İZLENİMLER... DEPREM DEĞİL KIYAMET
Şükrü HÜSEYİNOĞLU
07-03-2023 10:08
Bu cümle, Türkiye’nin güneyi ve Suriye’nin kuzeybatısını yıkıma uğratan 7.7 ve 7.6’lık iki büyük depremin ardından Hatay merkezde (Antakya’da) arama-kurtarma çalışmalarına katılan bir gönüllünün, kendisine sorduğum “Hatay’da ne kadar can kaybı vardır” sorusuna cevap verirken kurduğu ilk cümle. “Bu deprem değil abi, kıyamet” dedi ve sonrasında yaşanan yıkımın büyüklüğü ve kayıpların boyutundan söz etti. Kahramanmaraş’ta üniversite yerleşkesinde kurulmuş olan çadırkentte sohbet ettiğimiz bir depremzede de bu durumu, “Deprem olmaya başladığında ‘Bu deprem değil, kıyamet kopuyor olmalı’ dedim” şeklinde ifade ediyordu.
Arama-kurtarma gönüllüsü arkadaşla bu konuşmamız, Suriye tarafına yardım ulaştırmak gayesiyle bulunduğumuz Reyhanlı’da gerçekleşmişti. Ertesi gün (depremin 9. günü) Antakya’yı yaklaşık 5 saat baştan sona dolaştım ve yaşananın depremden öte bir kıyamet olduğuna aynel yakîn tanıklık ettim. Bir şehir gerçek anlamda ölümü yaşamıştı.
Enkaza dönmüş bir şehir, terk edilmiş evler, arabalar, dükkanlar ve bunun da ötesinde enkazlardan çıkarılıp ceset torbalarına konulmuş olan mevtaların bir kısmının dahi enkazın bir kenarında sahiplerini beklediği, enkaz başında tek başına ağlayan insanların çaresizliğinin yaşandığı bir şehir…
Reyhanlı’dan gelen arabadan, şehrin uzandığı, merkeze epey uzak bir noktada inerek merkeze doğru yürümeye başladım. Enkazdan ziyade ciddi yıkım ve hasar görüntülerinin hâkim olduğu o mevkide iki mobilya mağazası dikkatimi çekti. İkisi de hasar görmüştü, kısmi yıkıntı içindeydiler ve şehirdeki tüm dükkanlar gibi kapalıydılar. Birinin camındaki “Mobilya Yenileme Günleri” yazısı, önündeki yıkıntılar arasında dikkat çekiyordu. Oysa şimdi o dükkân, dahası koskoca bir Hatay yenilenmeye muhtaç bir hale gelmişti.
İkindi namazını ikame etmem gerekiyordu ve yol üzerinde oluşturulan ufak bir çadır yerleşkesi önündeki birine nerede abdest alabileceğimi sordum, o da az ileride seyyar lavabolar bulunduğunu söyledi. Gayet düzenli bir çadırkent ve yanında seyyar lavabolar tesis edilmişti ve orada abdestimi alıp yola devam ettim. Hatay’da ilk günlerde ciddi bir sorun olan gıda, lavabo ihtiyacı ve çadır gibi barınma ihtiyaçları hal yoluna konulmuş görünüyordu.
Özellikle gıda ve giyim konusunda ihtiyacın ötesinde bir yardım bölgeye ulaşmış görünüyordu. Yol kenarlarında yığın yığın pet şişe sular, giyim kolileri vs göze çarpıyordu. Tabir yerindeyse adım başı aşevi hizmet vermeye başlamıştı. Biraz daha ilerlediğimde, iki iş makinasının hemen ana cadde kenarında, yerleşimlerin arasında kalmış, ekini yeşillenmiş büyük bir tarlayı düzlediklerini gördüm. Tüm deprem bölgesinde olduğu gibi, Hatay’da da konteyner kentler kurulması için yoğun bir çaba gösterilmekteydi.
Çeşitli İslami kuruluşların yardım çadırları ve aşevleri, bunun yanı sıra AKP’li ve CHP’li belediyelerin büyük çadır kurulumları ve iş makinaları ile Hatay’da yoğun bir çalışma gözlenmekteydi. 17 Ağustos 1999 Gölcük depremi sonrası, yardım çalışması için Adapazarı’nda bir ay bulunmuş biri olarak, adil şahitlik sorumluluğu gereği, bugün özellikle kimi çevrelerce, zaaf, ihmal ve eksiklerin dile getirilmesinin ötesinde tamamen ideolojik amaçlarla bir kapa propaganda olarak oluşturulmaya çalışılan “devlet bölgede yok” algısının ne kadar gerçeklerden uzak, kurgu bir iddia ve algı olduğunu çok net şekilde söyleyebilirim.
Rejime siyasi olmanın ötesinde akidevi temelde muhalif bir Müslüman olarak bunu ifade etmeyi, adil şahitliği emreden imanımın gereği bilirim. Bir grup arkadaşla İstanbul’dan temin ettiğimiz battaniye, yastık gibi yardım malzemelerini bölgede ve Suriye tarafında ihtiyaç sahiplerine dağıtmak amacıyla 6. günde çıktığımız yolda bölge boyunca gözlemlediğimiz durum da, benim 9. günde Hatay merkezde gözlemlediğimden farklı değildi.
Evet, devlet kurumlarının bu çapta bir afete hazırlıklı olmadıkları görüldü, ilk birkaç gün ciddi bir zaaf yaşandı, koordinasyonsuzluk ve hazırlıksızlığın getirdiği yetersizlik sahada ciddi mağduriyetlerin yaşanmasına yol açtı. Fakat bir hafta içinde bir toparlanma ve hızlı çalışmalar başlatıldı.
Oysa 99’da Adapazarı’nda devlet bir ay boyunca gerçekten yoktu, çeşitli ülkelerin yardım çalışmaları da olmakla birlikte, asıl yükü fî sebilillah yardım çalışmaları, aşevleriyle İslami kuruluşlar omuzlamıştı. Hiç unutmam, devletin varlığına ancak 20. günlerde, hemen Sakarya Dayanışma Platformu olarak kurduğumuz çadırkentin yanındaki Sakarya stadyumunun duvarına yazılan “Devlet nerede” yazısı sonrası tanıklık edebilmiştik, polisin çadırkentlerde dolaşıp bu yazıyı kimin yazdığını araştırdığında yani.
Maraş depreminde ise, ilk birkaç gün ciddi olarak sendelenmiş, zaaf yaşanmış olmakla birlikte, bir hafta içinde toparlanma ve sahada etkisi yoğun şekilde görülen bir çalışma içine girilmiş durumdaydı. Üstelik ibretlik olan husus şuydu ki, “resmi kurumlar yok, kimse yok” diye feryat eden önyargılı ideolojik çevreler dışında herkes bölgede canhıraş bir çaba içindeydi.
Dedim ya, neredeyse adım başı bir yardım çadırı, aşevi çalışması. İşte o ekiplerden birine, aşevi kurup depremzedelere sıcak yemek dağıtmakta olan Doğu Türkistanlılara selam verip hal hatır sorduktan sonra, namazımı nerede ikame edebileceğimi sordum. Oracıkta birkaç seccade serip namazlarını ikame ettikleri alanı gösterdiler.
Bir Ayet Olarak Deprem
Gerçekten bir kıyamet provasının içinde yürüdüğümü iliklerime kadar hissederek merkeze doğru ilerliyordum. Büyük hasar almış, ilk katları üzerine çökmüş ve fakat bina bütünlüğü kaybolmamış iki bina dikkatimi çekti. Binaların arası daire sahiplerince belli ki otopark olarak kullanılıyordu. Çökmeyle birlikte arabalar binaların altında kalıp ezilmiş halde öylece enkaz altında terk edilmiş halde duruyorlardı, daha ön binanın altındaki kebapçı dükkânı da hasar almış ve kendi haline terk edilmişti.
