İNSAN HAYATININ DÖRT ÖNEMLİ DÖNEMİ: ÇOCUKLUK-GENÇLİK-YETİŞKİNLİK-YAŞLILIK
Süleyman GÜLEK
23-01-2018 10:41
1- Doğum Öncesi Dönem
Canlılar âleminin en mükemmel yaratığı olan insan, belirli bir cinsiyetle doğar, ya “erkek” veya “dişi” olur. Erkekten gelen “sperm” ile dişide oluşan “ovum” birleşir, yeni canlının ilk hücresi meydana gelir ve böylece yeni bir canlının yaratılışı da başlamış olur. Bu olay, gebe kalmadır. İnsanda doğum öncesi yaşam, 38-40 hafta veya 9 ay 10 gün devam eder. Bu sürece “Prenatal Dönem” denmiştir. Üç bölümde incelenmektedir:
1- Ovum Evresi: (Zigot) Döllenme anından ikinci haftanın sonuna kadar.
2- Embriyo Evresi (Embriyon): Üçüncü haftadan sekizinci haftanın sonuna kadar.
3- Fetus Evresi: Üçüncü aydan doğuma kadar olan dönem.
2- Anne karnında Çocuğun Oluşumu
Anne karnındaçocuğun oluşumu konusunda, Kur’ân-ı kerimde şöyle buyruluyor: “And olsun Biz insanı çamurdan (süzülüp çıkarılmış bir özden) yarattık. Sonra onu emin ve sağlam bir karargâhta (rahimde) nutfe haline getirdik. Sonra nutfeyi alakaya, alakayı (embriyoyu) bir çiğnemlik ete, bir çiğnemlik eti kemiklere çevirdik. Kemiklere et giydirdik, sonra onu bambaşka bir yaratık (insan) olarak teşekkül ettirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah (c.c.) pek yücedir.”(Mü'minun, 23/12-14)
Çoğu doktorlar Alak sûresinde bahsedilen çocuğun ana karnındaki ilk evresinin ifadesi olan “alaka”nın pıhtılaşmış kan mânâsına geldiğini söyleyenlere karşı çıkmışlar ve alaka’nın karışık nutfenin rahim çeperlerine asıldığı ve orada takılı yapışıp kaldığı safha olduğunda görüş birliğine varmışlardır. Zaten "alak" kelimesinin arapça'daki anlamı, "bir yere asılıp tutunan şey" demektir. Hatta kelime asıl olarak deriye yapışarak oradan kan emen sülükler için kullanılır. İnsanın nasıl yaratıldığını, ne gibi merhalelerden geçerek var olduğunu insanı yaratan
Rabbimiz bizlere Kur’ân-ı Kerim’inde bildirmektedir: “İnsan neden yaratıldığına bir baksın. (O) atılan bir sudan (meniden) yaratıldı. (Erkeğin) beli ile, (kadının göğüsleri) kaburga kemikleri arasından çıkan (bir sudan)” (Târık, 86/6-7)
“İnsanı nutfeden (meninin milyonlarca parçasından biri olan spermden) yarattı.”(Nahl, 16/4)“Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde, yaratmadan yaratmaya (aşamadan aşamaya) geçirerek yaratmaktadır. İşte bu, Rabbiniz olan Allah’tır.” (Zümer, 39/6) Kimi müfessirler bu ayeti tefsir ederken üç karanlık; karın, rahim ve eş karanlığıdır diyorlar. Bu mânâ aslında doğrudur. Çünkü karın cidarı karanlıktır, bundan sonra rahim cidarı, ondan sonra da cenini saran eş zarının karanlığı gelir. Böyle olmakla beraber ayet, karın içinde, ceninin yaratıldığı yerde üç karanlıktan bahsetmektedir. Burası da rahim demektir. Demek ki üç karanlık bizzat rahim içindedir. Cenini saran zarların üç tane olduğu görülür.
