"edi:" Arama Sonuçları
Yeni Şafak yazarı, Türkiye'nin ismini zikretmeden "Yeni Türkiye" sistemini özetledi: Dindar laiklik
Taha Kılınç, Yeni Şafak'taki bugünkü yazısında eski Türkiye ve Tunus'taki jakoben laikliğe karşı Fas ve Mısır örneğini anlatırken, isim vermeden yeni Türkiye'deki sistemi de özetlemiş oldu. "İslâm dünyasındaki laiklik tecrübesi sadece yasakçı, jakoben laiklik biçiminde tezahür etmedi. Tunus ve Türkiye örneklerinin aksine Fas ve Mısır’da da laik rejimler oluşturuldu. Ama “dinle barışık” bir laiklikti bu. İslâm görünürde mevcuttu, hayatın her alanında çeşitli tezahürleriyle arz-ı endam ediyordu; fakat bazı kritik alanlara din kesinlikle sokulmuyordu. İşin garibi, halkın geneli de zamanla bu duruma rıza olur hale gelmişti. Dinin, sosyal hayatın her alanında ayan-beyan görünürken, girmeye müsaade alamadığı yerler şunlardı: Dış politika, ekonomi ve devlet yönetimi" tesbiti yapan Kılınç'ın yazısını sistemiz okurlarının dikkatine sunuyoruz:
Taha Kılınç, Yeni Şafak'taki bugünkü yazısında eski Türkiye ve Tunus'taki jakoben laikliğe karşı Fas ve Mısır örneğini anlatırken, isim vermeden yeni Türkiye'deki sistemi de özetlemiş oldu. "İslâm dünyasındaki laiklik tecrübesi sadece yasakçı, jakoben laiklik biçiminde tezahür etmedi. Tunus ve Türkiye örneklerinin aksine Fas ve Mısır’da da laik rejimler oluşturuldu. Ama “dinle barışık” bir laiklikti bu. İslâm görünürde mevcuttu, hayatın her alanında çeşitli tezahürleriyle arz-ı endam ediyordu; fakat bazı kritik alanlara din kesinlikle sokulmuyordu. İşin garibi, halkın geneli de zamanla bu duruma rıza olur hale gelmişti. Dinin, sosyal hayatın her alanında ayan-beyan görünürken, girmeye müsaade alamadığı yerler şunlardı: Dış politika, ekonomi ve devlet yönetimi" tesbiti yapan Kılınç'ın yazısını sistemiz okurlarının dikkatine sunuyoruz:
İşte bâtıl Batı gerçeği: Polonya’da yılda 7 bin 500 bebek alkolik doğuyor
Polonya’da yılda 7 bin 500 bebek alkol problemiyle dünyaya geliyor. Fetal Alkol Sendromu görülen bu bebeklerden bazılarıysa anneleri sarhoş şekildeyken doğuma alındığından sarhoş doğuyor.
Polonya’da yılda 7 bin 500 bebek alkol problemiyle dünyaya geliyor. Fetal Alkol Sendromu görülen bu bebeklerden bazılarıysa anneleri sarhoş şekildeyken doğuma alındığından sarhoş doğuyor.
Merve Kavakçı Türkiye'deki değişimi özetledi: Tutucu laiklikten Anglo-Sakson laikliğe geçiş
Merve Kavakçı "CHP İngiltere’de olsa ne yapacak?" başlıklı yazısında Türkiye'de Ak Parti ile yaşanan değişimin ne yönde olduğunu özetlemiş: "Bu model tutucu Avrupa’nınkinden çok Anglo Sakson geleneğine geçiş anlamına gelir. Devletin asli görevinin dinini, dilini, geleneğini, inandığını yaşamak isteyen insanların hareket alanını genişletmek, bunu güvence altına almak olduğu esastır. "
Merve Kavakçı "CHP İngiltere’de olsa ne yapacak?" başlıklı yazısında Türkiye'de Ak Parti ile yaşanan değişimin ne yönde olduğunu özetlemiş: "Bu model tutucu Avrupa’nınkinden çok Anglo Sakson geleneğine geçiş anlamına gelir. Devletin asli görevinin dinini, dilini, geleneğini, inandığını yaşamak isteyen insanların hareket alanını genişletmek, bunu güvence altına almak olduğu esastır. "
Bir sufi sapkınlık örneği: Muhyiddin İbnu’l Arabi'nin Fusus’ul Hikem'i -2-
Tasavvuf kültüründe insanları belli kıvama getirme metotlarından biride, rüya yolunu kullanmaktır. Yanlışlığı tartışılıp sorgulanmayan bu düşüncenin altında yatan sebepler elbette çoktur. Birilerinin, İslam’a ait olmayan ne kadar kadim kültür varsa ya da günün şartlarına göre vermek istediği herhangi bir mesajı varsa, bir kitapta toplayıp rüyasında peygambere onaylattırdıklarını rahatlıkla görebilmekteyiz.
Tasavvuf kültüründe insanları belli kıvama getirme metotlarından biride, rüya yolunu kullanmaktır. Yanlışlığı tartışılıp sorgulanmayan bu düşüncenin altında yatan sebepler elbette çoktur. Birilerinin, İslam’a ait olmayan ne kadar kadim kültür varsa ya da günün şartlarına göre vermek istediği herhangi bir mesajı varsa, bir kitapta toplayıp rüyasında peygambere onaylattırdıklarını rahatlıkla görebilmekteyiz.
Bir sufi sapkınlık örneği: Muhyiddin İbnu’l Arabi'nin Fusus’ul Hikem'i
İbnü’l Arabi, kitabın önsözünde, Hicri 627 senesi Muharrem ayının son on günü bir gece rüyasında Hz. Peygamberin kendisine bir kitap verdiğini, adının Fusus’ul Hikem olduğunu, onu insanlara ulaştırmasını istediğini, hiçbir yorum katmadan eksiksiz olarak alıp insanlara ulaştırdığını ifade eder.
