KUR’AN İLE ARAMIZDA GÖRÜNMEYEN BİR PERDE VAR MI?

Nihat GÜÇ

21-04-2022 14:22


Kişi ile Kur'an arasındaki mesafe inançtır/imandır. Kişinin inancı/imanı kuvvetlendikçe Kur’an ile arasındaki mesafe daralır, içli dışlı olurlar, hasbihal ederler, karşılıklı konuşurlar; inancı/imanı zayıfladıkça da mesafe açılır, birbirlerini tanımayan birer yabancıya dönüşürler. 

Kur’an ile içli dışlı mıyız yoksa birer yabancı mıyız? 

Gerek düşüncesiyle, gerek yaşantısıyla bir insan Kur’an’a ya yakındır ya da uzak. Hatta bir insanın aziz olması veya zelil olması ancak Kur'an ile mümkündür. Hz. Muhammed (s.a.v.): “Allah şu Kur’an’la bazı kavimleri yükseltir; bazılarını da alçaltır.” (Müslim, Müsafirin 269; İbni Mace, Mukaddime 16) buyurmaktadır. Tarih sahnesi Kur’an’la yükselen nice milletlere şahit olduğu gibi, alçalıp yok olan insanlarla da doludur. Bu durum kıyamete kadar da devam edecektir. Çünkü imtihan süreci nihayete ermiş değil.

Kur'an'a uyan kişi ırkı, dili, soyu, sopu, yaşı, cinsiyeti, malı, diploması, makamı ve görevi ne olursa olsun o azizdir, o şereflidir, o üstündür. Çünkü Yüce Allah: “Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?” (Enbiya/10) buyurmaktadır. 

Şerefli olmanın miktarı Kur’an’ı yaşama oranına bağlıdır.

Bu kitaba sırt dönen, alternatif arayan kişi de, kimliğine bakılmaksızın o zelildir, o rezildir, o en aşağı derekededir. “Sonra kıyamet günü, Allah onları rezil edecek ve diyecek ki: “Uğrunda mücadele ettiğiniz ortaklarım nerede?!” Kendilerine ilim verilenler ise şöyle derler: “Şüphesiz bugün rezillik, aşağılık ve kötülük kafirlerin üzerinedir.” (Nahl/27) Rabbim bizleri muhafaza buyursun.

Şoförlük yapanlar iyi bilirler. Yolda ilerlediğimiz vakit hızımızı öğrenmek adına arabanın hız ibresini sürekli kontrol ederiz. Bu kontrol, kendi güvenliğimizi sağlamak içindir. Radara yakalanmamak, virajlara hızlı girip takla atmamak, herhangi bir kazaya sebebiyet vermemek adına son derece gereklidir. Peki ahiret yurduna doğru son sürat ilerlediğimiz bu yolculuğumuzda imanımızın kuvvet derecesini görmek, hayata yansıma oranını öğrenmek, yaşam şeklimize çeki düzen vermek adına Kur'an ile aramızdaki mesafeyi kontrol etmemiz lazım gelmez mi? 

Bir insan için: “Bu kitaba ne kadar yakınım ne kadar uzağım?” uyarısı yol kenarında bulunan en önemli levhalardan biridir. 

Ahirete iman, olmazsa olmazımızdır. Bu konu kurtuluşumuzun en önemli basamaklarından biridir. Hayata yön veren, çerçevesini çizen nadide işaretlerden biridir. Çünkü ahiret; bir ömür boyu yaptığımız iş ve işlemlerin, sergilediğimiz davranışların, sahip olduğumuz düşüncelerin hesabının görüleceği bir mekandır. Geri dönüşü ve kaçışı mümkün olmayan, cennet veya cehennem ile sonuçlanacak olan ebedi bir hayattır. Bu durumun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine inanmak bu yolculuğun önemli basamağını oluşturur.

Ebedi hayata iman eden bir Mü’min, hazırlığını bu minvalde yapmalı, davranışlarını bu istikamette düzenlemeli, düşüncelerini bu çerçevede sağlam temellere oturtmalıdır. Yapacaklarını veya yapamayacaklarını birbirinden ayıklamalı, pirincin içindeki taşları ayıkladığı gibi. Bu ayıklama işinin, kusursuz işlemesi için Kur’an ile yapılması hayati öneme sahiptir. Çünkü en önemli mikyas, en önemli terazi, en önemli metre budur. 

Kişi, Kur’an’ın içindeki emir ve yasaklara hakimiyeti oranında düzgün ve sağlam iş çıkarır. Her işte olduğu gibi bu işte de iman ister, maharet ister, bilgi ister, karakter ister, yürek ister, her şeyden öte ihlas ve samimiyet ister.

Buraya kadar her şey normal. Peki, kişinin Kur’an ile arası bozuksa ya da hiç tanışmamışlarsa. Veya iş yoğunluğundan dolayı merhabalaşmaya dahi zaman bulamamışlarsa. Uzaktan uzağa birbirlerine el sallayark geçiştirmişlerse zamanı. Kişi ilahi emir ve yasaklardan bihaber; bir ömür boyu insanların kaleme aldığı kitapları elinde taşıyıp peşinde seğirtmişse. Durup bir durum değerlendirmesi yapması lazım gelmez mi? Eğer kişinin Kur’an ile dostane ilişkileri yoksa, başını behemehal iki elinin arasına alıp şu ayeti tekrar tekrar okumalı ve üzerinde derin düşüncelere dalmalı. Biz mi Kur’an’a sırt döndük, yoksa Kur’an mı bize sırt döndü? İşte bu sorunun cevabı: “Biz, Kur´an okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizleyici bir örtü çekeriz.” (İsra/45) 

Eğer kişi ile Kur’an’ın arasında çekilmiş bir perdeden söz edeceksek, ayete geri dönüp baktığımız vakit, ahirete iman konusunu birinci kefeye koymak gerek. Çünkü ahireti inkar, perdenin varlığına işarettir. 

O halde kişi Kur’an’a küstüğü, darıldığı, sırt döndüğü, ahireti ret ettiği veya ahirete yönelik bir yaşamın içinde yer almadığı vakit şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; kişi ile ayetler arasına görünmez bir perde çekilmiştir. 

Söz konusu perdeyi görmek için gözlerinizi oğuşturmaya, varsa gözlüklerinizin camını temizlemeye hiç gerek yok, zira bu perde kimseye görünmez. Bu bir iman meselesi. Ancak bu perdenin varlığını şu emmarelerden anlayabiliriz. Kişi ile Kur’an arasında bir mesafe oluşmuşsa, Kur’an’ı bir türlü okuyamıyor, anlayamıyor ve yaşayamıyorsa ayetin ifadesiyle aralarına çekilmiş, gözle görülmeyen perdenin varlığı söz konusu olabilir.

Var olduğuna inandığımız bu perdeden dolayı ahiret inancında sorun ve sıkıntısı olan kişi dönüp dokunamaz Kur’an’a. Dönüp ilahi emirleri duyamaz, ilahi emirleri göremez. Bu perdeden dolayı yaşantısını ilahi emirler doğrultusunda düzenleyemez. 

Bu perdeyi ortadan kaldırmanın yolu yok mu? Bu hep böyle mi olacak, böyle mi kalacak? 

Bilakis kişi istediği anda bu perde ortadan kalkar. Çünkü bu dünya imtihan hala devam etmektedir. Bu perdenin ortaya gerilme şartı ortadan kalktığında, yani ahirete inanç sağlamlaştığında ancak mümkün olacaktır.

Kişi, Kur’an okunduğu halde duymuyor, açıklandığı halde anlamıyor, davetine icabet edilmesi gereken ortamlardan kaçıyor ise, bu durumun aralarına çekilen görünmez perdeden kaynaklandığı söylenebilir. Yüce Allah bunu, kişinin küfrünü, isyanını, şirkini ve varsa nifakını arttırmak adına yapıyor. Çünkü ayette şöyle buyuruluyor: “İnkar edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.” (Al-i İmran/178) 

Bizimle Kur'an arasında da bir perde var mı yok mu, onu düşünmemiz, bu konuda kafa yormamız gerektiğini düşünüyorum. Öldükten sonra bu konuda yapılacak her türlü kontrol beyhude olacaktır.

Kitap ile aramızda görünmez ilahi bir perdenin olup olmadığını öğrenmenin en kolay ve kestirme yolu, tilavet olunan ayetleri ne kadar duyduğumuzdur, yorumlanan ayetleri nasıl anladığımızdır, emirleri ne kadar yerine getirdiğimizdir, yasaklarından ne kadar içtinap ettiğimizdir: “Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın.” (Bakara/187) dediği noktalardaki bizim takındığımız tavrımız bu konunun açıklayıcısıdır. 

Hüküm bildiren ayetler, hayatımızda ne kadar neşvünema buluyorsa o kadar dostuz, o kadar arkadaşız Kur’an’la. 

Kendimiz kural koyup peşinden seğirtiyor, hayatımızı nefsani arzu ve isteklerimize göre düzenliyor, ayetleri düşüncemize karıştırmıyorsak, işte o zaman Kur’an ile düşmanlığı konuşabiliriz. Bu nokta-i nazardan olaya baktığımız vakit, dostluğumuz veya düşmanlığımız sarih bir şekilde ortaya çıkacaktır. 

Şayet sabahtan akşama bütün iş ve işlemlerimizi takip ediyor da tek bir ayet ile irtibatı sağlayamıyorsak, aramızda bir perdenin varlığı söz konusu olmuş demektir. 

Ancak Kur'an için doğru bir yaklaşım, onunla doğru bir iletişim, olmazsa olmaz zorunluluğumuzdur. Aksi taktirde ilahi kelamı anlayamayız, kavrayamayız. Belki de doğru anladığımızı iddia ederiz bir hayat boyu. Buyurun şu ayetin manası üzerinde derin derin düşünmeye ne dersiniz?: "Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar." (Zümer/37)

Yoksa bu kitabın bizim nezdimizdeki değeri, Ahmet’in Mehmet’in kaleme aldığı sıradan bir kitabın değeriyle eşdeğer mi? Ayrıcalığı, farklılığı, üstünlüğü var mı nezdimizde?

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN