FARK EDEBİLİYOR MUYUZ?
Bünyamin ZERAN
07-01-2010 18:52
Fark etmek duygusu üzerine hiç düşündük mü? Hayatınızda fark ettiğini sandığınız ama uzunca bir yaşamın sonunda fark edemediğinizi gördüğünüz şeyler olmadı mı? İnsan, gözüyle tüm evreni görebilir ama tümüyle fark edemez. Fark etmek psikolojik olarak algıda seçicilikle alakalı bir durum olduğunu düşündüğümüzde bizim fark edebildiklerimizde algılarımızın ne yönde çalıştığı ile ilintilidir. Bir sinemanın içine bir grup insan yerleştirelim. Sinema perdesinin önünde ani görülemeyecek kadar hızlı bir cisim hareket ettirelim ve sinemadaki insanlara ne gördünüz diye soralım. Kuşkusuz aldığımız cevaplar o an için kişinin ihtiyaç hissettiği şeyler olacaktır. Aç ise ekmek görmüştür, susuzsa suyla ilgili bir şey görmüştür. Fark edebilme duygumuz aynı zamanda bizim hayatı nasıl algıladığımızı da gösteren birer belge özelliğini taşımaktadır.
Allah, Kur’an’ın ilk suresinde insana fark etme duygusunu veriyor: “Yaratan Rabb’in adıyla okumak…” tüm evreni, insanın kendisini, yaptığı ve yapacağı eylemleri terbiye eden bir Rabb’in adıyla okuyabilmeyi fark edebilme. İşte konunun en başına dönüyoruz böylece. Bizim fark ettiklerimizle fark etmemiz gereken ama bir türlü fark edemediğimiz şeylerin ayırdımını yapabilmeye dönüyoruz. Çağımızın Müslüman portresinin sınıfta kaldığı konulardan biri de fark etme duygusudur maalesef. Modernizm, bireyi tüketim köleliği içine hapsedip değerlerinden arındırırken ve bireyde sorumluluk duygusunu yok ederken Müslüman bireylerin çoğunluğu maalesef bu savaşıma kayıtsız kalmaktadır. Allah’ın adıyla hayata gereğince bakabilme yetilerinden uzaklaşmaktadırlar. Haliyle bu durum giderek kayıtsızlığa ve çağın popüler kültürüne angaje olmaya yol açmaktadır. Oysa farkında olmak duygusu bireye ilahi sorumluluklarını hatırlatır. Çağın popüler kültürüne karşı değerlerinle ayakta durmayı, tağutlarla her kulvarda savaşım verebilmeyi zorunlu hale getirir. Farkında olmak bireye hangi safta durduğunu ve safın neresinde olduğunu hatırlatır.
Çoğu zaman kendimizi İslami bir yaşam içinde en ön safta olduğumuza ya da en azından İslamın safında olduğumuza inandırırız. Bu durum İslami belli bir ritüel kalıplarda düşünmemizden ileri gelir. İslam belli kalıplara sığmayan ve hayatın her alanında söyleyecek sözü olan bir yaşam şeklidir ki teorisini Kur’an oluşturur pratiğini ise Müslüman. Enfal suresini hemen göz önüne getirecek olursak yerinden yurdundan edilmiş hicrete zorlanmış ashab başlarında Allah’ın resulü olduğu halde bedir savaşına girişirler ki bu savaş müminlerle tağuti güçlerin ilk savaşıdır. Onca sıkıntı, onca darlıktan sonra ilk defa masaya yumruklarını sertçe vurduğu ve talihin Müslümanlardan yana döndüğü bir savaşı yaşarlar ve bilindiği gibi savaş müminlerin üstünlükleriyle son bulur. Öncelikle mümin karşısındaki gücün tağuti bir güç olduğunun ve kendilerinin de Allah’ın mümin kulları olduklarının farkındadırlar. Ne var ki fark etme duygusunu ganimet paylaşımı sırasında unutmuşlardır. Sermayeyle tanışma, refahla yüzleşme durumunda o islamın ilk çekirdeği dediğimiz, Allah resulüyle birlikte birçok işkence ve zulümden yüzünün akıyla çıkmış müminler bir anda hangi safta olduğunu unutmuşlardır. Onun içindir ki Allah müminleri ganimet konusunda uyararak ganimetlerin tamamının Allah ve Resulünün olduğunu bildirmiştir. Öyleyse farkında olmak iman ettim demekle bitmiyor aksine iman ettim demekle fark etme duyumuzu daha da keskinleştirmemiz gerekiyor ki Bedir savaşındaki müminlerin pozisyonuna düşmeyelim.
