RAMAZAN AYINI KUR'ANİ BİR İNKILABIN VESİLESİ KILMALIYIZ
Mehmet PAMAK
08-08-2011 04:36
Her Ramazan ayında aynı iç burukluğunu yaşıyoruz. Yüreklerimiz kan ağlıyor. İslam coğrafyasının pek çok bölgesi, İslam düşmanlarının saldırı ve sömürüsüne muhatap bulunmakta. Her tarafta kan ve gözyaşı var. Müslüman halklar işgaller, istilalar, işkenceler, tecavüzler, katliamlar ve soykırımlarla yok edilmeye, zora ya da gönüllülüğe dayalı değişik adlardaki projelerle dönüştürülmeye, kendisi olmaktan çıkarılmaya çalışılıyor.
Ümmetimizin hali…
Bu Ramazan ayında da, Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan, Çeçenistan’da, Libya’da, Suriye’de, Yemen’de, Bahreyn’de ve daha bir çok bölgede, Batı medeniyetinin (!) vahşeti ya bizzat kendilerince, ya da işbirlikçi despot yönetimlerce tüm azgınlığı ile devam ettiriliyor. ABD-İsrail-İngiltere çetesi, mazlum Müslüman halkların üzerine gökyüzünden bomba yağdırıyor, insafsız/insansız uçaklarıyla katliamlar yapıyorlar. Çocuklar, kadınlar, erkekler, yaşlılar ayrım yapılmadan katliam, işkence ve tecavüzlerin ve bu katil bombaların hedefi kılınıyor. İsrail’in katil, terörist askerleri, Filistinli çocukların üzerine tanklarla saldırıyor, cesetlerine silahlarındaki bütün mermileri boşaltarak, insanlık tarihinin en vahşi ve en alçak sayfalarını yazıyorlar.
İşgal, sömürü ve katliama muhatap mazlum Müslüman halkların çocukları, bizim çocuklarımız gibi gülüp oynayamıyorlar. Karınlarını sağlıklı yiyeceklerle doyuramıyor, eğitim göremiyor, ilaç ve doktor bulamıyorlar. Milyonlarca mazlum insan mülteci kamplarında. On yıllardır yokluk ve yoksulluk içinde. Üstelik, bunca yıllar can güvenliğinden yoksun bir biçimde yaşıyorlar, aslında yaşamıyor tam anlamıyla sürünüyorlar. Kaynakları sömürülmüş, yüz milyonları aşan çok sayıda mazlum Müslüman insan, tek dişi kalmış canavar olan Batı medeniyetinin dayattığı bu zulümler altında açlığa, sefalete, kan ve gözyaşına mahkum edilmiş bulunuyorlar.
Bizler buralarda mükemmel donatılmış iftar sofralarında iftarımızı açarken, bizi yönetenlerin de desteği ile işgal altındaki kardeşlerimiz iftar açacak kadar güvenli ortamlara bile sahip olamıyorlar. Oralarda, son derece yoksul iftar sofraları bombalarla kana bulanıyor. İftar sofralarında kan, gözyaşı ve acı var. İftarlarını bombalar eşliğinde ve sefalet şartlarında açıyorlar.
Küresel emperyalist güçler ve yerli işbirlikçileri, İslam’ı ve Müslüman halkları tehdit ve düşman ilan ederek saldırılarını vahşi katliamlarla sürdürmekteler.
Bir yandan İslam’ı ve Müslüman halkları özgün paradigmasından, temel ilkelerinden, değerlerinden ve kaynağından koparmaya çalışıyorlar. İslam’ı Kitap eksenli olmaktan çıkararak, hayata müdahale iddiasını kaybetmiş, vicdanlara hapsedilmiş, küresel şirk sistemine eklemlenmiş, sömürücü vahşi kapitalizmle uzlaşmış bir din haline getirmeyi, tıpkı Hıristiyanlık gibi tevhid dini olmaktan çıkarıp “Protestanlaştırmayı” hedefliyorlar. Böylece, ABD öncülüğündeki sömürgeciler, bir yandan dayattıkları bu tür projelerle Müslüman halkları kendi modern sapkın değerleri istikametinde dönüştürüp, emperyalizme uyumlu kılmaya çalışıyorlar. Diğer yandan da, Kur’an’a ve sahih sünnete dayalı sahih din anlayışını öne çıkararak emperyalizmin bu oyunlarını ve sömürü projelerini bozmaya çalışan az sayıda direnişçi Müslümanları “terörist” diye damgalayıp asimetrik silah güçleriyle yok etmeye çalışıyorlar. Tevhidi ümmet olma vasfımızı yitirdiğimiz için bu saldırılara cevap veremiyoruz. Allah’ın yardımını celp edecek hali kazanamadığımız için bu vahşi saldırıları durdurup, püskürtemiyoruz. İlk muhataplarını inşa ederek, onlara izzet kazandıran, galibiyet getiren Kur’an, bugün bizde aynı sonucu doğurmuyor, onlarda meydana getirdiği büyük inkılabı bizde meydana getirmiyor.