İş, ev, araba… İnsanlar bunlar için çalışıp çabalamıyorlar mıydı? Oysa bakın bir karede işyeri de, ev de, araba da yıkıntılar altında kalmış, terk edilmişti. Kur’an’da kıyametin tasvirini yapan Zilzal, Kıyamet, Tekvir, Karia, İnfitar, İnşikak gibi surelerdeki kimi anlatımları adeta birebir gözlemleyebiliyordum. Zaten bölgedeki yol boylarında arazide gerçekleşen büyük yıkımlar, yarılmalar bu kıyamet provasının ilk tanıklarıydı.
“Yer, o büyük sarsıntıyla sarsıldığı
İçindeki ağırlıkları dışarı attığı
Ve insan ‘Buna ne oluyor” dediği’ zaman…” (Zilzal, 1-3)
“Güneş katlanıp dürüldüğünde,
Yıldızlar döküldüğünde,
Dağlar sallanıp yürütüldüğünde,
Gebe develer (değerli binekler) terk edildiğinde…” (Tekvir, 1-4)
Evet, Kitab-ı Kerim’deki bu ve benzeri kıyamet sahneleri bölgede bir kıyamet provası olarak yaşandı. Yer, o kaçınılmaz asli depremi bir kez daha bize hatırlatan bir ayet olarak büyük sarsıntılarla sarsıldı, insanlar, tıpkı kaçınılmaz olan ez-Zilzal nasıl ansızın gelecekse ansızın gelen depremler karşısında “ne oluyor” şaşkınlığını ve çaresizliğini yaşadılar. Dağlar yürütülüp yarıldı, evler, işyerleri, değerli binekler terk edildi.
Bir enkazın başında tek başına oturmuş, bir yakının ismini söyleyip ağlayan genç kızın çaresizliği ve yalnızlığı, aynı enkazda belli ki arama-kurtarmacıların bir can daha kurtarabilmek gayretindeyken bulup enkazın yanı başına üst üste koydukları aile albümleri ve devasa enkaz yığınının yanında binadan kalan yegâne yâdigar, “Cumhur Apt. No: 1” yazılı küçük bina tabelası. İşte Antakya’da bir enkazın acı hikâyesi. Genç kıza teselli vermek için sabır temennisinde bulunmak istedim, hıçkırıkları daha da arttı, acısını paylaşacak bir dayanak bulduğu hissiyle muhtemelen.
Enkaza dönmüş bir şehir ve nice ailelere, onlarca insana mezar olan her enkazın acı hikâyesi. Bu enkazların arka planında, yerleşim yerlerinin doğru seçimi, doğru malzeme, doğru inşaat gibi, imar ve inşanın kaderinin (gözetilmesi gereken ölçülerinin) dikkate alınmaması acı gerçeğinin yattığını görüyor ve Rabbimizin kevni ayetlerinden bir ayet olan deprem afetinin, imar ve inşa kaderine riayetsizlik sebebiyle büyük kayıpların yaşandığı yıkıcı bir afete dönüşüyor olmasına yanıyorsunuz.
Bizler, Rasulullah (a.s.) ve ilk nesilden, "Allah'ın bir kaderine (afet, hastalık vs) karşı, diğer kaderine (tedbire)" başvurmakla mükellef olduğumuzu öğrendik. Deprem konusunda "kader", depreme gerekli hazırlıkların yapılması, yerleşim yerlerinin doğru seçilip binaların sağlam inşa edilmesidir.
Dağları yarıp parçalayan, yolları, arazileri 4 ile 7 metre arasında kaydıran bir büyük kırılmanın bu yönüyle doğal bir afet olduğunda tabii ki kuşku yoktur ve bir uzmanın isabetle belirttiği ve bizim de sahada gözlemlediğimiz üzere, özellikle de fay hattının doğrudan denk geldiği, dağları, yolları parçaladığı mevkilerde herhangi bir mühendislik eserinin ayakta kalması mümkün değildir. Bu anlamda, tedbiri mutlaklaştırmak gibi insanı müstağnileştirecek ve tuğyana sürükleyecek yaklaşımlardan da uzak kalmak gerekir.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da ifrat ve tefrit uçlarından uzak durmak, vasat tutum üzere olmak gerekir. Kader mefhumuna insanın sorumluluklarını, tedbir imkânlarını yok sayacak bir anlam yükleyip, çürük zeminlere çürük binalar dikme suçunun faturasını haşa Rabbimize yıkmaya çalışmak yanlış olduğu gibi, tedbiri mutlaklaştırmak ve insanın muhtaciyet ve acziyetini gündemden düşürmek de yanlıştır.
Aslında deprem afeti, nisyan ile malul olan biz insanlara unutup gündemimizden düşürdüğümüz o kaçınılmaz asli depremi, ez-Zilzal’i, Kıyamet’i hatırlatan bir ayettir. Yani asıl depremi hatırlatan, sürekli gündemde tutmamızı ihtar eden Rabbani bir işarettir. Bu yönüyle de aslında insanoğlu için, ebedi ziyan konusunda ihtar ve inzar vazifesini gören bir rahmettir.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi, onu şehirlerde yıkıcı bir afete dönüştüren biz insanların, kevni ayetleri, Rabbimizce doğaya konulmuş olan statik kaderi ve tabii ki Kitabi ayetleri, iman ve ona dayalı emanet bilincini esas almadan imar ve inşaya kalkışma yanlışımızdır.
Bu noktada, toplum olarak iman ve dolaysııyla imar konusunda köklü bir tevbeyle, tevbe-i nasuhla temelden bir dönüşüme ihtiyacımız olduğu açıktır. Kentsel dönüşüm diye ifade edilen hususun temeline “imansal dönüşümü” koyamadığımız müddetçe, o çabaların da sonunun rantsal dönüşüme çıkması kaçınılmaz olacaktır.
Kimse Kaldı mı ki!
Hatay merkezden önce yol güzergâhımızdaki Belen beldesinde, Kırıkhan ve Reyhanlı ilçelerinde ve Ovakent beldesinde de gözlemlerimiz oldu. Fakat Hatay merkez, tam anlamıyla enkaza dönüşmüş bir şehir olarak beni derinden sarstı. Asi nehrinin hemen kenarında, depremde zarar görmüş son model lüks otomobillerini nehrin üstündeki köprüden karşıya geçirmeye çalışan bir baba-oğulu görünce, selam verip durumlarını ve bir ihtiyaçları olup olmadığını öğrenmek istedim.
“Yakınlarınızdan vefat eden oldu mu?” soruma, babanın cevabı “Kimse kaldı mı ki” şeklindeydi. Evlerinin enkazı da hemen yakındaydı. Sabır dilemekten ve “İnna lillahi ve inna ileyhi râciun / Biz muhakkak ki Allah için varız ve O’na dönücüleriz” (Bakara, 2/156) hakikatini hatırlamaktan başka elinizden ne gelebilirdi ki?
Köprünün hemen karşısında orta yaşlarda bir amcaya selam verdim, o da yaşadıkları büyük yıkım ve kayıplardan söz etti, nisbeten daha metanetli olmaya çalışan bir yaklaşımla. Ciddi bir yıkım yaşanan tarihi Habib-i Neccar Camii’ni sorup, Asi nehri istikametinden iç tarafa doğru yöneldiğimde artık hava kararmıştı. Caminin ara caddeye çıkan ana kapısı kısmen hasar almış olmakla birlikte ayaktaydı, ancak kapıyı biraz aralayıp içeriye girmek istediğimde yıkımı karşımda buldum. Avluda nöbet tutan askerlerin girişin yasak olduğu ikazı sebebiyle caminin durumunu karanlıkta kapı önünden görebildiğim kadarıyla gözlemleyebildim.
