RAMAZANI HAKKIYLA NASIL DEĞERLENDİREBİLİRİZ?

Asım ŞENSALTIK

01-03-2025 09:04


يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِن قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُ

“Ey iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.”[1]

Yeni bir Ramazan ayına daha girmiş bulunuyoruz. Müslümanlar için mânevî bir arınma ayı olan Ramazan’a bizi ulaştırdığı için Rabbimize sonsuz hamdu senalar ediyoruz. Ve rabbimizden bu ayı hakkıyla ihya etmeyi bize ve dünya Müslümanlarına nasip etmesini niyaz ediyoruz. Rabbimizden bu ayda yapılacak ibadetler hürmetine Müslümanlara Rahmetiyle muamele etmesini ve yaşadığımız bu zilletten tez zamanda bizleri kurtarmasını diliyoruz.

Ramazan ayı Müslümanlar için tam bir fırsat ayıdır dersek hata etmiş olmayız. Rabbimizin sonsuz rahmetine ve affına nail olmak için bize sunulmuş bir fırsattır Ramazan. Yine bizi kuşatan şu maddî dünyanın kuşatmasından sıyrılarak mânevî azığımızı sağlayacağımız önemli bir fırsattır.

İslam’ın bizlerden istediklerini yeterince yerine getiremeyen kimseler için kendilerinde var olan eksiklikleri gidererek Allah’a, Allah’ın istediği şekilde kulluk yapacakları bir hayata başlamaları için bir fırsattır Ramazan. Çünkü Ramazan ayı, diğer aylarda insanların gündemlerine gelmeyen dinî duyguların meydana geldiği bir aydır. Diğer aylarda beş vakit namazı bile kılmayan insanların bu ayda, teravih namazını kılmak için camilere koştuklarına şahit olmaktayız.

Allah’ın emirlerini yerine getirme gayreti içinde olan şuurlu Müslümanlar için de ramazan bir fırsattır. Mânevî dünyamızdaki bozuklukları tamir etmek, takvâyı kuşanmak ve mânevî olarak donanımlı hale gelmek için bir fırsattır. Diğer aylarda fırsat bulamadığımız için ihmal ettiğimiz manevîyatımızı kâmil bir hale taşımak için Ramazan ayı bulunmaz bir fırsattır. Hem de bizi yaratan Allah tarafından biz kullarına ikram edilmiş bir fırsat. O halde Müslümanlar, Allah’ın bize ikramı olan Ramazan ayını hakkıyla ihya etmek, bu ikramdan yetirince istifade etmek için elimizden gelen gayreti ortaya koymaya çalışalım.

Ramazan Ayını Hakkıyla İhya Etmek İçin Şunları Yapmalıyız

Her şeyden önce Ramazanı diğer aylardan farklı kılan en önemli özellik hiç kuşkusuz ki oruçtur. Ramazan fırsatını hakkıyla değerlendirmek için bu ayda Rabbimiz olan Allah’ın bize farz kıldığı oruç ibadetini hakkıyla yerine getirmeliyiz. Mazereti olmadığı halde Ramazan orucunu terk eden bir kimse, diğer ibadetlerini yerine getirse de Ramazan’dan hakkıyla istifade etmesi mümkün değildir. Günlerin uzamasının ve havaların ısınmasını veya iş hayatının getirdiği olumsuzlukları ve zorlukları göğüsleyerek, Rabbimizin rızasını kazanmak ve orucun farz kılıma maksadı olan ittika sahibi bir mümin olma gayreti ortaya koymalıyız.

Orucu sadece cinsel isteklerimize ve midemize tutturmamalıyız. Bütün uzuvlarımıza tutturabilmeliyiz. Yani nasıl ki bir ay boyunca günün sabahından akşamına kadar yemek ve içmekten, cinsel ilişkiden kendimizi uzak tutuyorsak, aynen bunun gibi diğer uzuvlarımızı da haramlardan ve gereksiz boş işlerden uzak tutmalıyız.