İlk Kur’an Nesli ile Bugünkü Müslümanlar Arasındaki Temel fark
Peygamber (s) ve beraberindeki müminlerin Medine’deki sayısı başlangıçta 1000-1500 civarında idi. Bin civarındaki sayısıyla o ilk Kur’an nesli de aynı Kur’an’ı okuyor ve aynı Ramazan orucunu tutuyordu. Bugün bizler dünya nüfusu içinde Müslüman olarak nitelenen yaklaşık l milyar 500 milyon insanız. Büyük kısmımız Ramazan’da oruç tutuyor, önemli bir kısmımız da evinde aynı Kur’an’ı bulunduruyor, yaklaşık dörtte birimiz de yüzeysel de olsa aynı Kur’an’ı okuyoruz. O ilk nesil aynı değerlerle, aynı din ve aynı Kur’an’la, büyük bir güç ve enerji ürettiler. İnsanlığı aydınlatacak, insanlığı adalete ve insanlık onuruna kavuşturacak görkemli ve güzel bir örneklik oluşturdular. Neden o bir avuç insanın sahip oldukları ve okudukları Kur’an, tuttukları oruç ve diğer ibadetler, onların bütün dünya insanlığına mesajı taşıyacak ve milyonlarca insanın Müslümanlaşmasına sebep olacak derecede muhteşem bir örneklik ve şahidlik oluşturmalarını sağlıyor ve onlara bu derece güç ve izzet kazandırıyor da, bu gün aynı Kitap, aynı değerler ve aynı ibadetler, çok büyük sayılara ulaşan bizi bu büyük zulümden ve zilletten bir türlü kurtaramıyor? İşte bu hususu sorgulamalıyız. Halimizi gözden geçirmeli, ilk Kur’an neslinde olup da biz de olmayanı bulup ortaya çıkarmalıyız. Kendimizi, ümmetimizi, Kur’an, din ve ibadet algı ve anlayışlarımızı ıslah etmeliyiz.
O gün ile bugün, o ilk nesil ile bizler arasındaki temel fark, beslendiğimiz kaynak ve sahip olduğumuz imanla ilgili olup, o günden bu güne çok büyük sapmalar meydana gelmiştir. Onları Kur’an inşa ediyordu, oruç ve tüm ibadetler de Kur’an’da yer alan Allah’ın birer emri olarak algılanıyor, böylece anlam kazanıyor, ihlasla ve büyük fedakârlıklarla gereği yapılıyordu. Bütün bunlar, dosdoğru istikamette ve gerçek anlamlarıyla algılanıp yaşandığı için de, ilk nesil üzerinde fonksiyonlarını yerine getiriyor, onları dönüştürüp yeniden inşa ediyor, arındırıyor, tezkiye ediyordu. Bu bakış açısıyla Kur’an, onların iç dünyalarını kulluk ekseninde düzenliyor, adanmışlık ruhu oluşturuyor, şahsiyet ve onur kazandırıyordu. Sonraki asırlarda giderek Kur’an, ya raflara kaldırıldı ya da ölülere okunan hayattan kopuk bir kitap haline dönüştürüldü. İbadetler anlam ve eksen kaybına uğradı. Ramazan içi boş bir forma, folklorik bir örf ve âdete ya da perhiz ve diyete indirgenerek anlam ve istikamet kaybına uğradı. Kur’an ayı Ramazan giderek Kur’an’dan kopuk, kerameti kendinden menkul bağımsız bir kutsallığa yükseltildi. Anlam ve eksen kaybı sonucunda içi boşaltılmış bir forma indirgendiği halde Kur’an’dan çok önemli bir konuma getirildi. İçi boşaltılmış ve şeklen sürdürülen ibadetler ile anlamak için okunmayan, belirleyici olmaktan çıkarılmış hayat kitabımız Kur’an, doğal olarak insanlar üzerinde meydana getirmesi gereken tesiri yapamaz, insanları ve toplumları yönlendiremez oldu.
Yozlaşma Sonucu Ortaya Çıkan Yanlış Ramazan ve Oruç algısı
Büyük bozulma süreci sonunda bugün gelinen noktada, pek çok ibadetin içinin boşaltılması ve anlamını yitirmesi gibi, oruç da böylesine bir eksen kaymasına ve anlam kaybına uğramıştır. Muhafaza edilen form ise, yanlış zeminlerde, yanlış istikametlerde, yanlış tezahürlerle ve kulluk bütününden soyutlanan bağımsızlıkla ortaya konulmaya başlanmıştır. Halbuki oruç; Kur’an’ın ortaya koyduğu hayat tarzının içinde, ibadetler bütünün parçası olarak bir yer işgal etmekte ve böyle anlam kazanmaktadır. Ancak bu muhteşem kulluk bütününün içinde insanı arındırma, tekâmül ettirme, olgunlaştırma ve Allah’ın rızasını kazandırma fonksiyonunu ifa edebilmektedir. Kur’an’la ilişki doğru ve sağlam değilse oruç dahil bütün ibadetler, insanın tekâmülüne katkısı olmayan formel uygulamalardan öte geçemeyecektir. Kur’an’la bağını sürdüren ve ibadetler içindeki anlamlı yerini koruyan oruç, insana kendini ve Rabbini bilmenin, sorumluluklarının farkına varmanın önünü ve imkânlarını açar. İbadetler bütününden ve Kur’an’dan soyutlanmış oruç ise, anlamını ve işlevini yitirerek, içi boş bir forma dönüşmektedir.
İşte bu sebeple oruç; ibadet, itikaf, arınma ve infakı da içine alan sosyal boyutunu giderek kaybetmiş, nefsî, siyasi, ticari şov ve reklam aracı haline getirilerek, lüks otellerde gösterişe dayalı iftarlar yaygınlaşmıştır. Fakir ve muhtaçlar yerine, kalbur üstü tabakaya verilen iftarlar, kimileri açısından güç ve gövde gösterisine dönüşmüş bulunuyor. İftar çadırları da çoğu kez bir politik istismar ve siyasi propaganda vesilesi kılınmakta, halkın sefilliğini giderecek projeler üretmesi gerekenler, iftar çadırlarıyla sanki suçlarını örtmeye çalışmaktadırlar. Halbuki, sadaka ve infakta gözetilmesi gereken incelikle bağdaşmayan kaba bir yöntemle, halka açıktan, medyatik ortamlarda propaganda ederek verilen iftarlar ve dağıtılan yardımlar, hem gösterişe imkân verdiği için Ramazan ve Kur’an’ın ruh ve manasına aykırı düşmekte, hem de fakir insanların rencide edilmesi bakımından da ahlâkilik boyutunda zaafa yol açmakta ve faziletli davranış olmaktan uzaklaşmaktadır.
Sonuçta, dini bir vecibe ve ibadet boyutu ikinci plana atılan oruç, folklorlaştırma ve eğlence eğilimli bid’atlarla dejenere edilmektedir. Ramazan ayında kurulan sergiler, çadırlarda icra edilen eğlence programları, kahvehanelerde ve evlerde oynanan bir nevi kumar olan tombala oyunları, havai fişek gösterileri ve müzik programları gibi pek çok, oyun ve eğlence ağırlıklı etkinlikler, Ramazan’ı giderek temel ekseninden daha fazla uzaklaştırmaktadır. Böylece, Kur’an, ibadet, rahmet ve arınma ayı olan Ramazan, tıpkı taklit edilen Batı’nın paskalya ve karnavallarını andıran bir festival boyutuna sürüklenmektedir. Bu durum, birey ve toplumun giderek daha fazla çürüyüp çözülmesine, dünyevileşip yaratılış gayesinden uzaklaşmasına yol açmaktadır. Sonuçta bu dünyevileşme, birey ve toplumun, fıtri değerlerini koruyup vahiyle bütünleştirerek yüceltmesine ve kendini olumlu istikamette tekamül ettirmesine engel olmaktadır.
Kur’an ve Sünnete Uygun Doğru Ramazan ve Oruç Algısı
Aslında gerçek oruç; yemek, içmek, cinsellik vb nefsi arzularımıza, temel ve vazgeçilmez ihtiyaçlarımıza karşı, Allah’a teslimiyetimizin bir gereği olarak ve sadece O’nun emri sebebiyle, kendi irademizle mukavemet etme eylemidir. Evet oruç; yaratıcımızla, insanlarla ve nefsimizle olan ilişkilerimizde ortaya çıkan olumsuzluklardan arınma duygularımızı ve çabalarımızı güçlendiren, sorumluluklarımızı hatırlatıp yeniden kuşanmamıza vesile olan tevhidi bir eylemdir. Özümüzde tevhidi bir inkılabı gerçekleştirmenin, birey ve toplumun öz dönüşümüne ivme kazandırmanın güçlü bir vesilesidir. Zaaflardan arınmanın, Rabbimiz için mahrumiyetleri ve güçlükleri göğüsleyebilmenin ve zorluklara mukavemet gösterebilmenin eğitimidir. Tevhidi hayatın, kulluk bütünü içindeki anlamlı ve doğru yerinde duran oruç; şüphesiz ki, arınmaya yönelen nefisleri; deruni bir tefekkürle, özlerindekini tevhid istikametinde değiştirmesinin, itikâf sırrıyla kendini sorgulayıp, iç dünyasını yeniden dizayn etmesinin zeminine ve tezkiye, tekâmül, olgunlaşma atmosferine kavuşturur. İnsanın bedenine ve duygularına birtakım yasaklar getiren oruç, değerlendirmesini bilenler açısından da, akleden kalbi devreye sokmanın imkânlarını oluşturan, tefekkür, tekâmül ve derinleşmenin kapılarını ardına kadar açan bir fonksiyona sahiptir. Ancak Ramazan’ın bu fonksiyonlarını icra edip, bizi arındırabilmesi ve iç tekâmülümüze katkıda bulunabilmesinin, ancak, onu vahyin öngördüğü yere oturtmakla mümkün olabilecek bir sonuç olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Rasulullah (s)’ın örnekliğinde ve Kur’an’ın bütünlüğü içinde sunulan bu doğru Ramazan ve oruç algısından sapılarak ortaya çıkmış ve salt, aç kalmaya indirgenmiş yanlış Ramazan ve oruç algı ve anlayışı ise, bu olumlulukları sağlamak ve toplumun çürümesini durdurup, ıslah edici bir fonksiyon görmek bir yana, çürüme ve çözülmeyi artırıcı katkılarda bulunmaktadır. Böyle yanlış bir Ramazan anlayışı, imanlarda ortaya çıkan büyük zaafları giderememekte, ahlakta ve şahsiyetlerde meydana gelen bozulmayı tedavi etme fonksiyonunu ifa edememektedir. Çünkü Kur’an’dan soyutlanmış bir Ramazan’ın ya da bir ibadetin, insanı doğru istikamette arındırıp, inşa etmesi imkansızdır.
Orucun, insanın iradesini güçlendirerek, nefsin arzu ve isteklerini, Allah’ın emir ve yasakları çerçevesinde denetim altına almasına katkı sunarak, insanın tekâmülüne yardımcı olmak gibi önemli bir işlevini yerine getirmesi, ancak Kur’an’a dayalı bir ibadet anlayışıyla mümkün olabilir. İbadetlerimiz, tabiri caizse ahiret hayatımıza yönelik en önemli yatırımlarımız olup, bu imtihan dünyasında arınarak, korunarak, tekâmül ederek ve yücelerek Rabbimize dönüşümüze vesile olmaktadırlar. Yani, hiçbir şeye muhtaç olmayan Allah’ın, ibadetlerimize de, bu minval üzere orucumuza da ihtiyacı yoktur. Tüm bunlara gerçekten ihtiyacı olan biz insanlarız, sürekli kirlenmeye açık olan nefsimiz ve arınmaya muhtaç olan ruhumuzdur. Oruç da dahil bütün ibadetlerimiz, bir yandan imanımızın davranışlarımız ve ahlakımız üzerindeki tezahürleri, ürünleri olarak ortaya çıkarken, diğer yandan da imanımızı besleyen, güçlendiren bir fonksiyon ifa etmektedirler. Oruç da bu anlamdaki katkılarıyla iman ve iradeyi güçlendirici, Allah’a, insanlara ve nefsimize karşı sorumluluk bilincini temin edici bir işleve sahip bulunmaktadır.
Çağrı…
Daha fazla geç kalmadan, hiç değilse bu Ramazan’dan itibaren, hep birlikte ilk Kur’an neslindeki doğru Kur’an, Ramazan, ibadet ve oruç algısını yakalamaya çalışalım. Allah’ı razı edecek söz, fiil ve salih amellerle dolu bir hayatı, ahiret eksenli bir hayat tasavvuru içinde kurup yaşamaya gayret edelim. Dünyevileşmeye kapılarımızı kapatıp, Kur’an ayı Ramazan’dan başlayarak, bütün hayat alanlarımızı vahyin şahidi haline dönüştürerek, hayatımızı ibadet kılmaya yönelelim.
Ortadoğu’nun, İslam coğrafyasının, işgale, zulme, katliama, sömürüye muhatap olmuş, Kur’an’dan uzak kaldığı, Peygamber’in güzel örnekliğini terk ettiği için zillete sürüklenmiş tüm halkları/kavimleri, tüm kavimlerin Müslümanları geliniz, Allah’ın ipine, Kur’an’a topluca sarılalım.
Her Ramazan’ı, diriliş, uyanış, ıslah ve direniş için yeni bir başlangıç vesilesi kılalım. Her Ramazan, yeni bir ivme kazandırsın, Kur’an’da dirilişimize!
Öyle bir sarılalım ki Allah’ın ipine, hidayet rehberimiz Kur’an’a; Ramazan’ı bin aydan daha hayırlı kıldığı gibi, hayırlı, verimli, anlamlı, değerli ve güzel kılsın hayatımızı…
Öylesine sarılalım ki ilahi nur olan Kur’an’a; karanlıklardan, kötülüklerden arındırarak, binlerce aydan daha bereketli, daha nitelikli ve daha aydınlık kılsın kısacık ömrümüzü…
Öylesine bir ihlas ve can feda bir fedakârlıkla sarılalım ki Furkan’a; batıldan Hakka döndürsün yüzümüzü, şirkten, ifsaddan arındırsın kalplerimizi…
Kur’an’la öylesine aydınlansın, öylesine bereketlensin ki hayatımız; tüm dünya insanlığını aydınlatacak mesajın ışıkları yayılsın güzel örnekliğimizden, vahye şahitliğimizden/ şehitliğimizden. Yaşayan Kur’an haline gelsin şahsiyetlerimiz…
Öylesine sarılalım ki Kur’an’a ve Resulullah’a; Kur’an’ın aydınlık mesajını karartmaya, bulandırmaya fırsat bulamasın muharref gelenek ve modern kirlenme…
Öylesine sarılalım ki Kur’an’a ve sahih sünnete, geleneksel ve modern cahiliyenin bid’atleri, hurafeleri karışamasın Allah’ın arı duru tevhid dinine…
Kur’an ayı Ramazan’da, Kur’an, ibadet ve oruç algılarımızı Peygamber’in (s) ve ilk neslin örnekliğine öylesine uygun ve uyumlu kılalım ki, Kur’an ve ibadetlerimiz bütünlük içinde inkılaba uğratsın şahsiyetimizi, hayatımızı, ahlakımızı…
Peygamber’imizin (s) ve ilk neslin güzel örnekliğini öylesine kuşanalım ki, iman kardeşliği ve ümmet bilinci ile Kur’ani infak, paylaşma, dayanışma ruhu kuşatsın bizi ve Ensar olma duyarlılığıyla yöneltsin mazlum Müslüman kardeşlerimizin yardımlarına…
Rabbimiz yardımcımız olsun, vaat ettiği mübarek yardımına müstahak olacak ve rızasını kazandıracak çabalar göstermeyi hepimize nasip etsin.
