BELED SÛRESİN’DEN GÜNÜMÜZE MESAJLAR
Kazım ŞENSALTIK
20-01-2025 09:55
Kur’an’ın mükemmelliği ve her okuyuşta önümüze açtığı eşsiz tasavvuru her çağda, her topluma ışık tutan masajları. Beled suresini okuyunca, yaşadığım toplum üzerine indirince, karşımıza toplumsal hakikatler geliyor. Özellikle 11. Ayetten sonrasını bir daha okumanızı ve yaşadığınız toplum ile karşılaştırmanızı tavsiye ederim, göreceksiniz ki 1400 yıl öncenin Mekke’sinden bugün bizim toplumu önümüze sermiş diyeceksiniz. Bugün yaşadığımız toplumda Müslümanından, ehli kitabına, ateistinden, sosyalistine, toplumun her katmanından insanımızı tanımladığını göreceksiniz. Eğer kelime-i şahadet getirip Müslüman olmuş iseniz size yaşadığınız toplumda ödevler, görevler veriyor. Yok, iman etmemiş iseniz de yine size temel insani ve toplumsal ödevler, sorumluluklar sunduğunu göreceksiniz.
Sure adını belde olarak alıyor, yani biz muhataba şunu söylüyor; bu sureyi okuyorsanız yaşadığınız beldenize, şehrinize indirin, kendi beldeniz ve toplumunuz üzerinde değerlendirin. Surenin sunduğu görev ve temel ödevlerin kendi toplumunuza, beldenize indirin, bakın bakalım Allah’ın yarattığı kullarından istediği temel ödevlerinizi yapıyor musunuz yoksa isyan mı ediyorsunuz?
Bugün bu toplumun her ferdini kuşatan mal yığma hırsı, zenginlerin toplumu sömürme gayreti, bundan 1400 yıl öncesinin Mekke toplumunda da vardı. Allah peygamberi üzerinden o problemi düzelmesi için gönderdiği mesaj. Gelin ayetlerin meallerini yazarak başlayalım:
“Fakat insan, sarp yokuşu aşmak için bir gayrete soyunmadı. Sen o sarp yokuşun ne olduğunu bilir misin? Bir köleyi veya esiri hürriyetine kavuşturmaktır. Yahut bir salgın açlık gününde yemek yedirmektir; Ya bir akraba olan yetîme, Veya toprağa uzanıp kalmış, hiçbir şeyi olmayan yoksula. Bir de iman etmek ve birbirlerine sabır ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır. Böyle yapanlar, amel defterleri sağlarından verilecek olan uğurlu ve mutlu kimselerdir.”
Dikkat ettiniz mi amel defteri sağından verilenlere gelen uyarıları. Bu ayetler Allah’ın rızasını arayan, kurtuluş ümidi besleyen insanların, diğer tanımıyla Müslümanların yapmaları gereken bir ahlaki tutumu sunuyor önümüze. Allah bizlere yani müminlere şöyle buyuruyor: Mal yığma, zenginleşmek sarp bir yokuşa benzetebilirsiniz veya kendi sarp yokuşlarınızı kendiniz tespit edin. Sonrasında bu yokuşa tırmananların nasıl kurtuluşa ulaşacağını da anlatıyor. Zenginliğin varlığın nasıl harcanması gerektiğini önümüze seriyor. Dikkat edin bu ayetlerde ve surenin tamamında kurtuluşa giden yolu sıralarken imanı ilk sırada söylemiyor. Birkaç kavramdan sonra söylüyor, yani bunları yapanlar iman etmiş olur veya iman sözünüzde ciddi iseniz önce bunları yapın diyor.
Bugün kendi yaşadığımız toplumun temel problemi mal toplamak, zenginleşmek yoksulu garibanı, itip kalkmak, adam yerine koymamak olmuş. İnsanlığınız/adamlığınız paranız/malınız kadar olmuş.
Bu ayetlerde anlatılanlar Müslümanları ilgilendiriyor, çünkü başta iman edin yok, demek ki iman etmiş bir topluluğa hitap ediyor. Biz Müslümanlar bu kitaba tabi isek ki öyleyiz, bizi ilgilendiriyor. O dönemin en büyük bedeli köle azat etmekti, ya bugünün en büyük bedeli nedir? Üç beş dairesi olan Müslümanın bunları ihtiyaç sahiplerine ücretsiz vermesi midir?
Birkaç kiracısı olanların kiracılarından çok uygun fiyatlar alması mıdır?
