BİZLERİ İNŞA EDEN TERBİYE KİME AİT?
Bünyamin ZERAN
20-02-2015 06:40
Allah'ın hayata müdahil edilmek istenmediği çağda her sorunun ardından fıtrata dönüş sinyalleri veren insanlık çelişkilerini de gözler önüne sermektedir. İçinde bulunduğumuz çağda cinayetler, tecavüzler, gasplar, pedofili suçlar ve ensest ilişkiler ve daha binlercesi artarak devam edecektir. Çünkü insanı fıtratından uzaklara götüren yasak ağaçtan tatmayı insana sevimli gösteren endüstri kültürü çağındayız. Canımız yanıyor evet ama hala doğru çözüm nedir sorusunu hakkaniyetli bir şekilde soramıyoruz. Korkuyoruz çünkü! Alışkanlıklarımızdan vazgeçmekten, doğru bildiklerimizin yanlış olduğu gerçeği ile yüzleşmekten ve en korktuğumuz şey de Allah'a samimi bir şekilde kul olupta hazlarımızdan ve özgürlüğümüzden vazgeçecek oluşumuzdan.
Yaşadığımız çağa tepeden bakalım. Televizyon dizilerinden tutun da sinema filimlerine kadar, yarışma programlarından tutun da eğlence kültürüne kadar, eğitim anlayışından tutun da ticaret anlayışına kadar ve üretim anlayışından tutun da tüketim alışkanlıklarına kadar hepsi kapitalist sermaye sınıfının semizleşmesine sebebiyet veren bir düzen içinde gitmektedir. Adına özgürlük dedikleri şey aslında her türlü ahlaksızlığın ve rezilliğin meşru kabul edildiği şeydir. “İnadına dekolte giyin, inadına mini etek giyin” çağrısını yapan burjuvalar korunaklı sitelerinde zengin konaklarda yaşarken çağrı yaptığı hanımların ve genç kızların yaşadığı varoşlarda nasıl bir sürprizle karşılaşacağını düşünemezler. Çünkü onlar için aslolan burjuva diktatörlüğünü ayakta tutacak dayanaklar oluşturmaktır. Onlar kadını yalnızca cinsel bir obje olarak görürler. İşler istediği gibi gitmez ve sistemde bir tıkanıklık olursa bunun sorumluluğu hemen dine fatura edilir.
Yıllardır bu memlekette laik, kemalist ve kapitalist bir hayatı tepeden inme bir şekilde halka dayatan idareciler İslam'ı bir öcü olarak gösterdiler. Öyle bir İslam algısı oluşturdular ki İslam her türlü düşüncenin önünü kapatan, farklılığa müsaade etmeyen, kadını eve kapatan sokağa çıkarmayan ve insanlığı 1400 yıl öncesine götüren karanlık bir öcü yaptılar. Bunu yaparken İslam'a ait uygulamadaki sapmaları ve rivayet kültürlerini kendilerine dayanak yaptılar. Bunu en iyi yapanlardan biri de kuşkusuz Sivas eski müftüsü Turan Dursun idi. Oysa gerçekte İslam'ın böyle olmadığını, kapitalizmin ve diğer ideolojilerin boğduğu, yozlaştırdığı dünyada dünyaya nefes aldıracak tek inancın İslam olduğu gerçeğine tıpkı ağabeyleri Huntington gibi vakıftılar. Öyleyse ne isteniyordu! İstenen yıllardır hatta yüzyıllardır aynı şeydi Allah'ı yeryüzü idaresinden uzaklaştırarak keyfi bir idare ile toplumların kanını emerek semizleşmek ve kan gölleri, tecavüzler, mutlak eşitsizlikler üzerine kurulu piramidel Firavuni sistem inşa etmekti. Geçmişte Firavuni sistemi ayakta tutan onlara kölelik yapan İsrailoğulları olduğu gibi bugün de bu Firavuni sistemlere kölelik yapan bugünün “İsrailoğulları” olan halktır.
Televizyonlardaki dizilerle halk uyuşturulmaktadır. Siz de bu dizideki erkek ya da kadın neden olmayasınız, sizin de hayatınız bir anda değişebilir mesajları, yarışmalarla gelen lüküs hayatlar ve popülerlik, en kısa yoldan köşeyi dönme çabaları helal ve haram gözetilmeden, şiddetin meşrulaştığı, tecavüzlerin adeta fantezi haline dönüştürüldüğü “Fatmagülün Suçu Ne” gibi dizileri, Kurtlar Vadisi gibi birçok pis işin meşrulaştığı ve ölçüsüz şiddetin sevimli halleri ve dizilerde tüketilen alkol, uyuşturucu vs gibi rezillikler... genç kızlarımızın manken ve popçu, erkeklerimizin futbolcu ve dizi oyuncusu olma hayalleri kurdukları bir dünya... gençlerimizin ve çocuklarımızın hayallerini bile yönetikleri bir dünyada yaşıyoruz. Çünkü onların bizleri yönetmesine ve algılarımızla oynamasına biz müsaade ediyoruz. Étienne La Botie'nin dediği gibi onların gören gözü, işiten kulağı biz oluyoruz onlara gönüllü kulluk yapan bizleriz. İnsan kulluk yaptığı modern/post modern kültüre hiç eleştiri getirebilir mi? Onların çarklarından çıkan biziz çünkü böyle buyuruyor sermaye sınıfı. Başımıza felaketler gelince ilk işimiz denizin ortasında alabora olmak üzere olan kimsenin dini yalnızca Allah'a has kılarak yalvarması gibi duaya sarılıyoruz. Oysa O'nun hoşnut olacağı şeyleri yaşamıyoruz ki! O'nun arzusu dışında yaşıyoruz. Oldukça Laik'iz, seküleriz, bohem hayat yaşamakta üstümüze yok, hazlarımızdan hiç bir şekilde vazgeçmiyoruz, başkalarının acısını duymuyoruz, hayra ve ıslaha götürecek adımlar atmaktan kaçıyoruz, Allah'a sırt çevirmiş vaziyette günaha boğazımıza kadar batmış durumdayız. Ama yine de en son çarede sığınılacak liman olarak O'nu görüyoruz. Bunu gerçekten hakediyor muyuz? Duygularımız o kadar gerçek dışı ki denizdeki fırtınadan kurtulduğumuz ilk an tüm dualarımızı ve sözlerimizi unutuyoruz. Geçmişi unutuyoruz ve hayata kaldığımız yerden hiç sorgulamadan ve yanlışlarımızı değiştirmeden devam ediyoruz.
Sorgulanmamış bir hayat hayat değildir. Öyleyse yıllardır bize dayatılan modern kültürü sorgulayalım. İnsanı yaratan Allah insanın fıtratına uygun olanı da ona vermiştir. İnsanlık kendine Allah dışında Rabler aradığında işte sonuç karşımızda; Münevver Karabulut'lar, Özgecan'lar, Şizofren hastalarca katledilen aileler, ulusçu anlayışın getirdiği kardeş kavgaları, mezhep yüzünden çıkan kavgalar, altın vuruş yaparak kendini öldüren gençler, huzur evlerinde kendi kaderine terkedilen anneler/babalar, serbest ilişkiler sonucu yetimhaneye terkedilen bebekler, geçim sıkıntıları sonucu cinnet geçirip dağılan aileler, kreşlerde anne ve baba sevgisinden yoksun büyüyen bebekler, giderek sevginin kaybolduğu, tek gerçeğin kişi başına düşen gayri safi milli hasıla olduğu ve herşeyin parayla ölçüldüğü vicdansız bir dünya... ve çocuklar için yalnızca kazanmak, birinci olmak için yarış halinde olduğu sonucun önemli olduğu bir dünya... ticaretten tutun da insan ilişkilerine kadar güvenin yok olduğu her an herkesin herkese kazık attığı ve bunun normal sayıldığı güvensiz, kalpsiz bir dünya...
Oysa Allah, kitabında müminleri tarif ettiğinde insan o kadar huzurlu ve güvenli bir ortamda hissediyor ki kendini, başka hiç bir yerde olmak istemiyor. “Onlar ırzlarını korurlar, yalnızca eşleri hariç” diyor, “ölçtükleri zaman adaletle ölçerler” diyor, “haklı bir neden olmaksızın bir cana kıymazlar” diyor, “onlar akrabaları olsa dahi yalan yere şahitlik yapmazlar” diyor, “emanetleri ehline verir” diyor, “kardeşini kendi nefsine tercih eder” diyor, “verdiğini başa kakmaz ve Allah için kazandığından ihtiyaç sahiplerine infak eder” diyor, “zalime, iyiliğe engel olana, hakikate tecavüz edene, günahkara ne kadar zengin olursa olsun, ne kadar soyca üstün olursa olsun ve ne kadar nüfusça kalabalık olursa olsun itaat etmezler” diyor. Biz kendimizi Allah'ın terbiyesinden uzak tuttuğumuz sürece başımıza gelen musibetlerden yakınmaya hakkımız yok. İnsanlar istiyorlar ki Allah işimize karışmasın, ailemize karışmasın, yönetimimize karışmasın, eğlenmemize karışmasın. Peki neyimize karışsın? Eğer bizler kıldığımız namazdan tutun da içtiğimiz çaya kadar Allah'ın terbiyesine kendimizi bırakmıyorsak yasak ağacın meyvesinden tat alıyoruz demektir. İşte o yasak ağacın meyvelerinin ne olduğunu yakinen görüyoruz. Bir sürü suçlarla bezenmiş vicdanını yitirmiş bir dünya...
Bizi inşa eden terbiyenin kime ait olduğunu sorgulayarak başlayalım işe. İnanıyorumki laik, kemalist ve kapitalist terbiyecilerin insanlığa zulüm, kan ve göz yaşından başka bir şey katmadığını göreceğiz. Çünkü o sistemlerin temeli kötülük üzerine kuruludur. Her türlü serbestlik, sınırsız özgürlük onlar için yalnızca kendi keyiflerine halel getirmeyecek durumlar için geçerlidir. İnsanlık onların kabul ettiği küçük azınlık dışında umurlarında değildir. En büyük hümanist olurlar ama işçilerinin ağzı açlıktan kokar, hümanisttirler kadın bedeni üzerinden para kazanırlar, hümanisttirler insan organlarından para kazanırlar, hümanisttirler genç neslin beynini uyuşturarak onların üstünden para kazanırlar çünkü onlar putperestlerdir. Acıkınca tüm putlarını yerler. Oysa İslam her halükarda insanın onurunu muhafaza eder ve adaletten sapmayı yasaklar. Çünkü İslam'da tek bir ilah vardır, kapitalizmin ve diğer beşeri ideolojilerin ise bir sürü ilahları vardır.
- 15-08-2024 YA EYYÜHEL MÜZZEMMİL
- 16-03-2024 SAHİP ÇIKILASI KELİMELERE TUTUNULMALI
- 09-12-2023 BEN FİLİSTİNİM
- 30-06-2023 HAYAL İL KURGU ARASINDA
- 01-12-2022 İNSANIN ALLAH'A OLAN YOLCULUĞU
- 03-08-2022 İNSANIN, ALLAH İLE OLAN İLİŞKİSİ
- 11-03-2022 İSLAM, TESLİM OLAN DEĞİL TESLİM ALAN BİR DİNDİR
- 01-05-2021 FEMİNİZM -II-
- 20-04-2021 FEMİNİZM -I-
- 27-06-2018 İSLAMİ DURUŞTAN TRANSEKSÜEL İSLAMCILIĞA GEÇİŞ
- 10-04-2017 İSLAMİ DÜŞÜNCE ÜZERİNE ELEŞTİREL BİR DENEME
- 16-03-2017 KORKU CUMHURİYETİ
- 02-09-2016 İSLAM OLMAK NE DEMEKTİR?
- 20-02-2015 BİZLERİ İNŞA EDEN TERBİYE KİME AİT?
- 16-03-2014 RACHEL CORRİE
- 31-12-2013 İSLAMİ MUHALEFET GELENEĞİNE DUYULAN İHTİYAÇ
- 04-11-2013 "ORTADOĞU"DAKİ OLAYLAR VE MÜSLÜMANLAR
- 08-09-2013 SAFLARI KARIŞTIRMADAN NEREDE DURDUĞUNU BİLMEK GEREK
- 30-04-2013 MODERNİTENİN TÜKETTİĞİ İNSAN
- 04-02-2013 ÇAĞA TANIK OLMAK AMA HANGİ BİLGİ TEMELİNDE!
- 27-01-2013 BATI’NIN DÜNÜ VE DÜNYANIN BUGÜNÜ
- 24-12-2012 İHMAL EDİLMİŞ BİR TERİM OLARAK "İSLAMİ MÜCADELE"
- 01-12-2012 ÇAĞIN DİNAMİKLERİNE KARŞI DURUŞ
- 14-10-2012 TEVHİD SÖYLEMİMİZ NEDEN KİMSEYİ RAHATSIZ ETMİYOR?
