadisleri reddetme kolaycılık, toptancılık ve yanlışlığını hiç gündemimize almadık. Hadis kritiği ve eleştirilerini ise ehline havale ettik" paragrafındaki hadis tanımına bir itirazi şerh koymak isterim. Hadisler Peygamber sözü değil, Peygamber sözü olduğu rivayet edilen, öne sürülen, ifade edilen sözlerdir. O sebeple cerh ve tadile muhatap olmuşlardır ve olacaklardır. Zaten doğru tanım yaptığımızda doğru bir hadis algısı ve usulü de oluşturma yoluna girmiş oluruz diye düşünüyorum.
-
HUSEYİN ŞAŞMAZ 11-11-2016 13:26
Fıtrata uygun olarak gerçekleşecek olan Tevhidî dönüşüm ve değişimlerden yanayız. *** Bütün güç ve imkânların müslüman adamlar, şahsiyetli bireyler, adam gibi adamlar yetiştirmek için harcanması gerektiğine, insanları başka amaç ve hedeflerle oyalayarak kendimizi ve başkalarını kandırmamanın gereğine inanıyoruz. *** İşte o fıtrata uygun tevhidi dönüşüm ve değişim. Asıl olan. vakanın eşyadaki özellikleri ile olan ilişkileridir. İNSANDAKİ HALLER..(EŞYADAKİ ÖZELLİKLER.) DEN BAZILARI.
- 01-04-2023 DİNİN SAHİBİ DEĞİLİZ!
- 10-10-2022 GEÇMİŞ İÇİN MANİFESTO!
- 27-05-2022 KİFAYETSİZ MUHTERİSLER OLAMAYIZ
- 13-01-2022 OKUMAK ve ÜFÜRMEK
- 08-06-2021 YOL AYRIMI
- 24-02-2021 SELÂM
- 19-09-2020 TARAFIMIZ
- 11-06-2020 BİZ KİMİZ
- 06-04-2020 KORONA GÜNLERİ
- 26-02-2020 GÜL’ÜN DİKENİ!
- 29-10-2019 UYANMAK LÂZIM!
- 27-08-2019 ÖNCELİK ve MÜSAİTLİKLER
- 16-05-2019 DÛA NİYETİNE
- 02-12-2018 İSLÂMÎ MÜCADELE ve STK’LARA SORULAR
- 20-10-2018 SU(UD)ÎKAST'LAR ÜLKESİ
- 29-06-2018 VATANSEVER TROL(KARDEŞ)LER!
- 05-04-2018 KIRMIZI ÇİZGİLERİN GÜNCELLİĞİ
- 03-11-2017 MUHASEBEDEN MURAKABEYE
- 10-10-2017 MÜSAİT ZAMANLAR MÜSLÜMANLIĞI!
- 14-07-2017 SÖZ MİLÂT’TIR
- 14-04-2017 NASİHAT
- 18-03-2017 ZULÜM İLE ABÂD OLUNMAZ
- 23-02-2017 MÜSLÜMANLARI BEKLEYEN TEHLİKELER
- 11-11-2016 BEYÂN ve ARZ-I HÂL
- 04-03-2016 ŞEHÂDET DEYİŞLERİ
- 22-12-2015 PEYGAMBER (S.A.V.) ARAMIZDA OLSAYDI?
- 21-08-2015 ŞAHSİYET, KİMLİK VE MİSYON
- 15-06-2015 RAMAZAN ve BİZ
- 27-01-2015 CHARLİE HEBDO ALÇAKLIĞI ÜZERİNE
- 01-06-2014 ‘BEKRİ MUSTAFA’LARLA MECLİSTE KUR’AN HALKASI
- 25-02-2014 PARALEL MÜSLÜMANLIKLAR..!
- 30-12-2013 HAYATIN İÇİNDEN
- 19-10-2013 RESMÎ DİN - DEVLETİN DİN ANLAYIŞI
- 15-08-2013 YOZLAŞMA - 1
- 01-07-2013 SAMİMİYET VE GAYRET
- 11-02-2013 YOLNÂME
- 27-12-2012 İSLÂMÎ MÜCÂDELEDE SİSTEM ALGISI
- 29-11-2012 M. İSLAMOĞLU’NA AÇIK MEKTUP
- 05-11-2012 BİRLEME ve BİRLEŞME
- 26-10-2012 DOĞRU TEPKİ ve NEZAKET TELLALLARI
- 10-09-2012 ALNINDAN ÖPMEK!
- 09-07-2012 HANGİ PEYGAMBER?
- 20-02-2012 ÇOCUKLARIMIZ VE MEÂL BULUŞMASI
- 11-02-2012 PAVLUS VE BİZİMKİLER
- 17-01-2012 KUR’AN’A TESLİM OLMAK
- 01-01-2012 KUR'ANİ İLKELER Mİ, ATAYASA MI?
- 30-10-2011 MUHAFAZAKÂR DEMOKRAT İNCİLER
- 01-10-2011 BİR DAMLA SU...
- 14-08-2011 "RAMAZAN ŞENLİKLERİ"
- 19-07-2011 MÜSLÜMAN OLMAK!
- 11-06-2011 SEÇİMLERİMİZ...
- 19-05-2011 İSLAM KİMİNLE VE NASIL GELECEK?
- 17-04-2011 "MÜSLÜMAN AÇILIMI" NE ZAMAN?
- 15-03-2011 GÖZ BEBEĞİ
- 06-02-2011 SIRA TÜRKİYE'DE Mİ?
- 30-12-2010 Mavi Marmara
- 06-12-2010 HİCRET: YOL ve YOLCULUĞUN ADI
- 19-11-2010 BİR NUMARA MI, ON NUMARA MI?
- 04-11-2010 DEĞİŞMEYECEK, DEĞİŞTİRECEĞİM!
- 18-10-2010 Hz. PEYGAMBER'İ UNUTMAK
- 06-10-2010 OTORİTENİN ŞAHİTLERİ ve ŞEHİDLERİMİZ
- 29-09-2010 GÖZLEMLER
- 11-09-2010 TERCİHİMİZ İSLAMİ OLMALI
- 30-08-2010 REFERANDUMA BAKIŞ
- 03-08-2010 ZALİM OTORİTEYİ REDDEDİYORUZ!
- 14-08-2010 DUYARLILIK ÇAĞRISI
- 14-07-2010 RAMAZAN'IN FESTİVALLEŞTİRİLMESİNE HAYIR!
- 10-07-2010 SÖZDE MÜSLÜMANLAR -2-
- 25-06-2010 SÖZDE MÜSLÜMANLAR -1-
- 09-06-2010 GÜLEN ÖZÜR DİLEDİ, HELALLİK İSTEDİ!
- 31-05-2010 GAZZE FİLOSU ve KÜRESEL İNTİFADA
- 22-05-2010 GAZZE GEMİLERİNE ve DİRENİŞE BİN SELÂM!
- 08-05-2010 DİNİ BİRLEMEKTEN DİLİ BİRLEMEYE!
- 23-04-2010 "KUTLU DOĞUM" KUTLAMALARI ÜZERİNE
Makaleler
Hava Durumu