Birkaç işyeri dükkânı olan Müslümanların bunları ihtiyaç sahiplerine tahsis etme simidir?
Kendine ve ailesinin geçimini temin ettiğinden fazlasını ihtiyaç sahiplerine dağıtması mıdır?
Bugün bizim toplumda en büyük problem, yoksulun daha fazla yoksullaşması, zenginin daha çok zenginleşmesi değil midir? İşte bu ayetlerin indiği Mekke toplumu da böyleydi.
Bir yakınım kiralık ev arıyor, durumu orta halli belediyede çalışıyor, yani asgari ücretli değil, ev buluyor ev sahibiyle görüşüyor, ev sahibi istediği kirayı biraz indirmesini rica ediyor, okuyan çocukları olduğunu, tek kendisinin çalıştığını söylüyor. Ev sahibi ne dese beğenirsiniz: “Ben evi sana kiralamıyorum, başka yer bak diyor.” Neden vermediğini sorunca, verdiği cevap insanı utandıracak cinsten: “Ben senin çocuklarının hakkını yiyemem, sen çalışıyorsun bu çocukların rızkını temin ediyorsun, ben onların hakkını yiyemem diyor.” Dikkat ettiniz mi evimi vermem çünkü onların hakkını yerim diyor, bunu almayı doğru görmüyor. Oysa bunun doğru olmadığını bilen insan doğru olanı yapar, sen daha az ver der. Bunu diyemiyor evi vermiyor daha varlıklı birini bulup ona verecek, vicdanını rahatlatacak.
Bu ayetlerin inşa ettiği rahmet toplumundan, bu ayetleri okuyarak zalimleşen topluma everildik.
Oysa bu surede yokuşa tırmanan mal toplayan, zenginleşen müminin, bunu nasıl kullanması gerektiğini sunuyor önümüze. Bugün yaşadığımız toplumun sözüm ona Müslüman zenginlerin, holding sahiplerinin, gayr-i menkul zenginlerinin ellerindeki imkânları Müslümanların, yoksulların, yetimlerin kullanımına sunsalar sizce kiralar bu kadar artar mıydı? Oysa bizim Müslümanımız bile daha fazla nasıl kazanırım derdinde. Oysa bu sure Müslümanlara iman yokuşuna talip iseniz, bu yokuşa tırmandığınızda bunun inişinin kurtuluşa olmasını isteyenlere yol gösteriyor.
Bu ayetleri okuyan Mekke toplumundaki müminler yokuşa talip oldular, yokuşun cennete inmesi için gerekeni yaptılar. Onların inşa ettiği toplum, adil bir toplum oldu, onların yöneticileri mazlumun hakkını zalimden alıncaya kadar zalimin hasmı olduklarını haykırdılar. Onların yetiştirdiği nesillerin yaşadığı topluma, “asr-ı saadet” diyor insanlık. Onlardan asr-ı saadeti devralan bu çağın Müslümanı asr-ı saadeti zulüm asrına dönüştürdüler. Çıkarlar menfaatler, toplumun her katmanının olmaz ise olmazı olmuş.
Tabiki toplumda bu sarp yokuşa tırmanıp bu ayetleri kendine rehber edinen muvahhitler var, onlar yokuşun inişinde cennet kapısına iniyorlar inşallah. Bunlar toplumda çok az, aslında tersi olması gerekiyordu.
Allah Müslümanlardan zengin olmalarını murad eder, onlar zenginleşince işte yukarda sıralanan vasıfları yaparlar. Toplumun mazlumlarına gariplerine, yetimlerine sahip çıkarlar, zalimlerin onları sömürmesine izin vermezler. 80’li 90’lı yılarda Anadolu’nun köylerinde temel ihtiyaç malları bedelsiz dağıtılırdı. Tereyağından sebzesine, süt ürünlerinden tahılına kadar para ile satan çok azdı, bu yüzden ucuzdu. Bugün bunlar astronomik fiyatlara satılıyor, köye biri geldiğinde köylüler müşteri geldi gözüyle bakıyorlar. Eskiden köye gelen oldu mu herkes elinde olanı ikram etmek için yarışırdı. Artık ikram etmek için değil malını satmak için yarışıyoruz.
