GIYBETİN ANLAM VE MAHİYETİ
Ahmed KALKAN
11-06-2014 07:05
Birinin, herhangi bir müslüman kardeşinin arkasından, duyduğu zaman onun hoşuna gitmeyeceği (bedeninde, yaratılışında, soyunda, işinde, sözünde, dininde, dünyasında, elbise, ev veya bineğinde ya da âile fertlerinde bulunan eksiklik veya kusuru belirten) sözler söylemesi gıybettir. Bu târif, bizzat Peygamberimiz tarafından yapılmıştır.[1] Bu hareket ister açık ifâdeli sözlerle yapılsın, ister kinâye ve işaretlerle, isterse yazı vb. araçlarla yapılsın her şekli ile haramdır. Yine bu davranışın gıybeti yapılan müslümanın hayatında yapılmasıyla, ölümünden sonra yapılması arasında da haramlık yönünden bir farklılık yoktur. Birgivî, “gıybet” dünya ve âhiret ayıplarının söylenmesini de içine alır” demiştir. Gıybetin oluşması İçin, kişinin tanınması ve kötüleme amaçlı olması gerekir. Bir kişinin kötülükleri, üzülerek söylenirse gıybet sayılmaz.[2]
“Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi gıybet etmesin/arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah’tan korkun.”[3] İnsan onurunun, kişinin kanı ve eti gibi olduğuna işaret eden bu âyetten anlaşılmaktadır ki, gıybet eden kimse, bu davranışıyla kardeşini mânen öldürmüş gibidir. Onun gerçek hayatı olan kişiliğine, onur ve haysiyetine dil uzatarak izzet ve şerefini yok edip öldürmeye çalışmıştır. Bir müslüman kardeşi hakkındaki bu suçu diliyle yaptığı ve ağzına haram olan bir şey aldığı için, bu durum “ölü kardeşinin etini yemek” sayılmıştır. Yamyamlıktır bu. Yamyamlar bile, açlık gibi bir ihtiyacını gidermek için başvurdukları bu çirkinliği, çevresindeki yakınlarına, kardeşlerine yapmazlar. Zarûret gibi bir ihtiyaca dayanmadığı ve kişinin kendi din kardeşine karşı yaptığı bu medeniyetten uzak vahşi tavır, yamyamların bile tiksindiği daha büyük bir yamyamlık olarak değerlendirilmelidir. Böyle bir vahşete tepki göstermeyip seyirci kalmak, bu cinâyete ortak olmaktır.
Allah Teâlâ gıybeti “ölmüş kardeşinin etini yemeğe” benzetmekle bu hareketin son derece çirkin olduğunu tasvir etmiştir. Leş etinin yenmesi bizatihi nefret ettiricidir. Hele bu et, bir de, hayvan eti değil, insan eti olursa... Hatta herhangi bir insanın değil de bizzat kendi kardeşinin eti olursa işin daha büyük çirkinliği düşünülmelidir. Dahası, bu benzetmeyi soru biçiminde ortaya koyarak Allah Teâlâ insan üzerinde daha fazla tesir yaratmıştır. Böylece her şahsın kendi vicdanından sorarak ölmüş kardeşinin etini yemeğe râzı olup olmayacağına kendisinin karar vermesini dilemiştir. Nasıl onun tabiatı bu ölmüş kardeş etinden tiksiniyorsa, bir mü’min kardeşinin bulunmadığı ve kendini savunacak bir durumda olmadığı sırada, onun şeref ve haysiyetiyle oynanmasını hoş karşılayamaz.