İbnü’l Arabi, kitabın önsözünde, Hicri 627 senesi Muharrem ayının son on günü bir gece rüyasında Hz. Peygamberin kendisine bir kitap verdiğini, adının Fusus’ul Hikem olduğunu, onu insanlara ulaştırmasını istediğini, hiçbir yorum katmadan eksiksiz olarak alıp insanlara ulaştırdığını ifade eder.
'Bodrumda sessizce namaz kılıyordum'
Amerikalı John ve Matt, Kur’ân’la ilk tanışma, ilk namaz ve ilk oruç anılarını anlattı. Ailesinden habersiz Müslüman olduğunu belirten Matt şunları söyledi: “Sabahları erkenden kalkıp bodrum katına sessizce inip namaz kılıyordum.”
Amerikalı John ve Matt, Kur’ân’la ilk tanışma, ilk namaz ve ilk oruç anılarını anlattı. Ailesinden habersiz Müslüman olduğunu belirten Matt şunları söyledi: “Sabahları erkenden kalkıp bodrum katına sessizce inip namaz kılıyordum.”
İşte ABD gerçeği: Silikon vadisinde evsizler
Dünyanın en hızlı yeni zengin yaratan kümelenme bölgeleri arasında yer alan Silikon Vadisi'nde evsiz gerçeği ortaya çıktı.
Dünyanın en hızlı yeni zengin yaratan kümelenme bölgeleri arasında yer alan Silikon Vadisi'nde evsiz gerçeği ortaya çıktı.
Sisi'nin darbesine Esed desteği: Bu darbe siyasal İslam'ın çöküşüdür
Devlet gazetesi Thawra'ya konuşan Esed, "Mısır'da olan şey, siyasal İslam denen şeyin çöküşüdür. Dünyanın her yerinde dini siyasal emellerine alet eden herkesin akıbeti de bu olacaktır" dedi.
Devlet gazetesi Thawra'ya konuşan Esed, "Mısır'da olan şey, siyasal İslam denen şeyin çöküşüdür. Dünyanın her yerinde dini siyasal emellerine alet eden herkesin akıbeti de bu olacaktır" dedi.
"Faiz Lobisi AKP döneminde daha da büyüdü"
Rotahaber Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanık, Yeni Asya’nın “faiz lobisi” ile ilgili sorusu üzerine şöyle dedi: “AK Parti iktidarında bu kesim daha çok büyüdü. Bu insanlar AK Parti döneminde semirdiler."
Rotahaber Genel Yayın Yönetmeni Ünal Tanık, Yeni Asya’nın “faiz lobisi” ile ilgili sorusu üzerine şöyle dedi: “AK Parti iktidarında bu kesim daha çok büyüdü. Bu insanlar AK Parti döneminde semirdiler."
İşbirlikçi ÖSO komutanından McCain'e takdir ve teşekkür
İdris, Amerikalı senatör John McCain'in Suriye ziyaretine ilişkin olarak ise şunları söyledi: "McCain'i saygıyla selamlıyor, teşekkürlerimi sunuyor ve onu takdir ediyorum. Bu adam, Suriye devrimini silahlandırmak için elinden ne geliyorsa yapıyor.
İdris, Amerikalı senatör John McCain'in Suriye ziyaretine ilişkin olarak ise şunları söyledi: "McCain'i saygıyla selamlıyor, teşekkürlerimi sunuyor ve onu takdir ediyorum. Bu adam, Suriye devrimini silahlandırmak için elinden ne geliyorsa yapıyor.
Eynesil Furkan-Der eğitim programları başladı
Furkan-Der'in "Mücadele Sorumluluğumuz ve Öncüler" başlıklı seminerinde konuşan Hamza Er, Bugünün Müslümanları olarak sorumluluk almama, yükün altına girmeme gibi zaaflar taşıdığımızı kaydeden Hamza Er, mevcut durumda iki tür yaklaşımın yaygınlaştığını belirterek şunları söyledi: “Birinci hal, içine kapanan, bireysel ibadetlerle yetinen, kurtarıcı bekleyen, bir gün uyandığında her şeyin değişmiş olabileceği beklentisiyle ömrünü tüketenler, ikincisi ise, bu çağda artık yetinilmesi gerekenin, olması gerekenin, mevcut durum olduğuna kanaat getirenlerdir.
Furkan-Der'in "Mücadele Sorumluluğumuz ve Öncüler" başlıklı seminerinde konuşan Hamza Er, Bugünün Müslümanları olarak sorumluluk almama, yükün altına girmeme gibi zaaflar taşıdığımızı kaydeden Hamza Er, mevcut durumda iki tür yaklaşımın yaygınlaştığını belirterek şunları söyledi: “Birinci hal, içine kapanan, bireysel ibadetlerle yetinen, kurtarıcı bekleyen, bir gün uyandığında her şeyin değişmiş olabileceği beklentisiyle ömrünü tüketenler, ikincisi ise, bu çağda artık yetinilmesi gerekenin, olması gerekenin, mevcut durum olduğuna kanaat getirenlerdir.
Gannuşi bunu da söyledi: Laik partilerle çekişmemiz itikadi değil siyasi
En-Nahda Lideri Gannuşi, Nahda iktidara geldikten sonra ülkedeki bir kesimin “irtica propagandası” yapmasına ilişkin “Şu anda iktidarda Nahda partisi ve iki laik partiden oluşan bir koalisyon hükümeti var. Tunus’ta laikler ile muhafazakarlar arasındaki çekişme siyasi bir çekişmedir, itikadi bir çekişme değil.” şeklinde açıklamada bulundu.
