ARKADAŞ OLMAK
Yasin AYDOĞAN
03-02-2007 11:59
ARKADAŞ OLMAK
Arkadaş olmak
Arkaya taş gibi durmak.
Anadolu ağzıyla “daş” gibi sağlam olmak, yaslanılacak, dayanılacak bir istinadgah olmak, olabilmek.
Arkadaş olmak yoldaş, sırdaş, dertdaş, gardaş, kardeş olmayı da içeriyor.
Yaşadığımız hayatta, anlamın yerini lafza, sadece söyleme bıraktığı, kalitenin epeyce düştüğü bu zamanda arkadaş olmak laftan öte geçmiyor doğrusu.
Arkadaş olmak yukarıda zikrettiğimiz köklü beraberlikleri ihata etmiyor, edemiyor. Çoğu zaman geçici, muvakkat, makyavelist beraberliklere dahi isim olarak konulabiliyor.
Birbirimizi arkadaş olarak görüyor kabul ediyoruz ama bu bir türlü yoldaşlığa, sırdaşlığa, gardaşlığa dönüşmüyor. Doğrusu arkadaşlığı, nasıl arkadaş olunacağını, olmamız gerektiğini de kutlu Öğretmenimiz Efendimizden (a.s) öğrenmeliyiz.
Bir kere Efendimize (a.s) emin sıfatını verenler arkadaşları, yıllarca birlikte yaşadığı hemşehrileri, yakınları, hısımları hatta hasımları.
Öncelikle kazanmamız gerekli olan en mühim vasıf bu….
Bu vasfı haiz olunca emin bir arkadaş olabiliriz herkes için. O zaman düşmanlarımız dahi emanetlerini bize bırakmakta hiçbir sakınca görmeyeceklerdir.
Düşmanın emanetini gönül rahatlığı ile teslim edebildiği bir insan olmakla, dostun bile güvenemediği bir kişiliğe sahip olmak arasındaki farkı çok düşünmeliyiz.
Mesele birilerinin emanetlerini bırakmaları değil elbette ama bu vasfı haiz olmak işin olmazsa olmaz şartı. Arkadaş olurken, ararken, bulurken arayacağımız en önemli ve asal şart bu olmalıdır.
Emin bir kişilikte ihanete, hakarete, gıybete, iftiraya, adamsendeliğe, ayakkaydırmaya, harcamaya, adamsatmaya, yolda bırakmaya asla yer olmayacaktır.
Emin bir kişilikte sadakat, samimiyet, açıksözlülük, içtenlik gibi vasıflar öne çıkar.
Nasıl arkadaş olunur?
Yolunu, yöntemini emin lakaplı Efendimizden öğreniyoruz.
Sadık bir arkadaşı var lakabı da sıddık.
Ebubekir (r.a) sadakatte zirve ama sadakati ona öğreten yine Efendimiz (a.s)
Ebubekir (r.a) emin bir arkadaş bulmuş inanmış, içi tertemiz, niyeti halis tabii kendisini Emin Arkadaşına benzetmeye çalışmış ve başarmış.
“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”
“Arkadaşın demirciyse isinden pasından, kokucuysa rayihasından hoş kokusundan bulaşır.” Demişler.
Sadık arkadaş hicret için sürekli yol arıyor ve efendimize müracaat ediyor her seferinde sabra davet ediliyordu. Kutlu Efendimiz sadık arkadaşa “Acele etme belki Allah sana bir arkadaş bulur.”diyordu. Tabii mesajı alıyor sadık yoldaş, sırdaş, gardaş, arkadaş, dertdaş. İki deve ayarlıyor ve dört ay bakımını üstleniyor, yola hazır ediyor.
Dile kolay.
İki deveye dört ay boyunca bakmak hemde ücret beklemeden ve risk alarak. Canını malını yoluna koyarak.
Arkadaş olabilsek, bir arkadaş kazanabilsek bütün bir hayatın çile ve meşakkatlerini göğüslemek için yeterde artar bile, ama kazanabilsek.
