KALPLERİ KATILAŞANLAR GİBİ OLMAMAK
Emrullah AYAN
10-10-2021 12:12
“İman edenlerin, Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.” (Hadid: 16)Gayelerinden uzun süre ayrı kalan ümmetlerin kalbi kararır. Bu ümmetlerin kimi kuşağı da yoldan sapıp gider. Tarihi Kıyamet Günü’ne kadar sürecek olan İslam ümmeti de bazı zor dönemler geçirecektir. Tıpkı İsrailoğullarının yaşadığı dönemlere benzer dönemler gibi...Yüce Allah, İslâm ümmetinin değişik kuşaklarındaki imam, önder ve dava adamlarına, ümmetlerin başına dert olan belalardan nasıl çıkılacağını ve hastalığı teşhis ettikten sonra hangi tedavinin uygulanacağını öğretmiştir.Hidayet ve istikameti reddeden en katı kalpler; hakkı tanıdıktan sonra sapan kalplerdir. Ham ve gafil kalpler ise, davaya icabet etmeye çok daha yatkındırlar. Çünkü davayla ilk defa karşılaşan bu kalpler, hemen etkilenmeye başlar. Davetin ciddiyeti ve fıtratı sarsan göz kamaştırıcı niteliği karşısında dayanamayarak cahilî tortulardan arınmaya bakar. Daha önce daveti işiten kimselere yapılan ikinci çağrı ise, hiç şüphesiz ilk andaki ciddiyeti taşımayacak, sarsıntı meydana getirmeyecek, davanın ciddiyet ve büyüklüğünü de hemen hissetmeyecektir. Bundan dolayı bu tür insanlarla uğraşmak, kat kat bir çaba ve uzun bir sabır gerektirmektedir.Tağutî terör ve kölelik boyunduruğu altında uzun bir zaman horlanan, ezilen ve boyun büken kimseler; davetçileri en çok uğraştıran kimselerdir. Bu davetçilere en zor gelen durumdur. Bu zorluğa katlanmamak için en kolay, en kestirme ve en hileli yollara başvurmanın nedeni budur. Bu zamanımızdaki beşer topluluklarında sık sık görülen bir durumdur. Akideden kaçmalarının nedeni, akidenin getirdiği sorumluluklardır. Yığınlara karışıp onların yolunu izlemek, bu sorumluluklardan kaçışın bir sonucudur. Çünkü yığınlarla beraber yaşamanın hiçbir sorumluluğu yoktur. İşte akide ve şeriatın çare getirmek için uğraştığı en zor, en ağır ve en çetin mesele budur.Gelenek, yönetim ve kanunların, fıtratı ifsad edecek oranda meydana getirdiği zulmü, toplumsal yozlaşmayı, bulanıklığı ve ölçüsüzlüğü gören iyi niyetli kimselerin göğsü daralmaktadır. Halkın zulüm ve azgınlığa karşı suskunluk ve sessizliğini görmek bu sıkıntıyı daha da artırmaktadır. Bugün fıtrat öylesine buzulmuş ki halk, mazlum bir insanın kendi kendisini savunup direnmesinden bile hoşlanmamaktadır. Kendisini veya başkasını savunan kimseye “zorba, eşkıya” bile diyebilmektedir. Çünkü bu hareketsiz insanlar, tağutun zulmüne alışmıştır.Hatta bu zulmün; adalet, fazilet, ıslah ve edep olduğuna inanmıştır. Zulme karşı koyan bir mazlumun tağutu koruyan iktidarlar tarafından konulan sun’î batıl engelleri kırıp parçalamaya çalıştığını gördüklerinde feryadı basmalarının nedeni budur. Ortalığı velveleye verip zulme karşı koyan bu mazluma “zorba”, “kan dökücü” demelerinin nedeni budur. Ağır zulmün altında ezilip duran mazluma bir mazeret bulacaklarına, yerme ve kınama feryatlarını koparmalarının nedeni budur. Çünkü bu insanlar, içtikleri zillet şarabının tadına varmış, aşağılık ve hor bir hayat yaşamaya razı olmuşlardır. Zilleti beğenip bozulan ve kokuşan bir fıtrat; iyilik ve güzellik duygularını kaybetmiş, pisliği, kokuşmuşluk ve çürüklüğü anlama yeteneklerinden de uzaklaşmış demektir. Pislik ve kokudan rahatsız olmayan bu tür insanları kurtarmak çok zor bir iştir.Zamanla bozulan insanlarla uğraşmak, dava adamının karşılaşabileceği en büyük zorluktur. Hele