En-Nahda Lideri Gannuşi, Nahda iktidara geldikten sonra ülkedeki bir kesimin “irtica propagandası” yapmasına ilişkin “Şu anda iktidarda Nahda partisi ve iki laik partiden oluşan bir koalisyon hükümeti var. Tunus’ta laikler ile muhafazakarlar arasındaki çekişme siyasi bir çekişmedir, itikadi bir çekişme değil.” şeklinde açıklamada bulundu.
Kardeşlereli’nde “Kıssaların Anlattıkları” konuşuldu
Balıkesir Edremit’te faaliyet gösteren Kardeşelereli Derneği’nin aylık konferanslar serisinin Şubat ayı bölümünde “Kur’an Kıssaları Bize Ne Anlatıyor?” konusunu Şükrü Hüseyinoğlu işledi: "Kur’an kıssaları dünden bugüne ve yarına hayatın içinden mesajlar veren ve yol gösteren birer işaret taşları, yoldaki işaretler mesabesindedir.”
Balıkesir Edremit’te faaliyet gösteren Kardeşelereli Derneği’nin aylık konferanslar serisinin Şubat ayı bölümünde “Kur’an Kıssaları Bize Ne Anlatıyor?” konusunu Şükrü Hüseyinoğlu işledi: "Kur’an kıssaları dünden bugüne ve yarına hayatın içinden mesajlar veren ve yol gösteren birer işaret taşları, yoldaki işaretler mesabesindedir.”
Suriyeli muhalifler: Esad Moğollar gibi saldırıyor
Suriyeli muhaliflerin İstanbul buluşmasında öğleden sonraki oturumda Suriyeli Kürtlerin temsilcileri isteklerini aktardı. Suriye'de günlerdir devam eden eylemler ve gelinen noktanın tartışıldığı konferansın öğleden sonraki ikinci bölümünde Suriyeli Kürtler söz aldı. Mücadelelerini anlatan Kürtler talaplerini de sıraladı. KÜRTLER TALEPLERİNİ SIRALADI İstanbul Grand Cevahir otelindeki konferansta konuşan Kürt liderlerden Rabban Ramazan, Suriye’nin farklı yerlerinde rejim karşıtı mücadele eden kardeşlerinin mücadelelerini desteklediklerini ve demokratik bir Suriye için mücadele ettiklerini söyledi. Rejimin ‘korkutma’ siyaseti uyguladığını ve muhalifleri bastırmak için komplo teorisi ürettiğini dile getiren Ramazan, “Suriye İçişleri Bakanlığı’nın el Muhaberat ile birlikte muhaliflere yönelik operasyon yapmasının durdurulmasını talep ediyoruz” ifadesini kullandı. Ramazan şunları söyledi: "Hapishanelerde binlerce insan suçsuz esir tutuluyor. Bugün de aynı siyaset uygulanıyor ve göstericiler öldürülüyor. Suriye’de hükümet rejimden bağımsız değildir. Halk yönetime katılmak istiyor; Kürtlere, Türkmenlere, Asurilere uygulanan ayrımcı politikaların sonlandırılmasını istiyor" Ramazan taleplerini ise şu şekilde sıraladı: “Talebimiz gösterilere izin verilmesidir, gösterilerde öldürülenler ‘şehit’ olarak kabul edilsin, askeri mahkemeler kaldırılsın, siyasi suçlarla ilgili dosyalar kapatılsın, grev, medya ve siyasi partilere izin verecek kanuni düzenlemeler yapılarak çok partili sisteme geçilsin, şu an yapılan tutuklamalar ile ilgili kamuoyu bilgilendirilsin, Anayasa’daki 8. madde ortadan kaldırılsın, böylece, Suriye devletinin Kürtler, Türkmenler ve Süryanilere farklı etnik ve dini ayrımcılığı da kalkacak. VAROL: REFORM YAPACAK GÜCÜN YOKSA GÖREVİ BIRAK Konferansta konuşan yazar Ahmer Varol ise Suriye’de adaletin uygulanması ve katillerin cezalandırılması gerektiğinin altını çizdi. Varol, “Yönetimden katillerin bulunmasını istiyoruz; ancak katillerin başında bizzat Beşar Esad’ın kardeşi bulunuyor. Esad kardeşine ceza verebilir mi" şeklinde konuştu. Varol gerçek anlamda reformun halkı ikna edecek şekilde yapılması gerektiğinin de altını çizdi. Suriye’nin Filistin siyasetine de dikkat çeken Varol, “Bu ülkenin, Filistin’e yardım ediyor diye halkına zulmetmesine izin veremeyiz,” ifadesini kullandı. Son olarak Varol bir takım menfaat hesaplarından dolayı Suriye yönetimi ile çıkar ilşkilerinin korunması gerektiğini savunan yaklaşımların kabul edilemez olduğunun altını çizdi ve Türkiye ile İran’ın politikasını yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ekledi. MÜNİR: HAPİSANELERDE DOĞAN ÇOCUKLARIN SUÇU NE? Suriyeli bayan temsilci Azad Münir “Suriye rejimi kadın ve erkeklere zulüm açısından eşit davranıyor, Suriye’de kadına da erkeğe de aynı şekilde işkence