Kapıdan çıktığımda, orta yaşlarda bir hanımefendinin elindeki cep telefonuyla caminin giriş kapısını kameraya alıp belli ki görüntülü görüşme yaptığı birine bilgi vermeye çalıştığımı gördüm. “Bak burada ne yazıyor” ifadesini duyunca, caminin ismini bilmeyen biri zannıyla ona yardımcı olmak için “Burası Habib-i Neccar Camii abla” dedim. “Kardeşim ben bu sokakta yaşıyorum. Bak sokak ne halde. Burası ne kadar canlı bir yerdi. Şimdi enkaza döndü. Almanya’da yakınlarım beni çağırıyor, fakat ben burada kalacağım, burası benim vatanım, bir yere gitmeyeceğim” şeklinde duygularını ifade etti. Kendisine sabır dileğinde bulunup teselli etmeye çalıştım, dua ettim.
Hava iyice kararmıştı ve burası da arkalarda bir caddeydi. Allah’tan oradan geçen bir UMKE ekibi gördüm, onlara araç bulabileceğim bir ana caddeye nasıl çıkabileceğimi sordum, bir noktaya kadar kendileriyle gidebileceğimi söylediler. Yüz metre gibi yürümüştük ki, o karanlık içinde ufacık bir ışık gördük, az sonra da bir asker yolumuzu kesip yolun kapalı olduğunu, az ileride enkazda canlı araması yapıldığını, sessiz olmamız gerektiğini söyledi.
Işığın geldiği yerden biraz sonra ortak bir ses yükseldi: “Sesimiz duyan var mı?” Sonra derin bir sessizlik. Bir süre bu sessizliğe eşlik ettikten sonra, UMKE ekibiyle yıkıntılar arasından ara sokaklarda bir süre yürüdükten sonra, bana bir ana caddenin yolunu tarif edip ayrıldılar. Yarım saat tek başıma o karanlıkta, çeşitli sokaklardan ve bir sanayi sitesinin içinde geçerek bir ana caddeye çıktım. Habib-i Neccar Camii’ni görme düşüncesinin beni böylesine bir belirsizliğin içine düşüreceğini tabii ki bilemezdim.
O gün baştan başa dolaştığım Antakya’nın tam anlamıyla ölü bir şehre, enkaz kente dönüşmüş hali gerçekten çok acıydı. Rabbim bu depremlerde orada ve diğer beldelerde vefat eden mü’minlere rahmet etsin. Vefat edenlerin yakınlarına sabır ihsan etsin, yaralılara şifa versin. Çok büyük bir afet, çok büyük bir imtihan.
Ovakent’te bir mezarın başında hüzünlü şekilde durduğunu görüp yanına gittiğim ve babası ve iki küçük yeğenini depremde kaybettiğini öğrendikten sonra sarılıp sabır dilediğim gencin, “Köyde sadece bir evde 16 cenaze var, hangi acıya üzüleceğimizi şaşırdık” sözleri, bölgede yaşanan yıkım ve acıları özetliyor olsa gerek.
Merhamet, Şefkat ve Paylaşımı Daim Kılmak
Deprem sonrası, ilk günden itibaren örnek denilebilecek düzeyde bir toplumsal dayanışma çabası yaşandı. İneğini 13 bin 500 TL’ye satıp bu parayı deprem bölgesine gönderen yaşlı teyzemiz, bilgisayar almak için biriktirdiği parasını “Allah bana daha çoğunu verir” diyerek bölgeye gönderen çocuklar, evlerini depremzedelere açan aileler… Büyük toplumsal bir şefkat ve merhamet hareketine tanıklık ettik, ediyoruz. Bu, gerçekten çok güzel ve önemli bir haslet.
Hatay’da ve Kahramanmaraş’ta aynel yakîn, diğer bölgelerde de ilmel yakîn olarak örnek bir toplumsal dayanışma seferberliğine tanıklık ettik ve bizler de bu dayanışmanın bir parçası olmaya gayret gösterdik. Maraş’ta çeşitli İslami kuruluşlarca teşkil edilen ve depremzedeler için günde 20 bin kişilik yemek çıkarılan aşevinde, dergimiz yazarı Mehmed Durmuş ile Tv kanallarındaki politik tartışma programlarının müdavimlerinden akademisyen Tacettin Kutay’ı yan yana oturmuş patates soyarken görmek, yaşanan toplumsal dayanışma seferberliğinin hoş bir enstantanesiydi benim için.
Gönül ister ki, Rabbimizin insan fıtri olarak yüklediği bu şefkat, merhamet ve paylaşım duygu ve amelleri süreklilik arz eden bir tutuma, toplumsal bir yönelime dönüşsün, böylesi afet dönemlerinde birbirini enkazdan kurtarmak için seferber olan insanlar, normal zamanlarda birbirini enkaza gömmeye, hayatı birbirine zehir etmeye çalışmasalar, hep böyle merhametli, paylaşımcı olsalar.
İşte bu da ancak, bahsettiğimiz “imansal dönüşümle” mümkün olabilecek bir durum. Zira bu toplumun tüm fıtri özellik ve İslami güzelliklerini bir asırdır ezip yok etmek için işleyen bir tuğyan, fısk-fücur düzeni silindiri söz konusu. Rabbim, Rasulullah (a.s.) ve beraberindeki ilk nesil nasıl o gün başarmışlarsa, bizleri de bugünün coğrafyalarında söz konusu “imansal dönüşümü” gerçekleştirmeye muvaffak kılsın.
Deprem bölgelerinde dikkatimizi çeken, bizi umutlandıran bir diğer husus da, bölgenin yoğun bir Ümmet dayanışmasına tanıklık ediyor olmasıdır. Gerek işgalci Rusya ve İran emperyalizminin finosu zalim Esed rejiminin bombardımanlarında şehirleri enkaza dönmüş, kendileri mülteci durumuna düşmüş olmalarına, gerekse de bu depremlerde tıpkı Türkiye’nin bölgedeki şehirleri gibi büyük bir yıkım yalamış ve enkazlarda binlerce kayıp vermiş olmalarına rağmen, Suriyeli Müslümanların ekmek üretip Türkiye’deki depremzedelere göndermesi, söz konusu Ümmet dayanışmasının en anlamlı örneklerinden biriydi.
Gerek Hatay’da, gerek Maraş’ta, Filistinlisinden Mısırlısına, Endonezyalısından Malezyalısına, Pakistanlısından Arakanlısına, Doğu Türkistanlısından Çeçenistanlısına, Mısırlısından Katarlısına, İslami dayanışma bilinci ve buna dayalı sivil insiyatifle bölgeye gelmiş olan birçok ekiple karşılaştık, kısa sohbetler etmeye çalıştık.
İçlerinde beni en çok etkileyenler, Arakanlı üniversite öğrencileriydi. Maraş’a, üniversite okudukları Karabük’ten kendi imkânlarıyla otobüsle gelmişlerdi ve depremzedelere yemek çıkarılan aşevinde canhıraş şekilde çalışmaya koyulmuşlardı.
Burma’da Budist dikta rejiminin işgal ve zulmü altındaki Arakanlı Müslümanların bu güzel evlatlarıyla, bir tekstil fabrikasından yardım merkezi ve aşevine çevrilen binada mescid olarak ayrılan bölümde sabah namazı için beklerlerken karşılaşıp tanıştık ve Arakan’daki durum hakkında konuştuk. Arakan’da, gündemden düşmüş olmakla birlikte halen devam eden büyük zulmün tam anlamıyla korkunç boyutları hakkında bilgiler verdiler.
İslam coğrafyası toplumları olarak gerçekten çok zor dönemlerden geçiyoruz. Parçalanıp dağılan Ümmet binası, fiili işgal ve zulüm altındaki çeşitli beldelerimiz, bombardımanlar, katliamlar ve bunun yanı sıra yaşadığımız coğrafyada olduğu gibi bir asırdır siyasi ve kültürel işgal altındaki beldelerimiz… İmandan ve dolayısıyla emanet bilincinden uzaklaştırılan ictimai ve siyasi işleyişin doğurduğu insafsızlık ve izansızlığın neticesi olarak, doğal afetin ötesinde büyük yıkımlara ve dolayısıyla insani afete dönüşen deprem, sel, yangın gibi musibetler…
Kur’an şairi merhum Mehmed Akif, bir asır önce Ümmet binasının çöküş günlerinde o acıyı hissederek kaleme aldığı şu dizelerinde adeta yaşadığımız bu acı günleri de özetlemiş:
"Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım
Elemim bir yüreğin kârı değil paylaşalım
Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim bilmem ki?
Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!
Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan
Yatıyor şimdi, nasıl yerlere geçmez insan?
Şu mezarlar ki, uzanmış gidiyor, ey yolcu
Nereden başladı yükselmeye, bak nerede ucu"
Evet, tıpkı salgın dönemi gibi şimdi de depremle binlerce insanımızı kaybettiğimiz büyük bir acı içinden geçmekteyiz. Bu durumlarda mü'minler olarak nasıl davranacağımıza dair Rabbimizin şu ayetini ve Rasulullah'ın, oğlu İbrahim vefat ettiğindeki şu tavrını esas alarak hüzün üzere sabrı kuşanmak durumundayız:
"Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde: 'Şüphesiz biz Allah için varız ve O'na döneceğiz' derler." (Bakara, 2/156)
Rasulullah (a.s.), oğlu İbrahim vefat ettiğinde şöyle demiştir: “Göz yaşarır, kalp hüzünlenir. Biz ancak Rabbimizin razı olacağı sözleri söyleriz. Ey İbrahim! Seni kaybetmekten dolayı gerçekten üzgünüz.” (Buhari, Cenâiz 43; Müslim, Fedâil 62)
Deprem bir ayet olarak bize birçok ders ve mesajlar verdi kuşkusuz. İman esaslı bir imarın gerekliliği bu ders ve mesajlardan biri. Bunun da ötesinde asıl ders ve mesajı, dünyanın mutlak güven ve rahatlık yeri olmayıp, bir imtihan yeri olduğu gerçeğidir. Ölüm her an yanı başımızda. Dolayısıyla her an ölüme ve hesaba hazırlıklı olmak gerek.
“İnsanların hesapları yaklaştı. Oysa onlar, gaflet içinde yüz çevirmektedirler.” (Enbiya, 21/1)
(Not: Bu makale, İktibas Dergisi'nin Mart 2023 sayısında yayınlanmıştır.)
- 23-04-2024 ÂHİR ZAMANDA ERDEMLİ OLMAK VE ERDEMLİ KALMAK
- 08-02-2024 5816’YA KARŞI HAK VE HUKUK SAVUNMASI
- 19-01-2024 MÜSLÜMANLAR OLARAK BİR “BAYBURT DÂVÂMIZ” OLMALI
- 06-01-2024 KİTAB’IN ORTASINDAN KONUŞANLARA KULAK VERMEK
- 13-12-2023 ZULME VE ZALİME TUFAN GEREK!
- 26-10-2023 TERÖR NE? TERÖRİST KİM?
- 12-09-2023 SELAMUN ALEYKUM ARAPÇA, GÜNAYDIN TÜRKÇE Mİ?
- 27-08-2023 MEDYANIN GÜCÜ MÜ, GÜCÜN MEDYASI MI?
- 10-08-2023 KADİM BİR PUT OLARAK “GAVS” İNANCI
- 25-07-2023 DEĞİŞİM, ZORUNLU BİR İSTİKAMET MİDİR?
- 26-06-2023 DİYANET NİÇİN KURULDU, MEVCUT DURUMDA İŞLEVİ NEDİR?
- 10-06-2023 ZOR BİR SINAV ALANI: İKTİDAR AHLAKI -III-
- 13-05-2023 ZOR BİR SINAV ALANI: İKTİDAR AHLAKI -II-
- 13-04-2023 İYİ YAZMAK
- 23-03-2023 ZOR BİR SINAV ALANI: İKTİDAR AHLAKI
- 07-03-2023 İZLENİMLER... DEPREM DEĞİL KIYAMET
- 10-01-2023 TESETTÜRÜN EVRENSELLİĞİNDEN, ÇIPLAKLIĞIN EVRENSELLİĞİNE
- 08-12-2022 "TEVHİDİ" TARİKATLAR
- 11-11-2022 SEYYİD KUTUB BAĞLAMINDA DURUM TESBİTİ
- 15-10-2022 MODERN İNSAN, BİZ MÜSLÜMANLAR VE “HAYVAN HAKLARI”
- 09-09-2022 "BÜYÜK İKRAMİYE" HEP DÜZENE!
- 17-08-2022 KOMPLO TEORİLERİ VE SAVRULMALAR ARASINDA 15 TEMMUZ MUHASEBESİ
- 22-07-2022 KERVAN MI, ORDU MU?
- 20-06-2022 POLİTİK VE EKONOMİK BİR ENSTRÜMAN OLARAK “HOLOKOST” KAVRAMI
- 17-05-2022 TRİBÜNLERE OYNAMAK!
- 11-04-2022 MÂBED DİLİ, SİYASAL DİL, DÂVET DİLİ
- 15-03-2022 FARKLI BOYUTLARI VE MERHALELERİYLE “HİCRET” KAVRAMI
- 10-02-2022 YAŞANAN İSTİKAMET KRİZİ SÜRECİ VE “MERHALE FIKHI” SÖYLEMİ ÜZERİNE
- 12-01-2022 MUTAFFİFÎN DÜZENİ OLARAK KAPİTALİZM
- 18-12-2021 İBRAHİM (A.S.)’IN, MUSA (A.S.)’IN, MUHAMMED (A.S.)’IN RABBİNE İMAN ETMEK
- 08-12-2021 DİYARBAKIR İZLENİMLERİ
- 16-11-2021 KADİM VE GÜNCEL BOYUTLARIYLA “CÂHİLİYE”
- 06-11-2021 HATIRALARLA, AHMED KALKAN HOCAYA TANIKLIĞIM
- 11-10-2021 ALLAH’A İMAN ETMEK NE DEMEKTİR?
- 25-09-2021 POST-MODERN BİR İĞVA BİÇİMİ OLARAK “KUR’AN’IN GÖRECELİLİĞİ” İDDİASI
- 15-09-2021 RABBİMİZİ, KUR’AN’DAKİ İSİM VE SIFATLARIYLA TANIMAK, BİZİ KULA KULLUĞUN HER TÜRÜNDEN KORUR
- 06-09-2021 AFGANİSTAN’DA BATI VE DOĞU EMPERYALİZMİ ARASINDA İSTİKRAR ARAYIŞI VE TALİBAN'IN DÖNÜŞÜ
- 22-08-2021 ULÛHİYYET, RUBÛBİYYET VE İSİM-SIFAT TEVHİDİ TASNİFİ NE ANLAMA GELİYOR?
- 20-07-2021 TEVHİDİN İKAMESİNDE TEBERRİ VE HAMD KAVRAMLARININ ÖNEMİ
- 07-07-2021 BAŞÖĞRETMEN
- 11-06-2021 TEVHİD ESMÂSI VE ŞİRK ESMÂSI
- 11-05-2021 AKİDEMİZİ GELENEKSEL, MODERN VE POST-MODERN HURAFELERDEN ESMÂ İLE SELİM KILMAK
- 14-04-2021 TEMEL İMAN İLKELERİNİ, KUR’AN’DAKİ ESMÂ İLE KAVRAMAK -I-
- 11-03-2021 KAPİTALİST-MODERNİST TUĞYANA TEOLOJİK HİZMETTE SON ZIRVA: "BAŞÖRTÜSÜZ TESETTÜR"
- 02-02-2021 ÜMNİYYE/EMANİYYE KAVRAMI
- 09-01-2021 KAPİTALİZME TEOLOJİK HİZMETE MÛTİ, “PROTESTAN PAPAZLIĞI” HEVESLİLERİ -II-
- 11-12-2020 KAPİTALİZME TEOLOJİK HİZMETE MÛTİ, “PROTESTAN PAPAZLIĞI” HEVESLİLERİ
- 14-11-2020 DİRİLERE MENKIBE, ÖLÜLERE KISSA!
- 11-10-2020 LAİK DÜZENDE HUTBE VE KILIÇ!