Not: Bu yazı, yazarın Ramazan ve Kur’an adlı kitabından derlenmiştir
- 27-02-2023 TOPLUMDA YAYGIN BİR İFSAD YAŞANDIĞINDA, MÛSÂ (AS)’IN ÖNCE HÂRUN (AS)’I HESABA ÇEKTİĞİ GİBİ, İLK SORGULANACAK OLAN İSLAMÎ DAVETİ TEMSİL EDEN TEVHİDÎ KESİMDİR
- 13-11-2022 İSTİKAMET KRİZİNE GİRMİŞ TEVHİDÎ UYANIŞ SÜRECİ ÖNCÜLERİNİ, HÂLLERİNİ SORGULAMAYA ÇAĞIRIYORUM – V. BÖLÜM
- 02-11-2022 İSTİKAMET KRİZİNE GİRMİŞ TEVHİDÎ UYANIŞ SÜRECİ ÖNCÜLERİNİ, HÂLLERİNİ SORGULAMAYA ÇAĞIRIYORUM – IV. BÖLÜM
- 24-10-2022 İSTİKAMET KRİZİNE GİRMİŞ TEVHİDÎ UYANIŞ SÜRECİ ÖNCÜLERİNİ, HÂLLERİNİ SORGULAMAYA ÇAĞIRIYORUM – III. BÖLÜM
- 12-10-2022 İSTİKAMET KRİZİNE GİRMİŞ TEVHİDÎ UYANIŞ SÜRECİ ÖNCÜLERİNİ, HÂLLERİNİ SORGULAMAYA ÇAĞIRIYORUM – II. BÖLÜM
- 07-10-2022 İSTİKAMET KRİZİNE GİRMİŞ TEVHİDÎ UYANIŞ SÜRECİ ÖNCÜLERİNİ HÂLLERİNİ SORGULAMAYA ÇAĞIRIYORUM – I. BÖLÜM
- 28-09-2022 BÂTIL SİSTEMLE UZLAŞANLAR, UMDUKLARI ÖZGÜRLÜĞE ULAŞAMAZLAR
- 31-03-2022 ERDOĞAN'IN SÖYLEMLERİ FİLİSTİN'DEN, SOMUT POLİTİKALARI SİYONİST REJİMDEN YANADIR
- 20-03-2022 “NORMALLEŞME” SÜRECİNE, İŞGAL ŞEFİ HERZOG’U DAVET EDEN TÜRKİYE DE KATILDI
- 05-01-2022 ÖMRÜMÜZDEN BİR YIL DAHA AZALDI, GELİN HÂLİMİZİ SORGULAYALIM
- 20-10-2021 ERDOĞAN VE ERBAŞ’IN, İSLAM’I ARAÇSALLAŞTIRMALARI KARŞISINDA MÜSLÜMANLARIN TUTUMU
- 12-10-2021 İSLAM’IN ARAÇSALLAŞTIRILIP LAİK “STATÜKO” İÇİN İSTİSMARINDA SON MERHALE: -III-
- 06-10-2021 İSLAM’IN ARAÇSALLAŞTIRILIP LAİK “STATÜKO” İÇİN İSTİSMARINDA SON MERHALE -II-
- 30-09-2021 İSLAM’IN ARAÇSALLAŞTIRILIP LAİK “STATÜKO” İÇİN İSTİSMARINDA SON MERHALE -I-
- 08-03-2021 PAPA’NIN IRAK ZİYARETİ; DESTEKLEDİKLERİ “HAÇLI SEFERİ”NİN YIKIMINI YERİNDE GÖRMEK Mİ, YOKSA MÜSLÜMANLARA YENİ TUZAKLAR KURMAK MI?
- 12-02-2021 NEDEN, HAK ÖLÇÜLERLE UYARAN MÜ’MİNLERİ DIŞLAYIP İMANINA ZULÜM BULAŞTIRANLARI “VELİ” EDİNDİK?
- 25-01-2021 NEDEN, GRUPLARIMIZI İSTİKAMET ÜZERE KORUYAMADIK?
- 16-01-2021 NEDEN, BİRBİRİMİZİ ISLAH ETMEKTE BAŞARISIZ OLDUK?