ediliyor” dedi. Çocukların dahi işkencelere maruz kaldığını dile getiren Münir, yıllar geçmesine rağmen işkencelerin azalmadığının altını çizdi. Suriye’de kadınların büyük bedeller ödediğini dile getiren Münir; Suriye polisinin gözaltına almak istediği erkeği bulamadığı zaman hanımını esir aldığını ve rehine olarak kullandığını belirtti. Birçok çocuğun hapishanelerde, yine bir o kadarının da ülkelerinin dışında doğduğunu hatırlatan Münir; “bu zulmü bu insanlara neden çektirdiler, niçin 13 yaşındayken ben vatanıma özlemlerimi yazdım ve niçin yazdıklarımdan dolayı Suriye’deki akrabalarım sorgulandı” sorularını yöneltti. Sorulması gereken çok sorular olduğunu dile getiren Münir, “ben konuşurken masun insanlar tanklar ile bombalanıyor, biz hiçbir şey yapamıyoruz. Bu tahammül edilemez bir şey. Ben hürriyetimi istiyorum ve vatanıma girme izni istiyorum,” dedi. MECİT: ESAD MOĞOLLAR GİBİ SALDIRDI Mecit kabileleri şeyhi Abdulrahim Mecit, Suriye’de farklı kabilelerin taleplerine Esad rejimini cevap vermeye çağırdıklarını; ancak Beşar Esad’ın ve Baas Partisi’nin taleplerine kulak asmadıklarını dile getirdi. Esad’ın taleplere katliamlar yaparak cevap verdiğini dile getiren Mecit, “Humus’ta Baas güçleri Moğollar gibi saldırdılar” dedi. Suriye yönetiminin gösterilerde ölen insanların bedenlerini ailelerine vermemek için toplu mezarlara gömeceklerini açıklayan Mecit; rejimin alenen halkını katlettiğini belirtti. Türkiye’ye seslenen Mecit, Baas rejimi üzerine baskı yapılmasını ve katliamlara son verilmesini için adım atılmasını istedi. Son olarak Mecit, “Peygamberimizin Hira Mağarası’nda dediği gibi ‘ biz ikimiz değiliz; üçüncümüz Allah’” diyerek sözlerini sonlandırdı. ABDURRAHMAN: ÖZGÜR SEÇİMLER İSTİYORUZ Antakya’da mülteci olarak bulunan Suriye İnsan Hakları Örgütünden Abdulhaviz Abdurrahman, Suriye’deki rejimin Cuma gününden beri yüzlerce kişiyi öldürdüğünü hatırlatarak, Baas güçlerinin tam anlamıyla katliam gerçekleştirdiğini sözlerine ekledi. Suriye’de yaralıların sayısının bini geçtiğini ifade eden Abdurrahman, Suriye’de yolsuzlukların da devam ettiğini ifade etti. Abdurrahman taleplerini şöyle sıraladı: Suriye’de halkın taleplerine karşılık verilerek Baas tekelinin sonlandırılması Siyasi ve fikir suçlularının serbest bırakılması Kürtlere siyasi hakların verilmesi Belediye ve özgür seçimler için düzenleme yapılması TÜRKMENLER: REJİMİN ADIMLARI OLUMLU AMA YETERSİZ Suriye Türkmen Topluluğu temsilcisi Tarık Cevizci, Suriye Türklerinin şiddete başvuranları kınadıklarını dile getirdi. Vatanı yıkmanın ihanet olduğunu belirten Cevizci, gösterilere güvenlik güçlerinin tutumunun yanlış olduğunu sözlerine ekledi. Cevizci, rejim tarafından alınan son adımların olumlu ancak yeterli olmadığını dile getirdi. SİİDE: SURİYE REJİMİ MEŞRUİYETİNİ KAYBETMEDİ Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezinden Kürt araştırmacı Abdulbasık Siide “Suriye rejimi meşruiyetini kaybetmedi; zaten yoktu. Bu rejim askeri darbe ile yönetimi devraldı ve Baba Esad kendisi ile devrim yapanlara karşı devrim yaptı” dedi. Siide, “halk vatanında tam bir yabancılaşma içerisindedir” diyerek yöneticilerin kim olduğu noktasında halkın kafasında soru işaretleri olduğunu hatırlattı. “Suriye’de temel sorun baskı rejimidir, Suriye’de bir vatandaş havaalanına gittiğinde suçlu muamelesi görüyor,” diyen Siide, Baas ideolojisinin halktan tamamen koptuğunu sözlerine ekledi. Siide, Suriye ordusu içerisinde de mezhepsel bir sorun olduğunu hatırlattı ve rejimin güçlü kalabilmek için orduyu kullandığını sözlerine ekledi. Esad’a da seslenen Siide, “yönetemiyorum diyorsan görevi bırak” çağrısı yaptı. KİMLER KATILIYOR? Katılımcılar arasında Suriye İslam Alimleri Birliği Başkanı Şeyh Muhammed el Sabuni, Ahmet Ramazan, Müslüman Kardeşler Genel Sekreteri Muhammed Şıfki, Suriye İnsan Hakları Örgütü Başkanı Velid Saffur başta olmak üzere dünyanın birçok yerinden Suriyeli temsilciler katılıyor.