Gözümüzü harama bakmaktan uzak tutup, Onu, Allah'ın bize verdiği bir nimet olduğunun bilincinde olup, bizim için helâl olan şeylere bakarak kullanmalıyız. Sokaklarımızı kuşatan görsel haramlara bakmaktan uzak tutmaya çalıştığımız gibi televizyon, internet, gazete gibi görsel basında yer olan haramlardan da gözlerimizi korumalı, onlara da oruç tutturmalıyız. قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْؕ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ“Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Bu onlar için daha arındırıcıdır. Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır.” (Nûr, 30)

Aynı şekilde, dilimizi de başta yalan olmak üzere elfazı küfür, gıybet, iftira, dedikodu vb. gibi haramlardan uzak tutmalıyız. Ramazan dışında çok dikkat etmediğimiz dilimize Ramazanda daha bir dikkat ederek onu yukarıda saydığımız dilin haramlarından korumalıyız. Ebû Hureyre (r.a.)'dan, rivayet edilen bir hadis rivayetinde Hz. Peygamber şu şekilde buyurmuştur: "Bir kimse yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi terketmezse, Allah (c.ç.)'in, onun yeme içmeyi terketmesîne ihtiyacı yoktur."[2]  O halde kardeşlerim dilimize dilin haramları olan hususlara karşı oruç tutturmalıyız. Dilimizi zikir, Kur'an okumak, hakkı söylemek, iyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak gibi amellerde meşgul etmeliyiz.

Kalbimizi de ramazanı vesile kılarak tezkiye etmeliyiz. Normal zamanlarda yapamadığımız tezkiyemizi, orucun getirdiği manevî atmosferi fırsat bilerek yapmalıyız. Kalbin amelleri olan kin, nefret, su-i zan, kıskançlık, cimrilik, sevilmemesi gerekenleri sevmek, korkulmaması gerekenlerden korkmak gibi hastalıklarını tedavi edebilmeliyiz. Kalbimizi Allah’ın razı olacağı amelleri ile meşgul etmeliyiz. 

Yine, nefsin her türlü haram ve isyan olan arzu ve isteklerine karşı bir direnç ortaya koyarak nefsi tezkiye edebilmeliyiz. Bu özelliğinden dolayıdır ki birçok ayette Rabbimiz bazı günahların kaffareti olarak orucu emretmektedir. Yani adeta Rabbimiz işlediğimizi günahlarımızdan temizlenmek için oruç bezini/temizleyicisini kullanmamızı istemektedir. Peygamber efendimiz de bu özelliğinden dolayıdır ki nefsi kontrol atlında tutmak ve harama gitmesini engellemek için nafile orucu tavsiye etmiştir. "Ey gençler topluluğu! Sizden kimin evlenmeye gücü yetiyorsa hemen evlensin. Zira evlilik gözü (haramdan) daha çok uzaklaştırıcı iffeti de çok daha koruyucudur. Evlilik külfetine güç yetiremeyenler ise oruç tutsun. Çünkü oruç, şehveti kıran bir şeydir."[3]

Yine bu ay, açların halinden eh fazla anlayacağımız ve elimizdeki imkanları onlarla paylaşacağımız ay olmalıdır. “Açın halinden tok ne anlar” diye bir atasözümüz vardır. Evet, aç açın halinden anlar. O halde bizde aç olan kardeşlerimizin halinden anlamalı ve Allah’ın bize sunduğu nimetleri aç olan başta Gazzeli kardeşlerimiz olmak üzere insanlar ile paylaşmalıyız. Eğer imkânımız varsa, iftar soflarımızı aç insanlar başta olmak üzere, fakirlere, akrabalara ve komşulara açabilmeliyiz. Yardımlaşma ve dayanışmamıza ramazanı bir vesile kılmalıyız.

Özellikle malî durumu iyi olan kardeşlerimiz, zekâtlarını bu ayda ihtiyaç sahibi kimselerle ulaştırmalı veya bu konuda faaliyet yapan kurumları desteklemeleri gerektiğini unutmamalılar. Unutmayalım ki, zekât “temizlemek” demektir. Eğer kendimizi ve sahip olduğumuz malı temizlemek istiyorsak, yani malî ve mânevî kirlerimizden arınmak istiyorsak zekatlarımızı tastamam olarak bu ayda vermemiz bizim için daha hayırlıdır. Hani Ramazan için bir fırsattır demiştik ya! Mânevî temizliğimizi sağlayacak bu aya, malımızı temizleyecek zekatlarımızı da ekleyerek tam bir arınmayı yakalayabilmeliyiz.  