Daha düne kadar eleştirdiğimiz nice konuları kendimiz yapar olduk. Sahi hiç düşündünüz mü, Mekke döneminde eleştirip reddettiği, hangi konuyu sonradan kendisi yaptı, Hz. Peygamber. Onun kendi toplumuna sunduğu güzel ahlak, hiçbir dönemde değişmedi, insanlığa müminin temel ahlakını öğretiyordu. Bugün onun ümmeti olduğunu iddia eden bizlerin değerleri menfaatlerimize kadar, menfaatimize uymadığı yerde bütün değerlerimizi unutuveriyoruz.
Oysa Allah yarattığı kullarından iman ettiğini iddia edenlerden bedel istiyor, benim size verdiğim malları nasıl kullanmanız gerektiğini söylüyor. Biz eğer iman iddiamızda ciddi isek yaratıcımız olan Rabbe ve onun sunduğu toplumsal sorumluluğu yapmakla olur ispatı. Sorumluluk sadece namaz kılmak, oruç tutmak gibi bireysel ibadetlerden ibaret olmadığını haykırıyor bizlere. İman ettiğiniz din toplumsal yaşam modelidir, bu modelin fakiri, yoksulu, yetimi olduğu gibi varlıklısı da olacak işte varlıklı varlığını kurtuluş, rabbinin rızasına ulaşmak için kendi toplumunda, bu dezavantajlı kesimlere adil bir şekilde dağıtmasıyla olacağını söylüyor desek yanlış olamaz.
Bu sureyi kendi beldenize indirin bakın bakalım, ayetlerin muhatapları kimler olacak! İstanbullu kendi beldesine, Diyarbakırlı kendi beldesine, Urfalı kendi beldesine, Trabzonlu kendi beldesine, indirsin okusun ve toplumda ayetlerin muhataplarını arasın. Bu ayetlerin muhatapları ister Müslüman olsun, ister yönetici olsun, ister tüccar olsun tehdit onlara olduğunu bilmeleri gerekiyor. Bizim insanımız bu ayetleri Mekke döneminde yaşayan peygambere karşı çıkan müşrikler olduğunu düşünüyor. Yani oraya hapsettik, bugüne getiremedik. Oysa doğru okuma her toplum kendi beldesine indirsin ve gereğini yapsın bakın bakalım toplum nasıl değişiyor. Tabi bunun için Allah’ın dininin bireysel den çok toplumsal bir yaşam modeli olduğunu kabullenmekle mümkün. Bugün yaşadığımız toplumda kendine Müslüman diyenler bile bireyselleşiyor. Toplumsallaşmak cem olmak yerine, bireyselleşmeyi model olarak sunuluyor topluma. İslam toplumunu kendi cemaatimizden ibaret görmekte bunun başka bir problemli yanı. Biz anlaya bildiğimiz kadarıyla anlatmaya gayret ettik, daha akademik ve ilmi yönleriyle incelemek toplumun önüne sunmak âlimlerin görevi olduğunu söylemiş olalım.
Yaşadığımız toplumda Müslümanlar olarak şu hakikati unutmuş görünüyoruz. Allah bu ayetleri topluma iletmekle görevlendirdiği peygamber, bu ayetleri kendi toplumunun yöneticilerine okuyordu. Mücadelesinin temelinde bu yönetici kesim vardı, onların hangi dine mensup olduğuna bakmadan mazlumun yanında duruyor bu yöneticilerle mücadele ediyordu. Bugün toplumu aldıkları kararlarla, çıkardıkları kanunlarla sömüren yöneticilere karşı kimsenin sesi çıkmıyor.
Eğer bu ayetleri okuduğunuz beldede mazlumlar sömürülüyorsa bu ve benzeri ayetleri onlara götürmek bu beldelerin Müslümanların âlimlerine liderlerine düşmüyor mu? Yoksa onlar kendilerini Peygamber varisleri olarak görmüyorlar mı? Eğer görüyorlarsa buyursunlar varisi oldukları Peygamber’in hayata dokunan sünnetini yapsınlar. Tesbih çekme sünnetinden bedel isteyen sünnetleri yapmaya davet ediyoruz. Kendi beldelerinde yöneticilik yapan belediye yöneticilerine yaptıkları imar rantlarıyla mazlumların haklarını gasp ettiklerini haykırsınlar, mazlumların haklarını savunduklarını beldelerindeki yöneticilere haykırsınlar. En azından buralardan başlamalıyız. Tabi bu hakikatleri beldelerindeki yöneticilere, götürenler en azından varisi oldukları peygamber kadar emin kişilikler olmalılar. Toplum onların kendi haklarını eksiksiz teslim edeceğinden emin olurlar. Böyle kaç Müslümanız yaşadığımız beldelerde, bunu da oturup düşünmemiz gerekiyor. İnşallah beldenin eminleri bol olanlardanızdır.