Bu İlâhî buyruktan, gıybetin haram oluşunun asıl sebebi, gıybet edilen kişinin kalbinin kırılması, incinmesinden çok, herhangi bir kişinin yokluğunda çekiştirilmesinin, arkasından kötülenmesinin bizâtihî haram olduğu anlaşılmaktadır. Artık o kişinin bu gıybetten haberi olsun veya olmasın ve bundan üzüntü duysun ya da duymasın önemli değildir. Ölmüş insanın etinin yenmesi, ölüye eziyet verdiği için haram kılınmadığı meydandadır. Bîçâre kişi öldükten sonra birinin kendi leşini parçaladığını bilmez, hissetmez. Ama son derece çirkin olan, bu hareketin bizzat kendisidir. Aynen bunun gibi gıybeti yapılan kişi, hakkında söylenenlerden haberi olmazsa ve hayatı boyunca da kim, nerede, ne zaman kendi haysiyetiyle uğraşıp başkalarının onu zedelediğinden dolayı da kendisine en ufak bir eziyet ve ıstırap ulaşmayacaktır. Fakat onun şeref ve haysiyetine ne olursa olsun bir leke sürülmüş olacağından gıybet, kendi türü içinde ölmüş kardeşinin etini yemekten farklı değildir.
“Birisinin etini yemek” Arapça’da “birisini arkasından çekiştirme” anlamına gelen bir deyimdir. Bir kişinin etini yeme tasviri, gıybeti edilen ve orada olmayan kişinin, tıpkı vahşi bir hayvanın karşısındaki ölü gibi, kötü niyetli gıybetçinin karşısında savunmasız olduğunu ihsas etmektedir. Diğer bir ifadeyle, gıybeti iğrenç bir fiil yapan şey, gıybeti yapanın korkakça tutumudur. Çünkü o bu fiili kurbanın muhtemel bir cevabına karşı kendisini sağlama alarak işlemektedir. Kur’ân, “ölmüş kardeş” kelimelerini kullanarak tasviri çok daha kuvvetlendirmekte ve takbih edilen fiilin yasaklanması için İslâmiyet’e özgü nedenler sunmaktadır. Müslümanlar birbiriyle kardeştir, dolayısıyla gıybet etmek onlara yakışmaz.[4]
Küçük insanlar kişilerle, büyük insanlar fikirlerle uğraşırlar. İman ve kültür yönüyle zayıf insanlar, hayırlı faâliyetlerle vakitlerini değerlendiremedikleri için böylesine zararlı meşgalelerle, dillerine doladıklarını ve daha çok da kendilerini yıpratırlar. Konuşulan olumsuz her söz kanatlanır, dolaşıp durur, bir gün gelir aleyhinde konuştuğuna gelip konar. Gıybetin yaygın olduğu yerde kardeşlik ilişkileri olmaz. Gıybet ve kovuculuk insanları birbirinden kaçırır, kalpler arasına bir soğukluk, kızgınlık ve ayrılık sokar. Bunun için Allah Rasûlü: “Birbirinizi çekiştirmeyin, Allah’ın kulları kardeşler olunuz.”[5] buyurmuştur. Gıybet ve benzeri tavırlar, toplum fertlerinin birbirlerine güven duymasına ve toplum huzuruna zarar verir. Gıybetin ardında kin, kıskançlık, sû-i zan, gurur, aşağılık duygusu, kendi kusurlarını örtbas etme endişesi gibi mânevî hastalıklar vardır. Psikolojik hastaların başvurduğu bu saldırgan tavırla insan, muhâtabını hastalıklı ilân ederken, aslında kendi rûhî hastalığını topluma bulaştırmak istemektedir. Psikososyal ve bulaşıcı bir âfet olan, giderek toplu imhâ silâhına dönüşme meyli gösteren gıybet, psikolojik bir savaştır. Ama mertçe değil, kalleşçe yapılan bir savaştır, daha doğrusu bir saldırganlıktır bu. Çünkü muhâtapla yüz yüze gelmekten korkan kimsenin, kardeşinin yokluğunda nâmertçe, alçakça yaptığı bir hücumdur gıybet. Bu iç savaşta saldırganın da, en az saldırılan kadar hasara uğrayacağı bilinmelidir. Kardeşin onuru, izzeti nişan alınarak atılan her kurşun, bumerang gibi mutlaka atan kimseye geri dönecektir. Kısa bir zaman içinde gıybet kurşunu, dünyada dönüp ateş edeni bazen bulmuyorsa bile, mutlaka âhirette dil silâhından çıkan bu kurşun, atanın kendi kalbine isâbet edecektir. “Birbirinizi sevmeden iman etmiş olamazsınız!” nebevî fermânına rağmen gıybet eden kimse, din kardeşliğine dayanan sevgiyi öldürmekte, dolayısıyla kendi imanına zarar vermektedir. Bir yerde gıybet varsa, kardeşlik ve sevgi, dolayısıyla kâmil iman ve takvâ orada barınamaz.
