AMERİKAN BAHARI
Hikmet ERTÜRK
17-11-2011 21:26
Tunus, basının söylemesi ile Arap baharı dediğimiz hareketin tetiklendiği yer. Bütün otoriter rejimlerin sonunu getirmesi muhtemel bu hareket için, hem Kuzey Afrika’yı hem Arap dünyasını derinden etkiliyor denilmiş.
Bu ve benzeri yorumlar hala güncelliğini sürdürürken Amerika’daki sokağa dökülen Amerikan halkının ‘Wall Street işgali” eylemleri devam etmektedir.
Şuan ki verilere göre gözaltına alınanların sayısı 700’ü aşmış durumda. Bu şunu gösteriyor ki eylemlere epey fazla sayıda kişi katılmış. Amerikalılar aslında dünyanın gözü önünde çok trajik bir duruma düşmüşler. Fakat bizim onların bu durumlarını derinleştirip tıpkı onların yaptığı gibi karışıklığa sebep verecek bir alt yapımız mevcut değil. Zaten Birleşik Devletlerin dünya üzerinde yeterince işbirlikçileri mevcut. Bu haberleri Birleşik Devletlerin iç işlerine karışarak verebilecek bir haber kanalıda henüz bulunmamaktadır. Eğer böyle bir şeye yeltenirseniz, dünya üzerinde sürdüre geldiği enformasyon ağı ile bir anda herhangi bir terör örgütü ile ilişkilendirilebilirsiniz ve üzerinize tonlarca bomba yağabilir. Yapa geldiği dış yardımlar sayesinde tüm dünya üzerindeki örgütlerde Amerikanın büyük bir etkisi söz konusu. Nitekim bulduğu her ortamda İsrail'e arka çıkan ABD, Filistin'i destekleyen Eğitim ve Kültür Teşkilatı UNESCO'ya verdiği mali desteği kestiğiniaçıkladı.
Unesco’ ya yapılan yardımların kesilmesi özelinde bakıldığında Birleşik Devletlerin bu ve benzeri dış yardımların belli bir amacının olduğu hemen anlaşılabilen bir şeydir.
“Cohen’in naklettiği gibi, A.B.D. önceki başkanlarından Richard Nixon aşağıdaki cümleyi kullanarak dış yardımın gerçek amacını özetlemiştir.“Dış yardımın amacı başka ülkelere yardım etmek değil kendimize yardım etmektir.” Bu çerçevede Çohen “... dış yardımın ne dışa donuk (çünkü amacı Amerika Birleşik Devletleri’ne, daha özel olarak Amerikan şirketlerine yardım etmektir) ne de bir yardım olduğunu (çünkü dış yardımın çoğu, ekonomik olarak az gelişmiş ülke vatandaşlarına yardım etmek yerine sorunlarını artıracak niteliktedir) öne sürmüştür (Cohen,s. 28)
Amerikanın yaptığı dış yardımların çoğu, Amerikan iş dünyasına yapılan bir sübvansiyon niteliğindedir. Çünkü Amerikanın yaptığı dış yardımlar, ekonomik olarak az gelişmiş ülkeler içerisinde kullanılmamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri Kanunlarına göre, askeri yardımların yüzde 90’ı, gıda yardımlarının yüzde 90’ı, karşılıksız yardımların yaklaşık yarısı, A.B.D. mal ve hizmetlerine harcanılmak zorundadır (Cohen, s. 28).
Dış yardımın ekonomik olarak yoksul ülkelere yardım edici nitelikte olduğuna dair somut bir kanıt bulmak oldukça zordur; buna karşın, dış yardımın yoksul ülkeleri daha çok yoksul ettiğine dair önemli miktarda örnek bulunabilir. London School of Economics and Political
Science Üniversitesinin yapmış olduğu bir çalışmada; dıs yardımların, 1971 ve 1990 yılları arasında yardım alan 96 ülkenin ekonomik büyümesinin sağlanması veya bebek ölümlerinin azaltılmasında çok az bir etkisi olduğu kanıtlanmıştır. 1985–1995 arası on yıllık dönemde, Afrika Sahrası 170 milyar dolar uluslararası yardım almasına rağmen söz konusu sahranın yasam standardı yıllık olarak yüzde iki düşmüş ve 1970 yılından bile daha kötüye gitmiştir. Bu dönemde issizlik 100 milyon kişiyi etkileyerek dörde katlanmış ve enflasyondan arındırılmış gerçek ücretler, üçte bir oranında erimiştir.” (U.S. News & World Report, 30 Ocak 1995, s. 32).(Hasan DURSUN DPT Uzmanı)
Kendi ulusal ya da kişisel çıkarlarını korumadığı sürece hiçbir şekilde karşılıksız yardımda bulunmuyorlar. Amerika ve Batı bu konuda oldukça bencil ve çıkarcı üstelikte çok pişkinler… Sanırsam karşılık beklemeden yardımda bulunmayı inançları gereği yaşayan Müslüman halkların bu zalimlerin asıl amaçlarını algılamada çok büyük sıkıntıları var. Tabi burada İslam’a inanan toplumların bilinçlerinin körelmesinde uygulanan taktikte çok bildik bir şey aslında. Borçlandırıp sömürerek güçsüz ve beş parasız bıraktıkları Müslüman ülke ya da halklarına sözde yardımlar yaparak kendi amaçlarına hizmet ettirmek. Aslında bu emperyalist ülkelerin çarklarını döndürmeleri sırf kendi gayretleri ile olmamaktadır. Bu zalimlerin çarklarını döndürenler onları güçlü görerek onlara itaat eden kulluk yapan sözde kendilerini Müslüman atf eden halklardır. Ürktükleri güç, onlara kulluk ettikleri için kendi güçleridir. Yani kendi gölgelerinden korktukları için bu zalim emperyalist devletler Müslümanlar üzerinde böylesine etkinler. O yüzden kendimizin verdiği bu güçten korkmamayı da öğrenmek zorundayız. Tabi burada bu tarz kulluğa çağrılar direk yapılmayabiliyor. Daha çok bu çağrılar için aracılar kullanıyorlar. Çok sevdikleri liderlerine itaat eden bu hali ile doğru yoldan sapmayacaklarını zanneden bu topluluklar aslında bu liderleri tarafından direk bu emperyalist ülkelerin limanlarına salıveriliyorlar.
Karşılığı olmayan paralarına bizleri borçlandırarak, üstelik kendileri adına bizlerden faiz isteyen bu zalimlerin ellerini kurutmanın tek yolu, onların kurduğu tezgâhın asıl amacının farkına varmamızdır. Onların oyun tahtalarını, oyuncularının niteliklerini ve de amaçlarını, sistemlerinin işleyişini çok iyi öğrenmek zorundayız. Dünya üzerinde tüm insanların en büyük sorunlarını açlık, yoksulluk, geçim sıkıntısı, Allah’ın verdiği nimetlere ulaşamaması, bu nimetlerin adil bir şekilde paylaşılamaması oluşturmaktadır. Bunun sebebi ise kendi sistemimizi bir alternatif olarak öne süremeyişimizden kaynaklanmaktadır. Onların oluştura geldikleri finans sistemlerini, bankalarını, ticari kurallarını kullandığımız sürece bu sömürüden asla kurtulamayız. Bu dünyanın açları, yetimleri, yoksul bırakılmışları için Allah’ın nimetlerinin adil bir şekilde bölüşülmesi için en uygun sistemin İslam’ın önereceği sistem olduğunu pratikleri ile çekinmeden sunabilmeliyiz.
Bu zalimler sadece Müslümanlara bu açlığı, adaletsizliği öngörmüyorlar. Aynısını kendi halklarına da reva görüyorlar. Bugün dünya üzerindeki devletlerin halklarının sadece yüzde onu, yüzde doksanın elinde olması gereken serveti yönetiyorlar. Çünkü kurdukları liberal sistemler sürekli zengini zengin yapan yoksullar içinse hiçbir şey önermeyen sistemlerdir. Ama ne tuhaftır ki şuanda Müslümanlar ekonomik projelerini üretememişler. Ve tüm dünya halkları tek bir yol olan bu liberal yollarda yürümek zorunda bırakılmaktadır. O yüzden bizlerin İslami ekonomi modelleri üzerine çok çalışmamız alternatif yürünmesi gereken yolları bir an önce inşa etmemiz gerekmektedir. Dünya üzerinde sürdürülen ekonomik modeller ile ilgili bolca kitap okumalıyız. Ve şunu göreceğiz ki bu sitemler çok ta masum değiller.
Bu sitemlerin ürettiği gelir dağılımı bu konuyu çok güzel özetlemektedir.
Dünya nüfusunun yüzde 22 sinin yaşadığı gelişmiş sanayi ülkeleri, Dünya da sağlanan gelirin yüzde 83 ne sahipler. Dünya nüfusunun yüzde 78 inin yaşadığı azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin Dünya gelirindeki payı ise yüzde 17.
Dünya gelir dağılımında kişi başına düşen yıllık gelir dolar bazında İsviçre, Japonya, Norveç, Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde 30 bin doların üstündeyken, birçok Afrıka, Uzak Asya ülkelerinde 100 ile 300 Dolar arşında kalmaktadır. Dünya nufusunun en zengin yüzde 20 si ile en yoksul yüzde 20 si arasındaki gelir farkı 1970 de bire 30 iken, günümüzde bire 60 a tırmanmıştır. Yani en yoksul ülkeler daha da yoksullaşırken, en zengin ülkeler daha da zenginleşerek aradaki uçurum daha da artmıştır.
Dünya nüfusunun altıda biri, yani 1.3 Milyar insan, içecek su, doyacak kadar yemek bulamıyor, sağlık ve okul hizmetlerinden büyük ölçüde yoksun bulunuyor. Her gün 26. binden fazla çocuk yeterince beslenemediği için açlıktan ölüyor.
Servetleri düşük olan ülkelerin doğal servetlerinin bu gelişmiş denilen ülkelerin yağmaladıkları da unutulmamalıdır. Müslüman ülkelerde bu ekonomik sömürü düzenine sahip olduğu için kendi ülkelerindeki gelir dağılımı da dünya ölçeğinde olduğu gibi eşitsizdir.
Wealth Report 2011 (Küresel Servet Raporu) bu çelişkili durumunun hızlanarak arttığını gösteriyor. Bizi ilgilendiren Türkiye raporuna bir göz atarsak aslında ekonomisi çok geliştiği söylenen Türkiye’nin gelirinin belli bir elit zümrede toplandığı görülecektir. Ne yazık ki nüfusunun çoğunluğunu oluşturan fakir halkların bu adaletsizliği görecek ne eğitim düzeyleri nede cesaretleri mevcut.
Raporda ABD, Japonya, Çin, Fransa, İngiltere, İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Singapur, Taylan, Endonezya, Avustralya, Güney Afrika, Şili ve Kanada örnekleri özel olarak incelenirken Türkiye genel değerlendirme çerçevesinde ele alınmış. Türkiye’deki servet dağılımındaki eşitsizlik dünyadakinden de kötü. Rapora göre; Türkiye’de 49 milyon 800 bin yetişkinin toplam serveti 1.3 trilyon. Türkiye’de 35 dolar milyarderleri var. Serveti 500 milyon dolar ile bir milyar dolar arasında olanları sayısı ise 43. Türkiye’deki servet dağılımında 10 doların altında büyük bir yığılma var. Gelir dağılımının hesaplanmasında kullanılan gini katsayı servet dağılımı hesabında da kullanılıyor. Buna göre, Türkiye’de servet dağılımını ifade eden gini katsayısı Afrika ortalamasına oldukça yakın.
Aslında ülkelerin kendilerine ait ekonomik politikaları olsa ve adil bir paylaşım söz konusu olsa bir sorun yok. Fakat burada demokrasi adında bir icat ile bu ülkelerin yöneticileri halk adına borçlanıp bu batılıların ekonomik sistemine oyun tahtasına dahil oluyorlar. Bu yüzden ülkelerinin zenginlikleri bu gelişmiş ülkelere akıp gidiyor. Tepedeki zengin sınıf zaten kaymak tabakasını aldıkları için olan fakir halka oluyor. Bu halkın bu sömürüye ses çıkarmaması adına da kendi ülkelerinde yasalar kanunlar çıkarmışlar. Hak aramak burada kanunlara karşı gelmek anlamına gelmiş oluyor. Yani fakir halkın illegal yollarda hak aramaları söz konusu değildir. O yüzden sistemin dışında kalma, bu alandan mücadele etmek zorundalar. Bu alanda mutlaka ayrı bir yol kullanılması gerekmektedir. Fakat mücadele sistem içerisinde sürdürülmeye çalışıldığı için bir şeyler yapma adına her hareket edildiğinde oluşan enerji bu zengin zümrenin değirmenine su taşımaktadır. O yüzden böylesi bir sistemin içinde hareket edilecekse mümkünse Müslümanların hiçbir şey yapmamaları daha hayırlı olacak gibi görünüyor.
İnşallah bu ayrı yol çalışmalarında gönüllü Müslümanlar bulunacaktır. Bunun için bu zalimlerden borç almamayı, Allah için aç kalmayı ve sabretmeyi öğrenmiş, cesaretli, muttaki Müslümanlara ihtiyaç var. Kendi yolumuzda yürümeye razı Müslümanlar çoğalıncaya kadar bu zalimlerin mabetlerinden de uzak durmalıyız. Nasıl ki namaz, oruç, hacc v.b ibadetlerimizi yaparak Allah’a karşı kulluğumuzu gösteriyorsak bu taguti emperyalist devletleri ve çıkarcı, sömürüye kapı aralayan yardımlarını ret ederek de kulluğumuzu göstermeliyiz. Onların bizlere sundukları modellere, sistemlere kuşku ile yaklaşmalıyız. Direncimizi kırmamalıyız. Unutmayalım ki kurtuluş yalnızca İslam’dadır. Allah katında da tek yol İslam’dadır.
- 21-05-2020 ASIK SURAT
- 30-09-2016 YUSUF (A.S.) KISSASI VE DÂVET METODU
- 18-11-2015 DOĞRU KAVRAYIŞLI BİR ADAM
- 14-01-2015 ONLARIN İŞLERİ ARALARINDA DANIŞMA İLEDİR
- 30-08-2014 FARKINDA OLMADAN YAŞANAN HAYATLAR
- 22-07-2014 ŞEHİD GAZZE
- 13-05-2014 SÜREGELEN TEKRARLAR
- 12-04-2014 BATI'NIN KAVRAMLARI
- 11-03-2014 YALNIZ HAYATLAR
- 15-12-2013 DOĞRU DİN BİRDİR, DEĞİŞMEZ!
- 28-10-2013 GEÇMİŞİN DİLİ
- 12-09-2013 KARDEŞLERİMİZLE PİKNİKTEYDİK
- 04-09-2013 MISIR'DA SİVİL DİRENİŞ
- 03-07-2013 HASBİHAL
- 04-05-2013 ULUS KİMLİK
- 29-03-2013 BEŞERİ SİSTEMLER VE MÜSLÜMANLAR
- 19-02-2013 VAHDET ÜZERİNE
- 09-01-2013 ŞÛRA VE DEMOKRASİ
- 08-11-2012 PEYGAMBER (s) BİZLERE NEYİ EMRETTİ
- 27-09-2012 NEREDEN BAŞLAYALIM?
- 28-06-2012 FAUST
- 29-05-2012 YAHUDİ VE HIRİSTİYANLAR DA CENNETE GİDECEKLER Mİ?