Suriyeli muhaliflerin İstanbul buluşmasında öğleden sonraki oturumda Suriyeli Kürtlerin temsilcileri isteklerini aktardı. Suriye'de günlerdir devam eden eylemler ve gelinen noktanın tartışıldığı konferansın öğleden sonraki ikinci bölümünde Suriyeli Kürtler söz aldı. Mücadelelerini anlatan Kürtler talaplerini de sıraladı. KÜRTLER TALEPLERİNİ SIRALADI İstanbul Grand Cevahir otelindeki konferansta konuşan Kürt liderlerden Rabban Ramazan, Suriye’nin farklı yerlerinde rejim karşıtı mücadele eden kardeşlerinin mücadelelerini desteklediklerini ve demokratik bir Suriye için mücadele ettiklerini söyledi. Rejimin ‘korkutma’ siyaseti uyguladığını ve muhalifleri bastırmak için komplo teorisi ürettiğini dile getiren Ramazan, “Suriye İçişleri Bakanlığı’nın el Muhaberat ile birlikte muhaliflere yönelik operasyon yapmasının durdurulmasını talep ediyoruz” ifadesini kullandı. Ramazan şunları söyledi: "Hapishanelerde binlerce insan suçsuz esir tutuluyor. Bugün de aynı siyaset uygulanıyor ve göstericiler öldürülüyor. Suriye’de hükümet rejimden bağımsız değildir. Halk yönetime katılmak istiyor; Kürtlere, Türkmenlere, Asurilere uygulanan ayrımcı politikaların sonlandırılmasını istiyor" Ramazan taleplerini ise şu şekilde sıraladı: “Talebimiz gösterilere izin verilmesidir, gösterilerde öldürülenler ‘şehit’ olarak kabul edilsin, askeri mahkemeler kaldırılsın, siyasi suçlarla ilgili dosyalar kapatılsın, grev, medya ve siyasi partilere izin verecek kanuni düzenlemeler yapılarak çok partili sisteme geçilsin, şu an yapılan tutuklamalar ile ilgili kamuoyu bilgilendirilsin, Anayasa’daki 8. madde ortadan kaldırılsın, böylece, Suriye devletinin Kürtler, Türkmenler ve Süryanilere farklı etnik ve dini ayrımcılığı da kalkacak. VAROL: REFORM YAPACAK GÜCÜN YOKSA GÖREVİ BIRAK Konferansta konuşan yazar Ahmer Varol ise Suriye’de adaletin uygulanması ve katillerin cezalandırılması gerektiğinin altını çizdi. Varol, “Yönetimden katillerin bulunmasını istiyoruz; ancak katillerin başında bizzat Beşar Esad’ın kardeşi bulunuyor. Esad kardeşine ceza verebilir mi" şeklinde konuştu. Varol gerçek anlamda reformun halkı ikna edecek şekilde yapılması gerektiğinin de altını çizdi. Suriye’nin Filistin siyasetine de dikkat çeken Varol, “Bu ülkenin, Filistin’e yardım ediyor diye halkına zulmetmesine izin veremeyiz,” ifadesini kullandı. Son olarak Varol bir takım menfaat hesaplarından dolayı Suriye yönetimi ile çıkar ilşkilerinin korunması gerektiğini savunan yaklaşımların kabul edilemez olduğunun altını çizdi ve Türkiye ile İran’ın politikasını yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini ekledi. MÜNİR: HAPİSANELERDE DOĞAN ÇOCUKLARIN SUÇU NE? Suriyeli bayan temsilci Azad Münir “Suriye rejimi kadın ve erkeklere zulüm açısından eşit davranıyor, Suriye’de kadına da erkeğe de aynı şekilde işkence ediliyor” dedi. Çocukların dahi işkencelere maruz kaldığını dile getiren Münir, yıllar geçmesine rağmen işkencelerin azalmadığının altını çizdi. Suriye’de kadınların büyük bedeller ödediğini dile getiren Münir; Suriye polisinin gözaltına almak istediği erkeği bulamadığı zaman hanımını esir aldığını ve rehine olarak kullandığını belirtti. Birçok çocuğun hapishanelerde, yine bir o kadarının da ülkelerinin dışında doğduğunu hatırlatan Münir; “bu zulmü bu insanlara neden çektirdiler, niçin 13 yaşındayken ben vatanıma özlemlerimi yazdım ve niçin yazdıklarımdan dolayı Suriye’deki akrabalarım sorgulandı” sorularını yöneltti. Sorulması gereken çok sorular olduğunu dile getiren Münir, “ben konuşurken masun insanlar tanklar ile bombalanıyor, biz hiçbir şey yapamıyoruz. Bu tahammül edilemez bir şey. Ben hürriyetimi istiyorum ve vatanıma girme izni istiyorum,” dedi. MECİT: ESAD MOĞOLLAR GİBİ SALDIRDI Mecit kabileleri şeyhi Abdulrahim Mecit, Suriye’de farklı kabilelerin taleplerine Esad rejimini cevap vermeye çağırdıklarını; ancak Beşar Esad’ın ve Baas Partisi’nin taleplerine kulak asmadıklarını dile getirdi. Esad’ın taleplere katliamlar yaparak cevap verdiğini dile getiren Mecit, “Humus’ta Baas güçleri Moğollar gibi saldırdılar” dedi. Suriye yönetiminin gösterilerde ölen insanların bedenlerini ailelerine vermemek için toplu mezarlara gömeceklerini açıklayan Mecit; rejimin alenen halkını katlettiğini belirtti. Türkiye’ye seslenen Mecit, Baas rejimi üzerine baskı yapılmasını