KUR'AN-I KERİM'İ DOĞRU ANLAMAK -II-

Nihat GÜÇ

20-10-2020 11:03


"Tamam o konu başka bir zamana kalsın. Konumuza devam edelim. Nasıl yani? Sıradan bir insanın yazdığı bir kitabı anlamaya çalışırken bile çoğu zaman bir öğreticiye ihtiyaç hasıl oluyor da Yüce Allah'ın kitabını anlamak, kavramak ve yaşamak için bir yola ve bir yönteme gerek duymayacağız. Vereceğim şu örnek üzerinde iyi düşünelim. Okula giden o kadar öğrencinin ellerinde öğrenmeleri gereken müfredatı kapsayan kitaplar bulunduğu halde bir milyona yakın öğretmenin okullarda görev yapmasını nasıl yorumlayalım.

Bu öğretmenler ne iş yaparlar, neyi, niye anlatırlar? Bu kadar öğretmene bu söylediklerinize bakılırsa gerek olmadığı anlaşılır. Eğer okullarda öğretmenlere gerek yok diyorsanız benim de söyleyecek bir şeyim yok. Konu kapanmıştır der, çeker giderim. Yok eğer "Öğretmenler olmadan eğitim ve öğretim olmaz" diyorsanız ki şimdiye kadar savunduklarınıza bakarak böyle dememeniz gerekiyor. O zaman hadisleri ve yapılan yorumları yok saymanız doğru olmayacaktır. Bu konu üzerinde biraz daha durmak istiyorum. Şayet görevli öğretmenler: Öğrencilerin eline kitaplarını verip, "Buyurun eve gidin, bir daha da okula gelmeyin. Kitaplarınızı size verdik. Bu kitaplardaki serdedilen bilgiler çok açık ve net, hatta hepsi konuştuğunuz ve yazdığınız anadilinizle de yazılmış. Okuyun ve istediğiniz gibi anlamaya çalışın." demiyorlar da nasıl anlaşılması gerektiğini sınıflarda saatlerce yüz yüze anlatıyorlar o kitaplarda yazılan bilgileri. Anlaşılmayan noktaları bir daha açıklıyorlar. Verilen örnek anlamaya katkı sunmadıysa yeni bir örneği sunuyorlar. Yani anlaşılması için binbir dereden su getiriyorlar. Durum böyleyken siz Kur'an-ı Kerim'i anlamak için hiçbir kurala, hiçbir öğreticiye gerek olmadığını savunuyorsunuz? Doğru olan bu mu yani?"

"Elbette doğru olan bu. Niye anlaşılmasın ki. Çünkü Kur'an diğer kitaplara benzemez." 

"Elbette Kur'an-ı Kerim diğer kitaplara benzemez. Bu doğru."

"Madem Yüce kitabımızın diğer kitaplara benzemediğini siz de kabul ettiniz. O halde oku diyorum sana. Göreceksin anlamak için başka hiçbir şeye gereksinim duymayacaksın."

"Müsaadenizle size bir örnek daha vermek istiyorum." dedi Abdullah:

Sait: "Buyurun! sizi dinliyorum." deyince:

"İki meslekten örnek vereceğim. Dünyanın en popüler meslekleri bunlar. Tüm dünyada hukuk eğitimi var. Halbuki hukuki tüm metinler yazılı olmasına rağmen yüz yüze eğitim de veriliyor. Neden o hukuku anlamak adına o kadar yıl eğitim veriliyor insanlara? Hakim ve savcı olacak insanların ellerine versinler hukuk metinlerini, okusunlar ve ne anlıyorlarsa ona göre hüküm versinler, suçluları yargılasınlar, hüküm versinler." verilen bu örnek üzerine Sait bir süre sessiz kaldı. 

Sessizliği bozan Abdullah oldu: "Tıp bilimi diye bir bilim var. Ve bu bilim dünyanın sayılı bilimlerinden biri. Çünkü insanlığın sağlığını ilgilendiriyor. İnsanın olduğu her yerde var bu bilim. İnsanın vücuduna müdahale, tedavi ve ilaç de bu bilim ile ilgili. Eline ilaçları tanıtan bir "Farmakoloji" kitabını alan ve baştan sona kadar en az beş sefer okuyan bir insan doktor olabilir mi? Hatta, böyle yapan bir insan ameliyata da girsin, insanın vücuduna neşteri de vursun. Bir insan sadece tıp kitaplarını okuyarak doktor olabilir mi? Dünyada hiç kimse bu şekilde yetişen bir hukukçuya ve tabibe itibar etmediği gibi yanına dahi yaklaştırmazken bizler hem dünyayı hem de ahireti ilgilendiren en önemli meselelerimize bu şekilde yaklaşıyoruz ve yaklaşılmasını istiyoruz."