- 06-01-2021 NEDEN 40 YILDA, MEKKE’DEKİ GİBİ BİR CEMAAT BİLE OLUŞTURAMADIK?
- 01-01-2021 HÂLÂ RABBİMİZE SIĞINIP TEVBE ETMEYECEK MİYİZ? -II-
- 23-12-2020 HÂLÂ RABBİMİZE SIĞINIP TEVBE ETMEYECEK MİYİZ? -I-
- 17-12-2020 AF İÇİN, ÖLMEDEN ÖNCE TEVBE EDİP SÂLİH AMEL İŞLEMEK ZORUNLULUĞU
- 09-12-2020 HAYAT VE ÖLÜM ÜZERİNE
- 09-11-2020 BUGÜN YİNE 10 KASIM. MÜSLÜMANLARIN ÇOCUKLARI YİNE KEMALİZM DİNİNİN RİTÜLELLERİNE KATILMAYA ZORLANACAK
- 31-10-2020 KEMALİST, LAİK, ULUS DEVLETİN KURULUŞ YILDÖNÜMÜ MÜSLÜMANLAR İÇİN NE İFADE EDİYOR?
- 13-09-2020 12 EYLÜL’ÜN YIL DÖNÜMÜNDE DANIŞMA MECLİSİNDE YAŞADIKLARIM (ŞİİR)
- 19-05-2020 RAMAZAN’IN VE KADİR GECESİNİN YÜCELTİLİŞİ, KUR’AN’IN İHMAL EDİLİŞİ
- 02-04-2020 ALLAH KULLARINI ZORLUKLA DA RAHATLIKLA DA İMTİHAN EDER...
- 22-01-2020 İNZAL EDİLMİŞ ADIMIZI, ÜRETİLMİŞ “İSLÂMCI” KAVRAMI İLE DEĞİŞTİRMEK SAPMALARA KAYNAKLIK ETMİŞTİR
- 11-09-2019 HZ. HÜSEYİN’İN KERBELÂ’DA ŞEHİD EDİLMESİNİN YIL DÖNÜMÜNDE...
- 15-07-2019 DARBECİLİĞİN PATENTİ ATATÜRKÇÜ, LAİK, ULUSALCI SUBAYLARA AİTTİR
- 31-03-2019 ALLAH’IN ADINI YA DA DİNİNİ İSTİSMAR EDEREK İNSANLARI ‘ALLAH İLE ALDATMA’DA ÜÇ KATEGORİ
- 23-03-2019 ŞEYTAN VE DOSTLARININ EN ETKİLİ VE YAYGIN KANDIRMA BİÇİMİ: ‘ALLAH İLE ALDATMA’
- 17-03-2019 ŞEYTANIN, SIRÂT-I MÜSTAKÎM ÜZERİNE OTURUP DÖRT YÖNDEN YAKLAŞARAK İNSANLARI SAPTIRMASI
- 09-03-2019 'YENİ 28 ŞUBAT'A RAĞMEN ALLAH YOLUNDA SABIRLA YÜRÜMELİ VE ASLA KORKUP SİNMEMELİYİZ
- 02-03-2019 “ESKİ 28 ŞUBAT”IN 22. YIL DÖNÜMÜNDE “YENİ 28 ŞUBAT”IN 3. YILI YAŞANIYOR
- 28-02-2019 ŞEYTANLAR, SADECE AZGINLARI SAPTIRIRLAR, ALLAH’IN İHLÂSLI KULLARINI...
- 17-02-2019 ŞEYTAN VE İNSAN İLİŞKİSİNDE ÜÇ KATEGORİ
- 09-02-2019 ŞEYTANIN VELİSİ VE HİZBİ OLMAKTAN DA, SAPTIRMASINDAN DA ALLAH'A SIĞINMALIYIZ!
- 02-02-2019 İBLİS'İN ŞEYTANLAŞMASI VE İNSANLARI SAPTIRMASINA DAİR SERÜVENİ
- 27-01-2019 ALLAH, KULLARINI DARLIK VE ZORLUKLARLA DA, BOLLUK VE RAHATLIKLA DA İMTİHAN EDER
- 21-01-2019 SADECE ALLAH’A KULLUKLA MÜKELLEF OLAN MÜ’MİN, ŞEYTANIN OYUN VE TUZAKLARINDAN KORUNMALIDIR
- 13-01-2019 İNANDIĞI GİBİ YAŞAMAYANLAR YAŞADIĞI GİBİ İNANMAYA BAŞLAR
- 04-01-2019 ÖMRÜMÜZDEN BİR YIL DAHA AZALDI, GELİN HÂLİMİZİ SORGULAYALIM!
- 25-12-2018 “YENİ 28 ŞUBAT”A VE YAYGIN SEKÜLERLEŞMEYE, BÜYÜK YOZLAŞMAYA KARŞI İTTİFAK OLUŞTURMALIYIZ
- 05-12-2018 İMAN ETTİKTEN SONRA, GÜNAHIN KUŞATMASINDAN VE İMANA ŞİRK BULAŞTIRMAKTAN KORUNMAK
- 21-11-2018 MÜSLÜMANLARIN BÂTIL OLANA BENZEMESİ, HANGİ SÜREÇLERDE VE NASIL GERÇEKLEŞMEKTEDİR?