Allah’ın mesajını okuyup, kendi beldesine indirip gereğini yapan, müminlerden olmamız duasıyla.
- 20-01-2025 BELED SÛRESİN’DEN GÜNÜMÜZE MESAJLAR
- 27-12-2024 DEVRİM YAPANLAR VE DEVRİM EDEBİYATI YAPANLAR
- 07-12-2024 YENİÇAĞIN DİN ADAMI :YAPAYZEKÂ
- 19-11-2024 GELİN KUR’AN’IN İSTEDİĞİ YURDU İNŞA EDELİM!
- 30-10-2024 HZ. YUSUF'U GÖSTERİP FİRAVUN GİBİ DAVRANANLAR
- 17-10-2024 BİR AHMED KALKAN GEÇTİ BU TOPLUMDAN
- 07-09-2024 MÜSLÜMAN'LARIN LİDERLİĞİNE TALİP OLANLARA!
- 16-07-2024 KADIN VE ERKEKLERİN İKTİDAR YARIŞI
- 21-06-2024 GELECEĞİNİ GÖREMEYEN MÜSLÜMANLAR!
- 01-06-2024 'ALLAH’IN DOĞRU YOLU’NUN ÜSTÜNDE PUSU KURANLAR!
- 06-05-2024 ASHAB-I KEHF’TEN BUGÜNE MESAJLAR!
- 22-04-2024 BİR SEÇİM OKUMASI
- 04-03-2024 ÇOCUKLARIMIZI İNŞA MI EDİYORUZ YOKSA TOPLUMU MU İFSAT MI EDİYORUZ?
- 19-02-2024 GEÇMİŞİNİ BEĞENMEYENLER GELECEK NESİLLERİNİ İFSAD ETTİLER!
- 02-02-2024 PEYGAMBER ÖNCESİ MEKKE’DE TOPLUM ALGISINDAN BUGÜNE
- 03-01-2024 BAHÇE SAHİPLERİ!
- 27-12-2023 SEÇİMİMİZ KİMDEN YANA
- 04-12-2023 RUME KUYUSU'NDAN GÜNÜMÜZE!
- 08-11-2023 KURTULUŞ SAVAŞI ÇANAKKALE DEĞİL GAZZE SAVAŞIDIR!
- 26-10-2023 FİL VAKIASI ÜZERİNDEN GAZZE OLAYLARINA BAKIŞ
- 10-10-2023 FİLİSTİN ÜZERİNDEN BİR OKUMA
- 16-09-2023 FEMİNİZM BİR SONUÇTUR!
- 26-07-2023 GEÇMİŞE ÖYKÜNMEK Mİ GELECEĞİ İNŞÂ ETMEK Mİ?
- 08-07-2023 İSMAİL’LERİMİZİ KURBAN EDELİM
- 06-06-2023 HZ. YUSUF'U (a.s.) ANLAMAK!
- 24-04-2023 BAL ARISI MI ARININ YAPTIĞINA ÜŞÜŞEN SİNEKLER Mİ?
- 01-04-2023 RAMAZAN'I YURDUNA KAVUŞTURMAK!
- 08-03-2023 MEKKE'Yİ BİR DE BU YÖNDEN OKUSAK!
- 15-02-2023 ŞEHİRLERİ DEPREM Mİ CEHALET Mİ YIKIYOR?
- 03-02-2023 EVLİLİK Mİ MENFAAT Mİ?
- 17-01-2023 SEVGİ’YE DAİR!
- 26-12-2022 EVLİ BEKÂRLAR!
- 14-12-2022 ŞİRKETLEŞEN EVLİLİKLER VE NEREYE BU GİDİŞ
- 02-12-2022 HZ. PEYGANBER’DEN GÜNÜMÜZE CEMAAT ANLAYIŞI
- 31-10-2022 BEDİR EHLİNİN SÜNNETİ VE GÜNÜMÜZ
- 17-10-2022 HZ. PEYGAMBERDEN GÜNÜMÜZ LİDERLERİNE
- 26-09-2022 CÂFER BİN EBÛ TALİB’DEN BUGÜNE MESAJLAR
- 01-09-2022 BİRİ EĞİTİM Mİ DEDİ! HANİ NEREDE?
- 14-08-2022 MUHARREM AYI VE HZ. HÜSEYİN'DEN ALMAMIZ GEREKEN DERSLER
Makaleler
Hava Durumu