"Hukuk ve tıp konusunda haklısın. Ancak Allah'ın kitabı ile diğer ilimleri kıyaslaman yanlış. Allah Kur'an-ı Kerim'de 54/17-22 de bu kitabı kolaylaştırdığını belirtiyor." dedi Sait.

"Öncelikle şunu belirteyim. Sizin burada 54 diye belirttiğiniz surenin ismi "Kamer suresidir. Son dönemin modası olan ayetleri ayetlerle çarpıştırmak istemiyorum. Biraz önce de vurguladım. Bir Müslüman böyle bir şey yapamaz. O zaman ben de size sormak istiyorum. Ayetler tabii ki kolay ve anlaşılır. Bununla birlikte, Yüce Allah ne diye yirmi üç yıl boyunca nasıl anlaşılması ve yaşanması gerektiğini göstermek ve yeri geldiği zaman açıklamak için bir peygamber görevlendiriyor? 

Bunu söylerken Kur'an-ı Kerimin ayetlerinin haşa anlaşılmaz ve çok zor olduğunu vurgulamak istemiyorum. Yüce Allah, bütün dünya insanları bir araya gelse dahi anlayamayacakları ve kavrayamayacakları bir metni de gönderebilirdi. Ama böyle yapmadı bizi bizden daha iyi bilen Rabbimiz. Bizler için gönderdiği her ayeti oldukça kolaylaştırdı. Aslında bu ayetten Kur'an'ın anlaşılması ve hükümlerinin kavranması kolaylaştırıldığı anlaşılmalıdır. Bu demek değildir ki hiç bir çabaya gerek yok. 

Sayın abim! Meal okumaya genel itibariyle karşı değilim. Hatta okunmasından yana olduğumu da belirtmek istiyorum. Elimden geldiği kadar çevremdeki insanlara okumalarını da tavsiye ediyorum. Ama Kur'an-ı Kerim ilimlerinin tamamını meale indirgemeye kalkışmak aslında bir cinayet olduğunu özellikle de vurgulamak istiyorum. Siz kendiniz Kur'an-ı Kerimin mealini yazmıyorsunuz, öyle değil mi?" diye sordu Abdullah.

"Hayır! Ben Arapçayı bile bilmiyorum. Bunu her yerde rahatlıkla itiraf ediyorum. Hatta gerekli olmadığını bile düşünüyorum."

"Neyse o başka bir konu. Şimdilik o konuya girmeyelim. Meal konusuna dönecek olursak şunu söyleyebilirim. Okuduğun meal, senin dışındaki başka bir insanın o ayetten anladığı değil midir? Buna ne dersin peki. Yapılan tercüme de bir yorum değil mi? Kur'an-ı Kerimi çeviren kişi de o ayetten kendi anladığını, kavradığını yazmış olmuyor mu?" diye bir soru daha yöneltti Abdullah.

"Ben onu bunu bilmem. Yapılan tefsirler ve rivayet edilen hadisler Arap kültürünü yansıtıyor. Arap kültürünü ayetlerden ayıklamak gerek. Zaten Kur'an-ı Kerimin şimdiye kadar anlaşılmamasının en büyük müsebbibi bu. Bana ne Arap kültüründen. Arapları tanımak zorunda değilim, onlar gibi yaşamak zorunda da değilim. Dinimizi doğru anlayabilmek adına bu düşüncelerden kurtulmamız gerek. Allah bütün dilleri bilmiyor mu? Ne iye ben kendi dilimle ibadet edemiyorum ki?" dedi Sait.

"Değerli abim! Ayetleri Arap kültüründen ayırmanız mümkün değildir. Bunlar et ile kemik gibidirler. Çünkü Kur'an-ı Kerim Arapça indirilmiş ve ilk muhatapları da Araplardır. Bize tebliği eden de bir Arap idi. Şunu iyi bilmek gerek: Hz. Muhammed (s.a.v.)'in yıllarca mücadele ettiği, karşı çıktığı ve ortadan kaldırdığı Araplara ait birçok kültürel unsur yok mudur?" diye sordu Abdullah:

Bu soruya: "Vardır." diyerek cevapladı Sait.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN