
"Dalar" Arama Sonuçları

Hutbelerin kalitesi; çiçeklerden, böceklerden, veremden, ormandan bahsetmekle ölçülmekte. Hatta bazen verginin faydalarından, kalkınmak için verginin kutsallığından bahsedilmektedir. Çünkü Diyanette, her şeyin Allah için yapılmasından önce, her şeyin devlet için yapılması önceliklidir.

Müslümanlar, 'buyur Allah'ım buyur da emrini yerine getirelim' dedikleri halde, rablerine verdikleri sözü tutmuyorlar. Allahuekber nidalarıyla yeri göğü inlettiklerinde samimi değiller miydi ki, halen Allah'tan gayri her türlü tağut yeryüzüne egemen?

Leylak'ın bu geri dönüşü olmayan uçuşu, aklıma "özgür birey", "özgür kız" olmak için yuvalarından "uçan", aile bağlarından koparılan genç kızları getirdi aklıma. "Özgür birey" olma hevesiyle çıktıkları yolda şehvetperestlerin şehvet sofralarına meze olmalarını, otel odalarından atılıp katledilmeleri gibi akibetlerini hatırladım.

Modern zamanlar artık Allah'ı hayatın dışına atmanın ve insanı evrenin merkezine yerleştirmenin gayretini güttüğünden dolayı yapılan işlerde bir bereket hasıl olmamaktadır. İnsanın adıyla başlayan her iş artık sonu gelmez kargaşalar, sonu gelmez kavgalar ve dibi görünmeyen uçurumlarla çoğalarak tabiatın, hayvanatın ve insanlığın üzerine üzerine gelmektedir.

Ercümend ve Mukaddes Özkan ikilisinin hayatları aile yapıları, çocukluk ve gençlik yılları itibariyle içimizden biridir. Yaşam tarzları, mücadeleleri, azim ve kararlılıkları itibariyle ise sıra dışı bir hayattır. Mukaddes Hanımın, hayatı emniyette, gözaltı odalarında, hapishane koğuşlarında geçen bir adamın hanımı olmaktan şikayetçi olduğu duyulmamış, “ben bu oyunda yokum” dememiştir. Bilakis bu hayatı eşiyle birlikte omuzlamış, eşinin en yakın destekçisi olmuştur.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre, Türkiye’de her yıl 7.7 milyon ton yiyecek çöpe gidiyor. Bu da her yıl kişi başına 93 kilogram yiyeceğin israf edildiği anlamına geliyor.

Zaman zaman gençlerle sohbet etme fırsatı buluyorum. Benim için böyle anlar gençliğin ahvâlinden haberdar olabilmem açısından çok kıymetli anlar oluyor. Biliyor musunuz, gençlerimiz epeydir Müslümanca düşünme yetilerini kaybetmiş durumdalar, tıpkı çoğumuz gibi. Çünkü anlayabildiğim kadarıyla yoğun bir baskı altındalar. İnternetle birlikte zihinlerini günden güne Batı menşeli değer yargıları istila ediyor, bu istilaya karşı mücadele edip olması gerektiği gibi kalanlar da kınanıyorlar.

Ramazan midelerin ve ruhların yıllık bakıma alınma ayıdır. Yıl boyunca tıka basa doldurduğumuz mideler bu ayda istirahat ediyor. Keza ramazan mideyi ve ruhu nadasa bırakmaktır. Orucun sağlığa faydalarını tıp alanındaki uzman kişiler yıllardır söylüyor.

Son tahlilde hepimiz küresel finans ağalarına çalışan marabalarız. Evet, borç yiğidin kamçısıdır. Ancak bu söz çok yanlış anlaşılmaktadır. Hangi yiğit için kamçı yemek ar değildir ki?

İnsanın hayatında kanın yeri büyüktür; vücudun her tarafına dağılması hayatî önem arzeder. Kalp, kanı vücudun en ücrâ yerlerine kadar ulaştırmak üzere pompalar. Kalbin bu işi yapabilmesi için daimî olarak dinç olması gerekir. Bir de bu kan gönderme işinde kalbe yardımcı olunabilmesi için, şahsın birtakım hareketler yapması, bedenin dinç kalması için, o hücrelerin kan ile iyice sulanması veya kanlanması gerekmektedir. Nasıl, bir bahçıvanın sebzelerin iyice yetişmesi için bahçeyi her zaman sulaması gerekirse, dokulardaki kan dolaşımı, yani hücrelerin iyice kanla sulanması, daha doğrusu hücrelerin iyi kanlanması gerekmektedir.