hele eğer zamanla bozulup kişiliğini kaybeden, ruhundan uzaklaşıp basit bir heykel haline gelen bu insanlar daha önce akideyle tanışmışlarsa, bu zorluk daha da artacaktır. Yani davet edilen bu insanlar, tâğûtî zorbalığın gölgesinde yaşanan aşağılık hayatı benimseyip alışkanlık haline de getirmişlerse…İşte dava adamı, bu tür durumlarda kat kat çaba harcamak zorundadır. Fazlasıyla sabırlı olmak zorundadır. Sapmaları, eğrilikleri, ilgisizliği, karakter bozukluğunu sabırla karşılamakla yükümlüdür. İnsanların değişik dönemlerdeki aksiliklerine, hiç beklenilmeyen tepkilerine ve cahiliyeye karşı hemen tavır takınmama konusunda sabretmek zorundadır.İnsanların düşüncesi sık sık değişebilir. Sık sık unutmak, insanoğlunun bir diğer özelliğidir. Öyleyse gönüllerin sık sık uyarılması gerekir. Çünkü uyarılan gönüller, parlaklık kazanır ve nurdan ışınlar yayar. Uzun süre uyarılıp nasihatle beslenmeyen gönüller, katılaşma ve donukluğa mahkumdur. Işık ve aydınlığını kaybeden bir gönül, kararmakla karşı karşıyadır.“İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.” (Hadid: 16)Öyleyse bu tür gönülleri öğüt vererek yoklamak ve sürekli bir uyarı altında tutmak gerekir. Maksat öğütlenip huşu duymasını sağlamaktır. Duyarlılık ve inceliğini korumaktır. Katılık ve donmuşluğa meydan vermemektir.Her şeye rağmen sönük, donuk, katı ve kararmış gönüllerden umut kesmemek lazımdır. Çünkü bir daha canlanabilir. Bir daha aydınlanıp Allah’ın zikriyle huşu duyabilir. Yüce Allah’ın dirilttiği ölü bir toprak yeniden hayat emarelerini gösterip çiçek ve bitkiler çıkardığı, ürün ve meyveler verdiği gibi kalplerin de bir daha canlanması mümkündür. Tabii ki Allah dilerse…“Bilin ki Allah, ölmüş toprağı tekrar diriltir.” (Hadid: 17)
YORUMLARHenüz Yorum Yok !Diğer Yazıları
- 08-11-2021 SEKÜLER-LAİK ANLAYIŞ, İNSANİ BİR DEĞER ÜRETEMEZ
- 28-10-2021 SABİKÛNDAN BİR İSİM: AHMED KALKAN
- 10-10-2021 KALPLERİ KATILAŞANLAR GİBİ OLMAMAK
- 27-09-2021 KUR'ANÎ BİR HAYATA BAKIŞ
- 23-04-2021 RAMAZAN, KUR’ÂN’IN KENDİSİNDE İNDİRİLDİĞİNDEN DOLAYI MÜBÂREKTİR
- 13-04-2021 RAMAZAN, KUR’AN VE MÜSLÜMANLAR
- 03-04-2021 DÜNYA HAYATI VE MUTTAKÎLER
- 24-03-2021 MÜ'MİNLER BOŞ ŞEYLERDEN YÜZ ÇEVİRİRLER
- 04-03-2021 MÜ'MİNLER ALLAH'A AİTTİR
- 07-02-2021 HELÂLİ VE HARAMI RABBİMİZ OLAN ALLAH BELİRLER
- 19-01-2021 CÂHİLİYE, GELENEKSELİ VE MODERNİYLE KUR’AN’LA YOK EDİLECEKTİR
- 12-01-2021 TEVBE SAMÎMİ OLURSA KABULE ŞÂYAN OLUR
- 26-12-2020 KENDİMİZİ VE AİLEMİZİ ATEŞTEN KORUMAK
- 19-12-2020 GÜZEL SÖZ; KÖKÜ SAĞLAM, DALLARI GÖĞE YÜKSELEN MEYVELİ BİR AĞAÇTIR
- 08-12-2020 DÜNYA HAYATI VE MUTTAKİLER
- 01-12-2020 YERYÜZÜNDE İLÂHÎ ADALETİ GERÇEKLEŞTİRME GÖREVİ MÜ’MİNLERİNDİR
- 21-11-2020 İLİM, İSLÂMÎ HAREKET VE ULEMÂ
- 28-05-2018 İBADET; ALLAH’IN İSTEDİĞİ GİBİ YAŞAMAKTIR
- 15-05-2018 KÂFİRLER HOŞLANMASALAR DA ALLAH NURUNU TAMAMLAYACAKTIR
- 06-05-2018 KUR'AN'LA YAŞAMAK
- 29-04-2018 EY İMAN EDENLER, İMAN EDİNİZ
- 08-04-2018 DÂVETÇİ VE UZLAŞMA TEKLİFLERİ
- 18-12-2017 MESCİD-İ AKSA ÖZGÜR OLANA DEK
- 04-07-2017 GERÇEK BÜYÜK BAŞARI
- 01-01-1970 VELÂ İLE MÜSAMAHAYI AYIRT ETMEK
- 24-11-2015 MUTLAK GÜÇ VE HİKMET SAHİBİ ALLAH'TAN BAŞKA İLAH YOKTUR
- 04-06-2014 ŞEHİDLİĞİN YOLU ŞAHİDLİKTEN GEÇER
- 29-04-2014 BEŞERİN BEŞERE KULLUĞU CAHİLİYEDİR
- 07-04-2014 KUR'AN'I YAŞAMAK
- 21-03-2014 HAKLA BÂTIL UZLAŞTIRILABİLİR Mİ?
- 13-03-2014 ULUHİYET VE RUBUBİYET BİLİNCİ
- 04-03-2014 KUR'AN'I YAŞAYANLARIN VASIFLARI
Makaleler
Hava Durumu