ve katliamlara son verilmesini için adım atılmasını istedi. Son olarak Mecit, “Peygamberimizin Hira Mağarası’nda dediği gibi ‘ biz ikimiz değiliz; üçüncümüz Allah’” diyerek sözlerini sonlandırdı. ABDURRAHMAN: ÖZGÜR SEÇİMLER İSTİYORUZ Antakya’da mülteci olarak bulunan Suriye İnsan Hakları Örgütünden Abdulhaviz Abdurrahman, Suriye’deki rejimin Cuma gününden beri yüzlerce kişiyi öldürdüğünü hatırlatarak, Baas güçlerinin tam anlamıyla katliam gerçekleştirdiğini sözlerine ekledi. Suriye’de yaralıların sayısının bini geçtiğini ifade eden Abdurrahman, Suriye’de yolsuzlukların da devam ettiğini ifade etti. Abdurrahman taleplerini şöyle sıraladı: Suriye’de halkın taleplerine karşılık verilerek Baas tekelinin sonlandırılması Siyasi ve fikir suçlularının serbest bırakılması Kürtlere siyasi hakların verilmesi Belediye ve özgür seçimler için düzenleme yapılması TÜRKMENLER: REJİMİN ADIMLARI OLUMLU AMA YETERSİZ Suriye Türkmen Topluluğu temsilcisi Tarık Cevizci, Suriye Türklerinin şiddete başvuranları kınadıklarını dile getirdi. Vatanı yıkmanın ihanet olduğunu belirten Cevizci, gösterilere güvenlik güçlerinin tutumunun yanlış olduğunu sözlerine ekledi. Cevizci, rejim tarafından alınan son adımların olumlu ancak yeterli olmadığını dile getirdi. SİİDE: SURİYE REJİMİ MEŞRUİYETİNİ KAYBETMEDİ Ortadoğu ve Afrika Araştırmaları Merkezinden Kürt araştırmacı Abdulbasık Siide “Suriye rejimi meşruiyetini kaybetmedi; zaten yoktu. Bu rejim askeri darbe ile yönetimi devraldı ve Baba Esad kendisi ile devrim yapanlara karşı devrim yaptı” dedi. Siide, “halk vatanında tam bir yabancılaşma içerisindedir” diyerek yöneticilerin kim olduğu noktasında halkın kafasında soru işaretleri olduğunu hatırlattı. “Suriye’de temel sorun baskı rejimidir, Suriye’de bir vatandaş havaalanına gittiğinde suçlu muamelesi görüyor,” diyen Siide, Baas ideolojisinin halktan tamamen koptuğunu sözlerine ekledi. Siide, Suriye ordusu içerisinde de mezhepsel bir sorun olduğunu hatırlattı ve rejimin güçlü kalabilmek için orduyu kullandığını sözlerine ekledi. Esad’a da seslenen Siide, “yönetemiyorum diyorsan görevi bırak” çağrısı yaptı. KİMLER KATILIYOR? Katılımcılar arasında Suriye İslam Alimleri Birliği Başkanı Şeyh Muhammed el Sabuni, Ahmet Ramazan, Müslüman Kardeşler Genel Sekreteri Muhammed Şıfki, Suriye İnsan Hakları Örgütü Başkanı Velid Saffur başta olmak üzere dünyanın birçok yerinden Suriyeli temsilciler katılıyor.
Araştırma sonucu: Dünyanın geleceğinde İslam var
Pew Araştırma Merkezi'ninin "Küresel Müslüman Nüfusun Geleceği: 2030 Öngörüsü" raporuna göre, dünyadaki Müslüman nüfusun, gelecek 20 yılda yüzde 35 civarında artması bekleniyor. Küresel Müslüman Nüfusun Geleceği: 2030 Öngörüsü" raporuna göre, dünyadaki Müslüman nüfusun gelecek 20 yılda yüzde 35 civarında artması bekleniyor. Pew Araştırma Merkezi Din ve Kamu Kamu Hayatı Forumu tarafından hazırlanan "Küresel Müslüman Nüfusun Geleceği: 2030 Öngörüsü" raporu yayımlandı. Rapora göre, Avrupa'da şu anda 44 milyon 138 bin Müslüman yaşıyor. Bu rakam 2030'da 58 milyon 209 bine ulaşacak ve kıta nüfusunun yüzde 8'ini oluşturacak. Rapora göre, dünyadaki Müslüman nüfusun gelecek 20 yılda yüzde 35 civarında artacağı öngörülüyor. Geçen yıl 1.6 milyar olan Müslüman nüfus, 2030 yılında 2.2 milyara çıkacak. Dünya nüfusunun 2030'da toplamda 8.3 milyar olacağı tahmini hesaba katıldığında, Müslümanlar 2030 yılında dünya nüfusunun yüzde 26.4'ünü oluşturacak. Müslüman nüfusun artış oranı 2 kat fazla Rapora göre, Müslüman nüfusun yıllık ortalama artış oranı Müslüman olmayan nüfusun iki katı düzeyinde. Bu yıllık ortalama artış oranı Müslüman nüfusta yüzde 1.5 iken, Müslüman olmayan nüfusta yüzde 0.7. Ancak geçen 20 yıla bakıldığında, aslında Müslüman nüfusun büyüme hızı gelecek 20 yılda yavaşlayacak. Çünkü, 1990-2010 yılları arasında Müslüman nüfusun yıllık ortalama artış hızıyüzde 2.2 idi.Müslümanların nüfusunun, Müslüman olmayanlara göre daha fazla artmasının nedenleri arasında doğum oranının yüksek olması, erken yaşta anne olunması, artan sağlık ve ekonomik koşulların bebek ölümlerini azaltması, ortalama yaşam süresinin artması olarak gösteriliyor. Doğum hızının önümüzdeki yıllarda düşmesi ise yaşam kalitesinin ve kadınların eğitim seviyesinin artması gibi nedenlere bağlanıyor. Avrupa'nın yüzde 8'i Müslüman olacak Avrupa'da şu anda 44 milyon 138 bin Müslüman yaşıyor. Bu rakam 2030'da 58 milyon 209 bine ulaşacak ve kıta nüfusunun yüzde 8'ini oluşturacak. Ayrıca, bu rakamla Avrupa kıtası şu anda olduğu gibi dünyadaki Müslümanların yüzde 2.7'sini barındıracak. Göçlerden dolayı Müslüman nüfusun en fazla artışı batı ve kuzey Avrupa'da görülecek. Örneğin İngiltere'de bugün ülke nüfusunun yüzde 4.2'sini oluşturan Müslüman oranı, 2030 yılında yüzde 8.2'ye çıkacak. Avusturya, İsveç, Belçika, Fransa gibi ülkeler de Müslüman nüfusun önemlioranda artmasının öngörüldüğü ülkeler arasında. 