Müslüman, kendisi için istemediği bir davranışı, din kardeşi için de istememelidir. Kendisini, gıybet ettiği kimsenin yerine koyan, onun duyacağı acıyı kendi benliğinde hisseden kimse, böyle bir yamyamlığın çirkinliğini daha iyi anlar. İnsan, kendi onuru kadar din kardeşlerinin de şeref ve haysiyetini önemsemek zorundadır. Bırakın kardeşinin izzetine saldırmayı, başka biri ona saldırmaya kalksa, aynen kendisine yapılan saldırı gibi görüp kardeşinin onurunu savunmak zorundadır mü’min. Müslümanlar, bir vücudun organları gibi uyum içinde ortak davranışlar sergilemeli, birbirlerinin eksiklerini tamamlamalıdır. İnsandaki bir “el”in, aynı vücudun parçası olan “göz”ü çıkarmak için şiddetle dürtmesi, aynı vücudu paylaştıkları “kalb”e öldürücü bir âletle saldırısı ne ise, ümmet adı verilen sosyal vücudun parçaları olan müslüman bireylerin birbirlerinin gıybetini yapması da odur. Bu tür tavırlar, aynı dinin fertleri olan bireylerin kardeşlerine karşı cinâyet işlemesi olduğu gibi, benzer suçu yapmasına muhâtabını bilinçsiz de olsa kışkırttığı için, aynı zamanda intihardır bu. O yüzden kul hakkının ihlâl edilmesi demek olan gıybet, ümmet bütünlüğüne ve kardeşlik hukukuna darbe vuran büyük bir suçtur. Başta gıybet, dedikodu, yalan, iftira, gurur, kin, haset gibi kötü huylar, hep müslümanların kardeşliğine zarar verdiği için bizi bizden fazla seven Rabbimiz tarafından bizim iyiliğimiz için yasaklanmıştır.
Haram hükmünün dışında kalan gıybetler ancak şu şekilde olanlardır: Birinin arkasından veya öldükten sonra onun kötülüğünü söylemek şeriat nazarında doğru bir mecburiyet halini almışsa ve bu mecburiyet gıybet olmadan yerine gelmiyorsa ve bu gıybet yapılmayınca gıybete nispetle çok daha büyük bir kötülük ortaya çıkacaksa bu gıybetin haramlılığı ortadan kalkar. Gıybet, ancak şer’an doğru bir maksat için gerektiği takdirde ve o gıybet olmadan o gereklilik ortadan kalkmadığı takdirde câizdir. Zulme uğrayan kişinin şikâyeti, ıslah edebilecek kişiye o kötülüğe engel olması için anlatılması, fetvâ almak gâyesiyle, o kimseyle çok önemli birlikteliği olacak kimselerin uyarılması ya da şerlerinden başkalarını korumak gâyesiyle bel’amların, tâğutların, müfsid ve zâlimlerin çeşitli ahlâksızlıkları yayan, takvâ ve hayâ eksikliğiyle insanlardan çekinmeden açıktan fısk ve haram işleyenleri, çarpık din anlayışına sahip olanları, başkalarını onların zararından korumak için anlatmak haram olan gıybet hükmüne girmez.
Bu istisnâî durumlar dışında birinin arkasından çirkin söz söylenmesi kesin olarak haramdır. Bu çirkin söz doğru ise gıybettir, yalan ise iftirâdır, iki kişiyi birbirine düşürmek için ise düzenbazlıktır. Şeriat bu üçünü de yasaklamıştır. Gıybeti tasdik etmek de gıybettir. Gıybet yapılan yerde susan kişi gıybete ortak olmuş olur. İslâm toplumunda bir müslümanın, yanında başka birinin gıybetinin yapılmasını, yalan yere töhmet altında bırakılmasını sessizce dinlemesi doğru değildir, onu derhal reddetmesi, gücü yetmiyorsa gıybet edilen yeri terk etmesi gerekir. Hiçbir şer’î mecbûriyet olmadığı halde birinin mevcut kusurlarının ortaya dökülmesinin günah olduğunu ve bu hareketi yapanların Allah’tan korkarak böyle haramlardan uzak kalmalarını telkin ve tebliğ etmesi gerekir. Gıybet, insanın sevaplarının azalmasına, başkasının günahlarının kendine verilmesine sebep olur.