Hicreti haber vermek için Efendimiz sadık yol arkadaşının evine sıra dışı bir ziyareti öğlen vakti yapıyor ve eve kapısından girmiyor, tedbir şart. Sadık arkadaş ziyarette bir farklılık olduğunu seziyor ve misafiri buyur ediyor. Efendimiz ailesini kastederek “yanında bulunanları dışarı çıkar” buyuruyor. Sadık arkadaş ailece güvenilir. “Babam anam sana feda olsun ya Rasulallah onlar senin ehlin ve mahremindir, yabancı kimse yoktur.” diyor.
Hem arkadaş olacaksınız hemde ailenizi işin içine katacaksınız. Öyle bir baba olacaksınız ki ailenizde arkadaşlığa, sırdaşlığa, yoldaşlığa hazır olacak.
Ve olayın devamını biliyoruz…..
Hicrette sadık yol arkadaşıyla istikamet sevr dağı, tüm tedbirler alınmış plan tamamıyla işliyor. Dağda mağara içinde üç gün ikamet.
Kombili, sıcak suyu kesilmeyen, full dekorlu evlerde yaşarken anlamakta ne kadar zorlanıyoruz üç gün süren mağara ikametini. Can korkusu, her şeyini kaybetme korkusu ve bunca olumsuzluğu arkadaşı uğruna yaşamak.
Dahası var……..
Planda kızınız, oğlunuz, çobanınız hepsi görev alıyor.
Öyle bir arkadaşlık ki fedakarlıktan hiç kaçmak yok.
Ama arkadaşta öylesine eminki hazır edilen develerin bedelini ödedikten sonra yol aracını kabul ediyor.
Kalplerde itmi’nan, karşılıklı güven. İstismara asla mahal yok…
On gün süren zorlu çöl yolculuğunda zorlukları dostluklar unutturuyor, dost varsa ne gam gerisi boş. Sadık arkadaş sadakati öğreten emin öğretmeninin etrafında pervane gibi dönüyor, canını siper ediyor. Menzil ilk önce Kuba köyü. Orada da bekleyen arkadaşlar, gardaşlar var.
Bir ömür süren sadık arkadaşlığın çok renkli sayfalarından bir minyatür olay sunduk. Arkadaşlığın nasıl yapılacağının, yapılması gerektiğinin somut örnekleri o kadar çok ki asrı saadet döneminde.
Arkadaşlığı, yoldaşlığı, sırdaşlığı, dertdaşlığı temin eden bir tek bağ var : İman bağı.
İmandaş olmak diğer tüm “daş”lıkları beraberinde getiriyor.
Aslında iman etmek emin olmaktır. Önce Allah’ tan (c.c) emin olmak, O’ na güvenmek, itimad etmektir.
Allah’ a (c.c) güvenen kimseye Allah’ ta (c.c) güvenilir bir kimlik ihsan eder.
Arkadaşlığın, iman kardeşliğinin bitimsiz, ucu cennete ulaşan bir birliktelik, beraberlik olduğunu biliyoruz.
Bırakalım ticari ortaklıkların bitmesini, ticari birlikteliklerin iman bağına darbe vurduğu, parasal ilişkilerin selam ve sabahı kesmeye vesile olabildiği bizlerin yeniden düşünmesi gerekmiyor mu?
Asrı saadetin, mutluluk çağının hayata hayat katan bu yaşanmış enfes tablolarını bizde yaşadığımız çağa taşımalıyız artık.
“Hayat’us Sahabe” kitaplarının sayfalarında okuyarak iç geçirdiğimiz bu anıları yaşamalı ve hayata dönüştürmeliyiz amele, eyleme dökmeliyiz artık.