Yine, fıtır sadakası bu aya has malî bir ibadettir. Halkın fitre dediği, zengin fakir demeden bütün insanların vermesi gereken bu malî ibadet dinimizce Müslümanlar arası dayanışmak amaçlamaktadır. Müslümanlar arasındaki dayanışmayı sağlayan bu malî ibadeti de tas tamam yerine getirmeliyiz. Herkes günlük olarak tükettiğinin ortalamasından iki öğünlük bir miktarı fakir insanlara vermelidir. Zengin kendi malî durumuna göre, fakir de kendi durumuna göre vermelidir. İhtiyaç sahibi olan insanların ise fitre vermemelerinde bir sakınca yoktur. Allah imkânı olan insanları bu ibadetle yükümlü tutmuştur. Diyanetin belirlediği fitre tutarı imkanları az olan fakirler içindir. Dolayısıyla zengin olanlar kendi tükettiklerinin ortalamasını dikkate alarak fitre vermelidirler. Fıtır ibadeti de bizim, ramazan ayını hakkıyla ihya etmemiz için bir vesiledir. O halde bu vesileye de sarılalım.

Yine hepimizin bildiği gibi Kur'an, bu ayda inmiştir ve bizim örfümüzde bu ay Kur'an ayı olarak bilinmektedir. شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِيَ أُنزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِّلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِّنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِRamazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur'an'ın indirildiği aydır…”[4] Bu ayda Allah'ın kitabı olan Kur'an ile olan ilişkimiz mutlaka arttırılmalıyız. Anlamak için Kur’an’ı az okuyan bir toplumuz. Ramazan ayını bir vesile bilerek, bu ayı “on bir ayın sultanı” yapan Kur’an’a mutlaka zaman ayırmalıyız. Oruçtan sonra, hatta, oruçtan da önce bu ayda yapmamız gereken ibadetlerin en önemlisi hiç kuşkusuz ki, anlayarak Kur’an okumamızdır dersek hata etmiş olmayız. Hz. peygamberimizin Ramazan sünneti olan Kur'an’ı anlama ve maksadını kavramaya yönelik okumaya yönelik hatimler yapmalıyız. Halkın mukabele örfünü, Kur'an’ı anlama örfüne dönüştürmemiz gerekmektedir. Ramazan geçip gittiği halde Kur’an’dan istifade etmemiş, çok önemli olan bu vesileyi ihmal etmiş birisi olmamalıyız. Dinimizin temel kaynağı olan Kur’an’ı mutlaka anlamaya çalışmalı, dinimizi öncelikle ondan öğrenmeliyiz. Dinini Kur’an’dan, yani Allah’tan öğrenmeyenler her daim birilerinin saptırmasına muhatap olabilirler. Dolayısıyla istikamete ulaşmak ve onu koruyabilmek için Kur’an’ı anlamamız zaruridir.

Peygamberimizin önemli bir sünneti de bu ayda daha fazla dua ibadetine sarılmasıydı. Allah ile aramızdaki en önemli rabıta olan dua ibadetinden kendimizi mahrum etmeyelim. Kendimiz, ailemiz ve yakınlarımız için dua ettiğimiz gibi başta Gazze’de, Arakan’da, Afganistan’da, Suriye’de, Doğu Türkistan’da ve dünyanın diğer coğrafyalarında despot yönetimlere ve zalimlere karşı yürüttükleri mücadelelerinde başarılı olmaları için Müslümanlara dua etmeliyiz. Yaptıkları bu direnişi, maddî ve mânevîi anlamda desteklemeli ve Allah'ın onlara zafer vermesi için bol bol dua etmeliyiz. Müslümanların Allah için ortaya koydukları mücadelelerinde başarılı olmaları için Allah’tan kendilerine yardım etmesini istemeliyiz. Onlar için hiçbir şey yapamıyorsak en azından dualarımızla onlara yardım etmeliyiz. İbadet halindeyken yapılan duanın İslâm'daki önemi sizce malumdur. Oruç ibadetini ifa ederken hem kendimiz hem de bütün Müslümanlar için devamlı dua etmeniz gerektiğinin bilincinde olmalıyız.

Yine Ramazana özgü bir ibadet olan teravih namazını mutlaka ifa etmeliyiz. Cami imamları arkasında kılmıyor olsak da bizlere ait olan dernek, vakıf, mescid, ve evlerimizde teravih namazını mutlaka kılmalıyız. Her ne kadar bu ibadeti farz ve müekked bir sünnet olarak görmüyor olsak da kılınmasının faydalı oluğuna inanıyor ve arınmak için başvurulması gereken bir unsur olarak görüyoruz. Hz. Peygamberin önemli bir sünneti şuydu ki; Ramazan ayında ibadetlerini artırıyordu. İşte teravih namazı bunu sağlayan önemli bir etkenlerden birisidir bu vesileyle ikame edilmesi çok önemlidir ve ihmal edilmemelidir. Ne yazıktır ki, Ramazan gelip geçtiği halde bu ve buna benzer ibadetlerden mahrum olan kardeşlerimiz var. Hani dedik ya Ramazan bir fırsat ayıdır. İşte bu fırsatlardan bir tanesi de teravih namazıdır. İster yirmi, isterse de sekiz rekât kılalım. Ama mutlaka kılmaya çalışalım, teravih denilen bu vesileye de tutunalım ve bundan gafil olmayalım.

Ayrıca, Ramazan ayı hepinizin bildiği gibi içerisinde i’tikâfın bulunduğu bir aydır. İ’tikâf, kişinin, tüm zamanlarını ibadetle geçirmek maksadıyla mescit hükmünde olan bir yere kapanması demektir. Kapital sistemin hâkim olduğu ve para kazanmak için insanların zamanlarının büyük bir kısmını kendilerinden çaldığı bir durumda Müslümanlar, buna inat, vakti müsait olanların, Hz. Peygamberin yaptığı gibi on gün, vakti ve imkânı olmayanların ise vakitlerinin el verdiği oranda mutlaka i’tikâfa girmeleri gerektiğini şiddetle tavsiye ediyoruz. İ’tikâf maalesef bu toplumun unuttuğu, Kur’na’da karşılığı bulunan ve hüküm olarak da muekket sünnet olan bir ibadettir. Yani peygamberimizin hiç terk etmediği bir ibadettir i’tikâf. Bu ibadeti ifa etmek isteyen kardeşlerimizin de, itikâfa girdikleri mekânları; uyumak, lüzumsuz muhabbet ve tartışmalar yapmak, gerekli gereksiz cep telefonu kullanmak gibi bu ibadetin ruhuna aykırı şeylerden kaçınarak; ibadet, tefekkür, zikir ve Kur'an okumak gibi ibadetlerle geçirmeleri gerektiğini unutmamalıyız.

Yine özellikle Ramazanlarda tv. kanallarında boy gösteren sözüm onlara hoca tiplemelerinin ve Müslüman belediyelerin yaptıkları tahribatın da bilincinde olmalıyız. Ramazanı bir festivale çeviren, Ramazan’ın ruhuyla hiç alakası olmayan hususları Ramazan vesilesiyle gündeme getiren televizyon kanalizasyonlarından ve belediyenin organizasyonlarından uzak durmalıyız. Sahur ve iftar vakitlerini tv. başında ve belediyelerin bu ifsat yerlerinde geçirmektense bizim için ibadet olacak şeylerle bu vakitlerimizi değerlendirmeliyiz.

Ramazan ayını ayette buyurduğu gibi, “Umulur ki takvaya ulaşırsınız”[5] ifadesinde oryaya konulduğu gibi bir temizlenme ve arınma ayı olarak görmeliyiz. Nefsimizi tezkiye etmek ve bizim için diğer aylarda da gerekli olan donanımları bu ayda sağlayıp Ramazan’dan takva sahibi bir mümin olarak ayrılmak için her türlü meşru vesileye tutunmalıyız.

Ramazan fırsatını değerlendiremeyen bir Müslümanın, yeteri kadar bir donanıma sahip olamadığı için diğer aylarda da takvaya uygun bir hayat yaşamasının mümkün olamayacağını bilmeliyiz. Rabbimizin ayağımıza kadar gönderdiği bu fırsatı kaçırmamak dileğiyle.

Evet rabbim Ramazan’ı hakkıyla ihya etmeyi bize ve tünün dünya Müslümanlarına nasip etsin! Bayrama her türlü günah, mânevî kirlerden arınmış bir şekilde ulaşmayı bize naip etsin! Rabbim bu Ramazan’ı ümmetin uyanışına bir vesile kılsın! Küfre karşı vermiş oldukları mücadelelerinde onlara muzafferiyetler versin!

 

 


[1] Bakara, 2/183.

 

[2] Buhârî, savm 8; Tirmizî, savm 16; İbn Mâce, sıyâm 21. Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 9/211.

 

[3] Müslim

 

Makaleler

Hava Durumu


VAN