- 14-09-2012 TÜKETİM TOPLUMUNDAN TÜKETİLEN TOPLUMA
- 24-06-2012 KELİMELERİN EDEBİ
- 16-05-2012 ALİM OLMAK MI ENTELEKTÜEL OLMAK MI?
- 12-04-2012 DÜŞÜNCE, KURUMLARDAN ÜSTÜN TUTULMALIDIR
- 15-03-2012 ÇAĞIN İLERİSİNDE VE GERİSİNDE OLMAK...
- 13-02-2012 MODERN DÜNYAYI İSLAM'LA YENİDEN TANIMLAMAK
- 13-01-2012 HAYATA RABB’İN ADIYLA BAKABİLMEK
- 22-11-2011 ÇAĞIN YENİ PUTÇULUĞU: MARKALAŞMA
- 04-11-2011 KUR’AN’DA İSİM KAVRAMI
- 26-10-2011 AÇLIK GÜNÜNDE YOKSULU DOYURMAK...
- 04-10-2011 BİR KUR'AN KAVRAMI OLARAK "İLİM"
- 05-09-2011 BATI’NIN DÜNÜ VE DÜNYANIN BUGÜNÜ
- 02-08-2011 MEKKE TOPLUMU VE YAŞADIĞIMIZ TOPLUM KARŞILAŞTIRMASI
- 20-06-2011 AKIL TOPLUMU
- 21-04-2011 MÜSLÜMANLARIN ZİHNİ SAVRULMALARINA DUR DENMELİDİR
- 24-12-2010 ÖLÜM ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
- 30-11-2010 AHLAKI ALLAH’LA TEMELLENDİRMEK GEREK
- 28-10-2010 KUR’AN’I TERSİNDEN OKUMAK
- 07-10-2010 DÜŞÜNCEYİ DİRİ TUTABİLMEK GEREK
- 20-09-2010 ÖZELEŞTİRİYE İHTİYACIMIZ VAR
- 23-08-2010 KULLUĞU ÖZGÜRLÜĞE TERCİH EDİYORUM
- 31-07-2010 ÇOCUKLAR NEYİN MİRASÇISIDIR?
- 15-07-2010 ZAMANIN FIRTINALARINDAN KORUNMAK GEREK
- 05-07-2010 NİTELİK Mİ NİCELİK Mİ?
- 21-06-2010 GÜNDEMLER GÜNDEM OLA
- 07-06-2010 GELİŞİM Mİ, BAŞKALAŞIM MI?
- 25-05-2010 MÜSLÜMAN OLMAK TARAF OLMAKTIR
- 11-05-2010 SALİH AMEL KÂFİRLERİ NİÇİN ÖFKELENDİRMELİDİR?
- 25-04-2010 NUH’UN GEMİSİNE BİNMEK
- 14-04-2010 SORULAR VE SORUMLULUKLARIMIZ
- 30-03-2010 DOKUNULMAZLIKLARIMIZI KALDIRALIM
- 18-03-2010 HAYATA HİKMETLE DOKUNABİLMEK GEREK
- 25-02-2010 BİZ HANGİ SINIRLARIN ADAMIYIZ?
- 13-02-2010 BEN DEĞİŞMEDEN DÜNYA NE KADAR DEĞİŞİR?
- 05-02-2010 AÇILIMDAN YANA MIYIZ HİCRETTEN YANA MI?
- 01-02-2010 AHLAK, İNSANIN KENDİNE YABANCILAŞMASINA ENGELDİR
- 17-01-2010 BİLİNCİME SAHİP MİYİM!
- 07-01-2010 FARK EDEBİLİYOR MUYUZ?
- 22-12-2009 UZUN BİR YOLCULUĞUN İMGELERİ
- 31-07-2009 İÇE DÖNÜK ŞAHİTLİK VE BİREY OLGUSU
- 04-02-2009 BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
- 18-01-2009 KUŞANMAK YA DA SLOGANLARLA DEŞARZ OLMAK
- 31-12-2008 GAZZE’DE GÖZÜ YAŞLI ÇOCUKLAR
- 29-11-2008 YAŞAMAYA DAİR...
- 16-11-2008 AYNADA KENDİMİZİ SEYRETMEK
- 03-11-2008 ŞEHADET ANCAK ŞAHİTLİK YAPANLARINDIR
- 07-10-2008 "VE SİZLER ÜÇ SINIF OLDUĞUNUZ ZAMAN..."
- 05-09-2008 KUR'AN "AYKIRI" BİR MESAJDIR
Makaleler
Hava Durumu