- 07-01-2018 SORMAK SORUMLULUKTUR
- 14-11-2017 ARZ’IMIZ IRZ’IMIZDIR
- 06-11-2016 MESCİD-İ AKSA
- 26-10-2016 KUDÜS VE BİZ
- 04-10-2016 NEBEVİ HAREKETE DAİR ÇIKARIMLAR
- 22-05-2016 DİN GÖREVLİSİ YOK, İSLAM'IN İNSANI VAR
- 10-02-2016 AHLAK
- 15-09-2015 SINAV/İMTİHAN ÖLÜNCE BİTER
- 29-08-2015 FANATİZM
- 28-02-2014 KRİZ, FAİZİN ÇOCUĞUDUR
- 08-12-2013 MÜSLÜMAN OLMAK YETMİYOR MU?
- 02-05-2013 ÖZELEŞTİRİ
- 27-04-2013 PEYGAMBERLİK MİSYONU
- 13-02-2013 BÜYÜME HIRSI
- 13-01-2013 SİLAH SESİ
- 20-09-2011 HACCA DOĞRU
- 15-07-2011 TESETTÜR, KADININ DIŞARIDAKİ EVİDİR
- 06-06-2011 GERÇEK TERÖR
- 15-05-2011 HALİS DİN`E MUZAHREFAT KARIŞTIRMAYALIM
- 05-05-2010 ÂLEMLERE RAHMET BİR DİN
- 22-04-2010 DİN’İN EGEMENLİK İDDİASI YOK MU?
- 15-04-2010 TELKİN
- 14-03-2010 KUNDAK VE KEFEN
- 16-02-2010 HUZUR AMA NEREDE?
- 12-02-2010 FESAD VE FESADCILAR
- 23-11-2009 KANUN’SUZ TOPLUM, AHLAK’SIZ KANUN, DİN’SİZ AHLAK OLMAZ
- 11-11-2009 TE’LİF HAKKI
- 30-09-2009 DİN GÖREVLİSİ YOK İSLAM’IN İNSANI VAR
- 29-08-2009 SEYAHAT İBADETTİR: İRAN İZLENİMLERİ
- 28-05-2009 ARKAMIZA BAKMAYALIM
- 10-05-2009 EL VE KALEM
- 27-04-2009 BİZ MÜSLÜMANIZ
- 30-03-2009 KAYBETTİĞİMİZ DEĞERLER
- 09-03-2009 BORÇ HUKUKU
- 02-03-2009 KANAAT EN BÜYÜK ZENGİNLİKTİR
- 20-01-2009 GAZZE: REMZ-UL İZZE
- 03-01-2009 YIPRATMA KAMPANYASI NEYE HİZMET EDİYOR
- 24-12-2008 BİZ MİNA'DA, MUNTAZAR IRAK'TA...
- 20-11-2008 KRİZ FAİZİN ÇOCUĞUDUR
- 14-11-2008 BAŞARILI OLMAK
- 25-10-2008 DİN; VERMEKTİR
- 14-05-2008 "ANNELER GÜNÜ"
- 20-03-2008 VİLADET-İ RASUL
- 18-02-2008 MÜCADELE EDİLMESİ GEREKEN, ÖRTÜ DEĞİL ÖRTÜSÜZLÜKTÜR
- 07-02-2008 PEYGAMBERLİK MİSYONU
- 25-01-2008 BİR KALP HASTALIĞI: HASED
- 08-01-2008 MUHARREM AYI
- 26-12-2007 KURBAN
- 13-11-2007 TİCARETE BAKIŞ
- 29-10-2007 ÜCRETİMİZ ALLAH'TAN
- 18-10-2007 ASHAB-I SEFİNE'DEN OLMAK
- 18-07-2007 NAMAZ HEM 'DİN'LENDİRİR, HEM DE DİNLENDİRİR
- 16-04-2007 MÜSLÜMAN OLMAK YETMİYOR MU?
- 06-04-2007 ROMANYA GEZİSİNDEN NOTLAR
- 21-02-2007 EY İNSAN!
- 03-02-2007 ARKADAŞ OLMAK
- 22-01-2007 HACC ÜZERİNE
Makaleler
Hava Durumu