- 13-11-2018 VAHİYLE YÖNLENDİRİLEN RASÛLÜN MÜCADELE SÜNNETİNİ...
- 04-11-2018 KUR’AN VE SÜNNETE DAYALI SAHİH İSLAM ANLAYIŞINI, HER ŞARTTA TAVİZ VERMEDEN SÜRDÜRMEK İMANÎ SORUMLULUKTUR
- 28-10-2018 MÜ’MİNLERİN, AMELLER, HAYAT TARZI VE İTAAT ALANINDA BÂTIL OLANDAN AYRIŞMA SORUMLULUĞU VARDIR
- 21-10-2018 ALLAH’IN RAHMETİNE VE KURTULUŞA, ANCAK KUR’AN’A UYGUN YAŞAYIP TAKVAYI KUŞANANLAR ULAŞABİLİR
- 14-10-2018 KUR’AN’IN TAMAMINI HAYATIN TAMAMINA HAKİM KILMA ÇABASI GÖSTERMEK, ONA İMANIN TEMEL ŞARTIDIR
- 07-10-2018 İMANINI İSPAT EDEN TUTARLI MÜ’MİNLER VE VAHYİN ŞAHİDİ “MÜSLİMLER” OLMAK – II-
- 01-10-2018 İMANINI İSPAT EDEN TUTARLI MÜ’MİNLER VE VAHYİN ŞAHİDİ “MÜSLİMLER” OLMAK – I
- 20-09-2018 ŞİİSİYLE SÜNNİSİYE BÜTÜN EKOLLER, BÜYÜK ORANDA TARİHSEL SÜREÇTE ÜRETİLENLERİ DİNLEŞTİRMİŞLERDİR
- 15-09-2018 KUR'AN'DA MÜSLİM OLMANIN TEMEL ŞARTLARI -II-
- 03-09-2018 KUR'AN'DA MÜSLİM OLMANIN TEMEL ŞARTLARI -I-
- 25-08-2018 EY "MÜSLÜMAN"LAR! GELİN "MÜSLİM" OLALIM
- 20-08-2018 KALPLER, ANCAK ALLAH’IN ZİKRİYLE (KUR’AN’LA) MUTMAİN OLUR
- 06-08-2018 UMUTSUZLUK YOK, MÜCADELEYE DEVAM
- 22-06-2018 TÜRKİYE ULUS DEVLETİNDE, ESKİ VE YENİ STATÜKOLARIN DİN ALGISI VE MÜSLÜMANLAR
- 02-06-2018 SUUD VE İRAN ÖZELİNDE, ULUS DEVLETLER DÖNEMİNDEKİ STATÜKO DİNLERİ VE MÜSLÜMANLAR
- 23-05-2018 SALTANAT DÖNEMİNDE OLUŞTURULAN STATÜKO DİNLERİ VE MÜSLÜMANLAR
- 19-04-2018 TARİH BOYUNCA TEVHİD DİNİ'NİN KARŞISINA HEP "STATÜKONUN DİNİ" ÇIKARILMIŞTIR -II-
- 11-04-2018 TARİH BOYUNCA TEVHİD DİNİ'NİN KARŞISINA HEP "STATÜKONUN DİNİ" ÇIKARILMIŞTIR -I-
- 27-03-2018 ESARET ALTINDA PARÇALANMIŞ ZİHİNLER, ÖZGÜN VE BÜTÜNCÜL İSLAMİ DÜŞÜNCE ÜRETEMEZ
- 01-09-2017 KUR'AN'DA ZİKREDİLEN ANA-BABAYA KARŞI SORUMLULUKLAR
- 21-07-2017 DARBELERE KARŞI ÇIKMAK KADAR, NE ADINA KARŞI ÇIKILDIĞI DA ÖNEMSENMELİDİR
- 10-04-2017 MAZLUM-DER GERÇEKTEN "FABRİKA AYARLARINA" DÖNÜYOR MU?
- 04-03-2017 GÜNEŞİN DE, DEVLETİN DE DİNİ VARDIR
- 09-08-2016 DARBECİLİĞİN PATENTİ ATATÜRKÇÜ, LAİK, ULUSALCI SUBAYLARA AİTTİR
- 07-06-2016 KUR'AN AYI RAMAZAN'DA HALİMİZİ KUR'AN'LA ISLAH ETMELİYİZ
- 10-09-2015 TÜRKÇÜLÜK DE KÜRTÇÜLÜK DE ZULÜMDÜR, ADALET İSLAM'DADIR
- 13-07-2015 FİLİSTİN, KUDÜS VE MESCİD-İ AKSA NASIL KURTULUR?
- 04-07-2015 ÇİN ZULMÜNÜ PROTESTO VESİLESİYLE ÜMMETİN HALİ VE ÜMMETE ÇAĞRI
- 11-06-2015 ÖNCÜ ŞAHSİYETLERİN, BATIL SİYASETE DESTEK ÇAĞRILARI VAHİMDİR
- 02-06-2015 MISIR DARBESİ VE İDAM KARARLARI KARŞISINDA İSLAMİ DURUŞUMUZ -II-
- 25-05-2015 MISIR DARBESİ VE İDAM KARARLARI KARŞISINDA İSLAMİ DURUŞUMUZ -I-
- 25-04-2015 ERMENİ "SOYKIRIMI" YA DA "KATLİAMI"NIN FAİLİ MÜSLÜMANLAR DEĞİLDİ
- 06-07-2014 ERTELENEMEZ ve TERK EDİLEMEZ SORUMLULUĞUMUZ
- 26-12-2013 ÜLKEDE VE BÖLGEDE DEĞİŞİM SÜRECİ VE MÜSLÜMANLAR - VIII
- 11-11-2013 ÜLKEDE VE BÖLGEDE DEĞİŞİM SÜRECİ VE MÜSLÜMANLAR -VII-
- 30-10-2013 ÜLKEDE VE BÖLGEDE DEĞİŞİM SÜRECİ VE MÜSLÜMANLAR -VI-
- 23-10-2013 ÜLKEDE VE BÖLGEDE DEĞİŞİM SÜRECİ VE MÜSLÜMANLAR -V-
- 16-10-2013 ÜLKEDE VE BÖLGEDE DEĞİŞİM SÜRECİ VE MÜSLÜMANLAR -IV-
- 08-10-2013 ÜLKEDE VE BÖLGEDE DEĞİŞİM SÜRECİ VE MÜSLÜMANLAR -III-
- 30-09-2013 ÜLKEDE VE BÖLGEDE DEĞİŞİM SÜRECİ VE MÜSLÜMANLAR -II-
- 23-09-2013 ÜLKEDE VE BÖLGEDE DEĞİŞİM SÜRECİ VE MÜSLÜMANLAR -I-
- 04-07-2013 KUR'AN AYI RAMAZAN'A GİRERKEN
- 24-04-2013 KUR'AN'A DAVETİN YAYGINLAŞTIRILMASI GEREKEN BİR SÜREÇTEYİZ
- 22-12-2012 ORTADOĞU VE SURİYE'DE YAŞANANLAR VE SORUMLULUKLARIMIZ
- 19-09-2012 İSLAM'A YÖNELİK HAKARETLER, EMPERYALİST PROJELERİN PARÇASI VE SEKÜLER ZİHNİN ÜRÜNÜDÜR
- 11-09-2012 ÇOCUK ZİHİNLERE YÖNELİK İDEOLOJİK İŞGAL SÜRÜYOR
- 16-07-2012 ORTADOĞU VE SURİYE'DE YAŞANANLAR VE SORUMLULUKLARIMIZ
- 13-05-2012 MODERN PUTPERESTLİK: FUTBOL FANATİZMİ
- 03-03-2012 HAYAT; İMAN, İBADET, CİHAD ve ŞEHADETTİR -II-
- 21-02-2012 HAYAT; İMAN, İBADET, CİHAD ve ŞEHADETTİR -I-
- 20-01-2012 HRANT DİNK'İ KATLEDEN ZİHNİYET
- 24-12-2011 ERMENİLERİ DE, MÜSLÜMAN HALKLARI DA KATLEDEN AYNI ZİHNİYETTİR
- 28-11-2011 SİSTEM İÇİ GÜNDEMLERE ENDEKSLİ AŞIRI SİYASALLAŞMA, SAVRULMALARA YOL AÇMAKTADIR
- 09-10-2011 MHP KURUCU GENEL BAŞKANLIĞINDAN İSLAMİ KİMLİĞE
- 06-09-2011 İSLAM, ŞİDDETİ DEĞİL GÖNÜLLÜ TOPLUMSAL DEĞİŞİMİ ESAS ALIR
- 16-08-2011 KUR'AN AYINDA HALİMİZİ KUR'AN'LA ISLAH ETMELİYİZ
- 08-08-2011 RAMAZAN AYINI KUR'ANİ BİR İNKILABIN VESİLESİ KILMALIYIZ
- 05-07-2011 KÜRT SORUNU NASIL OLUŞTU?
- 05-06-2011 SİYASAL DEĞİŞİM SOSYAL DEĞİŞİMİN SONUCUDUR
- 24-05-2011 GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE MESAJLAR
- 12-04-2011 HAK YOLDA "MARJİNALLİK" ŞEREFTİR
- 11-03-2011 HİCRETTEN 28 ŞUBAT ŞİİRLERİ -III-
- 08-03-2011 HİCRETTEN 28 ŞUBAT ŞİİRLERİ -II-
- 01-03-2011 HİCRETTEN 28 ŞUBAT ŞİİRLERİ -I-
- 05-02-2011 MÜSLÜMAN HALKLARA...
- 23-01-2011 Kürt Kemalistler, Kürt halkını sekülerleştiriyor
- 06-12-2010 HİCRET, İMANİ VE İBÂDİ BİR SORUMLULUKTUR
Makaleler
Hava Durumu