Bunlar dıştan içe doğru parametrium, miometrium, endometrium denilen ışık, ısı ve su geçirmez zarlarla sarılı bulunan üç doku ile yapılmıştır. Kur’ân-ı Kerim ışık geçirmez bu perdelere zulmet diyor ve insanın üç zulmet (karanlık) içinde yaratıldığını söylüyor. “Rahimlerde sizi dilediği gibi şekillendiren O’dur.”(Âl-i İmrân, 3/6)“O (Rab) ki seni yarattı. Seni düzenledi, sana ölçülü bir biçim verdi.” (İnfitâr, 82/7)“Allah, sizi analarınızın karnından, siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.”(İnfitâr, 82/7) Ayetlerde açıkça görüldüğü gibi, Rabbimiz Allah, insanları en güzel bir biçimde yarattığını bildirmektedir. Yakın bir zamana kadar insanlar, bebeğin cinsiyetinin anne hücreleri tarafından belirlendiğini sanıyorlardı. Ya da en azından, anne ve babadan gelen hücrelerin birlikte cinsiyet belirledikleri zannediliyordu. Ancak Kur’ân’da bu konuda farklı bir bilgi verilmiş ve erkeklik ve dişiliğin, "rahime dökülen meniden" yaratıldığı bildirilmiştir: “Rahme dökülen meniden erkek ve dişi iki çift, O yarattı…” (Necm, 53/45-46) Kur’ân'da verilen bu bilginin doğruluğu, genetik ve mikrobiyoloji bilimlerinin gelişmesiyle birlikte bilimsel olarak da ispatlandı. Cinsiyetin tümüyle erkekten gelen sperm hücreleri tarafından belirlendiği, kadının ise bu işte hiçbir rolünün olmadığı anlaşıldı.
Toplumlarda, doğan çocuğunun cinsiyeti kız olduğunda, hanımını kınayanlar, “senin yüzünden çocuğun cinsiyeti kız oldu veya erkek oldu” diyenler olabiliyor. Bu durumda, bu konuda kınanacak biri varsa, o da kadın değil erkektir. Fakat cinsiyeti belirleme yetkisinin Allah’a ait olduğunu âyet-i kerimede Yüce Allah (c.c.) bildirmektedir: “Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder. Yahut onlara hem erkek hem de kız çocuklar olmak üzere çift (ikiz) verir. Dilediğini de kısır bırakır. O her şeyi bilendir. O (her şeye) gücü yetendir.”(Şûrâ, 42/49-50)
Cinsiyeti belirleme yetkisinin Allah’a ait olduğunu âyet-i kerimede Yüce Allah (c.c.) bildirmektedir. Takdir Yüce Allah’ındır. Ya kız, ya erkek, ya da ikiz, üçüz verir, ya da kısır yapıp hiç çocuk vermez. Bu, Rabbimiz Allah’ın dilemesi, takdiri ile olmaktadır. Ancak kişi Allah’a duâ eder, yalvarır Allah Teâlâ da duâsını kabul ederse, o zaman kız çocuk istiyorsa kız, erkek çocuk istiyorsa erkek çocuk verir. Çünkü “Allah her şeye gücü yetendir.”
Çocukları olmayan ailenin gereken tıbbî çarelere başvurduğu ve Allah’a çok duâ ettiği halde yine de çocukları olmuyorsa “(Allah) dilediğini kısır yapar.” Bu da Allah’ın takdiridir, imtihan gereğidir. Eşler gereğini yaptıktan sonra çocukları olmadıysa sabretmeli, dünya hayatı imtihandan ibarettir. “And olsun ki sizi, biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey Peygamber!) Sen sabırlı olanları müjdele!” (Bakara, 2/155) Görüldüğü gibi birtakım nimetlerden yoksun bırakılarak da imtihana tabi tutulduğumuzu Rabbimiz bize bildiriyor.