Bir kötü huy ve davranış bozukluğu olarak, Kur’an’da birkaç kelimeyle karşılanan gıybet, Türkçe’ye, Hucurât sûresi 12. âyetteki bir fiilin kökünden geçmiştir. Hadislerde gıybet, aynı kelimeyle ifadeye konur ve en ağır günahlardan biri olarak tanıtılır. Mesela, Taberânî’nin el-Evsat’ındaki bir hadiste: “Gıybet, zinadan da kötüdür. Adam zina eder, sonra tevbe eder ve Allah da onu bağışlar; ama gıybet edenin bağışlanması, gıybet ettiği kişinin affı olmadan mümkün değildir.” deniyor.[6]
Gıybete doğrudan değinen Hucurât, 12. âyet ise: “Birbirinizin gıybetini etmeyin. Sizin biriniz, kardeşinin ölmüş haldeyken etini yemek ister mi? Bundan tiksindiniz değil mi? O halde, Allah’tan korkun...” diyerek gıybet etmenin insan ruhunda ve toplum hayatında vücut verdiği tahribi dile getiriyor. Ve gıybet etmenin, insanın kan ve eti gibi olan onurunu yaralamak anlamına geldiğini gösteriyor.
Ünlü Kebâir (büyük günahlar) hadisinde zina 7 büyük kebâirden biri olarak gösterilmektedir. Yukanki hadis, gıybeti zinadan daha kötü olarak tanıttığına göre, gıybet, büyük günahların en beterlerinden biri olarak düşünülmelidir.
Gıybet kavramı içine sokulan diğer kötü huylar lıemz, nemime ve lemz’dir ki bunlardan ilki olan hemz Kur’an’da bir surenin adıdır: Hümeze... Bu da gösterir ki Kur’an bu gıybet illetinin büyük bir bela olduğuna ısrarlı bir biçimde dikkat çekiyor. Hümeze sûresi şöyle başlar: “Yazıklar ve azaplar olsun bütün arkadan çekiştirip lâf dokunduranlara ve yüze karşı ayıplayanlara...” Kalem sûresinin 10-12. âyetlerinde dinlenilmemesi gereken kişiler arasına lâf taşıyıp arkadan söz edenler de konmuştur.[7]
[1] Müslim, Birr 23; Ebû Dâvud, Rikak 6; Tirmizî, Birr 23
[2] Elmalılı, s. 4474
[3] 49/Hucurât, 12
[4] Mustansır Mir, Kur’anî Terimler ve Kavramlar sözlüğü, İnkılab Y., s. 70
[5] Buhârî, Tecrîd-i Sarih Terc. 12/154
[6] Hadis için bk. Sâgânî, 59
[7] Kur’an’ın Temel Kavramları, Yeni Boyut Y., s. 151-152
- 28-09-2023 DEVLET DİNİ VE DİYANET
- 13-05-2023 SEÇMECE BUNLAR!
- 09-07-2022 BAYRAMLARI BAYRAM YAPAN, ALLAH'A YAKLAŞMA ŞUURUDUR
- 24-05-2022 TEKFİRCİLİK HASTALIĞI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
- 15-10-2021 ELMALILI TEFSİRİNİ M. KEMAL Mİ YAZDIRDI?
- 12-09-2021 DİNSİZ DEVLET Mİ OLUR BE HEY ŞAŞKIN?
- 12-04-2021 BİTCOİN VE DİĞER KRİPTO PARALAR CÂİZ Mİ?