2030 yılında Müslüman nüfus oranının ülke nüfusunun yüzde 10'unu geçeceği Avrupa ülkeleri şöyle: Kosova (yüzde 93.5), Arnavutluk (yüzde 83.2), Bosna-Hersek (yüzde 42.7), Makedonya (yüzde 40.3), Karadağ (yüzde 21.5), Bulgaristan (yüzde 15.7), Rusya(yüzde 14.4), Gürcistan (yüzde 11.5), Fransa (yüzde 10.3) ve Belçika (yüzde10.2). ABD'de Müslüman nüfus 2.5 kat artacak Müslüman nüfusun en fazla artış oranı ise Amerika kıtasında... Kıta genelinde, 20 yılda Müslüman nüfusu 2 kat artacak. 2010 yılında 5 milyon 256 bin olan Müslüman nüfus, 2030'da 10 milyon 927 bine çıkacak. Ancak kıta genelindeki Müslüman nüfusun dünya geneline oranı ise yüzde 0.5 gibi düşük bir oranda kalmaya devam edecek. 11 Eylül saldırılarından sonra 'İslamofobi"nin yaşandığı ve Müslümanlara yönelik bazı tehdit algılarının bulunduğu ABD'de ise Müslüman nüfus, göç ve ortalama doğum oranlarının yüksekliği nedeniyle neredeyse 2,5 kat artacak. ABD'de geçen yıl 2.6 milyon Müslüman varken, bu sayı 2030 yılında 6.2 milyon olacak. Bu rakamla ülkede, Müslümanların sayısı, kabaca Yahudilerle eşit düzeye gelecek. Kanada'da ise önümüzdeki 20 yıl içinde Müslümanların nüfusunun neredeyse3'e katlanması bekleniyor. Bu nüfus geçen yılki 940 binlik seviyeden 2030'da 2.7milyona çıkacak. Amerika kıtasında en fazla Müslümanın olduğu üçüncü ülke ise Arjantin olacak.
Pew Araştırma Merkezi'ninin "Küresel Müslüman Nüfusun Geleceği: 2030 Öngörüsü" raporuna göre, dünyadaki Müslüman nüfusun, gelecek 20 yılda yüzde 35 civarında artması bekleniyor. Küresel Müslüman Nüfusun Geleceği: 2030 Öngörüsü" raporuna göre, dünyadaki Müslüman nüfusun gelecek 20 yılda yüzde 35 civarında artması bekleniyor. Pew Araştırma Merkezi Din ve Kamu Kamu Hayatı Forumu tarafından hazırlanan "Küresel Müslüman Nüfusun Geleceği: 2030 Öngörüsü" raporu yayımlandı. Rapora göre, Avrupa'da şu anda 44 milyon 138 bin Müslüman yaşıyor. Bu rakam 2030'da 58 milyon 209 bine ulaşacak ve kıta nüfusunun yüzde 8'ini oluşturacak. Rapora göre, dünyadaki Müslüman nüfusun gelecek 20 yılda yüzde 35 civarında artacağı öngörülüyor. Geçen yıl 1.6 milyar olan Müslüman nüfus, 2030 yılında 2.2 milyara çıkacak. Dünya nüfusunun 2030'da toplamda 8.3 milyar olacağı tahmini hesaba katıldığında, Müslümanlar 2030 yılında dünya nüfusunun yüzde 26.4'ünü oluşturacak. Müslüman nüfusun artış oranı 2 kat fazla Rapora göre, Müslüman nüfusun yıllık ortalama artış oranı Müslüman olmayan nüfusun iki katı düzeyinde. Bu yıllık ortalama artış oranı Müslüman nüfusta yüzde 1.5 iken, Müslüman olmayan nüfusta yüzde 0.7. Ancak geçen 20 yıla bakıldığında, aslında Müslüman nüfusun büyüme hızı gelecek 20 yılda yavaşlayacak. Çünkü, 1990-2010 yılları arasında Müslüman nüfusun yıllık ortalama artış hızıyüzde 2.2 idi.Müslümanların nüfusunun, Müslüman olmayanlara göre daha fazla artmasının nedenleri arasında doğum oranının yüksek olması, erken yaşta anne olunması, artan sağlık ve ekonomik koşulların bebek ölümlerini azaltması, ortalama yaşam süresinin artması olarak gösteriliyor. Doğum hızının önümüzdeki yıllarda düşmesi ise yaşam kalitesinin ve kadınların eğitim seviyesinin artması gibi nedenlere bağlanıyor. Avrupa'nın yüzde 8'i Müslüman olacak Avrupa'da şu anda 44 milyon 138 bin Müslüman yaşıyor. Bu rakam 2030'da 58 milyon 209 bine ulaşacak ve kıta nüfusunun yüzde 8'ini oluşturacak. Ayrıca, bu rakamla Avrupa kıtası şu anda olduğu gibi dünyadaki Müslümanların yüzde 2.7'sini barındıracak. Göçlerden dolayı Müslüman nüfusun en fazla artışı batı ve kuzey Avrupa'da görülecek. Örneğin İngiltere'de bugün ülke nüfusunun yüzde 4.2'sini oluşturan Müslüman oranı, 2030 yılında yüzde 8.2'ye çıkacak. Avusturya, İsveç, Belçika, Fransa gibi ülkeler de Müslüman nüfusun önemlioranda artmasının öngörüldüğü ülkeler arasında. 