3- Doğum Sonrası Dönem
Çocuğun doğum sonrası dönemdeki gelişimi; bebeklik/süt çocukluğu, ilk çocukluk, son çocukluk ve ergenlik evrelerine ayrılır.
a) Bebeklik/Süt Çocukluğu Dönemi (0-2 Yaş)
0-2 yaş döneminde çocuğun annesiyle olan ilişkleri çok önemlidir. Annenin veya babanın çocuğun ihtiyaçlarını gidermesi, ağladığı zaman hemen onunla ilgilenmeye başlaması ve gülümsediği zaman onunla beraber gülümsemesi sağlıklı bir iletişimin temelini oluşturur. İhtiyaçları özenle karşılanan ve ilgi gören çocukların güven duyguları diğer çocuklara göre daha çabuk gelişir. Büyüdüklerinde her şeyden çekinen bir kişilikten öte kendine güven duyan, kendi başına iş yapma becerisi olan bir kişilik yapısı kazanır.
b)İlk Çocukluk Dönemi (2-6 Yaş)
2-6 yaş arasındaki okul öncesi dönemine, oyun dönemi adı verilir. Oyun çocuğu kendi yaşıtlarıyla oynamayı sever. Paylaşmayı bilir ve öğrenmeye karşı isteklidir. Sürekli soru sorar, hayal gücü gelişmiştir. Gerçekle hayali ayırt edemez. Masallara, çizgi romanlara inanır. Bu döneminde çocuklar, inatçı ve isteklerinde ısrarcı olurlar. Cinsiyetinin farkına varırlar. Kızlar annelerini, erkekler ise babalarını örnek alır ve taklit eder. Kelime dağarcığı gelişmiştir. İfade ve anlatım yeteneği artmıştır. Bu dönemde, çocuğun ruhsal gelişimi de, duygu ve davranışlarını kontrol edebilmesini sağlar. Bu gelişim dönrminde olgunlaşmaya bağlı olarak yürümeyi ve yemeklerini yemeyi başarması; kendi başına giyinme, elini yüzünü yıkama, uyuma gibi ihtiyaçlarını kendi başına gidermesi, tuvaletini tutmayı tamamen kontrol altına alması, kendini anlatabilecek ve ifade edebilecek şekilde konuşmayı öğrenmesi gerekir. Bu dönemdeki çocuklarınıza yavaş yavaş sorumluluklar yükleyebilirsiniz. Örneğin, oyuncaklarını toplaması, annesine sofrayı kurarken yardım etmesi, erkek çocuğun babasıyla beraber eve ait bir işi birlikte yapmaya çalışması sağlanabilir. Bu şekilde çocukların kendilerine olan güvenleri artar.
c) Son Çocukluk Dönemi (Kızlarda 6-11, Erkeklerde 6-13 Yaş)
Kızlarda 6-11, erkeklerde 6-13 yaşları arası döneme son çocukluk veya ilkokul çocukluğu dönemi denmektedir. Bu dönem, çocuğun aile yuvasından çıkıp dış dünyaya açıldığı, toplumsal çevreye iyice karıştığı çağdır. Bu dönem çocuğu, oyun çocuğu gibi canlı ve hareketlidir; Bu dönemde çocuğa seviyesine uygun, gerekli eğitim ve dinî bilgiler verilmelidir.
d) Ergenlik Dönemi (Kızlarda 11-12, Erkeklerde 13-15 Yaş)
Bu dönemdeki bedensel gelişim, bir anlamda duygusal, sosyal ve zihinsel olgunlukların temelini oluşturmaktadır. Bir başka deyişle ergenlik, biyolojik değişmeyle başlar ve bedensel, zihinsel ve ruhsal gelişmeyle son bulur.
1- Ergenlik Dönemi (Kızlarda 11-12, Erkeklerde 13-15 Yaş)
Gençlik çağının başı ergenliktir. Ergenlik dönemi, insan hayatının en fırtınalı, en bunalımlı dönemidir. genliktir. Bu dönemin başlangıcı kızlar için 11, erkekler için 13 civarıdır ve 21 yaşına kadar sürer. Ergenlik dönemi, biyolojik, psikolojik, zihinsel ve sosyal açıdan büyük gelişimin olduğu çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemidir.
Gençlik çağını birkaç evreye, ya da alt döneme ayırabiliriz. Hızlı büyüme ve cinsel uyanışın olduğu 11-15 yaşlar arası ergenlik ya da ilk gençlik olarak bilinir. Olumsuz davranış ve tepkilerin yoğun olduğu evredir. 15-17 yaşlar arası, çekingenliğin ve kendine güvensizliğin belirgin olduğu delikanlılık evresidir. 17-21 yaşlar arası kendine güven ve gösterişin ağır bastığı delikanlılık evresi, 21 yaş ile 25 yaş arası da uzamış gençlik çağı olarak değerlendirilir. Ortaokul yıllarına denk düşen ilk gençlik ya da yeni yetmelik yıllarında, cinsel uyanışla birlikte yeni ruhsal özellikler ve davranışlar kendini gösterir. Dengeli ve uyumlu ilkokul çocuğu gider, yerine oldukça tedirgin, güç beğenen ve çabuk tepki gösteren bir genç gelir.
2- Gençlik Çağının Önemi
Gençlik çağı oldukça fırtınalı bir dönemdir. Ancak kimi gençte bu dönem sıkıntılı geçer, kimisi de daha az çalkantı ile atlatır. Günümüzde gençlik, birçok sorunla karşı karşıyadır; hayalcilik, özenti, kimlik bunalımı ve kendini tanımama. Bencillik, idealsizlik, cinsellikle ilgili aşırılıklar ve marka düşkünlüğü. Ayrıca manevî değerlerin azalması, ahlâkî çöküntü, uyuşturucular, fanatizm ve kötü alışkanlıkların kazanılması, zararlı yayınlar. Aile ile geçimsizlik, okul hayatı ve şiddet. Karamsarlık, can sıkıntısı, güvensizlik, işsizlik ve gelecek kaygısı. Başkaları ile sağlıklı iletişim kuramamak, meslek ve eş seçimi. Televizyon, bilgisayar, internet ve instagram, twitter, facebook bağımlılığı gibi durumlar, günümüz gençliğinin temel sorunları olarak görülmektedir. Günümüz gençliğinin en önemli sorunu, yaratılış gayesinden habersiz olmalarıdır. Gençlik, bir nevi belirsizlik, arayış ve şekillenme dönemidir. Gençler arasında yaygın olarak kullanılan, “hızlı yaşa genç öl, cesedin yakışıklı olsun”, “atın ölümü arpadan olsun”, “gençliğini yaşayacaksın!” gibi sözler, kural tanımazlıklarını meşrulaştırmaya yönelik olumsuz beyanlardır.
Gençlik; aşk, para, eğlence ve top peşinde koşmakta ve bunlarla kendini ispatlama çabasına girmektedir. Oysa insana verilen ömür, geri dönüşümü olmayan bir fırsattır. Yaratılış gayesinden uzak sorumsuzca bir hayat yaşayan gençler, kötü ve zararlı alışkanlıklar edinmektedirler. Böylece hem kendilerine, hem de başkalarına zarar vermektedirler. Ergenlik çağındaki bir gence ailesinin yapabileceği en büyük yardım; onu anlamak, sorunları konusunda yanında olduğunu hissettirebilmek ve ona güzel örnek olmaktır. Ancak, ne var ki bu dönemde anne-baba ile genç arasında birtakım problemler çıkmaktadır. Problemlerin çözümü ise, ebeveyn ile ergen arasında etkili ve sağlıklı iletişim kurulmasından geçmektedir.Karşılaşabileceğimiz olumsuzluklarla baş edebilme imkânını ve her şeye rağmen hayatta kalabilme, mutlu ve huzrlu olma gücünü bize yalnızca Allah ve âhiret inancı verebilir. Bu inancın gereklerini gençlik döneminde yerine getirebilmenin ayrı bir önemi vardır.
Çünkü düzenli çalışma, anne-babaya, büyüklere ve çevreye saygı, hoşgörü sabır ve yardımlaşma, Allah. Peygamber ve insan sevgisi, kurallara uyma, doğruluk, inanç, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olma bilinci, güzel erdemler bu dönemde kazanılır. Gençlik, çalışıp kazanma, evlenip âile kurma, insanlara yararlı olma ve Allah’a ibâdet etme bakımından hayatın en verimli çağıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurur: “Allah, gençliğini Allah’a itaat yolunda geçiren genci sever.”Çünkü müslüman genç, Allah ve rasülüne itaat eder, iman, ibadet ve güzel ahlâk sahibi olursa dünya ve âhirette mutlu ve huzurlu olur.
Yetişkinlik
Ergenliğin ardından birey, yetişkinlik dönemine girer, yetişkin birey, büyümüş bir kişi sayılır. Ergenlik döneminde yolunu bulmaya çalışan birey, yetişkinlik döneminde daha başka durumdadır. Kim olduğunu, ne istediğini, becerilerini, sorumluluklarını biliyordur. Yaşam tek düze ve durağan değildir. Yeni hâdiseler, güçlükler karşısında üstesinden gelebilir. Birçok toplumda, yetişkinlik öğrenim yaşını bitirmiş, tam zamanlı bir işe girmiş ve evlenmiş olmakla tanımlanmıştır. Fakat bir yetişkin olarak, çeşitli toplumlarda çok farklı bir konudur. Genç veya orta yetişkin kişinin, fiziksel ve psikolojik bakımdan olgunlaşmış olduğu varsayılmaktadır. Genç yetişkenlik, bireyin ergenlik döneminin sonunda başlayarak, orta yaşa kadar geçirdiği zamanı kapsar. 20 ile 40 yaş arasındaki yıllardır. Hayatın iki önemli kararı, iş ve eş secimi, genelde bu evrede hayata gecirilir. Orta yetişkinlik, 40 yaşlar ile 60-65 yaşlar arasındaki yaşam dönemidir.
Tabiî ki, yaradılış gayesi açısından bakıldığında, insan meçhul bir varlık değildir; o mesul (sorumlu) bir varlıktır. (Tekâsür, 102/8) Çünkü insanlar dünyaya tesadüf eseri gelmiş değildir. İnsanlar, dünyaya bir amaç ve gaye için, Allah’a kulluk yapmak için gelmiştir. (Zâriyât, 51/56) Dünyaya gelişimizin gayesi, Allah'ı tanımak ve ona ibadet etmektir. Allah Teâlâ’ya kulluk/ibadet yapmak için yaratılan insan, bu temel görevini yerine getirirse dünyada da âhirette de huzur ve mutluluğa kavuşur. Yüce Allah şöyle buyurur: “Kim Allah'a ve Rasûlü'ne itaat ederse ve Allah'tan korkup emirlerine uygun yaşarsa (doğru inanç içinde, ibadet ve güzel davranışlarda bulunursa) ‘kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.”(Nur, 24/52) Müslüman olan kişi, ergenlik döneminden itibaren İslâm’ın prensiplerine göre haytını yaşarsa dünya ve âhirette mutlu ve huzrlu bir yaşantı içersinde olur.
Yaşlılık
Genel kural yaşlılığın 65 yaşında başladığı şeklindedir. Toplumlara göre değişik yaş sınırları verilebilir, ancak 65 yaş sınırının Türkiye için de gecerli olduğu kabul edilebilir. Yaşlılık, yetişkinliğin bir uzantısı olarak yaşam süresinin ileriki döneminde fiziksel ve ruhsal değişimlerin görüldüğü bir evre olarak tanımlanmaktadır. Genel anlamda bu şekilde tanımlanan yaşlılık; fizyolojik değişimler, psikososyal faktörler ve kronoloji gibi farklı kıstasların tanımlamada göz önünde bulundurulduğu bir dönem olarak kabul edilmektedir.
İnsanhayatı mevsimler gibi gelip geçiyor. İnsan hayatı, genel olarak çocukluk, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerini kapsar. Yaşlanma insanlar için kaçınılmaz bir durumdur. Yüce Allah bu gerçeği şöyle bildirmektedir:“Onlara dünya hayatının örneğini ver: Dünya yaşayışı gökten indirdiğimiz suya benzer, onunla yeryüzündeki bitkiler birbirine karıştı, böylece rüzgârların savurduğu çalı-çırpı oluverdi, Allah, her şeyin üzerinde güç yetirendir.” (Kehf, 18/45)
Dünyanın yaratılışı ve süslü kılınması, daha sonra tekrar harap olması… İlkbahar, tabiatın canlanması, dirilmesi, sanki insanın çocukluk ve gençlik devresi gibidir. Yazın gelişi, ağaçların ve diğer bitkilerin yapraklanıp çiçeklendikten sonra meyve verişi, sanki insanın olgunluk devresidir. Sonbaharın gelişi, ağaçların yapraklarının solup düşmesi, bitkilerin sararması ve esen rüzgârların onların her birini bir tarafa savurması, sanki insanların gözü görmez, eli tutmaz, ayağı yürümez devri olan ihtiyarlık çağıdır. Hastalıklar, rahatsızlıklar o doktordan bu doktora, o hastaneden bu hastaneye, o diyardan bu diyara gidip gelmeler... Kışın gelmesi, yağmurlar, fırtınalar, boralar, kar ve tipi. Ağaçlar tamamen yapraklarını dökmüş, çıplak kalmış sanki kurumuşlar. Diğer bitkiler çürümüş, kökleri yer altına çekilmiş, yeni bir ilkbaharı, yeniden dirilme zamanını beklemek üzere saklanmışlar. Bu durum sanki insanın ölüm hali ve sonrası olan kabir hayatını andırır. Yeniden bir başka âlemde dirilmek için toprak altına çekilmek ve beklemek.Rabbimiz Allah bu hakikati şöyle beyan buyurur: “Bilin ki gerçekten Allah ölümden sonra yeryüzüne hayat vermektedir. Şüphesiz Biz, umulur ki aklınızı kullanırsınız diye size âyetleri açıkladık.”(Hadid, 57/17) İnsanhayatı mevsimler gibi. Önemli olan, her mevsimi meşru şartlar altında dolu dolu yaşayabilmek ve bir sonraki dönemde 'eyvah' ya da 'keşke' kelimelerini kullanmamak.
- 23-12-2023 MALLAR VE CANLAR İLE İMTİHAN
- 30-11-2023 CİHADIN ÖNEMİ
- 25-09-2023 ÇOCUKLARI İYİ DAVRANIŞLARA YÖNLENDİRMEK
- 12-08-2023 TESETTÜRLÜ OLMAK
- 13-07-2023 İBADET BILINCI
- 04-06-2023 AİLE VE AHLÂK
- 08-11-2022 AİLEDE HUZUR VE MUTLULUK
- 23-09-2022 GÜZEL AHLÂK SAHİBİ BİR MÜSLÜMAN NASIL OLMALIDIR?
- 25-07-2022 HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)’İN AİLE YAŞANTISI
- 06-05-2022 SAVAŞ AHLÂKI
- 03-01-2022 AHLÂKİ YOZLAŞMA
- 10-10-2020 SİYERİN ÖNEMİ VE GÜNÜMÜZ MÜSLÜMANLARINA NASİHATLAR
- 22-09-2020 GÜZEL AHLÂKLI OLMAYA ÖZEN GÖSTERELİM!
- 28-06-2020 VEFALI OLMAK
- 24-05-2020 BAYRAM SEVİNCİNİ YAŞAMAK
- 23-04-2020 RAMAZAN, KUR’AN VE ORUÇ BİLİNCİ
- 21-03-2020 TEDBİR ALMAK VE ALLAH’A GÜVENMEK
- 13-03-2020 SAĞLIĞI KORUMANIN ÖNEMİ
- 07-03-2020 NEZAKETLİ, SAYGILI OLMAK
- 27-02-2020 KANAATKÂR OLMAK
- 18-02-2020 HAYATI SADE YAŞAMAK
- 06-02-2020 TAKVÂ SAHİBİ OLMA YÜKÜMLÜLÜLÜ
- 29-12-2019 ÇOCUK VE NAMAZ
- 29-09-2019 MERHAMET ETMEYENE MERHAMET EDİLMEZ
- 25-08-2019 AHLAKIMIZI GÜZELLEŞTİRELİM
- 05-08-2019 ÇOCUKLARIMIZA İBADET BİLİNCİ KAZANDIRMAK
- 06-07-2019 ADALETTEN AYRILMAMAK
- 07-06-2019 BAYRAMLARI FIRSAT BİLMELİ
- 20-02-2019 DÜNYA HAYATINI ANLAMAK
- 26-01-2019 GENÇLERE TAVSİYELER
- 24-12-2018 ÇOCUKLAR ZARARLI ALIŞKANLIKLARDAN NASIL KORUNMALI?