- 04-02-2021 MÜCAHİD'İMİZİN ARDINDAN
- 16-12-2020 MUSTAFA ÖZTÜRK’E REDDİYE YA DA “MUSTAFA ÖZTÜRK’E KIZIP BENZER SUÇLARI İŞLEYENLER” YAZISINA EK
- 10-12-2020 MUSTAFA ÖZTÜRK’E KIZIP BENZER SUÇLARI İŞLEYENLER
- 26-11-2020 MUSHAF’IN SAYFALARINI YIRTMAK MI, KUR’AN’IN HÜKÜMLERİNİ ÇİĞNEMEK Mİ DAHA BÜYÜK SUÇTUR?
- 24-11-2020 KUR'AN'I YIRTIP TÜKÜREN NECİS BÖYLE BİR SAYGISIZLIĞA NASIL CÜR’ET EDEBİLİYOR?
- 17-11-2020 BEKÇİNİN İŞLEDİĞİ BÜYÜK SUÇA BAKAR MISINIZ?
- 17-09-2020 BAE VE BAHREYN, TÜRKİYE’Yİ ÇOK GERİDEN TAKİP EDİYORLAR
- 03-09-2020 DENİZ ÜZÜMÜ DENİLEN KENDİ BEYNİNİ YİYEN HAYVAN
- 27-08-2020 NE KADAR AKLEDİYORSANIZ O KADAR MÜ’MİNSİNİZ; NE KADAR MÜ’MİNSENİZ O KADAR AKLEDERSİNİZ
- 18-07-2020 ÂİŞE ANNEMİZ, PEYGAMBERİMİZLE EVLENDİĞİNDE 18-19 YAŞLARINDA İDİ
- 10-06-2020 IRKÇILIĞIN FARKLI GÖRÜNTÜLERİ
- 26-04-2020 KORONAVİRÜSTEN EN ÇOK ETKİLENENLER, NİÇİN BATILI ÜLKELER?
- 02-04-2020 KORONA VİRÜS HAKKINDA KUR’AN VE HADİSLER NE DİYOR?
- 11-01-2020 MEZHEP SAVAŞLARINA DOĞRU MU SÜRÜKLENİYORUZ?
- 07-01-2020 SÜLEYMANİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİ ÜZERİNE
- 28-12-2019 SANKİ UZAY DOLMUŞU İCAT ETMİŞİZ
- 10-12-2019 MODERN KÖLELİK VE ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
- 10-11-2019 PEK BİLİNMEYEN BİR MÂCERA; RASÛLULLAH’IN PUTLARI KIRMASI
- 30-10-2019 CUMHURİYET, KİMİN BAYRAMI?
- 31-08-2019 İSMAİLLERİMİZDEN ALLAH İÇİN VAZGEÇEBİLMENİN ADIDIR HİCRET
- 18-05-2019 ADIM ATMA, AYAK BASMA BAYRAMI
- 02-05-2019 ÂLİM KİMDİR, ÂLİM OLDUĞUNU SANAN KİM?
- 20-03-2019 İSLÂM DÜŞMANLARI! TERÖRÜ SİZ ÜRETİYORSUNUZ, TERÖRİST SİZSİNİZ
- 11-03-2019 SULTAN BİRİNCİ TAYYİP HAN CAMİİ VE CAMİLER ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
- 09-01-2019 EVLAT KATİLİ BİR BABANIN İTİRAFLARI
- 07-10-2018 DÂVET, SADECE ÂLİMLERİN HAKKI VE GÖREVİ MİDİR?