- 16-09-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -V-
- 08-09-2020 İKTİDARIN EMPERYALİZM KARŞITLIĞI (!) GÖZ DOLDURUYOR
- 15-08-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -IV-
- 26-07-2020 HACCIMIZ, KURBANIMIZ, NAMAZIMIZ BİR SON DEĞİL BAŞLANGIÇTIR
- 10-07-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -III-
- 09-06-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -II-
- 14-05-2020 SİYER Mİ KUR'AN'A TÂBİDİR, KUR'AN MI SİYER'E? -I-
- 01-05-2020 DİYANET BAŞKANI'NIN ÇIKIŞI, TEPKİLER VE HİÇ EKSİK OLMAYAN MASALLAR
- 17-03-2020 İP
- 10-02-2020 LAİK DÜZENİN TOKİ’Sİ, LAİK DÜZENİN BANKASI, LAİK DÜZENİN DİYANET’İ
- 08-01-2020 SANDALYELER KALDIRILINCA CÂMİLER ASLINA DÖNMÜŞ OLDU MU?
- 11-12-2019 AFRİN İZLENİMLERİ
- 19-11-2019 CÂHİL DOSTLARI VE AZGIN DÜŞMANLARI KISKACINDA PANODAKİ AYET
- 03-11-2019 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 10-10-2019 MODERNLEŞME POLİTİKALARININ NESNESİ VE DOLAYISIYLA MAĞDURU OLARAK KADIN
- 12-09-2019 “ATALAR DİNİ”NE HAYIR, “ATA DİNİ”NE EVET Mİ?
- 08-08-2019 KURBAN İÇİN, BIÇAĞINDAN ÖNCE BİLİNCİNİ BİLE!
- 10-07-2019 TARAF OLAN BERTARAF OLUR!
- 03-07-2019 İLİM HAKLA BÂTILI AYIRMAK, ÂLİM YAŞADIĞI ÇAĞDA HAKLA BÂTILI AYIRANDIR
- 23-06-2019 SON BİRKAÇ AYIN GÜNCELİNE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 08-06-2019 ASIRLARDIR “SEMBOLİK KRAL” MUAMELESİ YAPILAN KUR’AN’I, YENİDEN KAYNAK EDİNMELİYİZ
- 11-05-2019 TÜM MESELE, “TEMEL KAYNAĞIN” NE OLDUĞU
- 10-04-2019 SELEFİYYE, HURAFELERE KARŞI SAHİH İSLAM SÖYLEMİNDE NE KADAR TUTARLI?
- 24-03-2019 SON BİRKAÇ AYIN GÜNCELİNE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 08-02-2019 YAŞAR NURİLEŞME TEMAYÜLÜ
- 01-01-2019 BÜYÜ, NAZAR, RUKYE VE CİNLERLE ETKİLEŞİM KONULARINA GİRİŞ
- 10-12-2018 SON AYLARIN GÜNCELİNE VE SÂBİTELERİMİZE DAİR KISA KISA
- 10-11-2018 KEMALİSTLERİN ANDI, BİZİMSE AKİDEMİZ VAR!
- 09-10-2018 AVM VE STADYUM ARASI “MESCİD”, CAHİLİYE ARASI “İSLAM”
- 09-09-2018 İSLAM COĞRAFYASINDAKİ İKTİDARLARIN ALLAH’I OLSAYDI, ONLARIN DOLARI OLMAZDI
- 28-08-2018 RASULULLAH (A.S.) YERLİ VE MİLLİ MİYDİ?
- 08-08-2018 KUTSAL DEVLET OLUR MU?
- 07-07-2018 MUHAFAZAKÂR CENAHTA YÜKSELEN TREND: LAİKLİKTEN LAİKLİK BEĞENMEK
- 19-06-2018 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR
- 07-06-2018 DÜNYEVİLEŞME SADECE “TEK DÜNYALILAR”IN SORUNU MU?
- 22-05-2018 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 11-05-2018 İSLAM DÂVÂSININ/DÂVETİNİN İLK AŞAMASI: HAKLA BÂTILIN AYRIŞTIRILMASI
- 27-04-2018 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR
- 09-04-2018 MÜ'MİN İLE MÜRİD FARKI
- 30-03-2018 ÇİFTLİK BANK OLAYI, KUR'AN'I KABİRLERDE OKUYUN FERMANI VS
- 13-03-2018 MEYDANI DİN HAKKINDA AHKÂM KESENLERE BIRAKMIYORUZ!
- 06-03-2018 “YENİ TÜRKİYE”DE “ESKİ TÜRKİYE”LEŞME TEMAYÜLLERİ
- 12-02-2018 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR TESBİTLERİM
- 27-01-2018 CAHİLİYEYE İSLAM AŞISI BİD’ATI
- 04-01-2018 HAYAT: İKİ “İKRA” EMRİ ARASI
- 22-12-2017 EMANİYYEDEN/KURUNTULARDAN İLME, ÜMMİLİKTEN KİTABİLİĞE
- 16-12-2017 KUDÜS GÜNDEMİNE DAİR
- 27-11-2017 KERKÜK'ÜN DİLİ OLSA
- 15-11-2017 SON KURTARICILAR KEMALİZMLE BÜTÜNLEŞİRKEN…
- 05-11-2017 KADINLARIN, KOCALARININ İSTİKAMETSİZLİĞİ İLE İMTİHANI
- 17-10-2017 DİNDARLAŞMA TRENDİNDEN, DİN(İ)DARLAŞMA TRENDİNE
- 08-10-2017 SUS PAYLARINA RÂZI OLMAK VEYA OLMAMAK
- 19-09-2017 İSLAM YOLUNUN, KRALLARI DEĞİL KURALLARI VARDIR
- 31-08-2017 KURBAN ETİ "DİN"LENDİRİLMELİ
- 13-07-2017 KUR’AN’DA “DAMAL SİLUET ŞENLİKLERİ”
- 02-07-2017 SÂBİTELERE VE GÜNCELE DAİR (HAZİRAN)
- 02-07-2017 SÂBİTELERE VE GÜNCELE DAİR (MAYIS)
- 30-05-2017 TARİHTEN İKİ ÖRNEK OLAY IŞIĞINDA GÜNCEL ŞAHİTLİK YÜKÜMLÜLÜĞÜMÜZ
- 21-05-2017 KADINLARA AÇIK MEKTUP
- 26-04-2017 GÜNCELE VE SÂBİTELERE DAİR KISA KISA
- 13-04-2017 GÜNCELE DAİR KISA KISA
- 13-03-2017 “KUTSAL DEVLET” ANLAYIŞI ZULÜM ÜRETİYOR
- 08-03-2017 LÂ DEMEK VE FAKAT İLLALLAH DİYEMEMEK!
- 30-01-2017 KUR’AN’I NİHAİ BAŞVURU, HÜKÜM VE ÇÖZÜM MERCİİ OLMAKTAN ÇIKARMAK
- 22-12-2016 HALEP, ŞEHİD ŞEHİRLER KERVANINA KATILIRKEN…
- 10-11-2016 ERDOĞAN’IN “MÜSLÜMAN SİYASETİ" SÖZÜNE DAİR
- 03-10-2016 STK'DAN CEMAATE, KİLİSE FORMUNDAN MESCİDE
- 24-09-2016 SÖZ KONUSU OLAN İSLAM İSE, HİÇBİR ŞEY TEFERRUAT DEĞİLDİR
- 17-09-2016 KURBAN VE HACC, BİR SON MUYDU, BAŞLANGIÇ MI?