- 20-04-2012 MÜSLÜMAN OLARAK YAŞLANMAK
- 14-03-2012 SINAVA DÂHİL OLMAK
- 14-02-2012 AŞK, SEVGİ, "SEVGİLİLER GÜNÜ"
- 12-01-2012 İNFAK: EN SEVDİKLERİMİZDEN
- 17-11-2011 AMERİKAN BAHARI
- 06-10-2011 OLUMSUZ BAĞIŞIKLIKLAR
- 15-09-2011 KISKANÇLIK/HASET
- 20-07-2011 KENDİNİ BEĞENMİŞLİK
- 17-06-2011 İKİYÜZLÜLÜK
- 11-05-2011 BÜYÜKLENMEK
- 11-04-2011 DÜNYA SEVGİSİ
- 08-03-2011 "KAZA" VE "KADER"
- 06-02-2011 TUNUS VE MISIR AYAKLANMALARININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
- 01-02-2011 DÜRÜST ADAM, HIRSIZ ÜLKE
- 11-01-2011 İktibas Dergisi'nin 31. Yılı
- 16-12-2010 O gün
- 29-11-2010 SULANDIRILAN KAVRAMLARIMIZ VE GÜNDEMİMİZ
- 12-11-2010 KURBAN BAYRAMINDA İSLAM COĞRAFYALARI
- 19-10-2010 TEK DİN İSLAM
- 20-09-2010 MÜSLÜMAN OLMAM NEYİ GEREKTİRİR?
- 23-08-2010 UMRE İZLENİMLERİ
- 27-07-2010 RAB VE İLAH KAVRAMLARINI YENİDEN HATIRLAMAK
- 25-06-2010 İLK GÜNKÜ GİBİ OLABİLMEK
- 26-05-2010 AZ KALSIN MÜSLÜMAN KALAMAYACAKLARDI…
- 29-04-2010 MECNUN’UN DEVESİ
- 12-04-2010 "ESKİLERİN MASALLARI"
- 25-03-2010 GÖKYÜZÜNÜN ERİMİŞ MADEN GİBİ OLACAĞI GÜN
- 03-03-2010 KAVGAYI GÖRMEK GEREK
- 22-02-2010 GERÇEK TAKVA SAHİPLERİ
- 25-01-2010 DOĞRU DİN BİRDİR, DEĞİŞMEZ!
- 05-01-2010 İMANIN HAKİKATİ
- 15-12-2009 KÖKTEKİ BİLİNÇ
- 01-12-2009 HİCRET
- 30-10-2009 AHDE VEFA
- 04-10-2009 İÇİMİZDEKİ 'BEN'
- 08-09-2009 ORUÇ, "GIYBET"İ YOK ETMELİ
- 13-08-2009 RAMAZAN AYI KUR’AN AYIDIR
- 14-07-2009 ALLAH'IN İSİMLERİNİ EZBERLEMEK
- 18-06-2009 NUH'UN GEMİSİ
- 19-05-2009 EBU LEHEB’İN ELLERİ KURUSUN!
- 21-04-2009 SAHİPLİĞİ DEĞİL ŞAHİTLİĞİ OMUZLAMAK
- 14-04-2009 ÇEÇENİSTAN’I UNUTMAYALIM–2
- 24-03-2009 YOL AYRIMI
- 16-03-2009 ÇEÇENİSTAN’I UNUTMAYALIM
- 26-02-2009 28 ŞUBAT TAMAM, YA İÇİMİZDEKİ 28 ŞUBATLAR
- 08-02-2009 MÜNAFIKLAR HAKKINDA…
- 14-01-2009 ŞEHİD GAZZE
- 22-12-2008 SABIR GÜNLERİ
- 29-11-2008 ÖZGÜVEN İÇERİSİNDE YOL ALMAK
- 10-11-2008 YUSUF KISSASI VE DAVET METODU
Makaleler
Hava Durumu