Her insan kuşkusuz hayata farklı pencerelerden bakar. Kimisi ideolojik bakar kimisi ideolojilerden arınmış yalın halde bakar. Kimisi dinsel içerikli bakar kimisi dinin halkları sürüleştirmek için bir afyon olduğunu düşünerek bakar. Birde hayata bakamayanlar vardır. Fark etme duygusunun kendilerine katacağı zenginlikten bi haber kimseler vardır. Bunlar hayatı sorumluluk almadan gündelik yaşarlar. Ne kendilerine, ne ailelerine ne de dünyaya dair hiçbir kaygıları bakış açıları yoktur. Duyularını kaybetmiş bir güruhtur.
Descartes gibi “düşünüyorum öyleyse varım” veya Camus gibi “başkaldırıyorum öyleyse varım” cümlelerini kurabilmek varlığını fark edebilmekle ilgilidir. Eğer insan hayatında bir devrim ya da hicret yapacaksa kendisini devrime veya hicrete sürükleyen unsurları fark etmesi lazım. Bir şeylerden rahatsız olmalısınız ki kendinizi rahat ve huzurlu hissedeceğiniz bir hayata adayabilesiniz. Yani çirkinlikleri fark etmelisiniz ki güzelliklerin peşine düşebilesiniz. Allah, toplumlara tevhidi deklare ederken putları ve tağutları fark ettiriyor. Onların ne kadar güçsüz, ne kadar çaresiz ne kadar kibirli, ırkçı, toplumları sınıfsal tabakalara ayıran ifsadçı, şehvet düşkünü, toplumların kanını emerek kendilerine hayat bahşeden aşağılık birer yamyam oluşlarını fark ettiriyor. Sonra da tevhidin insanı nasıl özgürleştirdiğini, toplumsal dengeyi nasıl kurduğunu, insanların etnik ve sınıfsal farklılıklarından dolayı birbirlerine hiçbir üstünlüklerinin olmadığını, olamayacağını deklare ediyor. Allah, müminlere buyuruyor ki içinde Allah’ın adının anılmadığı her şeyden uzak duracaksınız. Yani Allah’ın yüceltilmediği, Allah’ın yüceltmediği her türlü eylem haramdır. Çünkü Allah’ın adının yüceltildiği her eylemde denge unsuru söz konusudur. Vasat ümmet dediğimiz unsur söz konusudur. En ideal toplum ancak Allah’ın isminin yüceltildiği toplumdur. Her an için Allah’ın isminin eylemlerimizde ve düşüncelerimizde tarafımızca yüceltilip yüceltilmediğini görebilmemiz için fark etme duygumuzu sürekli açık tutmak zorundayız.
Fark etme duygusu insana verilmiş bir sorumluluktur. Yola çıkmadan önce yolu fark etmek zorundayız, yola çıktıktan sonra da yolun dosdoğru olup olmadığını. Fark edebilme algımızı bir kontrol edelim, sağlıklı çalışıyor mu yoksa çalışmıyor mu... Yukarıda da belirttiğimiz gibi bazen fark ettiğimizi sanırız ama fark etmemişizdir. Yolda olduğumuzu sanırız ama yoldan çıkmışızdır. Yolu fark ettiğimizi sanırız ama yolsuzuzdur.
- 15-08-2024 YA EYYÜHEL MÜZZEMMİL
- 16-03-2024 SAHİP ÇIKILASI KELİMELERE TUTUNULMALI
- 09-12-2023 BEN FİLİSTİNİM
- 30-06-2023 HAYAL İL KURGU ARASINDA
- 01-12-2022 İNSANIN ALLAH'A OLAN YOLCULUĞU
- 03-08-2022 İNSANIN, ALLAH İLE OLAN İLİŞKİSİ
- 11-03-2022 İSLAM, TESLİM OLAN DEĞİL TESLİM ALAN BİR DİNDİR
- 01-05-2021 FEMİNİZM -II-
- 20-04-2021 FEMİNİZM -I-
- 27-06-2018 İSLAMİ DURUŞTAN TRANSEKSÜEL İSLAMCILIĞA GEÇİŞ
- 10-04-2017 İSLAMİ DÜŞÜNCE ÜZERİNE ELEŞTİREL BİR DENEME
- 16-03-2017 KORKU CUMHURİYETİ
- 02-09-2016 İSLAM OLMAK NE DEMEKTİR?
- 20-02-2015 BİZLERİ İNŞA EDEN TERBİYE KİME AİT?
- 16-03-2014 RACHEL CORRİE
- 31-12-2013 İSLAMİ MUHALEFET GELENEĞİNE DUYULAN İHTİYAÇ
- 04-11-2013 "ORTADOĞU"DAKİ OLAYLAR VE MÜSLÜMANLAR
- 08-09-2013 SAFLARI KARIŞTIRMADAN NEREDE DURDUĞUNU BİLMEK GEREK
- 30-04-2013 MODERNİTENİN TÜKETTİĞİ İNSAN
- 04-02-2013 ÇAĞA TANIK OLMAK AMA HANGİ BİLGİ TEMELİNDE!
- 27-01-2013 BATI’NIN DÜNÜ VE DÜNYANIN BUGÜNÜ
- 24-12-2012 İHMAL EDİLMİŞ BİR TERİM OLARAK "İSLAMİ MÜCADELE"
- 01-12-2012 ÇAĞIN DİNAMİKLERİNE KARŞI DURUŞ
- 14-10-2012 TEVHİD SÖYLEMİMİZ NEDEN KİMSEYİ RAHATSIZ ETMİYOR?
- 14-09-2012 TÜKETİM TOPLUMUNDAN TÜKETİLEN TOPLUMA
- 24-06-2012 KELİMELERİN EDEBİ
- 16-05-2012 ALİM OLMAK MI ENTELEKTÜEL OLMAK MI?
- 12-04-2012 DÜŞÜNCE, KURUMLARDAN ÜSTÜN TUTULMALIDIR
- 15-03-2012 ÇAĞIN İLERİSİNDE VE GERİSİNDE OLMAK...
- 13-02-2012 MODERN DÜNYAYI İSLAM'LA YENİDEN TANIMLAMAK
- 13-01-2012 HAYATA RABB’İN ADIYLA BAKABİLMEK
- 22-11-2011 ÇAĞIN YENİ PUTÇULUĞU: MARKALAŞMA
- 04-11-2011 KUR’AN’DA İSİM KAVRAMI
- 26-10-2011 AÇLIK GÜNÜNDE YOKSULU DOYURMAK...
- 04-10-2011 BİR KUR'AN KAVRAMI OLARAK "İLİM"
- 05-09-2011 BATI’NIN DÜNÜ VE DÜNYANIN BUGÜNÜ
- 02-08-2011 MEKKE TOPLUMU VE YAŞADIĞIMIZ TOPLUM KARŞILAŞTIRMASI
- 20-06-2011 AKIL TOPLUMU
- 21-04-2011 MÜSLÜMANLARIN ZİHNİ SAVRULMALARINA DUR DENMELİDİR
- 24-12-2010 ÖLÜM ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
- 30-11-2010 AHLAKI ALLAH’LA TEMELLENDİRMEK GEREK
- 28-10-2010 KUR’AN’I TERSİNDEN OKUMAK
- 07-10-2010 DÜŞÜNCEYİ DİRİ TUTABİLMEK GEREK
- 20-09-2010 ÖZELEŞTİRİYE İHTİYACIMIZ VAR
- 23-08-2010 KULLUĞU ÖZGÜRLÜĞE TERCİH EDİYORUM
- 31-07-2010 ÇOCUKLAR NEYİN MİRASÇISIDIR?
- 15-07-2010 ZAMANIN FIRTINALARINDAN KORUNMAK GEREK
- 05-07-2010 NİTELİK Mİ NİCELİK Mİ?
- 21-06-2010 GÜNDEMLER GÜNDEM OLA
- 07-06-2010 GELİŞİM Mİ, BAŞKALAŞIM MI?
- 25-05-2010 MÜSLÜMAN OLMAK TARAF OLMAKTIR
- 11-05-2010 SALİH AMEL KÂFİRLERİ NİÇİN ÖFKELENDİRMELİDİR?
- 25-04-2010 NUH’UN GEMİSİNE BİNMEK
- 14-04-2010 SORULAR VE SORUMLULUKLARIMIZ
- 30-03-2010 DOKUNULMAZLIKLARIMIZI KALDIRALIM
- 18-03-2010 HAYATA HİKMETLE DOKUNABİLMEK GEREK
- 25-02-2010 BİZ HANGİ SINIRLARIN ADAMIYIZ?
- 13-02-2010 BEN DEĞİŞMEDEN DÜNYA NE KADAR DEĞİŞİR?
- 05-02-2010 AÇILIMDAN YANA MIYIZ HİCRETTEN YANA MI?
- 01-02-2010 AHLAK, İNSANIN KENDİNE YABANCILAŞMASINA ENGELDİR
- 17-01-2010 BİLİNCİME SAHİP MİYİM!
- 07-01-2010 FARK EDEBİLİYOR MUYUZ?
- 22-12-2009 UZUN BİR YOLCULUĞUN İMGELERİ
- 31-07-2009 İÇE DÖNÜK ŞAHİTLİK VE BİREY OLGUSU
- 04-02-2009 BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ
- 18-01-2009 KUŞANMAK YA DA SLOGANLARLA DEŞARZ OLMAK
- 31-12-2008 GAZZE’DE GÖZÜ YAŞLI ÇOCUKLAR
- 29-11-2008 YAŞAMAYA DAİR...
- 16-11-2008 AYNADA KENDİMİZİ SEYRETMEK
- 03-11-2008 ŞEHADET ANCAK ŞAHİTLİK YAPANLARINDIR
- 07-10-2008 "VE SİZLER ÜÇ SINIF OLDUĞUNUZ ZAMAN..."
- 05-09-2008 KUR'AN "AYKIRI" BİR MESAJDIR
Makaleler
Hava Durumu