- 12-09-2018 İSMAİLLERİMİZDEN ALLAH İÇİN VAZGEÇEBİLMENİN ADIDIR HİCRET
- 14-07-2018 İSLÂM DIŞI DÜZEN! ÖVÜNEBİLİRSİN; EYLÜL’ÜN, LEYLA’NIN BAŞINA GELENLER SENİN ESERİNDİR –III-
- 06-07-2018 İSLÂM DIŞI DÜZEN! ÖVÜNEBİLİRSİN; EYLÜL’ÜN, LEYLA’NIN BAŞINA GELENLER SENİN ESERİNDİR –II-
- 03-07-2018 İSLÂM DIŞI DÜZEN! ÖVÜNEBİLİRSİN; EYLÜL’ÜN, LEYLA’NIN BAŞINA GELENLER SENİN ESERİNDİR –I-
- 25-06-2018 SEÇİM SONUÇLARI ÜZERİNE
- 01-01-2018 KUR’AN’DA YAHUDİLERİN 80 ÖZELLİĞİ ve BUNLAR ÜZERİNDEN GÜNCEL MUHASEBE
- 14-09-2017 İSLÂMÎ UYANIŞA KARŞI TÜRKİYE-İSRAİL İŞBİRLİĞİ
- 31-08-2017 İBRAHİM OLUP EN SEVDİĞİMİZİ ALLAH’A KURBAN EDEBİLME BİLİNCİ
- 25-08-2017 EVLÂT KATİLİ BİR BABANIN İTİRAFLARI -IV-
- 23-08-2017 EVLÂT KATİLİ BİR BABANIN İTİRAFLARI -III-
- 21-08-2017 EVLÂT KATİLİ BİR BABANIN İTİRAFLARI -II-
- 21-08-2017 EVLÂT KATİLİ BİR BABANIN İTİRAFLARI -I-
- 10-07-2017 SURİYELİ HÂMİLE KADININ ESAS KATİLİ, LAİK DÜZENDİR!
- 24-05-2017 RAMAZAN’DA NELER YAPMALIYIZ?
- 16-04-2017 ALLAH'IN DİNİ İLE "HALK DİNİ" ARASINDA KARŞILAŞTIRMA
- 01-02-2017 SİHİR/BÜYÜ YÖNÜYLE GÜNÜMÜZ CÂHİLİYESİ
- 09-01-2017 "CİNLERİN MUSALLATI" İLE İLGİLİ, RUKYECİLERE 20 SORU
- 21-12-2016 RUS ELÇİSİNİN ÖLDÜRÜLMESİNİ TASVİP EDEBİLİR MİYİZ?
- 15-11-2016 ELMALILI TEFSİRİNİ M. KEMAL Mİ YAZDIRDI?
- 28-10-2016 T.C. BİR DİN DEVLETİDİR
- 29-07-2016 DARBELER VE DARBECİ ASKERLER -IIV-
- 24-07-2016 DARBELER VE DARBECİ ASKERLER -IV-
- 22-07-2016 DARBELER VE DARBECİ ASKERLER -III-
- 21-07-2016 DARBELER VE DARBECİ ASKERLER -II-
- 18-07-2016 DARBELER VE DARBECİ ASKERLER -I-
- 27-05-2016 27 MAYIS: ASKERÎ DARBELERİN 56. YILDÖNÜMÜ
- 20-04-2016 DÂVÂ EVLİLİĞİ
- 17-02-2016 ŞEHİDLİK RUHUNUN YENİDEN CANLANMASI
- 02-01-2016 1 OCAK KUTLU OLSUN!
- 18-12-2015 SULTAN I. TAYYİP HAN CAMİİ VE CAMİLER ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
- 30-10-2015 CUMHURİYET’İN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ: O OLMASAYDI OLMAZ MIYDIK?
- 15-10-2015 VUSLAT İÇİN AYRILMANIN DESTANI: HİCRET
- 12-08-2015 TEVHİD VE UZLAŞMA
- 25-06-2015 UNUTULMUŞ BİR İBADET: İ'TİKÂF
- 11-04-2015 DIŞARIDAKİLER Mİ DAHA ÖZGÜR, HAPİSHANEDEKİLER Mİ?
- 10-03-2015 ÂHİR ZAMAN
- 05-02-2015 İMANDA PAZARLIK
- 29-11-2014 EMPERYALİZMİN HİZMETİNDE SANAT
- 07-10-2014 IŞİD'DEN ÖNCE, ABD'Yİ İSLAM COĞRAFYASINI BOMBALAMAYA DAVET EDENLER KINANMALI
- 02-09-2014 NEREDESİN EY GÜZEL İSYAN?
- 21-08-2014 KÖLELİK GERÇEKTEN KALKTI MI?