Suriye’nin Hama şehri 1982 tarihinde baba Esed tarafından on binlerce Müslüman katliâmdan geçirilirken Âh Hama! Nidâları hepimizin içinin yandığının, Müslümanların çaresizliğinin bir göstergesi olarak yürekleri yakan bir ifade idi.

Uyku denilince aklımıza rahatlama ve tüm geceyi uykuyla rahat bir biçimde geçirmek geliyor elbet. Uyku iki ölümden bir tanesidir, uyku ölümün kardeşi gibidir. Uyurken ruh bedenden ayrılır.. Bu yüzden bu kelimeler uyku için kullanılabilir.

Meydanlara “Allahu Ekber” nidaları ile çıkan halk bu yine meydanlara davet edildi. Ancak bu sefer darbeyi engelleyen İslamî ruh, demokrasi ve vatancılık ile örtülmeye çalışıldı. “Hâkimiyet milletindir” yazılarının önünde “Demokrasi nöbetleri”, “Demokrasi şölenleri-eğlenceleri” düzenlendi. Demokrasi şehitleri ilan edildi, demokrasi için sabah namazına davetler yapıldı. Canını, malını Allah için tehlikeye atan Müslümanların bulunduğu meydanlarda Kur’an okundu ancak anlatılan demokrasi, cumhuriyet ve milli ruhtu. Vatan o kadar öne çıkarıldı ki milli ruh, ümmet ruhunu unutturdu. Hiç kimse düşünmesin diye her şey düşünüldü, puslu havayı seven kurt kuzuyu boğazladı.

Ramazan Ayı’nın gelmesiyle dünya Müslümanlarında manevi bir coşku hakim. Oruç ibadetinin gerçekleştiği mübarek ayı Müslümanlar çeşitli şekillerde idrak etme çabasında. Bununla birlikte birçok sıkıntıya da muhatap durumdalar.

Şimdilerde hepimiz farkındayız, uykuyu zor uyuyoruz yataklarımızda, lakin bir zaman sonra dinlenebileceğimiz uyku hiç girmeyecek odalarımıza. Fakındayız, herkesin kalbinde bir sızı var, dalıp dalıp gidiyoruz dipsiz kuyulara, sanki ölmüşüz de kefensiz geziyoruz şehrin sokaklarında. Dünyanın yükü ağır geliyor yalnız ve cılız omuzlarımıza. Yük ağır, yol uzun ve çileli, düşman çok, küfür egemen, gücümüz yok. Bütün bu olumsuzluklara karşı “Biz” olmaktan başka çaremizde yok. Müslümanlar ne yapmalı, oturup düşünmeliyiz.

Tiran ve Sanafir adalarının hakimiyetini Mısır'dan devralan Suudi Arabistan’ın, İsrail'e yazılı garanti verdiği iddia edildi.

İşte Türkiye’de 80’li yılların sonu ile 90’lı yılların ortalarına kadar her alanda akidevi netliğe ulaşıp ciddi bir güç haline gelen tevhidi mücadele hattının, Kur’ani-Nebevi ilkelerden ziyade “maslahatlar”a vurgu yapmaya başlaması ve imha ve inşa edici, bağımsız, özgün bir mücadele hattı olmaktan uzaklaşıp, mevcut sistem içi muhafazakâr demokrat değişim sürecine eklemlenme yoluna girmesi bu “ikna odaları”nın eseri olmuştur.

Esed rejiminin zulumlerinden kaçarak Avrupa'ya sığınmak isteyen Suriyelilerin, ölümü göze alarak botlarla çıktığı umut yolculukları devam ediyor. Ege Denizinden Yunan adalarına geçmeye çalışan mültecilerin bindikleri botun batmaması ve sağ salim kıyıya ulaşmak için Kur'an okuyup dua etmeleri cep telefonu kamerasıyla görüntülendi.

"Kandil'in tepelerinde Olimpos tanrıları gibi efsanelere bürünmüş vaziyette yaşamayı bırakıp, sıradan insanlarla yüz göz olarak sivil siyaset yapacak ve oy toplayacaklar. Kendilerinin de birer fâni olduğunun ortaya çıktığı bir ortamda aldıkları oy oranına razı olacaklar. Böyle bir şey düşünebiliyor musunuz?"
Makaleler
Hava Durumu