- 19-11-2018 HZ. PEYGAMBER’İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ
- 31-10-2018 YAŞLILAR, GÖZÜ YAŞLI OLMASIN
- 13-10-2018 MUTLU BİR YUVA NASIL KURULUR, NASIL KORUNUR?
- 31-08-2018 NESLİN KORUNMASI
- 05-07-2018 GENÇ NESLİN MANEVİ SORUNLARI
- 17-06-2018 BAYRAM SEVİNCİ
- 13-06-2018 EVLİLİKTE AİLE İÇİ SAĞLIKLI İLETİŞİM
- 06-06-2018 ORUÇ, AHLÂKIMIZI GÜZELLEŞTİRİR
- 12-05-2018 TELEVIZYON, BILGISAYAR VE İNTERNET KISKACINDA ÇOCUK
- 24-03-2018 AİLE İLE İLGİLİ SORULAR VE CEVAPLARI
- 15-03-2018 İSLÂM’IN KADINA VERDİĞİ DEĞER
- 04-03-2018 BAŞARILI OLMAK
- 16-02-2018 EŞ VE BABA OLARAK ERKEK
- 23-01-2018 İNSAN HAYATININ DÖRT ÖNEMLİ DÖNEMİ: ÇOCUKLUK-GENÇLİK-YETİŞKİNLİK-YAŞLILIK
- 13-01-2018 ÇOCUK VE DİSİPLİN
- 14-12-2017 ÜÇ MESCİD VE ÖZELLİKLERİ
- 17-11-2017 ÇOCUKTA SORUMLULUK DUYGUSUNUN GELİŞTİRİLMESİ
- 11-11-2017 ANNE-BABANIN ÇOCUĞA YAKLAŞIMI
- 23-10-2017 ÇOCUKLA SAĞLIKLI İLETİŞİM
- 29-08-2017 İBRAHİM (A.S)’DAN İBRETLER VE ÖĞÜTLER
- 30-07-2017 GENÇLİK SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
- 20-07-2017 İSLÂM’DA GENÇLİK VE GENÇLİĞE VERİLEN ÖNEM
- 12-07-2017 EĞİTİMİN ÖNEMİ
- 25-06-2017 BAYRAM SEVİNCİ
- 13-06-2017 KUR'ÂN VE SÜNNETİN HAYATIMIZDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
- 23-05-2017 ADÂLETLİ OLMAK VE ZULÜMDEN KAÇINMAK
- 12-05-2017 ANNE-BABAYA İYİ DAVRANMAK
- 01-05-2017 ASR-I SAADET
- 20-04-2017 EN GÜZEL ÖRNEK: HZ. PEYGAMBER (S.A.V.)
- 15-04-2017 TEVHİD VAHDETİ GEREKTİRİR!
- 28-03-2017 DAVET BİLİNCİ
- 20-03-2017 AİLEDE, ÇOCUĞUN YAŞINA GÖRE DİN EĞİTİMİ VERİLMESİ
- 10-03-2017 AİLENİN TEMEL KURALLARI
- 27-02-2017 İSLÂM'A GÖRE ÇOCUK YETİŞTİRMEK
- 04-02-2017 AİLEDE ÇOCUK EĞİTİMİ
- 22-01-2017 AİLEDE AHLÂK EĞİTİMİ
Makaleler
Hava Durumu