- 20-07-2016 YALNIZ DARBEYE DEĞİL, DEMOKRASİYE DE TEKBİRLE DİRENMELİ
- 07-07-2016 İSLAMİ ŞAHSİYETİN, ETKİSİZLEŞTİRİLEN YAPITAŞLARI –II-
- 22-06-2016 İSLAMİ ŞAHSİYETİN, ETKİSİZLEŞTİRİLEN YAPITAŞLARI –I-
- 29-05-2016 PARÇALANAN BEDENLERİMİZ VE PARÇALANAN AKİDEMİZ
- 26-04-2016 YENİ TÜRKİYE ve LAİKLİK
- 07-03-2016 MUHAFAZAKÂR KESİMDE PERİNÇEKLEŞME SENDROMU
- 24-02-2016 SELEFİLİĞİN, KUR’ANİ AÇIDAN DEĞERLENDİRİLMESİ -I-
- 05-02-2016 ŞAPKAYI NASIL GİYDİRDİLER?
- 31-12-2015 ALLAH’A KARŞI TAŞKINLIK, HALKA KARŞI TAŞKINLIK
- 04-12-2015 SEKÜLERLEŞEN DİL
- 15-11-2015 İKİ ÖLÇÜSÜZLÜK: İŞGALCİYE GÜL, HALKINA BOMBA
- 27-10-2015 “NAZAR” VAR MI?
- 19-09-2015 NAMAZIMIZ, HACCIMIZ, KURBANIMIZ BİR SON DEĞİL BAŞLANGIÇTIR
- 28-07-2015 DİCLE, KURTLAR, KUZULAR VE MÜSLÜMANLAR
- 22-06-2015 ALLAH’TAN BAŞKALARIYLA KORKUTULMAK
- 21-05-2015 “DİNDAR” KELİMESİ HANGİ BOŞLUĞU DOLDURUYOR?
- 31-03-2015 İNSANIN HAKKI, ALLAH’IN HAKKI
- 18-02-2015 “LAİKLİĞE VEDA” MI?
- 13-01-2015 MÜSLÜMAN DUYGUYLA DEĞİL, ÖLÇÜYLE HAREKET EDER
- 17-12-2014 DEVLETİN PARALELİ, DİKEYİ
- 18-10-2014 İSLAM'A TESLİM OLMAK MI, İSLAM'I TESLİM ALMAK MI?
- 03-10-2014 ALAN HÂKİMİYETİ VERSUS BÖLGESEL VE KÜRESEL HÂKİMİYET
- 16-09-2014 "ESKİ TÜRKİYE" - "YENİ TÜRKİYE" FARKI
- 27-08-2014 GAZZE HALKI İZZETİ ÖĞRETİYOR
- 03-08-2014 RİVAYET KÜLTÜRÜYLE HESAPLAŞILMADAN, IŞİD’E KARŞI ÇIKMAK MÜMKÜN MÜ?
- 19-07-2014 İNSANLIĞIN ÖĞRETMENİ ŞEHİD GAZZE
- 23-05-2014 TEKASÛR SORUNU ve SOMA FACİASI
- 30-04-2014 HİRA SONRASINA AİT BİR DURUŞA SAHİP OLMALIYIZ
- 01-04-2014 KUR'AN KISSALARI IŞIĞINDA MÜCÂDELE FIKHI -IV-
- 05-03-2014 MÜSLÜMANLARIN KURUMSALLAŞMAKLA İMTİHANI
- 27-02-2014 PAKİSTANLI ÇOCUKLARA 10. YIL MARŞI OKUTAN "HİZMET"
- 11-02-2014 FİRAVUN'UN SARAYINDA İMANINI GİZLEYEN MÜ'MİN KISSASI BİZE NE DİYOR?
- 11-01-2014 BU NEYİN KAVGASI?
- 12-12-2013 KUR'AN KISSALARI IŞIĞINDA MÜCÂDELE FIKHI -III-
- 28-11-2013 KUR'AN KISSALARI IŞIĞINDA MÜCÂDELE FIKHI -II-
- 17-11-2013 KUR'AN KISSALARI IŞIĞINDA MÜCÂDELE FIKHI -I-
- 12-11-2013 İKİ ÖLÇÜSÜZLÜK: İŞGALCİYE GÜL, HALKINA BOMBA
- 11-10-2013 CAMİ AVLUSUNDAKİ LAİK REJİM
- 06-10-2013 CAMİ–CEMEVİ VE CAMİ-AVM
- 27-09-2013 DEĞİŞEN MEDYA DÜZENİ, DEĞİŞMEYEN MEDYA ALIŞKANLIKLARI
- 17-09-2013 BİR KÖYDE İKİ MUHTAR OLMAZ
- 25-08-2013 MURSİ'YE YAKIŞAN, MISIR'IN SARAYI MI ZİNDANI MI?
- 11-08-2013 ERGENEKON VE İKİ MAĞARANIN TANIKLIĞI
- 19-07-2013 BATI PUTUNU, MÜSLÜMANLAR İLKELERİNİ YİYOR
- 08-07-2013 DEMOKRASİNİN SINIRLARI
- 04-07-2013 KAVRAM TÜKETİCİLİĞİ
- 22-06-2013 MÜSLÜMANIN İSTİKAMETİNİ KONJONKTÜR DEĞİL İLKELER BELİRLER
- 16-06-2013 PEYGAMBERLERE İMAN, ALLAH'IN HAYATA MÜDAHİL OLUŞUNA İMANDIR
- 08-06-2013 MAHKÛM DEĞİL, HÂKİM OLAN ALLAH'A İMAN ETMEK
- 31-05-2013 YEREL ERGENEKON MU, KÜRESEL ERGENEKON MU?
- 20-05-2013 MAVİ MARMARA ÜZERİNDEN SİYONİST REJİMİ MEŞRULAŞTIRMAK
- 28-04-2013 BİR MUHASEBE DENEMESİ VE İSTİKAMET HATIRLATMASI
- 22-04-2013 KUR'AN KISSALARINDA TOPLUMSAL DÖNÜŞÜMÜN İLKELERİ
- 12-04-2013 "ANKARA'DA KIRK BEŞ YIL" KİTABI ÜZERİNE
- 06-04-2013 "SOSYAL MEDYA" VEYA ÇAĞIN LOTUS ÇİÇEKLERİ
- 22-03-2013 “ÖZGÜR SURİYE” Mİ, “İSLAMİ SURİYE” Mİ?
- 17-03-2013 BÖYLE BİR CİHAD ANLAYIŞI OLUR MU?
- 28-02-2013 AKP'NİN YAPTIĞI "KİMLİK SİYASETİ" DEĞİL Mİ?
- 12-02-2013 MÜNKERLE BARIŞIK MÜSLÜMANLIK!
- 20-01-2013 "İSLAMİ KAPİTALİZM" SAPTIRMASI
- 10-01-2013 GANNUŞİ’DEN DEMOKRASİ VAAZI DİNLEMEK
- 28-12-2012 TASAVVUF NEDİR, NE DEĞİLDİR?
- 12-12-2012 SİYASETİ AKİDEDEN BAĞIMSIZLAŞTIRMAK
- 06-12-2012 NEO-MÜRCÎLİK VE NEO-HARİCİLİK ARASINDA
- 30-11-2012 BİZİM "SANDY KASIRGAMIZ"
- 15-11-2012 HAKLA BÂTIL BİRBİRİNE KARILIRKEN MÜSLÜMANLAR NE YAPIYOR?
- 09-11-2012 PEYGAMBER KISSALARINDA İSLAMİ MÜCÂDELENİN İLKELERİ
- 01-11-2012 YARIM KALAN DUA
- 20-10-2012 BU NEYİN REKABETİ?
- 15-10-2012 KUR'AN KARŞISINDA BİR POSTMODERN GÜRÜLTÜ: GÖRECELİLİK İDDİASI
- 08-10-2012 KOMPLOCULUK?
- 01-10-2012 ALLAH'IN DİNİ PAYANDALAŞTIRILIRKEN SESİZ KALMAK
- 16-09-2012 TÜRKİYELİ MÜSLÜMANLARA ÇAĞRI
- 09-09-2012 "ŞAM'IN FAZİLETLERİ" RİVAYETLERİ ÜZERİNE
- 02-09-2012 K. ALPAY VE A. DURSUNOĞLU: GERÇEĞİN İKİ YARISI
- 25-07-2012 SURİYE DİRENİŞİNE BAKIŞIMIZ
- 12-07-2012 RAMAZAN AYI VE BİR FARKINDALIĞI ŞAHİTLİĞE DÖNÜŞTÜRME ZORUNLULUĞUMUZ
- 12-06-2012 "HARAMEYN DÅVAMIZ" DA OLMALI
- 08-06-2012 HARAMEYN VE ACI GERÇEKLER
- 28-05-2012 "ANAYASA" İÇİN SÖYLEYECEK SÖZÜNÜZ BU MU?
- 23-05-2012 UMRE YOLCULUĞUNUN ÖĞRETTİKLERİ
- 07-05-2012 MÜLK KAVRAMINI DOĞRU ANLAMAK
- 21-04-2012 KULLANAN - KULLANILAN!
- 01-04-2012 FE EYNE TEZHEBÛN!
- 23-03-2012 TARİH NİÇİN TEKERRÜRDEN İBARETTİR?
- 18-02-2012 İDDİALARIMIZ VARDI BİZİM
- 02-02-2012 SURİYE DİRENİŞİ VE ÂDİL ŞAHİTLİK SORUMLULUĞU
- 14-01-2012 DERGİ DEĞİL MEKTEB: İKTİBAS
- 30-12-2011 "KORSAN" VE "KAÇAKÇI" NİTELEMELERİ ÜZERİNE
- 23-12-2011 MÜSLÜMANLARIN KURUMLAŞMAKLA İMTİHANI
- 13-12-2011 KÜRESEL NEVZAT TANDOĞAN: NATO
- 03-12-2011 FETVA
- 18-11-2011 "ÇÖZÜM İSLAM'DA" HAKİKATİNE BURUN KIVIRMAK
- 23-10-2011 "İDEOLOJİSİZ ANAYASA" TALEBİ VE MÜSLÜMANLAR
- 12-10-2011 NİÇİN CİDDE VE KAHİRE?
- 21-09-2011 SUS PAYLARI VE MÜSLÜMANLAR
- 16-09-2011 BİLGİ FETİŞİZMİ
- 19-08-2011 AÇLIK SORUNU, İNSANİ YARDIM VE İSLAMİ MÜCADELE
- 16-08-2011 YÜZDE 81 DİNDAR, YÜZDE KAÇ MÜSLÜMAN?
- 25-07-2011 UNUTULMAYA YÜZ TUTAN DİL: TEVHİDCE
- 20-07-2011 DİCLE, KURTLAR, KUZULAR VE MÜSLÜMANLAR
- 07-07-2011 NAMAZDA KUR'AN OKUDUĞUMUZUN FARKINDA OLMAK
- 30-06-2011 HUDEYBİYE İSTİSMARINDA SON NOKTA
- 22-06-2011 İSLAM COĞRAFYASI, TÜRKİYELİ MÜSLÜMANLAR VE ÜÇ TUTUM
- 13-06-2011 RAHAT KAÇIRAN ÂYETLER!
- 02-06-2011 SİSTEM İÇİ DEĞİŞİM MÜSLÜMANLARIN LEHİNE Mİ İŞLİYOR?
- 27-05-2011 İTİDAL KAVRAMI DOĞRU ANLAŞILIYOR MU?
- 10-05-2011 "MEÂL - TEFSİR" FORMU DOĞRU MU?
- 01-05-2011 "TÖRENLER CUMHURİYETİ" VE ÇOK KUTSALLILIK
- 15-04-2011 İSLAM TOPRAKLARI NİÇİN KOLAY BOMBALANIYOR?
- 10-04-2011 BDP ÇOK GEÇ UYANDI!
- 25-03-2011 SENİN QULHUN SANA, BENİM QULHUM BANA!
- 05-03-2011 BÖLGEDEKİ GELİŞMELER: "İSLAM'SIZ LÂ" NE GETİRİR?
- 28-02-2011 ÖLÜM, İLKELER, PRAGMATİZM
- 18-02-2011 ŞEHADET: ALLAH İÇİN OLMAK
- 12-02-2011 TUNUS VE MISIR DENKLEMİ
- 31-01-2011 “Tarihin sonu"ndan devrimler çağına
- 21-01-2011 BİN ALİ, NE ÖZENTİSİYDİ?
- 07-01-2011 SEYYİD KUTUB VE BİZ: GERİ DEĞİL İLERİ
- 11-12-2010 “SEYYİD KUTUB’U AŞMAK” SÖYLEMİ
- 27-11-2010 KAPİTALİST KUŞATMAYA KARŞI ÇARESİZ MİYİZ?
- 10-11-2010 BİR AĞAÇ GİBİ TEK BAŞINA, BİR ORMAN GİBİ KARDEŞÇE
- 26-10-2010 MÜ'MİNLER BİRBİRLERİNİN VELîSİ Mİ?
- 23-10-2010 DANİEL BEBEK
- 12-10-2010 İSLAMİ SİYASET, MUHAFAZAKÂR SİYASETTEN AYRIŞMAKLA BAŞLAR
- 24-09-2010 KUR'AN MI TEMEL BELİRLEYİCİDİR, HADİSLER Mİ?
- 13-09-2010 AHALİYİ KİMLİKSİZLEŞTİRME PARTİSİ
- 07-09-2010 SON OLARAK...
- 28-08-2010 TERAZİNİN AYARLARIYLA OYNAMAK
- 23-08-2010 PRAGMATİZM ÇIKMAZI
- 13-08-2010 ERCÜMEND ÖZKAN FARKI
- 06-08-2010 HANGİ KÜRT MESELESİ?
- 16-07-2010 DUAYI BİREYSELLEŞTİRMEK
- 07-07-2010 RASULULLAH NİÇİN HABEŞİSTAN’A HİCRET ETMEDİ?
- 21-06-2010 ZAYIFLATILAN İSLAM DEVLETİ PERSPEKTİFİ
- 11-06-2010 ŞEHİDİN ARKADAŞI OLMAK
- 03-06-2010 KAHROLUYORUM
- 21-05-2010 MÜ'MİN ZİHNİN TEMEL KODLARI
- 15-05-2010 İLİŞTİRİLMİŞ DUYARLILIKLAR VE AFGANİSTAN
- 27-04-2010 TEVHİDDEN BAĞIMSIZ ADALET SÖYLEMİ
- 21-04-2010 MÜSLÜMANLAR VE "SİSTEMİN YENİDEN İNŞASI"
- 19-04-2010 TERÖRİZMİ KINAMAK
- 12-04-2010 TEKNOLOJİ: NE MAHRUMİYET, NE MAHKÛMİYET
- 10-04-2010 PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALMAMALI
- 30-03-2010 KENDİ YERİMİZDE VE KENDİMİZ OLARAK...
- 26-03-2010 BUGÜNE KADAR HELAL MİYDİ?
- 12-03-2010 SOMALİ'DE "KORSANLAR VE İMPARATORLAR"
- 02-03-2010 MİNBERLER VE MİHRABLAR
- 19-02-2010 NATO'YA KİM "ONE MİNUTE" DİYECEK?
- 14-02-2010 SORGULANMAYAN VESAYET
- 06-02-2010 BAŞÖRTÜSÜ: ÇÖZÜM YAHUT ÇÖZÜLME
- 25-01-2010 DAVETTE YUVARLAK MASA MODELİ
- 19-01-2010 İSLAM RESTLEŞMEDİR!
- 09-01-2010 ÜÇ TARZ-I SİYASET
- 28-12-2009 BİZİM DE MUNTAZERİLERİMİZ OLMALI
- 17-12-2009 YOL AYRIMINDA İKİ PROJE
- 10-12-2009 O ZATEN KEFENİNİ GİYMİŞTİ
- 02-12-2009 İSLAM, KAPİTALİZMİN VİCDANI KILINAMAZ
- 26-11-2009 KURBAN
- 14-11-2009 GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ DİNDARLIK
- 08-11-2009 KİRLİ ÇORAP - KİRLİ MAHYA İKİLEMİNDE DİYANET
- 31-10-2009 ZİKR: RİTÜELLEŞTİRİLEN HAYAT ÖLÇÜSÜ
- 22-10-2009 İSTİKRAR
- 10-10-2009 ÇÖP İŞÇİSİNİN ÖLÜMÜ
- 24-09-2009 'DİNDARLIK ANKETLERİ'NDE SORULMAYAN SORU
- 06-09-2009 HANGİ EHL-İ SÜNNET?
- 26-08-2009 NAMAZ KILMAYANLAR NİÇİN ORUÇ TUTAR?
- 10-08-2009 RAMAZAN NİÇİN ZAM AYI OLDU?
- 15-07-2009 SEN DE Mİ ADEM!
- 01-07-2009 İSLAM İHTİLALCİ DEĞİL İNKILABCIDIR
- 16-06-2009 İRAN'DA "CUMHURİYET MİTİNGLERİ"
- 30-05-2009 DİNİ PAYANDALAŞTIRMAK
- 16-05-2009 OBAMA'DAN "CAN ALICI" MESAJLAR
- 04-05-2009 NÖBET YERLERİMİZİ NE ÇABUK TERK ETTİK
- 19-04-2009 "KUTLU DOĞUM" NE ZAMAN?
- 03-04-2009 "BEN YAPTIM OLDU" UMURSAMAZLIĞI
- 26-03-2009 BULDUĞUMUZ DEĞİL UMDUĞUMUZ
- 19-03-2009 PUTİN RUSYASI ve İSLAM
- 11-03-2009 BEN “SEÇİM”İMİ O GÜN YAPMIŞTIM
- 28-02-2009 AK PARTİ 28 ŞUBAT’IN MUSA’SI MI, ÂSÂSI MI?
- 19-02-2009 BAŞÖRTÜSÜNÜ SAVUNMAYA VAR MISINIZ?
- 13-02-2009 GAZZE'NİN KİMLİK İHRACI VE ÇOCUKLAR
- 30-01-2009 BİR AYAKKABI DA ERDOĞAN’DAN
- 18-01-2009 KAZANAN GAZZE HALKI OLDU
- 05-01-2009 İNSANLIĞIN ÖĞRETMENİ ŞEHİD GAZZE
- 11-12-2008 ARABESKİN EN TEHLİKELİSİ
- 28-11-2008 KURBAN ORTAKLIĞI
- 20-11-2008 BÜYÜCÜLER VE KEMALİSTLER
- 08-11-2008 OBAMA KİMİ KURTARACAK?
- 08-10-2008 KÜRT SORUNU: ÇÖZÜMSÜZLÜK MÜ, ÇÖZÜM MÜ?
- 18-09-2008 RAMAZAN, KUR’AN VE KADINLAR
- 07-09-2008 ANNE-BABAYA "ÖF" DEMEYEN BİR TOPLUM!
- 27-08-2008 RAMAZAN DENİNCE
- 19-08-2008 AKVARYUM MÜSLÜMANLIĞI
- 03-08-2008 PUTLARIN HAKKI DEVİRİLMEKTİR, ISLAH EDİLMEK DEĞİL!
- 17-07-2008 İSLAM’IN İLK ŞARTI CİDDİYETTİR!
- 08-07-2008 MÜSLÜMANLAR CAHİLİ SİSTEME KANAT OLMAMALI!
- 29-06-2008 ÇİZGİ FİLMLER NE KADAR MASUM?
- 20-06-2008 PROVOKATÖR İTHAMI ÜZERİNE
- 03-06-2008 DOĞRU CAMİLER AÇIK, FAKAT NEYE?
- 24-05-2008 YANGINDA İLK KURTARILACAK
- 14-05-2008 BOYKOTUN ÖNEMİNİ KAVRAYAMAYANLAR İÇİN BİR HABER
- 03-05-2008 YALANDAN KİM Mİ ÖLMÜŞ?
- 19-04-2008 NE "HOŞKÖRÜ", NE ŞİDDET KÖRÜ!
- 05-04-2008 HATİM KAMPANYALARI
- 11-03-2008 KADIN-ERKEK: REKABET Mİ, VELAYET Mİ?
- 01-03-2008 “MÜCAHİD DENKTAŞ” İSLAMİ DEĞERLERE KARŞI!
- 23-02-2008 KUR’AN İLAÇ DEĞİL REÇETEDİR
- 07-02-2008 HERKES DİNİNİN SAHİCİ ADAMI OLMALI
- 26-01-2008 BU KADAR CEHALET İÇİN "AYDIN" OLMAK ŞART MI?
- 20-01-2008 BAŞÖRTÜSÜNE KARŞI KEMALİZM-APOİZM İTTİFAKI MI?
- 06-01-2008 NAMAZLARIMIZI HIZDAN KORUYALIM
- 25-12-2007 HACCIMIZI GERİ İSTİYORUZ
- 04-12-2007 BU SENARYO, ALFRED HİTCHCOCK'A MI AİT?
- 19-11-2007 KUDÜS BULUŞMASI: RENKLER AYRI, DUYGU VE SLOGANLAR AYNI
- 01-11-2007 TOPLUM MÜHENDİSLERİNİN YENİ GÖZDELERİ: NEOMENKIBECİLER
- 08-10-2007 TV ESİR ALIYOR; ESİR OLACAK MIYIZ?
- 01-10-2007 "NİŞANLILIK DÖNEMİ NİKAHI": KİTABA UYMAK YERİNE KİTABINA UYDURMAK
- 11-09-2007 BELEDİYELER VE RAMAZAN: GÖLGE ETMEYİN BAŞKA İHSAN İSTEMEZ!
- 01-09-2007 KAVRAMLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM!
- 07-08-2007 “İSLAMSIZ İSLAM” SAPTIRMALARINI BOŞA ÇIKARMAK
- 27-07-2007 ULUSALCILARIN MUMU YATSIYA KADAR YANDI!
- 23-07-2007 İSLAMİ MÜCADELE BİR BÜTÜNDÜR, PARÇALANAMAZ!
- 12-07-2007 YALANDAN KİM Mİ ÖLMÜŞ?
- 02-07-2007 JAKOBENİZMİN YENİ MEVZİSİ, YENİ MASKESİ: ULUSALCILIK
- 14-06-2007 ÇEVRESEL İFSADIN SONUCU: "SEKÜLER KIYAMET" BEKLENTİSİ
- 05-06-2007 LAİSİZMİN MERCAYUN'U, İSLAM'IN BİNT CİBEYL'İ
- 25-05-2007 İSLAM SADECE ANLATILMAZ, YAŞANIR
- 12-05-2007 ÇÖZÜM; MEŞAKKATLİ FAKAT İSABETLİ OLAN NEBEVİ HAREKET METODUDUR
- 01-05-2007 HAYALCİ VE ERTELEMECİ SİYASETİN SONU: "TİYATROMUZ BURAYA KADARDI!"
- 27-04-2007 PROVOKASYONLAR, TEKTİPÇİ ULUS KİMLİK KURGUSUNDA DÜĞÜMLENİYOR
- 18-04-2007 “ILIMLI MÜSLÜMAN” KİMDİR?
- 11-04-2007 KAVMİYETÇİLİK, EMPERYALİZME KUSURSUZ HİZMETİNİ SÜRDÜRÜYOR
- 30-03-2007 İNTERNETİ MÜSLÜMANCA KULLANMAK
- 22-03-2007 ESKİDEN BAKKALLARIMIZ VARDI
- 12-03-2007 “BÜYÜK BULUŞMA"DAN BÜYÜK TAHRİBAT
- 23-02-2007 “MUHAFAZAKAR DEMOKLES”İN KILICI İLKAV’IN TEPESİNDE
- 07-02-2007 KUR'ANI TAHKİR VE TEZYİF SUÇU
- 22-01-2007 İKİ YÜZLÜ MEDYANIN “ÇILGIN TÜRKLER”İ
Makaleler
Hava Durumu