ÇOCUKLAR NEYİN MİRASÇISIDIR?
Bünyamin ZERAN
31-07-2010 10:40
İnsanın eşyaya bakarken kendisine bir süreliğine emanet edilmiş bir meta olarak bakmasıyla sonsuza dek onun tek sahibiymiş gibi bakması arasında epey bir farklılık vardır. İnsan, eğer ki bu dünyada misafir ise misafirliği sürecinde kendisinden beklenen nezaket ve hürmeti ev sahibine karşı yani Yaradanına karşı göstermekle yükümlüdür. Oysa birçok insan misafir olduğunu unutur ev sahibi gibi davranmaya başlar. İnsanların sahip olma mantığı içerisinde hareket etmesinin sebebi de budur.
İnsan bu hastalıklı bakışını yalnızca eşya üzerinde tutmaz aynı yanlışı ailesine ve çocuklarına da yansıtır. Kadın, kocasını kendi malı gibi görür ve onun kendi eşi olmanın yanında ayrı bir varlığı ve sorumluluğu olduğu gerçeğini kabule yanaşmaz, aynı şekilde erkek de hanımına karşı bu şekilde yaklaşır. Anne ve baba çocuğunu Allah’ın kendilerine bir emaneti olarak görmek yerine onun tek ve ebedi sahibi olarak görürler. Bu bakış da anne ve babanın hastalıklarının aynıyla çocuklarının üzerinde taşınmasına sebebiyet verir.
Bugünün anne ve babaları çocuklarını daha çok dünyevi olana hazırlarken Allah’la olan bağının zayıflamasına kayıtsız kalmaktadırlar. Allah’la bağlarının zayıflamasından rahatsız olmadıkları gibi aksine memnun olmaktadır. Zira Allah’la güçlü bağlar kurması demek çocukların ilerdie iyi bir gelecek elde etmelerinin önünde engeldir. Onun için risksiz bir iman daha çok arzu edilen olmaktadır. Bu vesileyle çocuklar yoksulluk endişesiyle öldürülmekte ve köklerinden koparılıp bir rüzgarla devrilecek kuru verimsiz ağaçlara çevrilmektedir. Oysa Yüce Allah, yoksulluk endişesiyle çocukların öldürülmemeleri gerektiğini, rızık verenin kendisi olduğunu hatırlatmakatadır.
Günümüz dünyasında çocuk, soyun devamı, anne ve babadan kalan mirasın varisidir. Doğal olarak çocuk, özellikle erkek çocuk anne ve baba için gücün simgesidir. Eski Arap toplumunda kız çocukları gelin olurken kızın babasının gelin giden kızına “Gittiğin yerde hep kız doğur, erkek çocuğu doğurarak düşmanlarımızı çoğaltma” nasihatini vermesi söylediğimiz sözü özetler sanırım. Günümüz dünyasında da bu durum şekil değiştirse de bakış açısı üç aşağı beş yukarı aynıdır.
Peki Allah, çocuğa nasıl bakmaktadır? Bunu bilebilmemiz için geç vakitte çocukları olan İbrahim peygamber ve Zekeriya peygambere ve gemiye binmesi için uyarıldığı halde gemiye binmeyen oğulun babası Nuh peygambere bakmamız gerekecek. Zekeriya (as) Allah’a yalvarırken; “O şöyle demişti: "Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım. Gerçek şu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarım(ın isyankâr olmaların)dan korkuyorum. Karım ise kısırdır. Bana kendi tarafından; bana ve Yakub hanedanına varis olacak bir çocuk bağışla ve onu hoşnutluğuna ulaşmış bir kimse kıl!" (19/4,5,6) diye niyaz ediyordu.
İbrahim (as) da “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle." (14/40) diye niyazda bulunuyordu.
Yüce Allah biz kullarına bu iki peygamber örneğinde öğrettiği gibi, çocuğa, bir soyun devamı olarak bakmamaktadır. Peygamberler soylarının devamından ziyade davalarına mirasçı olcak nesiller arzulamaktadır. Gözleri aydınlatacak eş ve zürriyetler ifadesi de bunu desteklemektedir. Nuh (as) gemiye binmeyip boğulan oğlu için "o benim ailemdendir" dediğinde Yüce Allah'ın "o senin ailenden değildir, çünkü o iman edenlerden değildi, bilmediğin şeyleri söylemekten vazgeç" uyarısıyla karşılaştığında çocuk ve aile kavramı mü'minlerde olması gerektiği yere taşınmıştır.
Yüce Allah, soya dayalı bir bağlılık yerine inanca bağlı bir aileyi işaret etmektedir. Acaba kaçımız İbrahim’in, Zekeriyya’nın ve İmran’ın karısının duasıyla çocuk talebinde bulunuyoruz? Kaçımız doğan çocuğunu İbrahim, Meryem ve Zekeriyya gibi Allah’a kurban olarak hazırlıyoruz? Çocuk, tıpkı nimetler gibi ailelerin putu haline gelmektedir. Artık çocuğun Allah’a olan bağlılığıyla ve tevhid için olanca gücüyle uğraşıyla sevinip gurur duymak yerine, kazandığı üniversite, çalıştığı prestijli kurumlar veya memurluklar ile aldığı maaş övünme sebepleri haline gelmiştir. Geçici olanlar ebedi olana tercih edilmiş olup insan kendine yeni putlar edinmiştir.
Eşler evlilikte birbirlerinin ve çocuklarının cennetine gidecek yolu sonuna kadar açmak için gayret sarfetmeleri gerekirken, aksine birbirlerini verimsizleştirecek, kısırlaştıracak davranışları şiar haline getirmektedirler. Allah’a karşı olan sorumluluklarda birbirlerini motive etmeleri gereken eşler, birbirleri için göz aydınlığı olacak eşler, kişisel kaprisleri, kibirleri, bencillikleri yüzünden sahip olmacı mantıkla sağlıklı bir ailenin neşet etmesinin önünde engel olarak durmaktadırlar.
Erkek ve kadın evli olarak birbirlerine karşı olan sorumlulukların yanında ayrıca fert olarak da Allah’a karşı sorumluluklarının farkında olmalıdırlar. Bu minvalde ferdi olarak da Allah’a kullukları noktasında birbirlerine yardımcı olmalı ve birbirlerinin yüklerini hafifletmelidirler. Herkes gücü ve yapabilirliği ölçüsünde bunu yapmalıdırlar ki çocuklar böyle bir manzaraya şahit olarak büyüsünler ve kendi sorumluluklarına bu sayede daha fazla sahip çıkabilsinler. Anne ve baba olarak dosdoğru şahitler olunamadığı zaman anne ve babanın olumsuz yanları katmerlenerek çocukta neşet etmektedir. Oysa Yüce Allah, "ehlinizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyunuz" diye uyararak aileye de bir sorumluluk yüklemektedir.
Her bir peygamber kendinden önceki vahyi tasdikleyerek vahiy sürecinin bir varisi ve uygulayıcıları olarak gelmişlerdir. Vahye muhatap ve sorumlu bir fert ve toplum olarak kendimizin neye mirasçı olduğumuza ve kimleri neye varis kılarak sorumluluk aldığımıza dikkat etmemiz gerekecektir. Çünkü Yüce Allah verdiği nimetten sorguya çekeceğini ilan etmektedir.
Eğer aile ve çocuk bir nimetse - ki öyledir - bu nimeti gereği gibi tasarruf edip etmediğimiz elbette ki sorgulanacaktır. Eşlerimiz ve çocuklarımız gözlerimizi aydınlatacak kimseler mi olacak ,yoksa kıyamet gününde kendilerinden fersah fersah kaçmayı arzulayacağımız kimseler mi olacak? Çocuklarımız bizim yalnızca mal varlığımızın varisi olarak mı kalacaklar? Ya da biz dosdoğru şahitlikler ortaya koyarak onların da bu şahitliği devralan varisler olduğuna mı tanıklık edeceğiz? Nasıl yaşarsak öyle iman etmiş olacağız. Seçeceğiz ve başlayacak hayat. Ya muvahhid bir mü'min olacağız, ya da kendini, eşinin ve çocuklarının ve bir kısım malların ebedi sahibi zanneden bir budala.
- 15-08-2024 YA EYYÜHEL MÜZZEMMİL
- 16-03-2024 SAHİP ÇIKILASI KELİMELERE TUTUNULMALI
- 09-12-2023 BEN FİLİSTİNİM
- 30-06-2023 HAYAL İL KURGU ARASINDA
- 01-12-2022 İNSANIN ALLAH'A OLAN YOLCULUĞU
- 03-08-2022 İNSANIN, ALLAH İLE OLAN İLİŞKİSİ
- 11-03-2022 İSLAM, TESLİM OLAN DEĞİL TESLİM ALAN BİR DİNDİR
- 01-05-2021 FEMİNİZM -II-
- 20-04-2021 FEMİNİZM -I-
- 27-06-2018 İSLAMİ DURUŞTAN TRANSEKSÜEL İSLAMCILIĞA GEÇİŞ
- 10-04-2017 İSLAMİ DÜŞÜNCE ÜZERİNE ELEŞTİREL BİR DENEME
- 16-03-2017 KORKU CUMHURİYETİ
- 02-09-2016 İSLAM OLMAK NE DEMEKTİR?
- 20-02-2015 BİZLERİ İNŞA EDEN TERBİYE KİME AİT?
- 16-03-2014 RACHEL CORRİE
- 31-12-2013 İSLAMİ MUHALEFET GELENEĞİNE DUYULAN İHTİYAÇ
- 04-11-2013 "ORTADOĞU"DAKİ OLAYLAR VE MÜSLÜMANLAR
- 08-09-2013 SAFLARI KARIŞTIRMADAN NEREDE DURDUĞUNU BİLMEK GEREK
- 30-04-2013 MODERNİTENİN TÜKETTİĞİ İNSAN
- 04-02-2013 ÇAĞA TANIK OLMAK AMA HANGİ BİLGİ TEMELİNDE!
- 27-01-2013 BATI’NIN DÜNÜ VE DÜNYANIN BUGÜNÜ
- 24-12-2012 İHMAL EDİLMİŞ BİR TERİM OLARAK "İSLAMİ MÜCADELE"
- 01-12-2012 ÇAĞIN DİNAMİKLERİNE KARŞI DURUŞ
- 14-10-2012 TEVHİD SÖYLEMİMİZ NEDEN KİMSEYİ RAHATSIZ ETMİYOR?
- 14-09-2012 TÜKETİM TOPLUMUNDAN TÜKETİLEN TOPLUMA
- 24-06-2012 KELİMELERİN EDEBİ
- 16-05-2012 ALİM OLMAK MI ENTELEKTÜEL OLMAK MI?
- 12-04-2012 DÜŞÜNCE, KURUMLARDAN ÜSTÜN TUTULMALIDIR
- 15-03-2012 ÇAĞIN İLERİSİNDE VE GERİSİNDE OLMAK...
- 13-02-2012 MODERN DÜNYAYI İSLAM'LA YENİDEN TANIMLAMAK
- 13-01-2012 HAYATA RABB’İN ADIYLA BAKABİLMEK
- 22-11-2011 ÇAĞIN YENİ PUTÇULUĞU: MARKALAŞMA
- 04-11-2011 KUR’AN’DA İSİM KAVRAMI
- 26-10-2011 AÇLIK GÜNÜNDE YOKSULU DOYURMAK...
- 04-10-2011 BİR KUR'AN KAVRAMI OLARAK "İLİM"
- 05-09-2011 BATI’NIN DÜNÜ VE DÜNYANIN BUGÜNÜ
- 02-08-2011 MEKKE TOPLUMU VE YAŞADIĞIMIZ TOPLUM KARŞILAŞTIRMASI
- 20-06-2011 AKIL TOPLUMU
- 21-04-2011 MÜSLÜMANLARIN ZİHNİ SAVRULMALARINA DUR DENMELİDİR
- 24-12-2010 ÖLÜM ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
- 30-11-2010 AHLAKI ALLAH’LA TEMELLENDİRMEK GEREK
- 28-10-2010 KUR’AN’I TERSİNDEN OKUMAK
- 07-10-2010 DÜŞÜNCEYİ DİRİ TUTABİLMEK GEREK
- 20-09-2010 ÖZELEŞTİRİYE İHTİYACIMIZ VAR
- 23-08-2010 KULLUĞU ÖZGÜRLÜĞE TERCİH EDİYORUM
- 31-07-2010 ÇOCUKLAR NEYİN MİRASÇISIDIR?
- 15-07-2010 ZAMANIN FIRTINALARINDAN KORUNMAK GEREK
- 05-07-2010 NİTELİK Mİ NİCELİK Mİ?
- 21-06-2010 GÜNDEMLER GÜNDEM OLA
- 07-06-2010 GELİŞİM Mİ, BAŞKALAŞIM MI?
- 25-05-2010 MÜSLÜMAN OLMAK TARAF OLMAKTIR
- 11-05-2010 SALİH AMEL KÂFİRLERİ NİÇİN ÖFKELENDİRMELİDİR?
- 25-04-2010 NUH’UN GEMİSİNE BİNMEK
- 14-04-2010 SORULAR VE SORUMLULUKLARIMIZ
- 30-03-2010 DOKUNULMAZLIKLARIMIZI KALDIRALIM
- 18-03-2010 HAYATA HİKMETLE DOKUNABİLMEK GEREK
- 25-02-2010 BİZ HANGİ SINIRLARIN ADAMIYIZ?
- 13-02-2010 BEN DEĞİŞMEDEN DÜNYA NE KADAR DEĞİŞİR?
- 05-02-2010 AÇILIMDAN YANA MIYIZ HİCRETTEN YANA MI?
- 01-02-2010 AHLAK, İNSANIN KENDİNE YABANCILAŞMASINA ENGELDİR
- 17-01-2010 BİLİNCİME SAHİP MİYİM!
- 07-01-2010 FARK EDEBİLİYOR MUYUZ?
- 22-12-2009 UZUN BİR YOLCULUĞUN İMGELERİ
- 31-07-2009 İÇE DÖNÜK ŞAHİTLİK VE BİREY OLGUSU
- 04-02-2009 BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
- 18-01-2009 KUŞANMAK YA DA SLOGANLARLA DEŞARZ OLMAK
- 31-12-2008 GAZZE’DE GÖZÜ YAŞLI ÇOCUKLAR
- 29-11-2008 YAŞAMAYA DAİR...
- 16-11-2008 AYNADA KENDİMİZİ SEYRETMEK
- 03-11-2008 ŞEHADET ANCAK ŞAHİTLİK YAPANLARINDIR
- 07-10-2008 "VE SİZLER ÜÇ SINIF OLDUĞUNUZ ZAMAN..."
- 05-09-2008 KUR'AN "AYKIRI" BİR MESAJDIR
Makaleler
Hava Durumu