2030 yılında Müslüman nüfus oranının ülke nüfusunun yüzde 10'unu geçeceği Avrupa ülkeleri şöyle: Kosova (yüzde 93.5), Arnavutluk (yüzde 83.2), Bosna-Hersek (yüzde 42.7), Makedonya (yüzde 40.3), Karadağ (yüzde 21.5), Bulgaristan (yüzde 15.7), Rusya(yüzde 14.4), Gürcistan (yüzde 11.5), Fransa (yüzde 10.3) ve Belçika (yüzde10.2). ABD'de Müslüman nüfus 2.5 kat artacak Müslüman nüfusun en fazla artış oranı ise Amerika kıtasında... Kıta genelinde, 20 yılda Müslüman nüfusu 2 kat artacak. 2010 yılında 5 milyon 256 bin olan Müslüman nüfus, 2030'da 10 milyon 927 bine çıkacak. Ancak kıta genelindeki Müslüman nüfusun dünya geneline oranı ise yüzde 0.5 gibi düşük bir oranda kalmaya devam edecek. 11 Eylül saldırılarından sonra 'İslamofobi"nin yaşandığı ve Müslümanlara yönelik bazı tehdit algılarının bulunduğu ABD'de ise Müslüman nüfus, göç ve ortalama doğum oranlarının yüksekliği nedeniyle neredeyse 2,5 kat artacak. ABD'de geçen yıl 2.6 milyon Müslüman varken, bu sayı 2030 yılında 6.2 milyon olacak. Bu rakamla ülkede, Müslümanların sayısı, kabaca Yahudilerle eşit düzeye gelecek. Kanada'da ise önümüzdeki 20 yıl içinde Müslümanların nüfusunun neredeyse3'e katlanması bekleniyor. Bu nüfus geçen yılki 940 binlik seviyeden 2030'da 2.7milyona çıkacak. Amerika kıtasında en fazla Müslümanın olduğu üçüncü ülke ise Arjantin olacak.
"Akîde, yalnızca Kur'an'a dayanmalıdır"
Kur'an Nesli Kültür Merkezi'nde Ahmed Kalkan'ın sunumuyla iki haftada bir Çarşamba akşamları gerçekleştirilen "Kavram Dersleri"nde dün "İman ve Akide" kavramları işlendi. Akîde'nin kendisinde şüphe bulunmayan yegâne kaynak olan Kur'an'a dayanması gerektiğini vurgulayan Ahmed Kalkan, şunları söyledi: "İslâm Akîdesi, beşerî görüşlere ve şahsî anlayışlara değil; vahye dayanır. Kimsenin hevâ ve hevesleri akaidde bağlayıcı olamaz. İtikadı belirleyen ölçülerin tek kaynağı vahydir.
Kur'an Nesli Kültür Merkezi'nde Ahmed Kalkan'ın sunumuyla iki haftada bir Çarşamba akşamları gerçekleştirilen "Kavram Dersleri"nde dün "İman ve Akide" kavramları işlendi. Akîde'nin kendisinde şüphe bulunmayan yegâne kaynak olan Kur'an'a dayanması gerektiğini vurgulayan Ahmed Kalkan, şunları söyledi: "İslâm Akîdesi, beşerî görüşlere ve şahsî anlayışlara değil; vahye dayanır. Kimsenin hevâ ve hevesleri akaidde bağlayıcı olamaz. İtikadı belirleyen ölçülerin tek kaynağı vahydir.
"Altaylı Cübbeli'nin tadını çıkartıyor, ben de eğleniyorum"
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, Cübbeli Ahmet' telefonda geçmiş olsun dileğinde bulunmasının insani bir davranış olduğunu söyledi ve ekledi: "'Kendisini televizyonlarda eğlenceli bir şekilde izliyorum. Sayın Fatih Altaylı da konunun tadını çıkartıyor. Birbirimize şifa dileğinde bulunmayı bilmeliyiz."
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, Cübbeli Ahmet' telefonda geçmiş olsun dileğinde bulunmasının insani bir davranış olduğunu söyledi ve ekledi: "'Kendisini televizyonlarda eğlenceli bir şekilde izliyorum. Sayın Fatih Altaylı da konunun tadını çıkartıyor. Birbirimize şifa dileğinde bulunmayı bilmeliyiz."
Vatan yazarı da gerçeği gördü: Faize bulaşan iflah olmaz
Vatan gazetesinde ekonomi yazıları yazan Yiğit Bulut, Zaman gazetesine verdiği mülakatta faize bulaşan bir sistemin iflah olamayacağını dile getirdi ve ekledi: "Birisi faize bulaşmışsa onun iflah olması mümkün değil. Boşuna 1400 yıl önce 'Faiz haramdır.' dememişler."
Vatan gazetesinde ekonomi yazıları yazan Yiğit Bulut, Zaman gazetesine verdiği mülakatta faize bulaşan bir sistemin iflah olamayacağını dile getirdi ve ekledi: "Birisi faize bulaşmışsa onun iflah olması mümkün değil. Boşuna 1400 yıl önce 'Faiz haramdır.' dememişler."
"İsrail, ırkçı bir apartheid devletidir"
'Elektronik İntifada'nın kurucusu sürgündeki Filistinli Ali Ebu Nimah, işgalci İsrail'in ırkçı bir apartheid devleti olduğunu söyledi ve ekledi: "Bu, bir grup insanın imtiyazlara, özel haklara ve üstün bir statüye sahip olduğu, nüfusun geri kalanının da alt statüde olduğu devlettir."
'Elektronik İntifada'nın kurucusu sürgündeki Filistinli Ali Ebu Nimah, işgalci İsrail'in ırkçı bir apartheid devleti olduğunu söyledi ve ekledi: "Bu, bir grup insanın imtiyazlara, özel haklara ve üstün bir statüye sahip olduğu, nüfusun geri kalanının da alt statüde olduğu devlettir."
Makaleler
Hava Durumu