- 06-08-2014 KÜFÜRDE ÖNDERLER VE ONLARIN İZİNDE GİDENLER
- 16-07-2014 YENİDEN İMANA
- 10-07-2014 HİLAFET ÜZERİNE
- 27-06-2014 HAMD BİLİNCİYLE HAYATA BAKIŞ
- 11-06-2014 GIYBETİN ANLAM VE MAHİYETİ
- 08-05-2014 DEVLET DİNİ VE DİYANET
- 10-03-2014 TASAVVUFUN İSLAM'A VERDİĞİ ZARARLAR -III-
- 03-03-2014 TASAVVUFUN İSLAM'A VERDİĞİ ZARARLAR -II-
- 24-02-2014 TASAVVUFUN İSLAM'A VERDİĞİ ZARARLAR -I-
- 17-02-2014 ŞEHİDLİK, ÖLÜM BİÇİMİ OLMAKTAN ÖTE BİR HAYAT TARZIDIR
- 09-11-2013 HACI VEKİLLERİN BAŞÖRTÜLERİ ACI DÜZENİ Mİ GÜÇLENDİRİYOR?
- 14-07-2013 KUR'ANSIZ RAMAZAN, İÇİ BOŞ SAHTE CENNET GİBİDİR
- 07-12-2012 LAİKLİK BU DEĞİLSE NEDİR?
- 17-10-2012 MEKKE VE MEDİNE: TUZUN KOKTUĞU MEKANLAR - 5
- 05-09-2012 MEKKE VE MEDİNE: TUZUN KOKTUĞU MEKANLAR - 4
- 30-08-2012 MEKKE VE MEDİNE: TUZUN KOKTUĞU MEKANLAR - 3
- 27-08-2012 MEKKE VE MEDİNE: TUZUN KOKTUĞU MEKANLAR - 2
- 18-08-2012 MEKKE VE MEDİNE: TUZUN KOKTUĞU MEKANLAR -1
- 07-07-2012 DÂVET VE TEBLİĞDEKİ ZAAFLARIMIZ
- 03-04-2012 4+4+4, MÜSLÜMANLAR İÇİN NE İFADE EDİYOR?
- 08-11-2011 VAN VE ERCİŞ'TEN İZLENİMLER, İBRETLER
- 18-09-2011 ORTADOĞU VE UMRE HÂTIRALARIM -IV-
- 08-09-2011 MODERN KÖLELİK VE ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
- 28-08-2011 BAYRAMLARI BAYRAM YAPAN, ALLAH'A YAKLAŞMA ŞUURUDUR
- 20-08-2011 ORTADOĞU VE UMRE HÂTIRALARIM -III-
- 10-08-2011 ORTADOĞU VE UMRE HÂTIRALARIM -II-
- 18-07-2011 ORTADOĞU VE UMRE HÂTIRALARIM -I-
- 03-06-2011 ALLAH'TAN BAŞKASINI VEKİL KABUL ETMEK YASAKLANMIŞTIR
- 22-05-2011 SURİYE'DEN MEKTUP VAR
- 09-05-2011 TERÖRÜN TANIMI VE TERÖR İLE CİHAD ARASINDAKİ FARK
- 04-04-2011 SURİYE VE DEVRİM ARAYIŞLARI -2-
- 25-03-2011 SURİYE İZLENİMLERİ -I-
- 02-03-2011 BİN ALİ, İN ALİ, CİN ALİ...
- 14-02-2011 ADALET, ALLAH'IN İNDİRDİĞİYLE HÜKMETMEKTİR -II-
- 01-12-2010 İSMAİLLERİMİZDEN ALLAH İÇİN VAZGEÇEBİLMENİN ADIDIR HİCRET
- 19-11-2010 EN SEVDİĞİMİZİ ALLAH'A FEDA EDEBİLME ŞUURU: KURBAN
- 26-09-2010 GÜNCEL CAHİLÎ EĞİTİMDE ŞİRK
- 14-08-2010 ADALET, ALLAH'IN İNDİRDİĞİYLE HÜKMETMEKTİR -I-
- 25-06-2010 YARDIM FİLOSUNUN OLUMLU VE OLUMSUZ YÖNLERİ -II-
- 22-06-2010 YARDIM FİLOSUNUN OLUMLU VE OLUMSUZ YÖNLERİ -I-
- 03-06-2010 İSRAİL'İN HELÂKININ BAŞLANGICI
Makaleler
Hava Durumu